Paylaş
11 aylık aylıkken neredeyse antibiyotik bombardımanı altındaydı.
Hemen her ay ateşleniyor... Annesi Aslı Hanım çaresizlik ve üzüntüden perişan oluyordu... Üstelik Aslı Hanım’ın annesi bir pediatri profesörüydü. Ama bir türlü bu ateşin nedeni anlaşılamıyordu.
Babası ne yapacağını şaşırmıştı.
Çocuk ateşleniyor, yoğun ve kuvvetli bir antibiyotikle ateş ancak düşüyordu.
Ama birkaç hafta sonra yeniden ateş...
Aslı Hanım çalmadık doktor kapısı bırakmadı. Saymıştı. O ana kadar tam 18 doktor gezmişti.
ÇOCUKTA MORLUKLAR ANNE PANİK İÇİNDE
Aradan 5 yıl geçmişti. Ama değişen bir şey yoktu. Çocuk günden güne eriyordu.
Ve Aslı Hanım bir sabah kalktığında, Kıvanç’ın kollarında birtakım morluklar gördü. Soydu baktı, vücudunda da var.
Hemen annesini aradı:
- Anne Kıvanç’ta morluklar belirmeye başladı.
- Aman kızım panikleme.
- Ne yapsam anne?
- Morlukların üzerine bas bakalım. Beyazlaşıyor mu?
- Hayır anne.
- Kızım bu iç kanama olabilir. Hemen hastaneye götür çocuğu.
Aslı Hanım, Kıvanç’ı hastaneye götürür. Doktor Pınar Hanım muayene eder.
Ve sonra...
- Aslı Hanım sakın korkmayın ama bu bir iç kanama.
O anı Aslı Hanım’a sordum:
- Ne hissettiniz? Hatırlıyor musunuz?
- Başımdan kaynar sular döküldü. 5 yaşındaki oğlum ve ölüm tehlikesi. Elim ayağım uyuştu. Ama böyle çökmek yerine çözüm aradım. Doktor bağışıklık sisteminin güçlenmesi gerektiğini söylüyordu. Bunun bilinen bir tedavisi var mı diye sordum. Yok. Kendiliğinden geçer. Ama bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi gerekir dedi. Sonunda bir babacan doktora denk geldik. O da Pınar Hanım’ın teşhisini doğruladı.
Babacan doktor Aslı Hanım’a aynen şöyle der:
“Kızım önce bir seni rahatlatalım. Bak şimdi antibiyotik nedeniyle oluyor bu iç kanama. Önce bu çocuğun bağışıklık sistemini güçlendirmek lazım. Yahu sen arısütü falan bilmez misin? Propolis falan...”
ASLI HANIM’DA IŞIK YANAR
Doktor, arısütü ve propolis deyince, Aslı Hanım’da bir şimşek çakar. Evet arkadaşlar...
Bu pazar bir annenin çocuğunu kurtarmak için girdiği büyük mücadelenin nasıl uluslararası bir girişime dönüştüğünün hikâyesini anlatıyorum.
Kıvanç’ın annesi Aslı Hanım, gıda mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı’dır.
Eşi Taylan Samancı da ziraat mühendisidir. Aynı bal firmasında çalışmaktadırlar.
İşte o anı Aslı Samancı şöyle anlatıyor:
“Propolisi nereden bulabilirdik. Baktık ki, yalnızca Çin’den toz halinde geliyor ve katkı maddeli. Yani yeterli değil. Peki nasıl üretiriz diye araştırmaya başladık. O zaman bizim kovanımız yok. Okuduk. Ve çalıştığımız bal firmasından tanıdığımız arıcılara gittik. Baktık onlar propolisi kazıyıp atıyorlar. Kullanmıyorlar. Rica ettik. Bizim için çıkartır mısınız dedik. Kimisi o nedir diye sordu. Kimisi, yahu biz onu atıyoruz dedi. Sonunda oğlumuz için lazım deyince sağ olsun bir arıcı kabul etti. Nasıl yapacaklarını da anlattık. O arıcı üretti gönderdi. Ama balmumuyla karışık olduğu için taş gibi bir şey geldi. Bilimsel yayınları okuduk. Baktık ki, bunun özütlenmesi lazım. Biz laboratuvarda özütledik. Damla haline getirdik. Ben de onu arı sütü ve balla bir terkip yapıp karıştırdım.”
TEK BİR KOVANDAN İHRACAT REKORUNA
İşte böyle başlıyor bir annenin çocuğunu hayata döndürme isteğinden, dünya çapında bir girişime giden macera.
Kendi çocuklarını propolis sayesinde hayata döndüren Aslı Hanım ve Taylan Bey... İki genç mühendis, bir karar alıyorlar:
“Biz üretelim...”
Hemen çok güvendikleri Dr. Dilek Boyacıoğlu’nun kapısını çalıyorlar. Ve ortaklık teklif ediyorlar.
Dilek hoca, “Siz varsanız tamam” diyor. Ve şirket kuruluyor.
Ortada bilgi var. Proje var. Ama maddi güçleri yok.
GÜLER YÜZLÜ SONER BEY
Ne yapsınlar? “KOSGEB’e danışalım” diyorlar. Ve Soner Bey’in karşısına oturup projelerini anlatıyorlar. Aslı Hanım sonrasını şöyle anlatıyor: “Soner Bey’in o güler yüzlü cesaret veren konuşmasını hiç unutmayacağım. Sonrasında bize İTÜ Teknokent’te 50 metrekare bir yer verdiler. Biraz da yatırım fonu. Orada laboratuvar kurup çalışmaya başladık. Eşim Taylan Bey, arıcılara gitti. İlk planda bize güvenen 10 arıcıyla anlaştık. Onlara neler yapacaklarını anlattık. Ve satış garantisi verdik.”
(KOSGEB’de bir görevlinin pozitif yaklaşımı bakın nelere dönüşüyor... Soner Bey’i de kutlarım.)
MAKİNELERİ BİZ TASARLADIK
Satışlar biraz artınca işi büyütmeye sıra geliyor. Oturup üretim makinelerini, ayrıştırma mekanizmalarını tasarlıyorlar. Ve yapıyorlar.
Ve geldik bugüne. Arkadaşlar...
Aslı Hanım, Taylan Bey ve Dilek Hanım 50 metrekareden bugün 6 bin metrekarelik dev bir tesise sahipler.
10 arıcıdan, 5 bin sözleşmeli arıcıya ulaşmışlar. 160 kişi çalışıyor. Ve 15 ülkeye ihracat yapıyorlar. Ürünlerini çeşitlendirmişler.
2017 yılında İstanbul ihracat rekortmenlerinden. Evet...
Çocuğunu yaşama döndürmek için çırpınan bir annenin gücüdür bu. Annelik gücünün, girişim gücüne dönüşmesinin hikâyesidir.. Çok iyi biliyorum ki Anadolu bu tür örneklerle doludur.
Ben de 3 haftalık kapanma sırasında böyle hayata “açılan üç kadın”ın hikâyesini anlatacağım. Haftaya “güller içinde”yiz.
Her pazar bir insan öyküsüyle buradayım.
PEKİ SONUÇ
Aslı Hanım sonrasını şöyle anlatıyor: “Fatih Bey, Kıvanç’a o karışımı vermeye başladık. 6 ay evden dışarı çıkarmadık. Doktor kontrolünde neredeyse propolis ve arısütüyle besledik. İkinci ay çocuğun kandaki bağışıklık oranını kontrole başladık. Her ay daha da yükseldi. Sonunda 800’ü geçti. Kıvanç toparladı. Ne ateş ne bir şey. Normale döndü... Tabii dünyalar da bizim oldu.” Kıvanç bugün 16 yaşında, sportmen ve enerjik bir genç.
PROPOLİS NEDİR
PROPOLİS, yaprak ve tomurcuklardaki reçinemsi maddelerdir. Ağaç reçinesi gibi. Arılar bu maddeleri toplar, kanatlarının üzerinde kovana getirirler. Petek gözlerinin içini bu maddeyle kaplarlar ve ondan sonra yavrular ve sütlerini bırakırlar. Petek gözlerini kaplamalarının nedeni tamamıyla bu propolis denilen maddenin steril gücüdür. Dezenfekte ederler. Antibakteriyel oldukları için çok etkili bir koruyucudur. Arılar önce kovan peteklerini bununla kaplar. Propolisteki etken maddeler çok nadir bulunur. Bağışıklık gücü olarak en iyi bilinen nardan 80 kat fazladır.
ARICILIKTA DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ
TÜRKİYE’de 80 bin arıcı var. 8 milyon kovan. Anadolu’daki endemik bitki örtüsü, bütün Avrupa’nın üçte biri kadar. O nedenle Türkiye dünya arıcılığında üçüncü sırada.
Paylaş