Paylaş
Bebeklerimiz artık hastanelerde dünyaya gözlerini açıyorlar.
Evde, bağda, bahçede doğum olmuyor…
Evde, iş yerinde, takside, dolmuşta, acil servis kapısında olan doğumlar artık haber değeri taşıyor…
*
SAĞLIK HAKKI
Bireyin ve toplum sağlığının korunması için bebeklerin sağlıklı, hastalıklara karşı dayanıklı ve bağışık bireyler olması sağlanmalı.
Anayasa bu görevi devlete, devlette Sağlık Bakanlığına vermiş.
Anayasa’nın 56. Maddesinde; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”,
41. Maddesinde de,“(…) Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” diyor.
*
Vatandaşı da ödeve ortak ediyor.
Birçok kanun, yönetmelik, yönerge ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde çocukların fiziksel, ruhsal, sosyal yönden esenlik içerisinde olması hedefleniyor.
*
BEBEK İÇİN SAĞLIKLI YAŞAM
Annenin sağlığı, beslenmesi, gebelik dönemindeki kontrol ve aşıları, sigara ve ya alkol kullanımı, şiddet, kötü muamele, uyku ve istirahat düzeni, ekonomik durumu, vs.. Daha birçok şey…
Anneden ve babadan taşınan genetik hususlar…
Annenin iyi şartlarda, dokuz ay karnında muhafaza ettiği bebeği doğunca ona sağlıklı bir yaşam sunulmalı.
*
AŞILAR AŞILAR AŞILAR
Bebeklik ve çocukluk aile, okul ve çevre arasında geçer.
Bu dönemde Aile sağlığı merkezi en önemli odak olur.
Bebeği sağlıklı bir birey olarak hazırlamak görevi aileye ve devlete düşer.
Sağlık Bakanlığının belirlediği Aşı Takvimi devreye girer.
*
Eğer aşılar yapılmasaydı bugün dünyada ne bu kadar nüfus olurdu, ne yaşam kalitesi artardı, ne de insan ömrü bu kadar uzardı…
Bu bilgiyi kafamıza yazmalıyız!..
*
AİLE Mİ, DEVLET Mİ?
Ülkemizde, gittikçe büyüyen soruna parmak basmalıyız.
*
Bebeklerine aşı yaptırmayan, itiraz eden ve rıza göstermeyen anne ve babalar var…
Doktorların, hemşirelerin bilgilendirme ve ikna çabalarına aldırış etmiyorlar.
Bu aileleri daha sık görmeye başladık.
Aşı yaptırmayarak, topuk kanı aldırmayarak bebeğini hastalıklara karşı savunmasız ve dirençsiz bırakan anne ve babalar sanki zafer kazanmış gibi böbürleniyorlar!
Aşı Red Formunu muzaffer komutanlar gibi imza ediyorlar…
Hiçbir annenin ve babanın buna hakkı olmamalı…
*
Bu tutuma cehalet mi demeliyiz, yoksa başka bir şey mi?
Aşı dışarıdan verilen bildik bir sıvı… O kafa, bunu gerekçe göstererek ‘bebeğime hiçbir şey vermeyin!’ diyor. Bunu anladık da bebeğin topuğundan iki damla kan alınmasına niçin itiraz edilir, bunu anlayamıyoruz…
*
Doğum sonrasında, yeni doğan bebeklerin topuklarından alınan kanın analiziyle doğumsal metabolik hastalıkların; Fenilketonüri, Hipotiroidizm, Biyotinidaz Eksikliği, Kistik Fibrozis ve Konjenital Adrenal Hiperplazi’nin taraması yapılıyor.
Topuk Kanı ile Yapılan Ulusal Yenidoğan Tarama Testlerine nasıl, niçin hayır denir ki?
Bir şüphe ve belirti varsa erkenden tedavisi başlıyor. Zeka geriliği, büyüme, gelişme, oturma, görme, sinir sistemi, cilt, bağışıklık, bedensel yapı, akıl sağlığı gibi bir çok alanı ilgilendiren hastalıklar hakkında bilgiler veren bu testleri aileler seve seve yaptırmalı.
*
Devletimiz, TC Sağlık Bakanlığı eliyle Anayasa ve yasalarda yer alan birey ve toplum sağlığının korunmasına yönelik kaliteli yaşam hakkını korumakla görevli.
Bu hizmetleri ücretsiz veriyor.
*
AT SIRTINDA AŞI YAPTIK
Meslek büyüklerimiz, tabipler, ebeler, hemşireler, sağlık memurları toplum sağlığı ve yaşam kalitesinin gelişmesi için bıkmadan, usanmadan, sabırla uzun yıllar hizmet verdiler.
Sağlık Ocakları ve Sağlık Evleri destan yazdılar.
*
At sırtında, karda, boranda aracın gidemediği uzak köylere, mezralara sağlık çalışanı arkadaşımızla gidip, muayene ve aşı yapmışlığımız da vardır bizim…
Şimdi devir değişti.
Aile sağlığı merkezleri ve Aile hekimliği sistemi var.
Vatandaş rahatlıkla gelip bebeklerinin, çocuklarının aşılarını yaptırıyor.
Ama ‘Redçiler’ sorun…
Ve sayıları artıyor.
*
REDÇİLERE DUR DENMELİ
Redçiler, toplum sağlığı açısından tehlikeliler.
Aşısız bireylerin sık sık hasta olmaları, okulda, mahallede diğer insanlara bulaştırmaları söz konusu.
*
Akla, bilgiye ve mantığa dayanmayan aşı reddiyle anne ve babalar kendi çocuklarının sağlığını önemsemiyorlar!
Kendi çocuğunu önemsemeyen insanların diğer insanları önemsemesi ve değer vermesi mümkün müdür?
*
YASAL DAYANAKLAR
Maalesef ülkemizde aşı zorunlu değil.
Redçiler, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ve Hasta Hakları Yönetmeliği’ne yaslanarak bebek ve çocuklarına aşı yaptırmıyor, topuk kanı aldırmıyorlar.
*
AVRUPA ÜLKELERİ VE AŞI
Avrupa’ya bakalım.
Fransa, İtalya, Polonya, Bulgaristan, Macaristan, Çekya, Slovakya, Letonya, Yunanistan, Belçika’da aşı zorunlu. Fransa’da aşıyı reddeden ailelere 6 aydan başlayan hapis ve para cezası, İtalya’da para cezası uygulanıyor.
Estonya, Litvanya, Danimarka, İsveç, Finlandiya, İrlanda, Portekiz, Lüksemburg, İngiltere, Almanya ve Türkiye’de ise öneriliyor veya tavsiye ediliyor.
*
REDÇİLİK ÖZGÜRLÜK MÜ?
Redçiliği bireysel özgürlük olarak mı görmeliyiz?
*
Bireysel özgürlükler, başkalarının özgürlüğü ve sağlığı tehlikede olduğu yerde sona erer.
Türkiye, Avrupa ülkelerinden altyapı ve sosyo-ekonomik göstergeler yönünden daha iyi olsa kıyas daha sağlıklı olurdu.
O halde aşılamada kim yetkili olmalı; aile mi, devlet mi?
Yeni mevzuatlar oluşturmak için devletimize iş düşüyor.
Yenidoğan ve çocukluk aşılarında zorunluluk oluşturmamız gerektiğine inanıyorum.
Paylaş