Tıpkı bunun gibi, biz de soralım;
Hey dostlar! Ne var ne yok?..
Gelecek cevaplar belli, klişeleşmiş;
Ne olsun, iyilik sağlık!..
Türk tipi selamlama, hal hatır sorma biçimidir diyelim buna.
Bir de şöyle seslenelim;
Gündem sağanak yağmur, boran, dolu, gök gürültüsü, şimşek, sel, taşkın, heyelan, ağaçların devrilmesi, trafiğin aksaması, kazalar, yaralanmalar, can kayıpları…
39 kent için Meteoroloji Genel Müdürlüğü ‘Sarı’ kodlu uyarılar yaptı.
Halk, ‘Kuvvetli Yağış’, ‘Kuvveti Rüzgar’ ve ‘Toz Taşınımı’ konusunda uyarıldı.
Sağlıkta dönüşüm modeliyle başlayan yeni anlayış, yani özel ve ticari sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması, performansa dayalı muayene ve tedavi ile sözleşmeli idarecilik modelinin sonuçları ilk yıllarda halk tarafından oldukça beğenildi.
Özel hastane hizmetlerinin paralı ve pahalı olmasına da aldırış etmedi.
Çünkü seçenekleri artmıştı. Daha hızlı, kendisine ilgi gösterilen, ‘güler yüzlü sağlık hizmeti’ alıyordu…
Vatandaş, hekim, sağlık çalışanı, idare, hükümet hepsi mutluydu…
Şimdi bu mutluluk biraz azaldı.
Belki de bitti!
Psikiyatri, onkoloji, kalp damar cerrahisi, beyin cerrahisi, kardiyoloji, çocuk cerrahisi, endokrin, alerji, hematolojiden randevu almak günlerce, bazen aylarca sürüyor. Köklü hastanelerde bile hekim sıkıntısı yaşanabiliyor…
ACİL DURUM
Dünyada sınırsız bir kaynak yok.
Kirletmemek yetmiyor, kaynaklar da aşırı ve kötü kullanılmamalı.
Her şeyin bir ömrü, miadı, hatta sınırsız enerji kaynağımız güneşin dahi sonu, son kullanma tarihi var.
Hekimce bakış diyebilirsiniz buna.
Hastane ve Aile Sağlığı Merkezleri kayıtları da böyle diyor.
*
Akıl ve ruh sağlığı olumsuzluklardan etkileniyor. Düzenleyici faaliyetler gecikince bu defa toplum sağlığı bozuluyor.
Ortak değerler, iyi – kötü, doğru – yanlış birbirine giriyor.
Huzur ve güven duygusu, asayiş, bozuluyor. Hırsızlık, soygun, dolandırıcılık, şiddet, cinayet, ahlaka aykırı ne varsa adım adım ilerliyor.
Sonuçta toplum yaşamı büyük zararlar görüyor.
Koca Türk devleti Osmanlı, 200 yıllık gerileme döneminin sonuna gelmiş, direncini kaybetmiş, aldığı borçları savaş masraflarına, maaşlara, bahşişlere, saray inşaatlarına gömmüş, faizleri bile ödeyemez hale gelmiş, mali sistem çökmüş. Hal böyle olunca birlik ve dirlik kalmamış.
Ülkelerden ve Rothschild Ailesinden alınan kredilerin ödenmemesiyle verilen teminatlar da gider.
Balkanlar, Kıbrıs ve Ege adaları elden çıkar. Bunlar yetmemiş gibi padişah ve saray hükümeti, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkesi’ni (Mütarekesi) imzalar, Osmanlı darmadağın olur.
*
İngiltere (Britanya İmparatorluğu), Fransa ve Rusya öncülüğünde oluşan ve ABD, Yunanistan, Belçika, Japonya, Romanya, Karadağ, Sırbistan’ın da katıldığı İtilaf devletleri I. Dünya Savaşının sonunda, Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları ve Bulgar Krallığı’nın oluşturduğu İttifak devletleri’ni yendi.
Kaybedenler bedel ödedi.
Bebeklerimiz artık hastanelerde dünyaya gözlerini açıyorlar.
Evde, bağda, bahçede doğum olmuyor…
Evde, iş yerinde, takside, dolmuşta, acil servis kapısında olan doğumlar artık haber değeri taşıyor…
*
SAĞLIK HAKKI
Bireyin ve toplum sağlığının korunması için bebeklerin sağlıklı, hastalıklara karşı dayanıklı ve bağışık bireyler olması sağlanmalı.
Moral bozucu ve üzüntü verici olaylarla karşılaşmadık.
Ortalık sakindi.
KATLİAM GİBİ KAZALAR OLMADI
Mesela canımızı yakan, toplu katliam gibi trafik kazası haberleri gelmedi şükür...
*
Bilirsiniz, üç, dört günlük bayramlarda yollar kan gölüne döner, 100-150 kişi hayatını kaybederdi.
Galiba trafik işaret ve kurallarına uymaya başladık.