Toplantının ana gündemini, yeni açılacak ‘Osman Dinç-Gözlemevi’ ve ‘Kıraçta Heykel’ sergileri ile Çocuk Şenliği ve Kadın İstihdam Merkezi oluşturdu.
Ayrıca Anadolu Ödülleri’nin 2021’de yeniden düzenlenmesine ve bu bağlamda, mekân, lezzet ve ses konularına yönelik ‘Anadolu’yu Anlamak’ üst başlıklı araştırma ve uygulama projesinin hayata geçirilmesine karar verildi.
Film festivali ve konserlerin ise pandemi koşullarına bağlı olarak uygulanmaya konması kararlaştırıldı.
BAKSI MARKASININ GELECEĞİNİ İNŞA EDECEK PROJELER
VAKIF Yönetim Kurulu Başkanı Hüsamettin Koçan, çalışmalarının odağında yine kadın ve çocukların olacağını söyledi:
“Baksı’nın etrafındaki sinerjide, masumiyet ve samimiyet var. Bugüne bu sivil kültürle geldik. Gelecekte de sivil bir kuruluş olarak var olmak istiyoruz. Bir yandan çocuklarımızı Yetenek Eğitim Merkezi’yle geleceğe hazırlayıp istihdam sağlarken, Kadın İstihdam Merkezi projesiyle de kadını ekonominin aktif bir parçası haline dönüştüreceğiz. Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından projelendirilen bu merkez, Baksı Müzesi’nden sonra Bayburt’a kazandırdığımız ikinci önemli yapı olacak.
Yeniliğe kapımızı açık tutmak istiyoruz. Bunun için Gelecek İçin Öneriler kurulunu oluşturduk. Gençlerimizi ve taze fikirleri olanları faaliyetlerimize katkıda bulunmaya davet ediyoruz.”
Sergiler:
Hürriyet Gösteri’nin eski sahibi Sedat Simavi müzik kasetlerinin yaygın olduğu bir dönemde derginin şiir kaseti yayımlanması önerisinde bulunmuştu.
Gerçekten de uygulamaya başladığımda, dergi tiraj aldı.
Şiir okuma dönemi, edebiyat matinelerinde başladı, çeşitli salonlarda, okullarda gerçekleşiyordu.
İhsan Yılmaz, Kültürazzi’de fakültede öğrenci iken merakla dergiyi beklediğini yazdı.
Kasetleri nasıl gerçekleştirdik?
Önce Türk edebiyatının önemli şairlerini tespit ettik. Yaşayan şairler şiirlerini kendileri okudu, aramızdan ayrılanları da Türk tiyatrosunun önemli adları seslendirdi. Kaybettiğimiz şairlerin de kendi seslerinden zamanında yapılmış kayıtlardan yararlandık.
Yıllar önce ‘Karalama Defteri’nde Bejan Matur’la program yapmıştım.
Bu hafta da hem
Radyo Günleri’nde Orhan Hançerlioğlu’nun (1916-1991) hikâye programlarını dinleyenlerden biriyim. Bir öykü yazarını tanıtır, ardından konuşmasını şiir dizeleriyle bitirirdi. Etkileyici, davudi bir ses tonu vardı. Son romanı ve sözlükleri üzerine TRT’deki ‘Karalama Defteri’nde de bir konuşma yapmıştım.
Ölümünün 30’uncu yılında Meral Demiryürek’in yazdığı bir kitabı tanıtacağım: ‘Roman İncelemesinin Teorik Temelleri ve Uygulamaları-Orhan Hançerlioğlu-Hikâyeden Öte Romandan Beri’.
Meral Demiryürek
Orhan Hançerlioğlu Hikâyeden Öte Romandan Beri
Akademik Kitaplar
Roman niçin okunur?
Kitabın yazılış amacını şöyle açıklıyor: “İsmi felsefeye yönelik çalışmalarla özdeşleşen Orhan Hançerlioğlu’nun aynı zamanda iyi bir romancı olduğunu bilenlerin sayısının azlığı ve yazarın bu yönünün daha fazla dikkate alınmayı hak ettiği düşüncesiyle bu kitap yazıldı. Romanlar incelenirken Alfred Adler tarafından geliştirilen bireysel psikolojiyle Carl Gustave Jung’un temellerini attığı analitik psikolojinin verilerinden yararlanıldığı gibi, bunlara ilave olarak, Hançerlioğlu’nun romanlarını yazdığı dönemde yaygın bir şekilde tartışılan varoluşçuluk felsefesinin temel ilkeleri de dikkate alınmıştır.”
Karagöz–Hacivat’ın tarihi, insanın özeleştiri karşısındaki tahammülünü de simgeler.
Karagöz oyunu iki karşıt tipin karşılaşmasıdır ki, bence çoğu zaman Hacivat, Karagöz’den daha komiktir.
Babamın Karagöz takımı vardı. Oynatırdı.
Karagöz, öğretici bir gösteridir.
Yapı Kredi Yayınları Salonu’nda açılan ‘Karagözüm İki Gözüm’ sergisini gezemedim ama çok iyi hazırlanmış kataloğunu okudum, figürleri birkaç kez gözden geçirdim.
Zaman zaman argo yaftasıyla yasaklamalara uğramıştır Karagöz oyunları. İnsanoğlu böyledir, günlük yaşamında kullandığı argoyu bir kitapta, sahnede görünce sahte bir eleştiri krizine tutulur.
Sergiyi gezenler, kataloğu okuyanlar, bu konuya eğilmek isterlerse Pertev Naili Boratav ile Cevdet Kudret’in kitaplarını tavsiye ederim.
Ayrıca ben Karagöz şarkılarını da çok severim. Bazılarının adlarını vereyim:
Programda önce ödüller var. Bu yıl şu dallarda ödül verilecek:
Yılın Okuru Ödülü
Yılın Kütüphanesi Ödülü
İsmail Sacib Sencer Yılın Kütüphanecisi Ödülü
Yılın İşbirliği Ödülü (Kütüphanecilik ve yayıncılık alanlarında)
Yılın Yenilikçi Girişimi Ödülü (Kütüphanecilik ve yayıncılık alanlarında)
Ali Emiri Efendi Onur Ödülü
Kamuoyunda kitap, kütüphane ve okuma kültürü konularında bilinç uyandırmak, dünya kütüphaneciliğindeki ve kütüphanecilik hizmetlerindeki önemli değişim ve gelişmeleri kütüphaneciler, kütüphanecilik alanında faaliyet gösteren kişiler ve kurumlarla paylaşmak amaçlarıyla, 1964 yılından bu yana her yıl mart ayının son haftası yurt çapında Kütüphane Haftası olarak kutlanmaktadır.
Birkaç hafta önce yazdığım Lintu’nun Sibelius icraları ödül kazandı.
Yurtiçinde ve dışında gezerken, orayla ilgili müzikler belleğinizde canlanır mı?
Benim çok sık başıma gelir, yürürken müziği mırıldanmaya başlarım.
O yerin edebiyatı ve müziği birleşince, yürümek bana bütünsel bir zevk verir.
Bach’ın Brandenburg Konçertoları’nı dinledim.
Six ‘Brandenburg’ Concertos
ARS REDIVIVA ENSEMBLE
Soloists anda Chamber Orchestra
Orhan Kemal’i tanısaydınız, o şehirli zarif bıçkınlığına bayılırdınız. Her zaman, her koşulda yüzü gülen, insanları seven, en kızdığını bile sevecen bir üslupla eleştiren bir büyük yazardı. Adana, onun ve edebiyatının vatanıdır.
Fikret Otyam’ın mektuplarında, Ara Güler’in fotoğraflarında, onun yaşamının bazı ipuçlarını bulursunuz.
Toplumcu Gerçekçilik bazı yazarların genel şemsiyesidir ama Orhan Kemal için ‘aydınlık gerçekçi’ tanımı eleştiri tarihinde yer etmiştir.
Çünkü o, eleştirdiği, kapitalizmin acımasız temsilcilerinin bile insan yanına bir edebi çentik atar.
Bu anlayış sayesinde roman kahramanları inandırıcıdır. İyi ve kötünün aynı insanda birleştiğini gösterir. ‘Sadık gerçekçilik’ de budur.
Her yazarın bir kahvehanesi, lokantası vardır. Orhan Kemal de Nuruosmaniye’nin girişindeki Meserret’te otururdu. Nurer Uğurlu orayı da anlatmıştır kitabında.
Bir Şehir Sözlüğü
Yazımdaki önemli bilgileri, saptamaları, tiyatronun pandemideki durumunu Hürriyet Kitap Sanat editörü ve tiyatro yazarı Bahar Çuhadar’ın hazırladığı dosyadan aldım.
Devlet yardımı için bazı koşullar yüzünden, vergi ve stopaj borcu olan tiyatrolar yararlanamadı.
Yaşayanlar da perdelerini gişe geliriyle açabildi.
Binlerce tiyatro emekçisi (oyuncu, teknik çalışan, yönetmen, yazar) bir yıldır gelir elde edemedi, buna rağmen kira, fatura, vergilerini kredi çekerek ödeyebildiler.
Toy İstanbul, Öykü Sahne, Küçük Salon, Galata Perform adlı dört bağımsız tiyatro mekânı kapandı.
Kadıköy’ün ve İstanbul’un son yedi yıldır en bilindik tiyatro mekânlarından Moda Sahnesi kapanmanın eşiğinden ‘Sahneden naklen’ uygulamasını başlatarak döndü. Oyunları canlı oynayıp, bilet satıp dijitalden seyirciyle buluşturuyor.
Tiyatro dünyasından birçok kişi, devlet ya da yerel yönetimlerin İngiltere ve Almanya’daki uygulamaları benimsemelerini öneriyorlar.
Bizde tiyatroya en güçlü destek tiyatrocuların tek tek ya da kolektif olarak başlattıkları dayanışma kampanyalarına katılan seyirciden geldi. Bağımsız sahnelerin kimisi imzalı afiş satarak, kimisi ileride oynayacakları oyunlar için önden bilet satarak, kimisi boş koltuk satarak, kimisi de internette dayanışma kampanyası başlatarak seyirciden destek aldı.