Biyografi yazmanın zorluğunu eli kalem tutan herkes bilir. Ne var ki bir sanatçının sanat dünyasındaki yerini biyografi kitaplarından öğrenebiliriz.
Radi Dikici’nin Müzeyyen Senar ve Zeki Müren üzerine iki biyografi kitabını anmalıyız.
Müzik ansiklopedilerinde sanatçıların hayatı yer alıyor, ben bağımsız biyografi kitaplarını bekliyorum.
Özellikle opera bestecilerinin, solistlerin kitapları gerekiyor.
LEYLA GENCER’E DAİR
LEYLA GENCER için okunmasını salık vereceğim iki kitap var. O kitaplar, bir divanın dünyadaki başarısını bize aktarıyor. Onu tanıdığım, LP’lerini, CD’lerini dinlediğim için kitapları da bilgilerimi tamamlıyor.
Hiç kuşkusuz bu kitaplar onun kayıtlarını dinlemeye götürmeli sizi. Ne yazık ki bu kayıtların çoğu korsan olduğu için sanatçıya bir şey kazandırmadı. İtalya’ya gittiğimde birçok LP’nin satıldığını gördüm. Diva unvanının çok kullanıldığı ülkemizde belki bu kitaplar kimin diva olduğuna karar verirler.
Üzerine yazılan kitapları bir kez daha anımsatmak istedim:
Tiyatro, sinema dünyasındaki sanatçıların yaşamını oldum olası merak ederim. Çoğunlukla da rollerinden karakterlerinin sızıntılarını çıkarmaya çalışırım.
Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın, Haldun Taner’in kaleme aldığı oyunlarının neredeyse hepsini seyrettim. Kabare oyunları üzerine de Haldun Taner’le çok konuştum. Taner her akşam temsile gider, seyircinin en çok neyi alkışladığını, neye güldüğünü tespit eder, ona göre de metinde değişiklik yapardı.
Türk tiyatrosunda, kabare türündeki başarıları her zaman övgüye değer. Güldürmenin ustalıkla yapıldığı zaman ne kadar etkili olduğunu kanıtlayanların başında gelir Metin Akpınar.
Zeynep Miraç, ‘Sahneye Adanmış Bir Ömür: Metin Akpınar’ kitabında, sanatçıyı tanımamız, yaşamını ve sanatını öğrenmemiz için iyi sorular hazırlamış. Şimdiye kadar düşündükleri, değerlendirmeleri, toplumsal ve siyasal alandaki yeri iyi yansıtılıyor. Bu tür çalışmaların yalnız
Marmara Adası 1950’lerde 60’larda dönemin en önemli edebiyatçılarının, yazarlarının, sanatçılarının gözde mekânıydı. Melih Cevdet’ten Oktay Rıfat’a, Yaşar Kemal’den Fethi Naci’ye, Edip Cansever’den Tomris Uyar’a, Arif Damar’a pek çok yazar adadan geçenlerden sadece birkaçı.
O günlerdeki doğal güzellikleri, denizi, açık yürekli insanları, balıkçıları, denizcileri ile Marmara Adası yazarların tatillerini geçirmekle kalmayıp eserlerine de ilham veren bir yerdi.
Zamanlar değişti, tatil yerleri Ege kıyılarına kaydı. 80’lerden sonra bu edebiyat atmosferi giderek dağıldı.
Şimdi Marmara’yı o günlerin havasına yeniden kavuşturmak hayaliyle yola çıkılıyor. Değerli yazar ve şairlerin katılımıyla Marmara Adası Edebiyat Günleri 5-6-7 Ağustos’ta gerçekleştirilecek. Üç gün boyunca yazarlar, şairler, edebiyatçılar çeşitli etkinliklerde Marmara Adası halkıyla ve Ada’yı ziyaret edenlerle buluşacak.
Marmara Adası Edebiyat Günleri, adayı seven, ada için emek veren Marmara Adası Dostları, Galimi Çınarlı Kırsal Kalkınma ve Turizm Derneği ve Gündoğdu Köyü Güzelleştirme Derneği’nin ortak çalışmaları, adalı gönüllülerin katkıları ve Marmara Adalar Belediyesi desteği ile ilk kez düzenlenecek. Edebiyat Günleri, kurumların, destekçilerin ve düzenleme kurulunun çabasını aşan bir emeğin ürünü. Uzun yıllar sürmesi umulan bir geleneğin başlaması Marmara imecesi ile mümkün oldu.
Etkinliğin posteri ve logosu ise Marmara Adası’nda yaşayan değerli şair ve ressam İsmet Değirmenci imzası taşıyor.
Yaşar Kemal
Baskısı bitmiş olanları kütüphanelerden temin edebilirsiniz. Çünkü artık 7/24 açık kütüphaneler var, çoğunda da bu adı geçen kitaplar bulunabilir.
El kitapları boyutunda müzik kitapları, bir dinleyici için ideal kaynaktır.
İki kitap tavsiye edeceğim bugün.
- Müziği Okumak
İrkin Aktüze
Pan Yayıncılık (Beş cilt ve ek cilt)
“‘Müziği Okumak’ isimli bu kitap, İrkin Aktüze’nin 1985 yılından günümüze kadar Uluslararası İstanbul Festivali’nin program kitapları için yaptığı parça açıklamalarını temel almaktadır. İrkin Aktüze ayrıca festival için yapılan ancak program değişikliği nedeniyle yayınlanmayan, çeşitli özel konserler ile radyo yıllarında hazırladığı programları ve besteciler için önemli gördüğü bazı eserlerin yanı sıra Türk bestecilerinin radyolarımızda, plaklarda ve konserlerde seslendirilen eserlerini de alarak kitabı zenginleştirdi. Kısa ya da ayrıntılı özgeçmişler bestecilerle ilgili kitaplarda bulunabileceğinden, 400 kadar bestecinin solo, oda müziği, orkestral, vokal, koral gibi her türde eserinin açıklamalarını içeren ve bu nedenle de çok geniş kapsamlı olan Müziği Okumak’ta, bestecinin yaşamındaki yeri ve bestelenmesinde etkin olan olayları ya da duyguları anlamayı yeğlerken, az çalınan ve az tanınan besteciler için de birer özgeçmiş verilmiş.
- Beethoven Çorbayı Neden Fırlattı?
Fikret Ercan’la uzun yıllar aynı gazetede çalıştık. Koyu, içten bir dostluk kurduk. Ben anıların önemine inanırım, hele basın gibi hareketli bir meslekte ömür tüketenlerin anıları daha ilgi çekici olur. Aynı zamanda belgedir. Ercan’ın ‘3 Patron 50 Yıl’ kitabı benim de tanıklık ettiğim anılarla dolu.
Ercan ‘Önsöz’de ne diyor: “İşinden ayrılan ya da emekli olan her gazeteciden anılarıyla ilgili bir şeyler yazması beklenir. Önceleri bu beni rahatsız ediyordu. Böyle bir zorunluluk yok diye düşünüyordum. Ama yaşadığım dönemin bir tanığı olarak bazı şeyleri yazmak da gerekiyordu sanki. İki duygu arasında gidip geliyordum. Sonunda bir şeyler yazmaya karar verdim, verdim ama yoğun iş hayatımda not almak, günlük tutmak gibi bir lüksüm olmamıştı hiç. Ne var ki Hürriyet’ten ayrılırken çekmecelerimden çıkan fotoğraflar, geçmişi bir bir önüme döküyor, o günleri hafızamda canlandırıyordu. Fotoğraf hafızam güçlüdür. İsimleri aklımda tutamam ama gördüğüm bir yüzü ya da mekânı en ince ayrıntısına kadar hatırlarım. Yazacaklarım, zaten bir basın tarihi değildi. Kendi tarihimden, kendi geçmişimden kareler olacaktı.”
Gazetecilikte 3 Patron 50 Yıl Fikret Ercan h2o Kitap
Ercan mesleğin evrilmelerine değiniyor...
* Gazetecilik Okulum: Yeni Gazete
“Yeni Gazete, Hürriyet’in yayınladığı bir gazeteydi. Türkiye’nin New York Times’ı olma iddiasındaydı. Cumhuriyet gazetesi gibi daha çok entelektüel kesimi hedeflemişti. Yeni bir baskı tekniği olan ofset baskıda pırıl pırıl siyah-beyaz bir gazeteydi. Rahmetli Nezih Demirkent, Yazı İşleri Müdürü’ydü. Küçük, butik bir gazeteydi ve herkes her işi yapıyordu. Benim için ikinci bir üniversite gibi oldu orası. Kadroda Doğan Hızlan, Zahir Güvemli, Zeynep Oral, Yılmaz Öztürk, Şevki Adalı ve Erkut Can gibi önemli gazeteciler vardı.”
*
1869 yılında kurulan Müze-i Hümayun, 1881 yılında Osman Hamdi Bey’in müze müdürü olmasıyla gelişme dönemine girdi. Sultan 2. Abdülhamid’in himayesinde, Osman Hamdi Bey öncülüğünde 1891 yılında inşa edilen müze binasıyla Müze-i Hümayun’un bugünkü gelişmesi sağlandı.
131 yıllık müzede, 1.5 milyon eser muhafaza ediliyor.
2012 yılında Bakanlıkça başlatılan ‘İstanbul Arkeoloji Müzeleri Depreme Karşı Güçlendirme, Restorasyon ve Teşhir Tanzim Projesi’ ile müzenin Klasik Bina olarak adlandırılan ana binasının sergisi yenilendi.
Klasik Bina’da, salon 8 ile salon 32 arasındaki toplam 25 salonda, 3.700 metrekarelik bir alanda deprem güçlendirme çalışmaları yapıldı.
Her sergi salonu için bir tema belirlenerek salon duvarlarında bu temaya uygun grafik tasarımlar sergilemeye başlandı. Canlılık kazandırıldı. Salonlardaki tüm aydınlatma sistemleri, günümüzün son teknolojik imkânları kullanılarak yenilendi.
Sergilemedeki doku, ışık, renk, ölçek ve tema uyumu; ziyaretçinin algı kapasitesine hitap eden yerleşim düzeni ve dijital uygulamaların kullanımındaki oran, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Klasik Bina’nın tasarım ilkelerini oluşturdu.
Yeni düzenlenen salonlarda, iki bini sikke olmak üzere heykel ve kabartmalar, lahitler, figürinler, mimari kaplama levhaları, hazine eserleri ve seramiklerden oluşan beş bin yeni eser sergilenmeye başlandı. Yeni sergileme için toplam 64 milyon TL ödenek kullanıldı.
Türk edebiyatında ‘Yedi Güzel Adam’ topluluğu içinde yer almıştır.
Onunla birçok edebiyat toplantısında birlikte oldum, kendi düşüncelerini, görüşlerini savunurken karşıt fikirlerin de söylenmesini, savunulmasını dinlerdi.
Özdenören üzerine yazıldı ama kitaplarının içeriğine pek değinilmedi. Oysa bir yazarın ardından yapılması gereken, onun kitaplarını yeniden okumaktır. Hece dergisinin yöneticiliğinde de başarısını kanıtladı.
Onun düşüncelerini, kitaplarından bazı alıntılarla tanıtacağım.
‘Müslümanca Yaşamak’ın ‘Öndeyiş’inden:
“Yazı marifetiyle bilmediğimiz, tanımadığımız kimselere seslendiğimizi düşününce yaptığımız iş tuhafıma gidiyor. Acaba bu bilmediğimiz, tanımıdığımız kimselerle bir diyalog kurabilmemiz mümkün müdür, diye soruyorum.
Diyalog kurmak, ortak bir dilin oluşması, bazı temel düşüncelerde ortak yargıları paylaşma anlamına geliyorsa, acaba soyut olarak bir yazının bu hususu başarabilme gücü nedir? Bu bakımdan yazının gücüne nereye kadar bel bağlanabilir?
Halk müziğinin önemli isimlerinden Belkıs Akkale, Sabahat Akkiraz, Erkan Oğur, Erdal Erzincan, Feryal Öney, Tolga Sağ, Mercan Erzincan, Ahmet Aslan, Cengiz Özkan, Ender Balkır, Ali Rıza ve Hüseyin Albayrak bu albümde birer eser seslendirdiler. Dertli Divani de ‘Yorulmak Olmaz’, ‘Dar Beni’ ve ‘Pınar Baştan Bulanır’ adlı üç yeni eser seslendiriyor.
Yönetmenliğini Erdal Erzincan’ın yaptığı albümde yer alan eserlerin sözleriyle birlikte sözcük anlamlarının da yer aldığı kitapçıkta, “Türküler ve deyişler, doğrudan yana olmamızı öğütleyen; sevgiyi, dostluğu, barışı anlatan ve tüm dünya insanlarının bir arada kardeşçe yaşamasına katkısı olan kültürel değerlerimizdir. Güzelim ülkemizde ve dünyada olan karanlıkların aydınlığa evrilmesi dileğiyle, Aşk ile” diyor; Dertli Divani.
Dertli Divani’nin 30. sanat yılına hazırlanan özel albüm, hem fiziki (CD) hem de dijital platformlarda dinleyicileriyle buluşuyor.
DİSKOTEĞİMDEN SEÇMELER
Tchaikovsky