Bina şimdi hüzünlü, boş ve atıl durumda bekliyor. Körfezin gümüş rengi sularına bakarken sanki ağlıyor gibi.
*
Bu bina 1999 Marmara depreminden hemen sonra hızlıca yapıldı.
Maliyeti Gemlikli işinsanı, hayırsever, merhum Muammer Ağım tarafından karşılandı. 2002 yılında hizmete alındı.
*
Bu bina, Türkiye’nin ilk ve tek çelik konstrüksiyonlu binasıdır.
Güçlü ve modern bir yapıdır.
Her gün ilginç, şaşırtan, tiksindiren ve insan olduğumuzdan utandıran bir haberle karşılaşıyoruz.
Ne kadar acı...
*
Oysa merhametiyle, sıcaklığıyla, ahlakıyla, edebiyle, çocuklara, kadınlara, hayvanlara hatta cansız varlıklara, eşyalara, ortak mallara, kent mobilyalarına, tarlaya tapana zarar vermekten kaçınan, onları kollayan ve gözeten özelliğimiz vardı.
ARIZALI HALLER
Dün sabaha karşı, saat 04.08 civarında, merkez üssü Düzce’nin Gölyaka ilçesi olan deprem Düzce, Sakarya, Kocaeli, Bolu, Bilecik, Bursa, Ankara, İstanbul ile birçok yerleşimde panik ve korkuya neden oldu.
Halk sokaklara, caddelere döküldü.
Boş arazi bulanlar, afet toplanma yerlerini bilenler oralara doluştu.
Ölüm olmamasına sevindik.
Çatlayan ve hasar alan binalar bizleri düşündürüyor. Bunların 2000 yılından sonra yayınlanan deprem mevzuatlarından önce yapılmış betonarme binalar olduğu anlaşılıyor.
Güvenlik güçlerinin de kısa bir sürede failleri bulması ve kamuoyuna bildirmesi de millete moral verdi.
*
Her patlayan bomba, sabotaj ve suikast geride gözü yaşlı masumlar, dramatik yaşam öyküleri bırakıyor.
Bunun adı vahşet.
Çocuklar, bebekler, bebek arabaları, etrafa savrulan insanlar, dokular, kırılmış parçalanmış eşyalar...
Ve tabii her insanın hikayesinde gözleri yaşartan ayrıntılar...
DÜŞMAN UYUMAZ
Ağrı’da yolcu otobüsü, 2 kamyona çarptı. Alev alarak yandı.
7 kişi kaza yerinde öldü. 20 yaralı var.
Feci bir kaza...
AVRUPA’NIN BİR NUMARASIYIZ
Avrupa ülkelerinde kader, vade, sayılı nefes yok.
Trafik kazası ölümlerinde Avrupa’nın 1 numarasıyız.
İş kazası ölümlerinde olduğu gibi...
Tarım, ticaret ve sanayiye ait özellikler en önde gider. Turizm arkadan gelir.
Eğitim, teknoloji, kültür ve sanat var olmaya çalışıyor.
Spor, listeden çıktı, maalesef kent küme düştü...
Bursa’nın özeti budur.
BEREKETLİ ŞEHİR
En başarılı yönümüz hamasettir...
Spor şehri, teknoloji şehri, ticaret şehri, eğitim şehri, kültür şehri, tarih şehri, sanat şehri, endüstri şehri, sanayi şehri...
Birçok kez düşünmüşümdür, Atatürk, Ankara’yı başkent yapmasaydı ‘acaba hangi şehri Başkent yapardı’ diye...
Sonra, tabii ki ‘Bursa’ derdim.
*
Atatürk’ün en çok ziyaret ettiği şehir Bursa’dır.
Seviyordu Bursa’yı.
Arabayla da geldiği oldu. Ama gemilerle geldi. Gülcemal vapuruyla Armutlu’yu, Kapaklı, Fıstıklı, Narlı’yı, Kumla’yı, Gemlik, Kurşunlu sahillerini seyrederek yol almak dinlendiriyordu onu.
Ve bu imtihanda, olan helalinden kazanmak isteyen emekçilere oluyor...
‘Acıların çocuğu’ olarak doğanların kara yazısı da böyle yazılıyor işte...
Bu kara yazıyı yüce Tanrı değil, kullar yazıyor!..
*
Peki, hangi kullar bu kömür karası yazıyı işçilerin mezar taşlarına yazdırıyorlar?..
Doymak bilmeyen, açgözlü, vurdumduymaz işverenler ve patronlar.
Sorumsuz ve liyakatsiz genel müdürler, yöneticiler.