Yakalanan soyguncu ya kaçar, ya saldırır

İYİ niyetle yazdığım, üstelik Sabah Gazetesi'nin de iyi niyetle yaptığını yazımda belirttiğim bir işi başka bir açıdan düşündüğüm için hiç de hak etmediğim, üstelik de hayli düzeysiz bir eleştiri aldım.

Sabah Gazetesi'nin Bingöllü depremzede çocukları bir süre İstanbul'da okutmasının yanlış sonuçlar doğurabileceğini ve bu çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yapabileceğini belirttim.

Üstelik de, Sabah'ın ve bazı vakıfların bu işi iyi niyetle yaptıklarını da belirterek.

Sabah'dan bir yazar, bu ‘‘düşünme davetime’’ günler sonra ‘‘terbiye sınırlarını aşan’’ bir karşılık yazdı.

Oysa bu yazımın temelinde bu işi daha önce yapmış bazı vakıfların deneyimlerinden çıkan sonuçlar yatıyordu.

Daha önce de Doğu ve Güneydoğu'dan öğrenciler birkaç günlüğüne İstanbul'a getirilmiş ve sonrası iyi gelmemişti.

Bu olumsuz sonuçları Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın yöneticilerinden defalarca duymuştum. Benim bu ‘‘pedagojik sorgulama’’ girişimime ‘‘hakaretle’’ ve ‘‘günler sonra’’ yanıt verildi.

Bu yanıtın nedeninin benim bu yazım olmadığını herhalde tahmin ediyorsunuz.

Ben BDDK'ya mal kaçırma uyarısı yapınca, benim aleyhimde yazmak gerekiyordu.

‘‘Bizi iş üstünde yakalan Fatih Altaylı'ya yazıklar olsun’’ diyemeyecekleri için bu durumu benim ‘‘Sabah düşmanlığıma’’ bağlamak istediler.

Böyledir. İş üzerinde yakalanan hırsız ya kaçar, kaçacak yeri yoksa da saldırır. Bunların kaçacak yeri yoktu. Saldırdılar. Oysa benim Sabah'a hiçbir düşmanlığım yok.

Şerefli, banka hortumlamamış, bir yandan devleti, vatandaşı ve bankaları dolandırırken, diğer yandan milyonlarca dolarlık yatlara ve uçaklara binmemiş, devlete yüz milyonlarca dolar takmamış doğru düzgün bir adam Sabah'ın patronu olsa hiç itirazım olmaz.

Ama hem devleti, hem milleti soyacaksın. Sonra da bu borçların üzerine yatacaksın.

‘‘Ne oluyor orada?’’ diye sorana da söveceksin.

Bu yok işte.

NOT: BDDK yazılarına yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz. Kimse ne meraklansın, ne de sevinsin.

Birinci sınıf manda köselesi


BAYINDIR Holding, bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e bir mektup yazmış.

Altında adı yok ama herhalde mektubu yazan Kamuran Çörtük olmalı.

Yazılarım asılsız iddia ve iftira imiş. Bu Kamuran Çörtük yıllardır benim yazdıklarım için bu nitelemeyi yapar. Ama nedense bugün yargı karşısında hesap veremeyen, 30 yıl hapsi istenen ve devlete yüz milyonlarca dolar borcu olan o.

Kamuran Çörtük diyor ki: ‘‘Fatih Altaylı köşesini babasının malı gibi görmekte.’’

Gülüyorum.

Ben köşemi babamın malı gibi görüyorum hiç olmazsa. Kamuran Çörtük gibi devletin kaynaklarını babamın malı zannedip (ki bir ara durum üç aşağı beş yukarı buydu) ‘‘hortumlamıyorum’’.

Kamuran Çörtük'e göre ben Doğan Grubu Yayın İlkeleri'ni hiçe sayıyormuşum. Bak, bak, bak...

Kendisi bankacılık ilkelerine sonuna kadar bağlı olduğu için bankasını batırdı ona değinmiyor. Bırakın onu, Türkiye'de bile iş aleminin etik anlayışına uyamadığı için TÜSİAD'dan atıldı, şimdi ilke dersi veriyor.

Benim yazılar ortada. İsteyen incelesin. Doğan Grubu ilkelerine göre bir hatam var mı, yok mu? Çörtük'ünkileri zaten mahkemeler inceliyor.

Ve yine Kamuran Çörtük diyor ki: ‘‘Asılsız iddialar.’’

Onca banka hortumcusu arasında yurtdışına çıkış imkánı tanınan tek kişi Karuman Çörtük. Bütün BDDK biliyor ki, Kamuran Çörtük bu ‘‘yasal’’ imkánı, BDDK Tahsilat Daire Başkanı Hasan Tengiz ile kurduğu ‘‘iyi ilişkiler’’ sayesinde elde etmiş. Ve benim iddiam asılsız. Bunlar yakında çıkıp o bankaları biz batırmadık derlerse kimse şaşırmasın sevgili okurlar.

O bankalara para yatıran sizler suçlu olursunuz da, bunlar olmaz.

Buna yüz derler yüz.

4x4'lere müjde


DÖRT tekerden çekişli binek araçlarının ve jeep'lerin çilesi bitiyor. Cumartesi İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'dan bu ‘‘saçmalığı’’ halletmesini rica etmiştim. Halletmiş.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nden arayıp bilgi verdiler.

Bu konuyla ilgili yönetmeliğin değişmesi için, İçişleri Bakanlığı üzerine düşeni yapmış. Ve arazi araçlarının hız limitlerinin, otomobillerle aynı seviyeye getirilmesi için gereken düzenlemeyi gerçekleştirmiş. Ancak bu düzenlemenin hayata geçmesi için, konuyla ilgili üç bakanın imzası gerekiyormuş.

Bunlar İçişleri, Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanları.

İçişleri ve Ulaştırma Bakanları kendi imzalarını atmışlar.

Bayındırlık Bakanı da imzayı atar atmaz iş tamam. Hız limiti otomobillerle aynı. Teşekkürler Sevgili Abdülkadir Aksu.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Yazanın kimliği ile değil, yazılanın doğru olup olmadığı ile uğraşmaya başladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları