Söylediklerinden mutlu oldum...
Çünkü daha ilk cümlede şöyle dedi:
“Fatih Bey bu herhangi bir siyasi partinin değil, insanlarımızın yasası olacak.”
Sonra devam etti:
“Mesele iktidar muhalefet polemiği değil. Bu ülkede yaşayanların hakları meselesidir...”
Sorulara devam ettim:
“Ama sayın bakanım tartışmalar var.”
Gülerek cevap verdi:
11 aylık aylıkken neredeyse antibiyotik bombardımanı altındaydı.
Hemen her ay ateşleniyor... Annesi Aslı Hanım çaresizlik ve üzüntüden perişan oluyordu... Üstelik Aslı Hanım’ın annesi bir pediatri profesörüydü. Ama bir türlü bu ateşin nedeni anlaşılamıyordu.
Babası ne yapacağını şaşırmıştı.
Çocuk ateşleniyor, yoğun ve kuvvetli bir antibiyotikle ateş ancak düşüyordu.
Ama birkaç hafta sonra yeniden ateş...
Aslı Hanım çalmadık doktor kapısı bırakmadı. Saymıştı. O ana kadar tam 18 doktor gezmişti.
ÇOCUKTA MORLUKLAR ANNE PANİK İÇİNDE
Aradan 5 yıl geçmişti. Ama değişen bir şey yoktu. Çocuk günden güne eriyordu.
146 sayfalık belgeyi satır satır okudum...
Ve ben bu eylem planının ana omurgasını oluşturan:
- 11 temel ilkenin;
- 9 amaç zincirinin;
- 50 hedef tablosunun;
- Ve 393 faaliyetin altına imza atarım...
Okurken heyecanlandım çünkü:
Her birimizin içine
Bir tarafta jandarma sıralanmış...
Önünde birtakım sandıklar...
Nedir bu?
Sanıyorum çevre eylemleri tarihinde bir ilktir bu sandıklar...
Rize’nin İkizdere Vadisi köylüleri yapmış...
Dünyaca ünlü deli balın üretildiği vadiye “taş ocağı” açmak için getirilen iş makinelerinin önüne arı kovanlarını koymuşlar.
Arılardan barikat yani...
Bu fotoğrafı görünce bütün ruhumla gittim o anlara... Bu pazar işte orada, insanlığın tam ortasındayız...
Suriye’de şifa dağıtan Türk doktorları, sağlık çalışanlarının o meşakkatli ve fedakâr günlerine... İşte...
Sınırın hemen ötesinde bir sahra çadırı...
Ve oradan bir anı...
Pekin’de Çinli seyircilerin hayranlıkla izleyip ayakta alkışladığı Anadolu Ateşi’nin “Troya” gösterisini izlerken...
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş Çinli meslektaşına Troya’yı anlatıyor, ben içimden soruyordum:
- Troya Yılı nasıl ilan edildi?
- Kimin aklına gelmişti?
Bu soruların hikâyesini Muğla’da bir sohbet sırasında buldum.
Çünkü hikâye derin...
Birkaç gün önce bir mail aldım.
Şanlıurfa Harran Üniversitesi’nden bir akademisyen göndermiş. Belli ki olayın yaşandığı o an...
Duygusallıkla yazmış...
Şöyle başlıyordu:
“Fatih Bey, ben ve eşim Harran Üniversitesi’nde akademisyeniz.
Eşim tıp fakültesinde profesör... Ben de mühendislik fakültesindeyim.
Bundan 11 yıl önce ormana bitişik 1700 metrekare bir yer aldık. Arkamız orman olduğu için çok sevinmiştik. Ta ki, bundan 5 yıl öncesine kadar. Birileri ormana komşu yaklaşık 2000 metrekare yeri işgal etti. Ben de yaklaşık 1 yıl boyunca BİMER üzerinden şikâyetlerimi yaptım. Fakat kurumlar o kadar ilgisizdi ki...
1- Mustafa Kemal Atatürk, arkadaşı İsmet Bey’e haber gönderdi:
“Sivrihisar’a geliyorum. Sizde kalırım. Hem konuşur hem de dertleşiriz..”
İsmet Bey, Sivrihisar’ın hatırı sayılır isimlerindendi. Kuva-yı Milliyeciydi...
Atatürk her geldiğinde oturur uzun uzun sohbet ederlerdi.
O günlerde Ankara’da Milli Meclis...
Anadolu’da Türk ordusu işgale direnmek için hazırlanıyordu.
Sivrihisar ahalisi de taşı toprağı silah yapıyordu. Ama ne yazık ki Türk ordusunun hava gücü yok denecek kadar azdı.
İşte o günlerde Sivrihisar ahalisi ve