Paylaş
O dizi ile yalnız Ankara’yı değil, İstanbul’un birçok semtini de tanıdım.
Zevkle, eğlenerek, konuşarak, tartışarak kotardık bu diziyi.
Benim radyo ve televizyonla tanışmamı sağlayan kişileri yeniden yazmalıyım. Radyoda Oktay Arayıcı ve Oray Tuğlan, televizyonda ise Sedat Örsel.
Radyoculuktan geldiğim için etrafa bakmadan, mikrofon karşısına geçer konuşurdum.
Televizyonda da böyle yapınca, hiç unutmam Sedat Örsel yukarıda kamera yok, nereye bakıyorsun, demişti. Kameraya bakarak konuşmayı bu uyarıyla öğrenmiştim.
Aramızdan ayrılanları ekranda gördükçe, anılarım depreşiyor, içimi bir hüzün kaplıyor.
Bugün ve yarın Kerime Şenyücel’in hazırladığı ‘Suut Kemal Üzerine’ başlıklı bir belgesel gösterilecek.
Gösterimler nerede yapılacak:
*3 Ekim 10.30’da Beytepe’de Hacettepe Üniversitesi Mehmet Âkif Ersoy Salonu.
*4 Ektim 19.15’te Cer Modern Müzesi.
Metin yazarı:
*Zeynep Yasa Yaman
*Kerime Şenyücel
Danışmanlar:
*Günsel Renda
*Zeynep Yasa Yaman
*Serpil Bağcı
Onu bir öğretmen olarak hayatta olan öğrencileri, bir baba olarak da kızı Gülmen Öztrak anlatacak.
Benim de ‘Yaşayan Edebiyatçılar’ dizisindeki konuşmamdan bir bölüm gösterilecek.
Suut Kemal Yetkin’le ‘Yaşayan Edebiyatçılar’ dizisinden önce tanıştım. TRT’nin düzenlediği 1970’li yıllardaki Sanat Ödülleri’nin şiir dalındaki seçiciler kurulunun başkanıydı.
Seçici kurul üyeleri aşağıdaki adlardan oluşuyordu:
*Abdülbaki Gölpınarlı
*Fazıl Hüsnü Dağlarca
*Munis Faik Ozansoy
*Doğan Hızlan
Yedekler:
*Oktay Akbal
*Orhan Asena
Belleğim yanıltmıyorsa, Baki Hoca katılmamış, yerine jüriye Orhan Asena gelmişti.
Katılımın yüksekliğini daha önceki yazılarımda belirtmiştim. İki büyük çuval şiir okumuştuk.
* * *
SUUT KEMAL YETKİN kuşağının en belirgin özelliği, devletin onlara önerdiği işi ve yeri sevgiyle yapmalarıdır.
Ayrıca bir özellikleri de hiçbir zaman şiirden uzak kalmamalarıdır.
Konuşmada bugün de dikkatimi çeken bir söz herkese örnek olmalıdır.
Ne diyor Yetkin, “Hayatımda kimseye bir iş için ricada bulunmadım. Bunu rahatça söylerim”.
Paris’ten dönünce nereye gideceksin sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Nereye gönderirseniz giderim”.
Konya’ya diyorlar, sevinerek gidiyor.
Sonrasında da hep başkalarının verdiği görevleri yerine getiriyor.
Çeşitli alanlardaki çalışmaları benim konuşmamda var.
Ben şairleri severim.
Lisenin son sınıfında bir şiir kitabı yayımlıyor.
Benimle konuşmasında da iki adın kitapla ilgili yazısını hâlâ hatırlıyor.
Biri Hüseyin Cahid Yalçın, diğeri de Yahya Kemal Beyatlı. Daha sonraki hocası da Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem, ona mektup yazıyor.
Yahya Kemal Beyatlı, daha sade bir Türkçe ile yazması tavsiyesinde bulunuyor.
Yetkin, Baudelaire hayranı, ölüm yıldönümünde onun hakkında bir kitap çıkarıyor. Şair için Türkiye’de yapılmış tek yıldönümü çalışmasına bir de kısa bir bibliyografya ekliyor.
Bu kongrenin ilk yapılışının öyküsü çok önemli.
Bir Fransız yazar, “Türklerde sanat yoktur, sanat diye sundukları Bizans’tan ve İran’dan” diyor.
Cumhuriyet kuşağının bir aydını olarak Suut Kemal Yetkin, hemen bunu yalanlamak için harekete geçiyor.
Rektörlük mevkiinde bu kongreyi başlatıyor.
1959’da ilk kongreyi düzenliyor, daha sonra Venedik’te, Münih’te tekrarlanıyor.
Bu kuşak birçok sanat hareketinin de başlangıcını sağlamıştır.
Yurtdışında okurken, öğrenimlerini yaparken, yurda döndüklerinde ne yapmaları gerektiği üzerine kafa yormuşlardır.
* * *
BU tür belgesellerin yapımını yürekten destekliyorum.
Paylaş