Ben bu konserler içinde özel bir konserin eksikliğini hissediyorum.
İstanbul’u İstanbul yapan yankılar, kantolar.
Yahya Kemal Beyatlı bizim şarkılarımızda bizim maceralarımız olduğunu söylemişti.
Birçok semtimiz için şarkılar bestelenmiştir, Boğaziçi’nin her iki yakası için de unutulmaz besteler yapılmıştır.
Bir prodüktörden şunu rica ediyorum. İstanbul şarkılarını sahnelesin. Ustaca yapılmış bir koreografi ile sunulursa dinleyicinin geleceği kanısındayım.
Bestelerin bazı şehirlere aidiyeti, bazı ülkelere aidiyeti müzik tarihinin çok bilinen gerçeğidir.
Bizet’nin Carmen operasını İspanya’da seyretmenin özel bir zevki olduğunu bütün müzikseverler bilir, Aida’yı Mısır’da piramitlerde görmenin etkileyiciliğini herkes bilir.
Ben de orada seyretmiştim.
Azra Erhat’ın ‘Mavi Anadolu’ (*) kitabını her geziye çıkanın okumasını isterim. Eğer o yörelere gidecekseniz.
Erhat, ‘Mavi Anadolu’yu Halikarnas Balıkçısı’na ithaf etmiş:
“Mavi Anadolu’yu bize açan Halikarnas Balıkçısı’nın anısına...”
Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat olmasaydı Mavi Yolculuk’lar yapılmasaydı, bugün oralar bu kadar popüler olmazdı.
Çünkü o heyecanı uyandıran onlardı.
Azra Erhat da haksızlığa uğrayan eğitim kuşağından biriydi. Cumhuriyet kuşağının bilime susamış bir avuç değeriydi.
Gittiğimiz yerlerlerin mitolojisini, tarihini, edebiyatını, hasılı uygarlıkları bir bütün içinde o yazdı. Hiç kuşkusuz ilk adımı Halikarnas Balıkçısı attı.
Dönemin karikatüristleri portre yaparlardı. Çizginin kendine özgü kimliği, siyasal ve toplumsal olayları bize başka açıdan gösterirdi.
Günlük karikatürleri içinde siyasetçilerin, ünlü adların portre karikatürlerine bakardım.
Cemal Süreya’nın kitabı için iyi karikatürist Semih Poroy’un çizdiği benim portremi her kitabım için isterler, fotoğrafa sıra sonra gelir.
İbnülemin Mahmud Kemal’in, Yahya Kemal Beyatlı karikatürleri bütün canlılığıyla belleğimdedir.
Bana göre bugün de siyaset, sanat, edebiyat dünyasının ünlülerinin portreleri çizilmeli.
Hele portre çizimi açısından bir kuraklığın hepimiz farkındayız.
Fotoğraf bunun yerini alamaz.
Ben, New York Rewiev of Books dergisinde
Koleksiyondan yayımlanan yeni kitap da Atatürk çalışmalarına ışık tutacak bir albüm.
Adı: “Belki Beni Tanımayacaksın-Mustafa Kemal Atatürk’ten Hatıralar”.
Yayına hazırlayan: Bahattin Öztuncay.
Yazımda yer alan kapak fotoğrafının öyküsünü okuyalım:
“Derne Kumandanı Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal Bey Mücahit Bedevi Kuvvetler Önünde emirlerini yazdırırken.
Mart-Mayıs 1912, Ayn el Mansur, Derne”.
Fotoğrafın arkasındaki yazı:
“Eş şeyhü’l ekber Kerim Beyefendi’ye Aynımansur Karargâhı Hatıratından olmak üzere takdim ediyorum. Belki beni tanıyamayacaksın. 13 Mayıs 328 (26 Mayıs 1912) Derne Kumandanı Kardaşın M. Kemal”
Gezenlerin çoğunluğunun gençler olması beni mutlu etti, demek ki sahafların kültür tarihimizdeki yerinin artık bilincine varmışlar. Sahaf eksik tamamlayıcıdır, koleksiyonunuzdaki bir eksik, meraklısı için çok önemlidir; işte sahaf bunun tamamlandığı yerdir.
Sahafların kitap fuarlarında da yer alması, hiç kuşkusuz onları büyük kitlelere ulaştırıyor.
27 Eylül’de başlayan şenlik 19 Ekim’e kadar sürecek. Festival, Taksim Meydanı’nda, Beyoğlu Belediyesi’nin “Beyoğlu’nda Hayat, Sanat ve Zanaat” başlıklı etkinlik alanında gerçekleştiriliyor.
Her sahaf festivalinde, “Fazla ayakta kalmamalıyım” diyorum, her stand merakımı çekiyor, kitabın yanı sıra Şamlı İskender notalarını görünce Beyazıt’taki nota mağazasını anımsıyorum. O standda oturup nota okumaya başlıyorum, sosyal medyası olan dostlarım da nota okurken fotoğrafımı çekmişler.
Long play’ler ile 45’liklerdeki parçalar hafif müzik tarihimizin önemli ses belgeleridir. Eskiden taksilerde bunlar çalınırdı, Philips marka, araba sarsıntısını yok eden bir pikap vardı, orada çalınırdı, bende de hâlâ 45’likler var, pikabım da 45’likleri çalıyor.
Her sahaf gezimden sonra yazarım, kitabın içi kadar dışı açısından da sahafları ziyaret etmek gerekir. Kitap ayraçları da doğrusu çok hoşuma gitti.
Emin Nedret İşli Beyoğlu’nda sahaf çalışmalarının tarihini ve bugününü anlattı:
“2008’de ilk kez Galata Sahaf Festivali adıyla başlayan festival, ikinci senesinden itibaren Beyoğlu Sahaf Festivali adını aldı. Beyoğlu’nun eski belediye başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın özel desteğiyle 13 kez yapıldı. Yeni başkan Haydar Ali Yıldız’ın da kitaba düşkünlüğü ve sahaf dostu olması dolayısıyla Sahaf Festivali’nin on dördüncüsü gerçekleşiyor.
Gomidas’ın, kültürel hafızanın korunmasına ve aktarımına ilişkin önemli bir örnek teşkil eden müzikoloji alanındaki çalışmaları bugüne dek Türkiye’de bu alanda yapılan araştırmalara yeterince yansımamış ve müzikseverlere tanıtılamamış durumda. Bu konser, Gomidas’ı tanıtmayı ve onun bıraktığı müzik mirasına dikkat çekmeyi amaçlıyor.
Katılacak sanatçılar.
Konserde Gomidas’ın beste ve derlemelerini Türkiye, ABD ve Ermenistan’dan konuk sanatçı ve topluluklar seslendirecek.
Türkiye’den Aynur Doğan,
Boğaziçi Caz Korosu,
Kevork Tavityan,
Levon Eroyan,
Portre yazılarını severek okurum. Çünkü tanımadığım birinin tanımadığım biri tarafından anlatılması, benim için yeni kişilik keşiflerini mümkün kılar. Şahsen tanımadığım birini taraflı da olsa iyi bir kalemden öğrenmiş olurum. Elbette portreler özneldir; bir kişinin görüşünden yansıyan, kimi zaman alaycı, kimi zaman sert eleştiriler içerir.
Hüseyin Cahit Yalçın’ın ‘Tanıdıklarım’ını okurken, yukarıda sıraladığım bütün duyguları yaşadım. Kitabı yayına Göktürk Ömer Çakır hazırlamış. Hüseyin Cahit Yalçın, siyasi açıdan ve yazdıklarıyla Türk basınının önemli adlarından biridir, bu tarihi yazmak isteyenler onun hayatını mutlaka bilmelidirler.
Şan, şöhret, iktidar peşinde koşmadı
Siyasi dalgalanmaların içinde yer alan Yalçın’ın bu kitabı, portre edebiyatındaki üslubun özelliğini göstermesi açısından da örnek bir toplamdır.
Biyografisinin son cümlesini aldım: “Polemikleri ve muhalif kimliğiyle basın tarihimizde önemli bir yer edinen Hüseyin Cahit, ömrü boyunca epey yekûn tutan pek çok alandaki yazı çalışmaları sayesinde, S. Coşar’dan öğrendiğimize göre, öldüğü zaman karikatürist Necmi Rıza tarafından hatırasına ağlayan bir dolma kalem çizimiyle uğurlanmıştır.”
Maliye Nazırı Cavit Bey’in oğlu olan Şiar Yalçın (25 Ekim 1924-19 Ekim 2010), İzmir suikastı dolayısıyla babasının idam edilmesinden sonra Hüseyin Cahit Yalçın’ın himayesinde büyümüştür. Onun kaleminden Hüseyin Cahit Yalçın:
“Son derece mütevazı bir insandı. Hiçbir iddiası ve büyüklük kompleksi yoktu. Siyasî hayatındaki hatalarını teşrih (açıklamak) ve itiraf etmekten zevk alırdı. Kendisini Garp âleminin tarihî ve muasır şöhretlerini teşkil eden siyasî mütefekkirleri, hürriyet mücahitleri ile mukayeseye teşebbüs ettiğimiz zaman, o olgun başaklar gibi boynunu eğerek onların ‘tırnağına dahi benzemediğini’ samimi olarak itiraf ederdi. Hiçbir zaman mevki, şan, şöhret ve iktidar peşinde koşmadı.”Ötüken Yayınevi 248 sayfa21 TL
Yazı ustalığının büyüleyici örnekleri
O dizi ile yalnız Ankara’yı değil, İstanbul’un birçok semtini de tanıdım.
Zevkle, eğlenerek, konuşarak, tartışarak kotardık bu diziyi.
Benim radyo ve televizyonla tanışmamı sağlayan kişileri yeniden yazmalıyım. Radyoda Oktay Arayıcı ve Oray Tuğlan, televizyonda ise Sedat Örsel.
Radyoculuktan geldiğim için etrafa bakmadan, mikrofon karşısına geçer konuşurdum.
Televizyonda da böyle yapınca, hiç unutmam Sedat Örsel yukarıda kamera yok, nereye bakıyorsun, demişti. Kameraya bakarak konuşmayı bu uyarıyla öğrenmiştim.
Aramızdan ayrılanları ekranda gördükçe, anılarım depreşiyor, içimi bir hüzün kaplıyor.
Bugün ve yarın Kerime Şenyücel’in hazırladığı ‘Suut Kemal Üzerine’ başlıklı bir belgesel gösterilecek.
Gösterimler nerede yapılacak: