Vatanseverlik ‘devletseverlik’ midir?

İBRAHİM Tatlıses ‘‘değişik’’ biri. Ben burada Başbakanlık'ta 80. Yıl Kutlama Komitesi'nden gelen bir bilgiyi yazıyorum, Tatlıses çıkıp bana hakaretler yağdırıyor. Bana ‘‘yalancı’’ diyor.

Oysa bizde ‘‘yalan’’ yok. Tatlıses aynı şeyi daha önce de yaptı.

Biz Kanal D Haber'de Tatlıses'in Almanya'da bir kadına tacevüz ettiği iddiasıyla tutuklama kararıyla arandığını duyurduk, Tatlıses çıktı, ‘‘Yalancılar’’ dedi. Ardından da bizi mahkemeye verdi.

Mahkemeye Almanya'daki mahkeme kararlarını sunduk.

Mahkeme haberin doğru olduğunu gördü ve hakkımızda ‘‘takipsizlik’’ kararı verdi. Böylece kimin ‘‘yalancı’’ olduğu da mahkeme kararıyla kanıtlandı.

80. yıl törenlerine katılmak veya katkı sağlamak için para isteyenleri yazınca sevgili dostum, yapımcı Fatih Aksoy aradı.

Aksoy, hem Sinan Çetin'in programı ‘‘Film Gibi’’nin, hem de Tatlıses'in ‘‘Tek Tek’’ adlı programının yapımcısıdır.

‘‘Sana katılmıyorum Fatih’’ dedi.

‘‘İbrahim Tatlıses her yıl vergi rekortmeni olan, bu ülkeye her yıl trilyonlarca lira vergi ödeyen biri. Sesiyle para kazanıyor. Kendisinden bir hizmet istenince bunun bedelini istemesinden daha normal ne olabilir?’’ diye fikrini aktardı.

‘‘Benden 80. yıl kitapçığı için bir yazı isteseler gurur duyar ve yazardım. Ben de kazancımın vergisini veriyorum ve ben de yazımla para kazanıyorum’’ dedim.

‘‘Sen yapabilirsin ama herkes yapmak zorunda değil’’ dedi.

‘‘Peki ben seni arasam ve ‘Fatih 80. yıl için küçük bir film yapar mısın?' desem benden para mı isteyeceksin?’’ diye sordum.

‘‘Senden istemem. Bu kutlamalar sivil bir girişim olsa onlardan da istemem. Ama orada bir devlet memuru bunu istedi diye bedava yapmam. O devlet memurunun benden daha vatansever olduğunu kim söyleyebilir.’’ Ardından da devletin kaynaklarını ona buna peşkeş çeken memurlardan, bürokratlardan söz etti.

Anladığım kadarıyla Fatih Aksoy vatanseverliğe ‘‘Evet’’ diyordu ama ‘‘devletseverliğe’’ kayıtsız şartsız ‘‘Evet’’ demek istemiyordu.

‘‘Ben yine de bunun bir onur olduğunu düşünüyorum. Ama senin fikrine de saygım var. Bunu da yazarım’’ dedim.

Aksoy bir açıdan haklıydı. Vatanseverlikle devletseverlik aynı şey değildi.

Ama bence bazen üst üste gelebiliyorlardı.

Gazeteci soyguncuyu niye korur?


ADALET Bakanı Cemil Çiçek, banka hortumcuları tarafından zedelenen ‘‘kamuoyu vicdanını’’ rahatlatacak çok ciddi bir yasa tasarısını Meclis'e gönderdi.

Türkiye'de ben kendimi bildim bileli var olan ‘‘Şirket batar ama patronu asla batmaz’’ inanışını kökünden yıkacak bir tasarı.

Bankalar vasıtasıyla halka ait 56 milyar doları cebe indiren veya heba eden ‘‘Takım elbiseli, uçaklı, yatlı, yalılı’’ soyguncuların, uçurdukları paraları eş, dostun üzerine geçirip lüks içinde yaşam sürdürmelerini engelleyecek ve bu soyguncuları amiyane tabiriyle ‘‘çıktıkları yere kadar’’ kovalayacak bir düzenleme. Adalet Bakanı Çiçek'in bu girişimi ‘‘kravatlı, yatlı, uçaklı ve yalılı’’ soyguncuları paniğe sevk etti. Dün Hürriyet'in ekonomi sayfasındaki bir haberde bu yasanın sakıncalarından söz ediliyor. Söz edenler ise belli: ‘‘bankacılar’’.

Ve bir de gazeteci aynı şekilde bu yasaya karşı.

Kim dersiniz?

Sabah Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan. Bir gazeteci soygunculardan soygunun hesabının sorulmasından niye rahatsız olur?

Bu kişilerin yaptıkları soygunun hesabını vermelerini neden istemez doğrusu çok merak ettim.

Değerli gazeteci Ergun Babahan'ın mutlaka bir bildiği vardır.

Dinç Bilgin’den kamuoyuna açıklama


GAZETENİZİN 18 Ağustos 2003 tarihli nüshasının yirmi birinci sayfasında yayınlanan ‘‘Hangi Sabah zararda,hangi Sabah kárda’’ başlıklı yazıda, müvekkilimiz Dinç Bilgin hakkında, onu halkın hakaret ve husumetine maruz bırakacak, gerçek dışı ve hakaret içerikli isnatlarda bulunulmuştur.

18 Ağustos 2003 tarihli yazıda müvekkilimiz Dinç Bilgin hakkında, Etibank'la ilgili olarak asılsız ve hukukun genel ilkelerini hiçe sayan ifadelere yer verilmiştir.

Oysa ki, müvekkilimiz Dinç Bilgin hakkında Etibank ile ilgili iddiaların gerçek olup olmadığı, bağımsız Türk mahkemeleri huzurunda araştırılmakta olup, yargılama devam etmektedir. Görülmekte olan söz konusu dava sonuçlanmadığı halde gazetenizde yayınlanan hukuka aykırı yazı ile savcı ve yargıç rolüne soyunulmuş ve de kamuoyuna müvekkilimiz peşinen suçlu olarak ilan edilmiştir.

Hukuka aykırı yazınızdaki iddiaların aksine Sabah Gazetesi'nin Etibank'tan dolayı herhangi bir borcu bulunmamasına rağmen BDDK'nın talebi üzerine Etibank'ın borçlarına kefil olmuştur. Söz konusu yazıda müvekkilimiz Dinç Bilgin'in yeni şirketler kurup borçlarını eski şirketlerin üzerinde bırakarak devletten mal kaçırdığı yönündeki iddialar gazetenizin de bünyesinde yer aldığı Doğan Yayın Holding'in kamuoyunu yanıltmaya dönük çabalarını ve amacını ortaya koymaktadır.

Saygı ile kamuoyuna duyurulur.

Talepçi; Dinç Bilgin vekili M. Müjdat Gültekin Avukat
Yazarın Tüm Yazıları