<B>ORTADOĞU'</B>yu <B>‘‘cehenneme’’ </B>çeviren gelişmeleri, sadece ve sadece bir Filistin-İsrail çatışması penceresinden izlersek, çok ama çok yanılmış, tarihe de büyük haksızlık etmiş oluruz. Bölgedeki çatışmalarda savaşanlar ve ölenler her ne kadar Filistinliler ve İsrailliler ise de, bu işin sorumlusu bu iki taraf değil.
Bu işin arkasında, yine tanıdık bir yüz, Avrupa Birliği var.
Avrupa Birliği, ABD'nin bölgede kortrolü ele geçirmesinden ve Ortadoğu'ya ağırlık koymasından son derece rahatsız.
Bu nedenle, Ortadoğu'da fitili ateşleyen de Avrupa.
Dikkat edin, Ortadoğu'da
‘‘barış’’ son derece yakınlaşmışken birdenbire Filistinli gençler anlamsız bir hareket başlattılar ve İsrail'i
‘‘tahrike’’ yöneldiler..
Bu tahrikler İsrail'deki
‘‘barış yanlısı cephe’’yi zayıflatırken,
Şaron benzeri
‘‘eski kasapları’’ ön plana çıkardı ve Filistin'de ateşlenen fitil, İsrail'deki bombayı da patlamaya hazır hale getirdi.
11 Eylül saldırılarını takip eden günlerde Ortadoğu'da yine
‘‘barış’’ sesleri duyulmaya başladı ve Filistin ve İsrail tarafları yine yakınlaşmaya başladılar.
Ve tam o sırada birdenbire
‘‘canlı bombalar’’ tekrar piyasaya çıktı.
Barış girişimleri kafelerde, restoranlarda, otobüs duraklarında patlayan bombalarla havaya uçuruldu.
İsrail'in
‘‘tepki anlayışını’’ bilenler, İsrail'i tepkiye
‘‘zorluyorlardı’’.
Şaron bu tuzağa düştü.
Tepki verdi.
Hem de çok sert.
Ülkesini
‘‘haksız duruma düşürecek kadar’’ sert.
Avrupa'nın beklediği de buydu.
Bir zamanlar Türkiye'nin de çok başını ağrıtan bir süreç başladı.
Avrupalı
‘‘sözde aydınlar’’ın da kullanıldığı bir süreç.
Barışı bozduranlar, tuzaklarına düşürdükleri İsrail'i eleştirmeye başladılar.
Buna bir de Avrupalı ajansların
‘‘misenformasyon’’ları da eklendi.
İsmet Berkan'ın da itiraf ettiği gibi, iyi niyetli medya
da
‘‘dolmuşa’’ getirildi.
Aslında Avrupa'nın hedefi çok netti. AB kendi yöntemleriyle ABD'nin Ortadoğu'daki etkinliğine darbe vuruyordu.
Ortadoğu'da kontrolü ele geçirecek yeni bir güç birliği vardı.
Bunun üç ayağı ise
‘‘ABD-Türkiye ve İsrail’’di.
Avrupa Ortadoğu'yu bu üçlüye kaptırmamak için gerekeni yaptı.
Şimdi
‘‘timsah gözyaşları’’ dökerek izliyor.
Yakın tarihte bu durum ilk kez yaşanmıyor.
Son yüz yıl içinde Türkler Avrupa'nın bu oyunuyla üç kez karşılaştılar.
Diğer oyuncular değişse de, Türkiye hep bu oyunun içinde.
En uyanık olması gereken de yine biziz.
İnsan olma anlayışı
RECAİ Kutan, ‘‘Filistinli canlı bombaların hissiyatını anlıyoruz’’ diyor. İnsan Hakları Vakfı ise
‘‘İntihar eylemcileri şiddete karşı bir tavırdır’’ diye destek veriyor.
Türkiye gibi terörden çok çekmiş bir ülkenin siyasetçisi veya
‘‘gerçek’’ insan hakkı savunucusu nasıl böyle bir şeye destek verir veya anlayışla karşılar.
Acaba
Recai Kutan, İstanbul'da Kapalıçarşı'da, Taksim Gezisi'nde, Gümüşsuyu'nda Çevik Kuvvet merkezinde patlayan canlı bombaları da anlayışla karşılıyor mu?
Masum sivillerin, çoluk çocuğun öldürülmesi
‘‘anlayışla’’ karşılanabilir mi? Bu hangi ahlaktır.
Bunu anlayışla karşılamak nasıl bir insanlıktır!
Kutan'ın çoluğu çocuğu, torunu hafta sonu gittiği sinemada veya lokantada bir canlı bombanın intihar saldırısı ile can verseydi, onu da anlayışla karşılayacak mıydı?
Sarıgül'e bir soru
ŞİŞLİ Belediye Başkanı
Mustafa Sarıgül'ü beğenirim. İyi işler yapan, çalışkan bir yerel yönetici, parlak bir politikacı.
Ancak onu beğeniyor olmam, hatta Galatasaray Kulübü'nden dostum olması kendisine bazı sorular sormama engel değil. Sayın
Sarıgül, belediyeniz sınırları içinde yer alan ve yine belediyenize ait gayrimenkullerde ikamet eden
‘‘Bilgi Üniversitesi’’ ile ilgili ilginç duyumlarımız var.
Bu üniversitenin belediyenize ait imkánları
‘‘komik’’ bedellerle kullandığı, belediye kaynaklarının bu üniversiteye peşkeş çekildiği iddia ediliyor. Sayın Sarıgül, öğrencilerinden yıllık 7 bin dolar alan bu paralı üniversiteye, ayda 1 milyon lira gibi komik bir paraya gayrimenkul kiralıyor olmanız biraz acayip değil mi?
Bu kira bedelinin
Gülay Atığ'ın döneminde belirlendiği, işin içinde siyasi bağlantılar olduğu söyleniyor.
Kaçak
Gülay Atığ'ın yaptığı hatayı sürdürmenin anlamı ne?
Bu işin aslı esası nedir?
Bu üniversite ile bir ilginiz var mı?
Bilgi Üniversitesi ile ilgili bazı gerçekleri,
Sarıgül'ün cevabından sonra burada dile getireceğim.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Neden yazdın diye soracağımıza, doğru mu diye sorduğumuz zaman.