<B>‘Çeyrek milyar dolar uçuyor, BDDK izliyor’ </B>diye yazdım cumartesi günü. Karşılığını
‘‘küfür’’ olarak aldım.
Ama bilgi olarak da bazı önemli notlar geldi.
O yazının sonunda şu anda ATV'de yayınlanan programların
‘‘sözleşme sahibi’’ gibi görünen ve Marmara TV üzerinden ATV'nin
‘‘frenkans ve içeriğini’’ alarak bu kanalın işe yaramaz bir isim haline gelmesine neden olabilecek şirketin bir yöneticisine değinmiştim.
Söz konusu şirket Merkez Basın Yayın A.Ş.'nin bir üst düzey yöneticisinin, BDDK'da Tahsilat Daire Başkanı olan ama pek bir şey tahsil edemeyen
Hasan Tengiz ile 1.5 saat süren bir görüşme yaptığını duyurmuştum.
İşte bu konuyla ilgili önemli bir bilgi geldi.
Merkez Basın Yayın A.Ş.'nin bu üst düzey mali işler yöneticisi ile BDDK Tahsilat Daire Başkanı
Hasan Tengiz'in
‘‘dostluğu’’ çok eskilere dayanıyormuş.
Her ikisi de
‘‘İş Bankası’’ kökenli.
İş Bankası'ndan başlayan dostluk yollar ayrılınca da sürmüş.
Biri BDDK'da, diğeri ise BDDK ile
‘‘pazarlık eden’’ bir şirkette görevli ama hálá
‘‘dostlar’’.
Eminim ki, bu dostluk Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vergi verenleri
‘‘zarar sokacak’’ boyutta değildir.
Laf salatasının adı yanıt mı BDDK
BDDK, gönderdiği yanıtı ben değerlendirmeyince
‘‘basın açıklaması’’ yapmış.
Güldüm.
Basın dediğinin yarısından fazlası BDDK'nın malı.
Yani TMSF'ye, yani bir anlamda BDDK'ya milyarlarca dolar borcu olan gruplar.
BDDK diyor ki,
‘‘Beyler, Altaylı bizi fena yakaladı. Bizim elimiz kolumuz bağlı. Şuna saldırın’’.
BDDK,
‘‘mal kaçırma’’ operasyonları konusunda kendilerini uyardığım, zarar etmelerini ve milletin paralarının
‘‘bir daha uçurulmasını’’ engellemeye çalıştığım için teşekkür edeceğine beni
‘‘hortumculara’’ şikáyet ediyor.
Hiç umursamam bilesiniz.
Yıllardır bunlarla uğraştım.
Türk basınında bunları korumaya çalışanlar bana tek kelime edemezler.
Çünkü bunlarla hep mücadele ettim.
Hiç yakalarından düşmedim.
BDDK, verdikleri yanıtı yayınlamadığım için beni
‘‘Türk basınına’’ şikáyet ediyor.
Yanıt elimde duruyor.
İçinde soruma yanıt göremedim.
Görsem seve seve yazarım. Ama bu köşeyi BDDK imzalı
‘‘laf salatasına’’ ayıramam ki!
Ben soruyorum:
‘‘Daha iyi para tahsil edebilmek için yurtdışına çıkış izni verdiğiniz Kamuran Çörtük'ten kaç Türk Lirası veya Amerikan Doları tahsil ettiniz?’’
BDDK yanıt veriyor,
‘‘abidik gubidik’’.
Soru basit.
Yanıtı da basit olmalı. Ne bileyim,
‘‘1 dolar!’’ veya
‘‘1 milyon dolar’’.
Böyle bir yanıt yok.
Laf ebeliğinin adı yanıt.
Buna kulak asmayınca da
‘‘Vay yanıtımız verilmiyor’’.
Beyler bana batık ve hortumcu gruplardan kaç para tahsil ettiğinizi bildirin. Mal kaçırmalarının önüne geçmek için ne gibi tedbirler aldığınızı açıklayın.
Ertesi gün yazmazsam beni mahkemeye verin.
Tamam mı, değerli
Engin Akçakoca.
Kapiş!
Galatasaray direkten dönmüş
İNAN Kıraç'ın Galatasaray Pilavı'nda yaptığı konuşmayı basından okuyunca gözlerime inanamadım. Dinleseydim de, herhalde kulaklarıma inanamazdım.
Galatasaraylıların
‘‘değerli’’ İnan Ağabey'i,
‘‘Özhan Canaydın bayrağı devralmasaydı Galatasaray iflas ederdi. Canaydın, Galatasaray'ı yeniden borçlarını ödeyebilir hale getirdi. Canaydın olmasaydı 3. Lig'e düşerdik’’ diyor ve eski başkanlar
Faruk Süren ile
Mehmet Cansun'a da yükleniyor.
Ben,
İnan Kıraç'ın söylediklerinin tek kelimesine bile katılmıyorum.
Öncelikle şunu söylemek isterim:
Faruk Süren, Galatasaray başkanlığına aday olduğu zaman, en büyük destekçisi bizzat
İnan Kıraç'tı.
Süren, takımı Avrupa Şampiyonu yaptı. Yaparken de büyük paralar harcadı. Avrupa Şampiyonluğu'na sahip çıkıp, işin pis kısmını
Süren'in üzerine yıkmak en hafif tabiriyle ayıp.
Cansun ise kimsenin kulübe sahip çıkmadığı bir dönemde kulübü
Cem Uzan tehlikesinden korudu ve
bu dönemde kulübün büyük miktarda borcu eritildi.
Cansun'un çok hataları oldu belki ama zor günlerde yaptıkları da unutulmamalı.
Eğer
Cansun engel olmasa ve
Uzanlar'ın adayı başkan olsaydı kulübün bugün ne durumda olacağını kimse tahayyül dahi edemezdi.
İnan Kıraç'ın söylediğinin aksine
Canaydın döneminde Galatasaray borç ödeyebilir duruma gelmedi.
Tam aksine borç bulabilir duruma geldi. Bunda
Canaydın'ın kişiliği kadar,
Cansun döneminde banka borçlarının temizlenmiş olmasının da etkisi var.
Galatasaray'ın borçlarına gelince.
Suat Sucuka'nın hazırladığı kitapta açıkça görülüyor ki, Galatasaray'ın borçları 1996 yılında neredeyse 0. 2000 yılında ise yaklaşık 100 milyon dolar.
Ne demek istediğimi herhalde anladın Sevgili
İnan Ağabey.
Ama
İnan Kıraç'ın konuşması beni gerçekten üzdü.
Biz zor durumda
İnan Abi gelir bizi kurtarır derdik.
Anladık ki, kurtarmazmış...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Her şeyi Türkiye'den isteyen AB ülkeleri, teröriste terörist demekten çekinmediği zaman.