<B>TÜRKİYE'</B>nin Avrupa Birliği üyeliğinin önünde iki engel var. Bunlardan biri Kıbrıs, diğeri ise hapisteki DEP'liler. Türkiye her şeyi başardı, bu iki engeli aşamadı.
Kıbrıs'ta Cumhurbaşkanı
Denktaş'ın, Türkiye'nin önündeki bu engeli aşmasını sağlayacak yeni açılımlar planladığı fısıldanıyor. Umarım doğrudur. O
‘‘bağımsız bir cumhuriyet’’ olan Kıbrıs'ın bileceği iş.
Ama DEP davasından hálá içerde yatanlarla ilgili mesele bizim meselemiz. Ve bu meselenin bir an önce Türkiye'ye zarar verir olmaktan çıkarılması gerekiyor.
DEP davasının görüldüğü tarihlerde Türkiye ciddi bir bölünme tehdidi altındaydı.
Devlet kendi savunma mekanizması dahilinde, terör örgütü ile siyasi bağlantısı olduğu tespit edilen ve ülkede gereksiz tahriklerle gerilim yaratan bazı milletvekilleri hakkında bence
‘‘haklı’’ bir takibat başlattı.
Yargı da yine bence
‘‘haklı’’ bir ceza verdi.
Ancak o günden bugüne köprülerin altından çok sular aktı. Terör örgütünün başı yakalandı, hapse atıldı.
Örgüt büyük ölçüde çökertildi. Ve en sonunda örgütün tam olarak pasifize edilmesi için bir
‘‘Eve Dönüş Yasası’’ çıkarıldı. Yani adam öldürmemiş, Türkiye'ye yönelik saldırılarda fiilen yer almamış militanlara
‘‘af’’ getirildi. Ama nedense tüm bunlara, AB'ye uyum için yasalarda yapılan düzenlemelere rağmen hapisteki DEP'lilerin durumlarında bir değişiklik olmadı.
10 yıla yakın bir süredir içerdeler. En geç de üç yıl sonra zaten cezalarını çekmiş olacak ve serbest kalacaklar. Türkiye bir süre sonra zaten serbest kalacak olan DEP davası mahkûmlarını
‘‘yasaları uygulayarak’’ serbest bıraksa, AB yolunda dev bir adım daha atmış olacak.
Ama nedense bunu yapmamakta direniyoruz.
Bu da insanın aklına bazı kuşkular getiriyor.
Acaba AB karşıtları, ellerindeki son kozlardan birini kaybetmek istemiyorlar mı?
Özkök, Asmalı'nın keyfini kaçırdı mı?
PERŞEMBE günü
Ertuğrul Özkök'ün yazısını okuyunca keyfim kaçtı. Televizyonda sadece son bölümünü seyrettiğim ama sonunu merakla beklediğim Asmalı Konak'ın galasına gidecektim.
Ancak
Özkök işin tılsımını bozdu.
Gençken sinemadan çıkarken bilet sırasında bekleyen arkadaşlarımıza
‘‘pislik olsun’’ diye filmin sonunu söylerdik.
Özkök de aynen bunu yaptı.
Ama
Özkök, benim gördüğüm en müthiş gazeteci.
Haber özelliği taşıyan her şey onun için
‘‘yazılacak’’ bir şey. Yazı işleri toplantısında arkadaşlarıma eşimin bebek beklediğini söylüyorum, yarım saat sonra sayfada görünce yazmasınlar diye
Özkök'e yarım saat dil dökmek zorunda kalıyorum.
‘‘Ne var yahu. Haber bu’’ diyor.
Özkök'ün yazısına rağmen perşembe akşamı,
Engin Ardıç'ın keyifle okuduğum ve yer yer haklı yazısına inat, Asmalı Konak'ın galasındaydım.
Filmi izleyince
Özkök'e boşuna kızdığımı anladım.
Özkök'ün tüyosu işin tılsımını bozmamış.
Film keyifle izleniyor.
Sonu çok da önemli değil. Öyle de bitse olur, böyle de... Eleştiriler
Abdullah Oğuz'u yıldırmış olmalı ki, eyyamcı bir son var. Ama filmde diğer sonları da görüyorsunuz.
Filmden sonra aklımda kalan bir mesele de şu oldu:
‘‘Acaba filmi, diziyi yöneten Çağan Irmak yönetseydi nasıl olurdu?’’
Çünkü filmin diliyle dizinin dili çok farklı.
Bunlar mı cumhuriyetin sanatçıları?
BİLİYORSUNUZ bu yıl cumhuriyetin 80. yılı. Bu nedenle de
‘‘sıkı’’ bir kutlama programı hazırlanıyor.
Kutlamaların organizasyonu için Başbakanlık'ta bir komite kuruldu ve komite çeşitli etkinlikler planlıyor.
Bu etkinlikler arasında halkın sevdiği sanatçıların konserleri de var.
Kutlama komitesi bu konserler için 20 kadar sanatçıya teklif götürdü.
Ve bazı
‘‘sanatçıların’’ verdiği yanıt komiteyi
‘‘şoke’’ etti.
80. Yıl Kutlama Şölenleri'nde konser vermesi için teklif götürülen sanatçılardan
İbrahim Tatlıses, konser için 40 bin dolar talep etti.
Ancak komitenin elinde böyle bir para yoktu.
Tatlıses'e,
‘‘Biraz indirim yapın. Biz de konseri para almadan verdiğinizi söyleyelim’’ dedi.
Fakat
Tatlıses kabul etmedi.
Daha büyük bir şoku ise
‘‘popstar’’ Tarkan yarattı.
Kendisine götürülen teklifi reddeden
Tarkan'ın gerekçesi,
‘‘O tarihlerde işim var’’ şeklindeydi.
Böylesine
‘‘şerefli’’ bir teklfi
Tatlıses para,
Tarkan ‘‘işi olduğu’’ gerekçesiyle reddetti ama
‘‘cumhuriyete’’ gönülden bağlı sanatçılar da vardı Allah'tan.
Türkücü
Alişan teklif yapılınca, hiçbir soru sormadan
‘‘Seve seve’’ dedi.
Bir diğer
‘‘cumhuriyetperver’’ sanatçı da
Sertab Erener'di.
Erener yurtdışındaki yoğun konser programına rağmen kendisine iletilen teklifi geri çevirmedi ve gerekirse yurtdışı konserlerinden bazılarını erteleyebileceğini bildirdi.
Eee, vatanseverlik böyle bir şey.
Kimimiz öldük bu vatan için, kimimiz şarkı bile söylemedik.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Vatandaşın işini yapmakla görevli devlet memurları, yapmakla görevli oldukları işin kurallarını ve yönetmeliklerini iyice bildikleri zaman.