Pandemide evden çıkmadan ben de çok çalıştığım için aramızda bir akrabalık görüyorum.
Wolfgang Amadeus Mozart’ın (27 Aralık 1756 – 5 Ocak 1791) Don Giovanni’sini dinlediğim kayıt:
Şef: Lorin Maazel
Söyleyenler:
- Ruggero Raimondi
- John Macurdy
-
Antolojiler okura edebiyat çeşitliliği sunar. Çeşitli çiçeklerin yer aldığı bir bahçeye girersiniz, hepsinin ayrı bir görüntüsü, kokusu vardır.
Bu kış gecelerinde şiir antolojisini tavsiye etmenin en doğru seçim olduğu kanısındayım.
Türk şiir antolojilerini okumuşsunuzdur, her şiirseverin evinde birkaç tane vardır.
Peki, dünya şiirinden kimleri beğenirsiniz?
Edebi bir gezintiye çağırıyorum sizi.
Dünyanın En Güzel 100 Şiiri
Halil Gökhan
Bizim gibi ülkelerin yöneticileri de insanları da kışın koşullarına alışık değillerdir.
Yolların açılmayışının başlıca nedenlerinden biri de otomobillerini yolda bırakıp, kilitleyip eve gidenler.
Kayak merkezlerinde bulunanlar, sıcak odada televizyon başında vakit tüketenler acaba kar için ne düşünüyorlar...
Okudukları gazeteyi onlara ulaştıranların çektikleri konusunda bilgileri var mı, merak ediyorlar mı?
Her kar yağışı bana Trakya’da habere giderken otomobil içinde donup hayata veda eden arkadaşlarımı anımsatır.
Her kar yağışında arkadaşlarım işlerinin başında uykusuz geceler geçirirlerdi. Pazartesi günü ve akşamı da sabahladılar.
Peki hiç mi kar edebiyata yansımadı mı?
Ben büyük şehirler dışındaki girişimlere, etkinliklere, müzelere çok önem verir, onları desteklerim.
İyi sanatçı Hüsamettin Koçan’ın “Baksı Müzesi” benim için böyle bir serüvendir. Koçan, bir sanatçı olarak kendi yarattıkları ekseninde bir yaşam sürdürebilirdi, bunca çabayı göstermesine de gerek yoktu.
Baksı Müzesi’nin açılışının ilk gününe gittiğimde, Ahmet Kutsi Tecer’in ‘Orda Bir Köy Var Uzakta’ şiirindeki dizeler aklıma düşmüştü. Oysa Tecer birçok köyü gezmiş, Anadolu’nun kültürünü, Âşık Veysel’i bize tanıtmıştı.
İlk çalışmalar, bir büyümenin çabasını simgeliyordu.
Yıllar sonra TÜYAP Kitap Fuarı’nda Baksı standında, Murat Yeşilyurt’un drone’la çektiği panoramik duvar panosunu gördüğümde müzenin geldiği yeri iyice fark ettim.
Baksı bir müze değil, bir bölgenin kaderini değiştiren bir kuruluş. Sergiler açılıyor, konserler veriliyor. Orada yaşayanlar müziğiyle, resmiyle, kültürüyle sanat gündemini takip edebiliyorlar. Müze için İstanbul’da yapılan pek çok toplantıya katıldım. Müzeye destek için sergiler açıldı, genç ressamlar oraya giderek atölye çalışmaları yaptı.
Sanatın ekonomiyle ilişkisini unutmamalıyız. Müze çatısı altında yörenin kadınlarının yaptığı geleneksel dokumalar çağdaş tasarımlarla ürün haline döndü ve ekonomik bir katkı sağlandı.
Sasa’nın serüvenini okuyalım. Bir sanatçının çalışmalarının tarihi beni her zaman ilgilendirmiştir.
“İki yıl önce Kalan Müzik ve Hasan Saltık’la yollarımın kesişmesiyle çocukluk hayalim ve bugüne kadarki bütün müzikal birikimimi dinleyicilerimle buluşturma fırsatı yakaladım. Hasan abinin vakitsiz kaybı kolumu kanadımı kırılmış hissettirmişken sevgili Nilüfer abla ve Helin’in tekrar bana kol kanat germesiyle kayıtları Hasan abinin bıraktığı yerden hep beraber bütün güzel duygularla tamamladık.
Düzenlemeleri ve yönlendirmeleriyle yorumuma ve duyguma değer katan değerli aranjör büyüklerim, üstatlarım, arkadaşlarım, hocalarım Erdal Erzincan, Cumhur Bakışkan, Engin Arslan, Ali Ekber Kayış, Ömer Avcı, Merih Aşkın, Coşkun Karademir, Murat Çorak, Levent Güneş, Nebi Demirel’e ve bu albümde emeği geçen herkese teşekkürler.
‘Sızı’nın çağrıştırdıkları:
İncecik değer, için için dokunur. Ağlatmaz da kimi tebessüm ettirir, kimi nefesini keser. Şaşarsın.
Sızı, ruhuna değmiş olan her şeyin yüzünde yansımasıdır. Bakarsan görürsün.
Dile vuran ezgidir, dinlersen duyarsın.
Liseden beri okuduğumuz bir isim: Tevfik Fikret. Yalnız edebiyat dünyasında değil, siyasette de farklı görüşlerin odağı. Karşıtları da, onaylayanları da onu ilgi çekici kılıyor. Peki, eski kuşak onun için neler yazdı, yeni kuşak onun eserlerini nasıl yorumladı?
Turgut Çeviker’in hazırladığı ‘Tevfik Fikret’ kitabı zengin görsel malzeme içeriğiyle onu tanımanızı sağlayacak. Edindiğiniz bilgilerle zor da olsa nesnel bir karara varacağınızı umuyorum. Hayatını ve eserlerini taraf tutmadan değerlendirirseniz bu kitap da amacına ulaşmış demektir.
Tevfik Fikret
Turgut Çeviker
KÜY (Koç Üniversitesi Yayınları)
Kitabın hemen başındaki dörtlüğü onun kişiliği konusunda bir izlenim verecektir:
“Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem perr-ü bal
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâ’irim
Kıymet Giray’ın hazırladığı ‘Tuvallerde İstanbul’ kitabı Artam Antik A.Ş. tarafından yayımlandı.
Nurcan Artam 40. yıl yazısında kitabın özelliğine değiniyor:
“40. yılımızı kutladığımız ‘Tuvallerde İstanbul’ sergimiz, yıllar içinde müzayedelerimizden önemli koleksiyonlara giden yapıtlardan bir seçki sunuyor. 1600’lerden başlayıp 1900’lerin sonlarına değin uzanan ve her biri klasik resmin ihtişamını sunan bu yapıtlar, bugün artık unutulan İstanbul’un tuvallere taşınan güzelliklerini bizlere taşıyor. Bu yayın da referans kitap olarak hazırlandı.”
Başlarken yazısı Kıymet Giray’ın:
“Tuvallerde İstanbul Sergisi, İstanbul tarihinin, 17. yüzyıldan başlayarak üç yüz yıl boyunca yapılmış olan sanat eserleriyle gözler önüne serilmesidir. İstanbul’un üç yüz yıllık tarihi gelişimine tanık olan yabancı ve Türk ressamların tuvallerinde resimledikleri eşsiz manzaralara hayran olmak, aynı zamanda kentin tarihi belleğini ve sanatın tarihinin dönemlerini algılamak ve anlamaktır.”
Albümün başlık sırası:
Oryantalist Ressamların Fırçasından İstanbul
Opera temsillerinde söylemişler, onların da çoğu CD veya LP olarak yayınlanmadığından unutuluyorlar. Yaşarken, günlük gazetelerde de başarılarından pek söz edilmezdi. Ancak, aramızdan ayrıldıktan sonra birkaç satırla yer alıyorlardı: “... hayatını kaybetti.”
İnternetteki bilgilerin sağlamasını yazılı kaynaklardan yapıp uyarımın doğruluğunu gördüm.
Attila Manizade adını Atilla Manizade diye yazmışlar. IV. Murat operasındaki bir kayıttan dinleyebilirsiniz.
Attila Manizade
Diskoteğimden çıkarıp dinlediğim CD hangisi:
Bass: Attila Manizade
Sings opera arias and duets by
Wolfgang Amadeus Mozart