Anmanın bu yılki sloganı: ‘Bir Kere Doğmuşum/Ölmek Yasak’
Tarih: 15 Haziran Çarşamba. Saat 18.00 Şişli Belediyesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi
Program:
1.Oturum
19.00-20.00
Konu: Attila İlhan ve Sanat
Moderatör:
Erdinç Şenyaylar, Hakan Dedeler ve Engin Gürkey’in kurduğu 3 Hisar grubu, geleneksel Türk müziği motiflerini klasik Batı müziği formlarıyla birleştirerek özgün bir sound yaratıyor.
Parça Listesi
Albümdeki ‘Gün Olur’ ve ‘Birdenbire’ eserleri, Orhan Veli Kanık’ın sözlerinin bestelenmesiyle ortaya çıktı. ‘Aşk’ parçası ise Yunus Emre’nin bir şiiri.
KLASİK TÜRK MÜZİĞİNDE MUSEVİ BESTEKÂRLAR
Albümün adı: ‘Türk Müziğinde Museviler’ (Gözlem)
“15. asrın son yılları ile 16. asırda İspanya ve Portekiz’den Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşen Museviler, birinci derecede ticaretle uğraşmışlardır. Ancak Endülüs’te kazandıkları ilim, sanat ve hünerleri de beraber getirmişlerdir. Yahudiler kısa zamanda tıp alanında da parlamışlardır, padişah hekimbaşılığına kadar yükselen birçok Musevi hekimi vardır.
Museviler Türk müziğine de faal şekilde iştirak etmişlerdir. Osmanlı topraklarına yerleştikten sonra sinagoglardaki dualar Türk makamlarında bestelenip okunmaya başlanmıştır. Günümüzde Sefarad (İspanya kökenli) sinagoglarında bu gelenek halen sürdürülmektedir.
Bu nedenle özellikle sinagog mugannileri (hazanlar) görevlerini başarıyla sürdürebilmek için Türk müziği makamlarını öğrenmişler ve bu konuya özel ilgi duyanlar arasından çok sayıda müzisyen ve bestekâr yetişmiştir.
Özellikle pandemi günlerinde aksatmadan çalışmamızı sağlayan sahaflara teşekkür borçluyuz. Masamın üzerindeki kitaplara bir yenisi daha katıldı: ‘Sahaflar Kitabı-Son İstanbullu Sahaflarla Konuşmalar’ Hazırlayanlar: Fulya İbanoğlu, Filiz Dığıroğlu, İsmail Kara.
İbanoğlu ve Dığıroğlu’nun Sunuş’undan bir bölümü okuyalım:
“Bu eserin vücut bulmasında sahaflar ve deneme-hatırat yazarları kadar -belki onlardan önce- Hocamız İsmail Kara’nın rehberlik ve emeğinin tesiri büyüktür. Zira bizde bu fikirleri ilk gençliğimizden itibaren mayalayan, çalışmanın kisve-i tab’a bürünmesi sürecinde her seferinde kendisiyle istişare ettiğimiz, kitabın muhteva ve tertibinde bize yeni ufuklar açan hep o olmuştur. Onunla çalışmak büyük zevk, ucu bucağı görünmez bir ders mesabesindedir. Öyleyse artık bazen bir yelkenli, bazen bir ada, bazen bir tekke,
bazen de henüz keşfedilmemiş bir evrene dönüşen sahafın dünyasını okumaya başlayabiliriz.
O dünyanın tamamı mütevazi bir kitabın sayfalarına sığdırılamaz elbette. Ama kitaba da sığmazsa, sığınmazsa sahaf nereye sığar?”
İsmail Kara’nın yazısının başlığı şu: ‘Sahaflar Arasında-Bir İki Hatıra, Birkaç Söz.’
“Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı.”
İsmail Kara’nın yazısı sahaf mesleğinin niteliğini, araştırmacının hayatındaki yerini, sahafları ve sahaf dükkânlarındaki atmosferi ustaca bize aktarıyor.
Kitabın adı:
‘Kadîm ile Cedît Arasında’
III. Selim Döneminde Bir Mevlevi Şeyhi: Abdülbâki Nasır Dede’nin Musıki Yazmaları
Cem Behar
İçindekiler:
Birinci Bölüm: Abdülbâkî Nâsır Dede
Giriş:
Müzik düşüncesi ve müzik icrası
Caddede yürürken bir han aralığından sesler gelirdi, ayakta duran bir satıcı çocuk özellikle Türk müziğinden parçalar çalardı, ben dahil birçok kimse oraya uğrar, alışveriş yapardı.
O ses sizi Tünel’e kadar takip ederdi, orada da Hakan Atala’nın ‘Lâle Plak’çısına uğrar, yeni LP’leri, CD’leri alırdık.
Daha aşağılara indiğinizde Faruk Erengül’ün mağazasına gelirdiniz.
Kentin bazı özellikleri kaybolunca kişiliksiz bir ortam çıkıyor ortaya.
Müziğin yanı sıra Kitap Sarayı, Necdet Sander Kitabevi de ses dünyasını edebiyatla bütünleştirirdi.
Sirkeci’ye de insek Sahibinin Sesi’nin, Columbia’nın, Odeon’un klasik müzik ürünlerini bulurduk. Unutmayalım ki onları satanlar da sattıklarının ne olduğu, niteliği konusunda bilgi verecek kadar kitap ve müzik bilgisine sahiptiler; bir tıkla bütün bilgilere ulaştığını sananların devri daha başlamamıştı.
Nişantaşı’na geldiğimde Karum adlı kırtasiyecinin de kapandığına tanık oldum.
Teknolojinin egemenliğini elbette biliyoruz ama her alanı da yok etmesi, tarihi yok etmek anlamına geliyor benim için.
Vehbi Koç’un kızı Semahat Arsel’in ailenin tarihini yazıya geçiren ‘Kuşaktan Kuşağa’ kitabı, belgesel bir anlayışı yansıtıyor. Hazırlayan, Ayşe N. Sümer.
Ankara’dan başlayarak İstanbul’da devam eden kitabın içeriğinde, Koç ailesinin yanı sıra yakın akrabaları ve dostlarını da öğreniyoruz. Ticaretten sanayiye, Türkiye’nin gelişme sürecinin her aşaması bu kitapta yer alıyor.
Önsözden bir bölüm:
“Aile büyüklerimiz hayattayken, geçmişle ve eskilerle, ailemizin kökleriyle, atalarımızla ilgili aklımıza gelen soruları onlara sorar, bilgi alırdık.
Önce annem, sonra babam ve etrafımızdaki yaşlı akraba ve tanıdıklar teker teker vefat edip aramızdan ayrılınca, geçmişle ilişkilerimizin bazı yerlerde tamamen koptuğunu, bazı yerlerde de unutulduğunu daha fazla hissetmeye başladım. Artık soracak insan pek azaldı. Yok gibi... Sadece bir iki kişi kaldı. Hayretle fark ettim ki ailenin en büyüğü ve geçmişle bağlantısını kuran ben oluvermişim. Akraba ve tanıdıklar, kardeşlerim, yeğenlerim eskiyle ilgili bilgileri bana sormaya başladılar. Kitabımın amacı, dinlediklerimi, yaşadıklarımı ve gördüklerimi anlatırken, zamanla ‘yaşam tarzının’ örf ve âdetlerin nasıl değiştiğini, ülkenin, sosyal, ekonomik ve politik açılardan nelere tanıklık ettiğini bizden sonraki kuşaklara aktarmaktır.”
Kuşaktan Kuşağa
Bener Ailesi’nin bireyleri Türk edebiyatının köşe taşları olma özelliğini kazanmışlardır.
Baba Bener hariç, Bener Ailesi’nin bireylerinin tümünü tanıdım.
Yiğit Bener’le de yıllardır Talât Sait Halman Şiir Çeviri Ödülü jürisinde birlikte çalışıyoruz.
Edebiyat dünyasında çocukların bence edebi bir sorumlulukları vardır.
Yiğit Bener, takdir ettiğim, övgüye lâyık gördüğüm bir işi başardı. Bener Ailesi’nin bütün kitaplarını yayıma hazırladı.
Ekler yaptı, notlar düştü.
Çalışmanın genel başlığı şu:
Çocukluğumda Nuri Demirağ’ın kurduğu bir fabrika vardı. Yanlış anımsamıyorsam bir zamanlar siyasi parti çalışmalarına da girdi.
Mehmet Ali Kurçer
Atatürk Havalimanı çalışmalarının gündemde olduğu bugünlerde bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Birçok sorunun yanıtını bu kitapta bulacaksınız. Olayların, anıların içindeki önemli kahramanları da tanıyacaksınız.
Kitabın adı:
‘Kanatlarımdaki Cesaret - Havacılık Tarihinden Notlar’
Kitabın sunumunu Küçükçekmece Belediye Başkanı