Bir sıcak bir soğuk, bir güneş bir yağmur… Akşamın serinliği de üşütüyor artık.
Uzun kollu, uzun bacaklı giysiler giyilmeden geceleri oturulmuyor, dışarı çıkılmıyor.
*
Kombileri de yakacak değiliz herhalde…
Hem bu zamanda kombinin düğmesine dokunmak yürek ister!
Belli oldu, bu kış doğal gaz faturasıyla soğuk arasında sıkışıp kalacağız.
O yüzden sağlığı korumalı.
ESKİYE ÖZLEMDİR NAFTALİN KOKUSU
Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-2023 akademik yılı için kapılarını öğrencilerine açtı. Rektör Prof. Dr. A. Saim Kılavuz ve beraberinde ki heyet önce üniversite tören alanında ki Atatürk anıtına çelenk sundular. Prof. Dr. M. Mete Cengiz Kültür Merkezi konferans salonundaki açılış törenine Rektör, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Bursa Valisi Yakup Canbolat, Ak Parti milletvekilleri, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Ak Parti İl başkanı ve yöneticileri katıldılar. Salon, akademisyenler, öğrenciler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve misafirlerce dolduruldu.
REKTÖR HOCA VEDA ETTİ
Yeni akademik yılın hayırlı olmasını dileyen Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Bu benim 4. Eğitim-Öğretim yılını açış konuşmam ve son konuşmam. Allah nasip ederse 19 Nisan 2023 yılında görevi ve bayrağı yeni arkadaşımıza devredeceğim. Eğitim-Öğretimde 2 yıla yakın bir süre pandemi dönemi yaşadık. Bu süre içerisinde eğitimin sekteye uğramaması Türkiye için büyük bir başarıdır. Daha önce hiç görmediğimiz dijital eğitim ile yüz yüze geldik. Hamdolsun önceki yöneticiler tarafından devreye sokulan bir sistemi 15 gün içerisinde geliştirmek ve yatırımlar yapmak suretiyle yürürlüğe aldık. 70 binin üzerinde öğrencisi olan bu hacimdeki üniversitenin eğitimi aksatmadan bugünlere getirmiş olması teslim edilmesi gereken bir haktır. Buna vesile olan akademik ve idari tüm personelimize teşekkür ediyorum” dedi.
Yeni akademik yıl herkese hayırlı olsun. Rektör hocamıza teşekkür ederiz, ardında olumlu izler bırakıyor.
BOZDAĞ, ‘ANAYASA’ DEDİ
Akademik yılın açılış töreninde Adalet bakanı Bekir Bozdağ, “yeni anayasa olmadan yeni Türkiye de olmaz, büyük Türkiye de olmaz.” Diyerek sözlerini sürdüren Bozdağ, “Cumhuriyet’in 2. yüzyılına girerken Türkiye’nin Türkiye yüzyılını inşa ederken yeni bir anayasayla yola çıkması milletimizin de, devletimizin de her bir insanımızın da ortak çıkarınadır” dedi.
2019 yılının sonunda başlayıp, küresel bir salgınla devam eden, ölümlere, hastalıklara neden olan ve ilk başlarda Çin gribi olarak nitelendirilen COVİD-19 hastalığı, bireylerin yaşam biçimlerinde önemli değişiklikler oluşturdu. Ülkelerin ticaret ve ekonomilerinde de onarılmaz zararlara yol açarak büyük bir durgunluk ve zayıflamalara neden oldu.
*
Büyük acılar ve yıkımlar yaşandı. Atık salgın, küresel ölçekte altına alındı.
Bilim insanlarının, ilk başlarda önlemlerle, yaşam biçimi düzenlemeleriyle ve aşılarla salgının iki yılın sonunda kontrol altına alınabileceğini söylediklerin hatırlayalım...
COVID-19 salgını ülkemizde de baş edilebilir seviyelere geldi.
GRİP AŞISI MEVSİMİ
Sonbahar mevsimine girilirken, hipertansiyon, kalp, kanser, diyabet, koah, böbrek yetmezliği, metabolik ve kronik hastalıklar ile 65 yaş üzeri ve direnci düşük kişiler yıllardır, sağlıklarını korumak için aşı yaptırırlar.
Milyonlarca öğrencinin, öğretmenin ve eğitim çalışanının enerjisi, ülkemizi bir ucundan diğer ucuna kadar kapladı. Kentlerimiz canlandı.
Çocuk ve gençlerin kimileri sabahçı veya öğlenci, kimi tam gün, bir kısmı taşımalı, bir kısmı da yatılı eğitim alıyor.
Ne şekilde yapılıyorsa yapılsın, eğitim kurumlarımız, öğrencilerimizi; geleceğe sağlıklı, bilgili, donanımlı, çağdaş bir şekilde hazırlamalı, öğrenim veya mesleklere yönlendirmeyi başarıyla gerçekleştirmeli.
*
Ne şekilde eğitim verilirse verilsin çocuklarımızın beden ve ruh sağlığı korunmalı ve geliştirmeli. Sanat, kültür, spor ve müzik alt yapıları güçlendirilmeli, vatan, çevre ve doğa, insan ve hayvan sevgisiyle donatılmalı, yaşam sevinciyle coşkulu, mutlu ve sağlıklı bir şekilde hazırlanmalı.
Eğitimin amacı ve hedefi bu kadar basit olmalı.
UCUZ KANTİN
Geleceğe hazırlanan çocuklarımız, okullarında açlık çekmemeli. Açlık ve yetersiz beslenme sebebiyle derslerinden uzak kalıp başarısız olmamalılar.
Bu aylara önemli zaferler yazmışız.
Bu ayları bayramlar, anmalar, fener alayları ve çeşitli etkinliklerle kutlarız.
Kurtuluşlar içerisinde en bilineni ve dikkat çekici olanı, tören ve anmalarla kutladığımız 9 Eylül, İzmir’in kurtuluş günüdür. Bu kutlamalara neredeyse tüm ülke eşlik eder.
*
En az bilineni, hatta kutlamayı ihmal ettiğimiz İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşudur. İstanbul ‘un kurtuluşunu tarihçilerimiz ikinci kez fetih olarak görürler.
6 Ekim 1923 tarihinde 3. Kolordu’nun İstanbul’a girmesiyle son bulan işgal hakkında; 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla İstanbul‘a giren İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunanistan ve ABD devletlerinin, yani işgal kuvvetlerinin, dünyanın göz bebeği kentini, Payitaht‘ı 4 yıl, 10 ay, 23 gün yönetimlerinde tuttukları unutulmamalı.
İstanbul‘un düşman işgalinden kurtuluşu daha büyük bir coşkuyla kutlanmayı hak ediyor.
BURSA’NIN KURTULUŞU, 11 EYLÜL
2022-2023 eğitim öğretim yılı 12 Eylül Pazartesi günü başlıyor.
Aileler, günlerdir kayıt, pantolon, gömlek, yelek, hırka, mont, ayakkabı, eşofman, defter, kitap, kırtasiye, çanta peşinde koştular. Çocukların yemek, servis işlerini ayarlayamaya çalıştılar.
Okullara bağış bile yaptılar. Koşuşturma hala bitmedi.
Çarşıya pazara bereket geldi, esnaf da mutlu.
Esnaf mutlu ama ya veliler…
Anne ve babaların yorgunluğu bir tarafa, her şey ateş pahası olmuş, etiketler el yakıyor.
Tek başına, yabancı ülkeleri, farklı coğrafyaları gezmek için insanın zamanı ve parası olmalı. Paranın dışında dil de bilmeli. Bunlar yetmez! Yürek te olmalı… O yürekli adamı buldum, keyifli bir sohbet yaptım.
Sosyal medyadan tanışıyorduk. Gittiği, gezdiği yerlerden ilginç fotoğraflar paylaşıyor, bilgiler veriyordu.
Paylaşımlarını görünce o ‘macera dolu Amerika’nın, Latin Amerika olduğuna bir kez daha kanaat getirdim.
Genç gezgin Selçuk Tanaydın, Mustafakemalpaşa’lı, Bursa’nın çocuğu.
Çocukken maceralar yaşamayı hayal edermiş. 1985 yılında Demirelli köyünde doğmuş, büyümüş. Endüstri Meslek Lisesini bitirip, 10 yıl Robert Bosch’ta çalışmış. İş dışı zamanlarında bisikletine atlayıp Balkanları dolaşmış. Güzel ülkemizi turlamış. Gezi bloglarını ve youtube videolarını izlermiş.
Hırsızlık, dolandırıcılık ve sahtekarlık vakalarında ciddi bir artış gözleniyor.
Keşke bu tür olaylar hiç yaşanmasa... Ama yaşanıyor!
Televizyonlar, gazeteler ve sosyal medya, adliye haberleriyle daha da dikkat çekiyor.
Ülkemizde, hırsızlık genellikle sıradan, ‘adi vakalar’ olarak görülür, limit düşükse çok da umursanmaz, kolluk güçleri birçoğunu yakalar, haklarında işlem yapılması için adliyeye sevk ederler.
*
Ne yazık ki son zamanlarda görülen hırsızlık vakaları, sadece bireyin maddi zararıyla sınırlı kalmıyor, toplumun ve devletin de ağır kayıplara uğramasına neden oluyor.
Yazının bütününü okuyunca göreceksiniz ki elektrik şebekesine yönelik bu hırsızlık türü mevcut sorunlara yeni sıkıntıların eklenmesine yol açıyor.
TRAFOLARA DADANDILAR