Etrafınızdakilerle daha iyi iletişim kurabilmek ister misiniz?

İnsanlar karşısındakini ‘dinlemiyor’. İletişim kazalarının birinci nedeni bu. Bazen ikisi de aynı şeyi söylüyor ama dinlemediği için farkına bile varmıyor.

Haberin Devamı

Danışan: Bayramda bir yere gitmeyip evde kalmaya karar verdik. Akrabalarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Çoğunlukla güzel zaman geçirdik ama bazı insanlarla geçinmek imkansız. Her şeyi yanlış anlıyorlar, alınganlık yapıyorlar, ufacık bir sözden kavga çıkarıyorlar. Nasıl gerildim anlatamam.
Böyle durumlarda ben de ne yapacağımı bilemiyorum.
Dr. Başak: Ne yapmak isterdiniz?
Danışan: Daha sakin kalıp durumu kendimle gurur duyacağım bir şekilde idare etmek isterdim.
Dr. Başak: Siz nasıl davrandınız?
Danışan: Kendimi savunamadım. Bazı kişilerin terbiyesizlikleri oldu, çok sinirlenmeme rağmen konu uzamasın, tartışma büyümesin diye sessiz kalmayı tercih ettim. Ama eve gelince de kendimi yedim durdum. İçimde kalanları söyleyemediğim için kendime çok kızdım. İletişim becerilerimin zayıf olduğuna karar verdim. Keşke sakin sakin düşüncelerimi söyleyebilseydim. Sadece benim değil birçok kişinin zayıf bence. Bir kere kimse kimseyi dinlemiyor.
Dr. Başak: Haklısınız, iletişim kazalarının birinci nedeni bu; insanlar karşısındakini ‘dinlemiyor’. Bazen ikisi de aynı şeyi söylüyor ama dinlemediği için farkına bile varmıyor. Sağlıklı ve etkili iletişimi engelleyen başka nedenler de var. Amerikalı psikoterapist Dr. David Burns, bunların bir listesini yapmış. Listedekilerin çoğunu hepimiz farkına varmadan yapıyoruz. Siz de başkaları ile anlaşmakta zorlandığınız zamanlar olduğunu düşünüyorsanız, Dr. Burns’ün listesine bir göz atın.

Haberin Devamı

İŞTE DR. BURNS’ÜN LİSTESİ

1. Gerçek: Sürekli haklı olduğunuza, gerçekleri sadece sizin bildiğinize inanırsınız. Haklı olduğunuzu ispatlamak ve karşınızdakini ikna etmek için o kadar çok uğraşırsınız ki, ‘kazanmak’ her şeyden önemli olur. Hatta bazen kazanmak uğruna öyle kanıtlar toplarsınız ki, bir bakmışsınız gerçeklerden uzaklaşmışsınız. Sadece ‘kazanmak’ hedef olduğunda karşınızdakinin ne düşündüğünün, ne hissettiğinin de önemi olmaz.
2. Suçlamak: Problemin kaynağının karşınızdaki olduğunu iddia edersiniz. Bazı kişiler başlarına gelen her şey için karşısındakini suçlar. Sürekli suçlanan kişi de ya kendini koruma çabasına girer ya da karşı suçlamaya geçer. Her iki durumda da iletişimin tadı kaçmıştır.
3. Defans: Kendi hatanızı, eleştirileri veya ufacık bir yanlış anlamanızı kabul etmez ve sürekli kendinizi korumaya çalışırsınız.
4. Kurban: Karşınızdakinin zulmü ile karşı karşıya gelmiş bir mağdur olduğunuzu iddia edersiniz. Bütün konuşmalarınız, tutumunuz, duygularınız bu yöndedir.
5. Aşağılama: Sert, iğneleyici veya aşağılayıcı konuşarak karşınızdakini utandırmaya veya küçük düşürmeye çalışırsınız.
6. Etiketleme: Karşınızdakine etiketler, isimler takarsınız ve onun hiçbir zaman değişmeyeceğini düşünürsünüz: “O tembelin biridir”, “O görgüsüzdür”, “O çok hırslıdır” gibi. Oysa etiketler sadece maddelere konur, ‘bardak’ ‘masa’ vs. Çünkü bir bardak değişemez, bardak olarak kalır. Oysa insanlar değişir, gelişir, büyür, dönüşür. Etiketler koyduğunuzda onların değişimini algılayamazsınız.
7. İmalı, sarkastik konuşma: Tutumunuz, bakışlarınız, seçtiğiniz kelimeler, sesiniz tonu ile karşınızdakini küçümsersiniz, alay edersiniz, hor görürsünüz.
8. Günah keçisi, şamar oğlanı: Karşınızdakinin hatalı, eksik, yetersiz olduğuna inanır, onu tüm sıkıntılarınız ve sorunlarınız için günah keçisi haline getirirsiniz.
9. Konuyu saptırma: Konuyu sürekli olarak değiştirerek geçmiş mağduriyetleri, talihsizlikleri, haksızlıkları listelersiniz.
10. Karşı saldırı: Size yönelen eleştirilere eleştiri ile karşılık verirsiniz.
11. Kendinizi suçlama: Başkalarının sizi eleştirmesinden kaçınmak için çok hatalı, eksik gibi davranırsınız.
12. Umutsuzluk: Her şeyi denediğinizi ve hiçbir şeyin işe yaramadığını iddia edersiniz.
13. İnkar: Problemin içinde sizin de rolünüzün olduğunu inkar edersiniz veya huzursuz olmadığınıza ısrar edersiniz.
14. Yardım: Karşınızdakini dinlemek yerine sürekli öğüt vererek ‘yardım’ edersiniz.
15. Pasif-agresif tavır: Hiçbir şey söylemezsiniz ama kapıları çarparsınız.
16. Akıl okuma: Kimsenin akıl okuma becerisi yoktur ama sık sık karşınızdakinin ne düşündüğünü bildiğinizi düşünür ve ona göre cevap verirsiniz. Aynı şekilde karşınızdakinin de sizin neler düşündüğünüzü, nasıl hissettiğinizi bilmesini beklersiniz.

Haberin Devamı

NOT: Psikoterapi diyalogları, yaşanmış hikâyelerden esinlenilerek, psikoterapi sürecinde kullanılan yöntemlere örnek oluşturmak amacıyla yaratılmıştır. İçeriği psikolojideki bilimsel gelişmelere paralel olmakla beraber genel bilgilendirme ve tavsiye niteliğindedir.

Yazarın Tüm Yazıları