Zafer tadında kutlanan, fetih ve kurtuluş törenleriyle geleneksel hale gelen anmalarla mutlu oluyoruz.
Kutlamaların, zaman zaman coşkulu, zaman zaman da sönük olması günün manasını, değerini hiç azaltmıyor.
*
İstanbul’un, İzmir’in, Trabzon’un, çok sayıda kentle birlikte Bursa’mızın da fetih ve kurtuluş öyküleri bulunuyor.
Elbette, kent kültürüne katkı sağlayan, dayanışmayı artıran ve yerleşimi özel kılan bu kutlamaların gerekli ilgiyi görmesi kent belleği açısında da önemli oluyor.
Maraş’ın ‘Kahraman’, Antep’in ‘Gazi’, Urfa’nın ‘Şanlı’ olmasının o kentlere ve kentlilere özellik katması gibi...
GÜN MÜ, HAFTA MI?
Fetih ve kurtuluş törenleri her daim, daha anlamlı, daha canlı ve daha etkin programlar içermeli.
Bu mevsimde bağışıklık sistemimizi güçlü tutmalıyız.
‘Kimler oruç tutmamalı, nasıl beslenmeliyiz, ne yemeli, ne yememeli’ gibi konular ramazan ayının klasik mevzularındandır.
Yazmadan, konuşmadan geçemiyoruz.
Hekimler, diyabet, kalp, hipertansiyon, solunum ve dolaşım sistemi hastalarının, sağlığı bozuk olanların, ilaç kullananların ve yaşlıların oruç tutmalarını önermiyorlar.
Oruç tutmak için sağlıklı olmak gerekir.
Uyarılara kulak asmayan kronik hastalık sahibi kişilerin oruçluyken fenalaşmaları, bayılmaları, beyin kanaması ve felç geçirmeleri gibi istenmeyen durumlarla acil servislere kaldırılmaları, hatta yaşamlarını yitirmelerine maalesef tanık olmaktayız.
*
Bunu bir de deprem bölgesinde, bir günü bir asır gibi, çaresizlik içerisinde yaşayanlara sormalı...
DAYANIŞMA RUHUMUZ
İlk günden itibaren, acılarla kıvranan yurttaşlarımıza yardım eli uzatan, istisnasız herkese minnet duyuyoruz, arama ve kurtarma yaptılar, canlarını kurtarabilenlere ayakta kalma gücü verdiler, kampanyalar düzenlediler. Ülkemizin en kıymetli varlığı olan, dayanışma ruhunu yitirmemiş milyonlarca vatandaşımızı yürekten tebrik etmeliyiz.
Deprem sadece bölgeyi değil tüm yurdu derinden etkiledi.
Ülkenin bütün sektörleri, dinamikleri sarsıldı. Eğitim, sağlık, haberleşme, ulaşım, barınma, nüfus, geçim, altyapı, sanayi, gıda, hijyen, çevre ve doğa üzerine baskı oluştu.
*
Biliyoruz artık yaşam bu bölgede bir daha eskisi gibi olmayacak!
Urfa’daki Abide Kavşağı gibi bir risk, Bursa’da Merinos metro istasyonu’nun altından geçen Cilimboz deresi için de var!
Beton duvarlarla çevrilip kanala dönüştürülen dere, sel sularıyla dolunca oradan insan almak mümkün olabilecek mi?
Kentin tam ortasından geçen Gökdere ve Cilimboz için AFAD, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi eylem planlarını güncellemeli.
Gereken zamanlarda gücümüzü, imkanlarımızı toparlayamıyor, etkili organizasyon ve koordinasyon yapamıyoruz.
Halimizi fıkrayla anlatayım.
*
Güçlü devletler, teknoloji ve sanayiye yatırım yaparken, kültür alanını es geçmezler, kültürü silah gibi kullanırlar... Kültür emperyalizminin toplumlar üzerindeki etkisi, atom bombasından daha fazladır.
*
- Gelelim, Bursa’ya...
- Gelelim Bursa Unesco Derneğine
- Gelelim Nilüfer Belediyesine...
Türk kültürü için değerli bir adım atıyorlar.
Büyük acı... Arşa yükselen feryad... Felaket...
*
Derin bir üzüntü içerisindeyiz.
Gözü yaşlı, mutsuz, moralsiz ve yaralıyız.
Kolay kolay geçmeyecek, yıllarca sürecek.
HERKES BÖLGEYE KOŞTU
Elinden gelenin fazlasını yapan yurttaşlarımız bölgeye koştular, can kurtarmak için enkazlara daldılar. Tornavida, keser, çekiç, ne buldularsa onlarla, çıplak ellerle, organize ekipler gelene kadar çalıştılar, çırpınıp durdular.
Asabımızı bozsa da buna, ‘yaşananlardan ders çıkartmak’ deniliyor.
Kolu bacağı, parmakları eksilen, kalçası omurgası ezilen, kalan ömürlerini engelli olarak yaşayacak ya da oluşan travmayla ruh sağlığı etkilenenler...
Bundan sonrası çok zor!
*
Kaybettikleri çocukları, eşleri, kardeşleri, anneleri babaları ve bir çok yakını...
Ya yaşamdan kopanlar... Deprem anında canlı olup, yardım beklerken donup veya açlıktan ölenler...
Gözleri açık ölenler!
Nüfusumuzun üçte birinin yaşadığı Marmara ve Batı Karadeniz’de art arda meydana gelen depremlerle sarsılmıştı.
*
‘Asrın felaketi’, Kocaeli Gölcük’te, saat 03.02’de meydana gelmiş, 7,4 büyüklüğü ile 45 saniye sürmüştü.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul, Düzce, Bursa, Eskişehir ve Zonguldak’ta yıkımlar oluşmuş, Meclis araştırması raporuna göre 18 bin 373 kişi ölmüş, 16 milyon insan da çeşitli seviyelerde etkilenmişti.
Depremin yaraları sarılmaya çalışılırken 87 gün sonra, 12 Kasım 1999 Düzce Depremi olmuştu.