Paylaş
Belli bir yaştan sonra dost yokluğunu derinden hissedersiniz.
O günlerden birini yaşıyorum yine.
Afitap Hanım derdim ona.
Ertuğrul Özkök aynı kuşaktan olmanın hüznünü müthiş bir duyarlıkla yazdı dün.
Onun siyasal anlayışı bir gençlik hevesi değildi. Çünkü onu okuyarak, yaşayarak benimsemişti. Hayatı boyunca sözlüğünde olmayan kelime ‘taviz’di.
Samimiyetin, sırdaşlığın da bir uygarlık mesafesi olduğunu hepimize öğretti.
‘Sol’ onun için her şeyiyle bir yaşama biçimi idi. İdeolojinin kitap sayfalarından gündelik yaşama geçmedikçe inandırıcılık taşımadığını ispatlayan tanıdıklarımdan biriydi.
Birçok dönemde birlikte çalıştık, Sedat Simavi’nin yönetimi zamanında çok yakın arkadaşımdı.
Sinema festivallerine, kütüphanelere, sergilere işimin başından ayrılıp gitmem, unutulmaz yardımları sayesinde oldu.
Babıâli’nin alışkanlıkları hiçbir zaman onun kişiliğinden içeri girmedi.
Çalışanlarla patronlar arasındaki bağı bir mühendis ustalığıyla kurdu.
Siyasal tavrını da, onun doğrultusundaki uygulamaları da kimseden saklamadı.
O bir sır küpüydü. Her şeyi bilirdi, kurumun tarihindeki bütün olayların tanıklığını yapmıştı.
Listenin as adları kimlerden oluşuyordu?
Erol Simavi, Sedat Simavi, Aydın Doğan.
Medya dünyasında sırdaş bulmak, okyanusta altın aramak gibidir. Öylesine ortak bilgileri edindik ki, öylesine tanıklıklar yaşadık ki, bu sırlar mezara gider sözünü belli yaşa gelenler ve Afitap gibi birini tanıyanlar bilir.
‘Etik Kurul’un genel sekreterliğini yaptı. Toplantılarımızın gündem maddelerini o hazırlardı. Çünkü üyeler, onun bilgisinin, birikiminin derecesini bildiklerinden tek bir itiraz yaşanmadı.
Yalnız medyayı değil dünyayı da bildiği, takip ettiği için kurulun işlevi vardı.
1968, 1978 Kuşağı’nın düşünce seyrini toplantı toplantı izlerdi.
O kuşaklar dünyanın çıkarsız, dayanışma içinde bir dönüşümünü savunmuşlardı.
Bütün dostluğumuz içinde ‘Ada’ sevgisini bir türlü anlayamazdım, tecrit edilmişlik duygusuna tahammül edemezdim. Onun içinse vazgeçilmezdi.
Dostlukların acısı kayıplarından sonra yüreğe çöker.
Işıklar içinde yatsın.
BİR DOST DAHA ARAMIZDAN AYRILDI
NİHAL YEĞİNOBALI ile Altın Kitaplar Yayınevi’nde tanıştım. Çevirmen-yayıncı ilişkisi dostluğa dönüşmüştü.
Sık sık Anadolu cihetinde oturan Nihal Yeğinobalı’yı hocam Prof. Dr. İsmet Sungurbey ile ziyarete giderdik.
Cemil Meriç’i de ziyaret ettiğimiz günleri hatırlarım, evleri yakındı zannederim.
Dün sanat sayfamızda ‘Genç Kızlar’ın öyküsünü okumuşsunuzdur. Telif bir esere yabancı yazar adını koyarak satışını sağlamıştı. Daha sonra kendi adıyla yayımladı.
Altın Kitaplar Yayınevi’ne gelen çevirmenler hem yayınevinin önerdiği kitaplar hakkında düşüncelerini iletir hem de onların önerilerini değerlendirirdik.
Her yazarın çocukluğunda yaşadıkları bir tohum halinde durur, sonra da yeşerir.
Nihal’in konuşmalarından Ege aksanına dair kelimeler öğrenirdim.
Bunlardan biri ‘Hora geçti’ idi. Bizim ‘Makbule geçti’ deyimimizin Egecesi.
Ayrıca Ege’nin bazı yerlerinde ‘mahvolduk’ yerine ‘mafolduk’ derler.
Anılarını yazdığı ‘Cumhuriyet Çocuğu’ bu açıdan okunmalı.
‘Mazi Kalbimde Bir Yaradır’ hem evli bir kadının aşk öyküsü hem de bir dönemin sosyal panoraması.
Nihal de hem kitaplarıyla hem de anılarımızda yaşayacak.
* * *
İKİ dostum da nur içinde yatsınlar.
Paylaş