Arıları, ayının hücumundan, müzisyen İbrahim Sarıpınar, Mozart’tan bir arya söyleyerek kurtarmış.
Mozart’ın her yerde etkisi olduğunu söylemeye gerek var mı? Benim de bir deneme kitabımın adı ‘Ne Kadar Mozart O Kadar Süt’tü.
Mozart’ın o dinlendirici, yaşama sevinci veren müziği elbette herkes için şifadır.
Unutamadığım icralardan biri de Karl Böhm’ün sözüdür. Böhm bir Mozart senfonisini yönetirken arada bakın ne diyor:
“Mozart benim büyük aşkım.”
Büyük orkestra şefinin aşkıydı, Nadir Nadi de kitabının adını, ‘Dostum Mozart’ koymuştu.
Birçok incelemede
KİTAP-LIK 222
(TEMMUZ-AĞUSTOS 2022)
İlk yazının başlığı Türkiye’de bitmeyen bir derdin öyküsünü anlatıyor. Editör Mehmet Ali Yalçın’ın bakanla görüşmeye gittiğinde o sırada kalp krizinden ölümünü anlatıyor. Onun öyküsü Türk yayıncılığından da unutulmaz bir kesittir.
Editörden
Bir Öykünün Hikâyesindeki Yayıncı
“Onlar dört yayıncı, Bakan’dan kâğıt rica etmeye gidiyorlardı. Ben hırkasız da bir ricaya gidiyordum babama: Emekli çekini kırdırsın, bana versin, üç ay kullanayım, sonra üç taksitle ödeyeyim hiç olmazsa.
Sabahleyin istasyonda ayrılırken, elbet hiçbirimiz bilmiyorduk: Aramızdan birinin o gün Bakan’ın odasında kalp yetmezliğine uğrayacağını ve bir iki gün sonra, Nuruosmaniye’nin avlusunda yine bir araya geleceğimizi.”
10.Türkiye Yayıncılık Kurultayı geçen ay
O yüzden yeni çıkan dergilerden seçme yaptım:
Milliyet Sanat (Temmuz 2022)
Farklı karakterleriyle ünlü Colin Farell’ı Sevin Okyay yazdı.
Latif Abi’nin Altını Çizdiği İnsanlığa Dair
“Artık Latif Abi’yi anlatmak, onunla hasret gidermek için anladığı, çizgilediği, bizi hep bir şeylerin ortasına düşüren o dobra ama matrak dünyadan başka miras ve dayanağımız kalmadı. Adına Türkiye dediğimiz bu çizgili dünya, zaten Doğu ve Batı ortasına düşmüşlüğün tarihsel nimetiyle yeterince bize özgüydü, vahim seviyede gülünçtü; ama iyimser, bereketli, kafası hep karışık olsa bile, tercihleri hep anlık olduğundan olsa gerek, sürekli ayakta kalabilendi.”
Evrim Altuğ
Zaman Ona Hak Ettiği Değeri Geri Veriyor
Orada bulamadığım notaların da bazılarını iyi müzisyen Cüneyd Orhon’dan temin ederdim.
Kadıköy’deki fotoğraf stüdyosuna gider, notaları alıp yazar sonra iade ederdim. Şimdi nota ihtiyacı olanlara yararlanacakları bir yayını tavsiye edeceğim. Dosyamda 15 cilt var.
Albümlerin düzenlemesi:
Türk Müziği Klasikleri
Sayı: 15
Prof. Dr. Nevzad Atlığ
Danışma Kurulu:
Yılmaz Öztuna, Muazzam Sepetçioğlu, Ender Ergün, Fatih Salgar.
Halit Ziya Uşaklıgil’in en çok okunan, televizyona uyarlandığında da en çok seyredilen romanı ‘Aşk-ı Memnu’. Dizisi yapıldığında kitabı da ayrıca
çok sattı.
1975’te Halit Refiğ tarafından ilk kez dizisi yapılmıştı.
Müziğinde de Yalçın Tura imzası vardı. Daha sonra Tarık Günersel librettosunu yazdı, Selman Ada da besteledi opera eseri olarak.
Kanal D’deki uyarlamasını Hilal Saral yönetti, müziğini de Toygar Işıklar besteledi.
Türk edebiyatının seçkin yapıtlarının televizyon uyarlamalarının ya da senaryolaştırılmasının okura ulaşmada büyük etkisi olduğunu gözlemledik.
Yakup Çelik-Fatih Sakallı’nın hazırladığı ‘Halit Ziya Uşaklıgil’ kitabı yazarın hayatı, eserleri hakkında çeşitli kişilerin incelemelerini içeriyor.
Genellikle kendi kendimize onlar hakkında bazı değerlendirmeler yaparız, aile içinde ya da eğitimde bunları gençlerin oyunu almadan uygularız.
Eğitimciler ve aile elbet deneyimlerini gençlere aktaracaklardır. Ama zamanın değişimini göze alarak yarının dünyasına onları hazırlayacaklardır.
Okudukları kitaplardan dinledikleri müziğe kadar onların edebiyat ve müzik zevkini öğrenmek gerekiyor.
Öğrenciler bugünden yarını da düşüneceklerdir doğal olarak.
Bir Fransız felsefeci, yarını bugünden tasarlamak gerektiğini söylemişti öğrencilere. İyi bir şair de düşüncelerimizi, hayallerimizi yarına bırakmamayı yazmıştı şiirinde.
Ne zaman yarınları düşünsem iyi yazar Tarık Buğra’nın, ‘Yarın Diye Bir Şey Yoktur’ öyküsünü hatırlarım.
Üstelik bu tür buluşmalar, gençlerin birbirilerini tanımalarını sağlar.
Bu gerekçelerle Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yaptığı
Kültür başkenti unvanı almış İstanbul gibi bir kentin düzenlemesi gereken festivaldir.
Ayrıca Adnan Saygun’un ‘Özsoy’ operasını modern cumhuriyetin çok sesli adımının başlangıcı olarak saymalıyız.
Operanın yükselişini zaman zaman Aydın Gün anlatırdı.
Devlet Opera ve Balesi’nin İstanbul’da opera festivali düzenlemesi gerçekten desteklenmesi gereken bir karar. İstanbul gibi bütün büyük şehirlerde yazın mutlaka opera festivalleri yapılır. Ben yurtdışındaki birçok festivali izledim. Şehrin kimyasını değiştiriyor. İnanıyorum ki İstanbul Opera Festivali’ne sadece İstanbullular değil, İstanbul dışından ve belki de yurtdışından konuklar gelecektir. 16-30 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek festival nedeniyle Genel Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni Murat Karahan’a da bir öneride bulunacağım. Opera festivalleri için bir yarışma açılsa ve ister uluslararası ister ulusal opera bestecilerine çağrıda bulunulsa, bunun festivalin dünyaca da tanınması açısından yararına inanıyorum.
Burada Puccini’nin Tosca operasında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk opera sanatçısı ve Tosca’nın ilk temsilinde başrolünü üstlenen opera ve tiyatro sanatçımız Semiha Berksoy anısına yapılmasını da bir kadirbilirlik sayıyorum. Kızı Zeliha Berksoy’un prodüksiyonuyla gerçekleştirilmesi de ayrı bir saygı duruşudur. Okan Demiriş’in ‘IV. Murat’ operasının temsili de Türk opera bestecilerinin anılması açısından önemli bir karar.
Operayı geçtiği yerde seyretmek, seyirciye ayrı bir zevk veriyor. Ben, Verdi’nin ‘Aida’ operasını Mısır’da piramitlerde seyrettim. Unutulmaz gecelerimden biriydi.
İtalya’da Bologna Kitap Fuarı’na gittiğimde de Pavarotti’nin rol aldığı ‘L’elisir d’amore’yi seyretmiştim. Hiç unutmadım, taksiye binip opera salonuna gideceğimizi söylediğimizde şoför, şişmanı dinlemeye mi gidiyorsunuz, dedi.
Opera ve bale festivalinde Türk sanatçıların, Türk bestecilerin CD’lerinin satışa sunulmasını da öneririm.
Hürriyet’in Kitap Sanat ekinde de 10 yazarın seçtiklerini okudum.
Tatilde okunacak kitaplar hiç kuşkusuz okurun beğenisine göre çeşitlenir.
Sadece aile büyükleri için değil, çocuklar için de seçme yapılmalıdır.
Gerek büyükler gerek çocuklar için yapılan tavsiyelerde bilgi içeren kitapların da ihmal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Artık kitap evlerinde çocukların seçeceği zengin bir raf bulunuyor.
Bana kalırsa klasikler ile ödül kazananları listenin başına koymalı.
Belki de polisiye romanları okumanın tam zamanıdır.
Bu yılın ödüllerini anımsatayım:
‘Yok Yolcu’, Kamil Erdem