Kalabalıklardan sıyrılıp kendimle kalmak...
Zaten yazı yazmak başka türlü olmuyor.
Biraz uzaklaşıp, biraz tepeden bakmak, biraz aralara karışıp kendimle olmak...
Ve bir de;
Dış etkenlere karşı insanın fikri hazırlığının olması.
Takmamak değil; şaşırmamak.
Bunları yaparken Türkiye’nin gerçeklerinden de uzaklaşmamamız gerektiğine inanıyorum.
Bizim sokak hayvanları gibi bir problemimiz var. Ve sevimli dostlarımızın mutluluğu için bir şeyler yapmamız gerekiyor.
Birçok belediye patili dostlarımızı topluyor; aşılarını yapıyor, kısırlaştırıyor sonra da alındıkları yerlere bırakıyorlar.
Peki sonra?
Sokak hayvanları için sorunlar bitmiyor ki...
Yeterli beslenemiyorlar, her türlü riskle karşı karşıyalar.
Bazıları beni eleştiriyor, bazıları katkı yapıyor, bazıları beraber çalıştığımız gazeteci arkadaşlarım gibi bilgi akıtıyor.
Bu iletişimden çok mutluyum.
Beni de diri tutuyor; yanlış yapmamı engelliyor, hatam varsa düzeltme şansı veriyor.
Pandemi döneminde aşıyı destekleyenlerle aşı karşıtları arasında kaldığımı söylemeliyim.
Bir grup var ki, beni çok ağır eleştiriyor. Çünkü ben en başından bu yana aşıları destekledim. Ve gidip Türkiye’de ilk aşı olanlardan biri oldum.
Pandeminin biraz gevşediği günlerden itibaren turizmde marka olmuş bazı destinasyonlar reklam filmleriyle birlikte televizyonlarda yer aldılar.
Şubat ile birlikte bu reklamların sayısı da artmaya başladı.
Barselona’nın, Roma’nın, Paris’in kendini anlatmaya, tanıtmaya ihtiyacı var mı?
Ama onlar bile hem televizyonlarda, hem de sosyal medyada yer alıyorlar.
Haklılar...
Ve işi biliyorlar.
Çünkü bu önemli kentlerin ekonomileri turizmle dönüyor.
Yine öyle oldu.
Dedim ki;
2000’den önceki konutların zaman içinde kentsel dönüşüme sokularak yenilenmesi lazım. Bunu yaparken de iyi planlama yapılarak ve hata yapmadan, arzu ettiğimiz kentleri kurgulayarak yapalım.
Tabii şunu söylemiyorum.
2000’den önceki bütün binaları yıkalım gibi bir iddiam yok.
Çok başarılı mimari projeler elbette var.
Lezzet sörfüne meraklı olduğum da bir gerçektir.
Örneğin dünyanın her yerinden çay ve kahve toplarım.
Çayı, kahveyi okuyorum.
Suyu tadarak, demleyerek, içerek anlamaya çalışıyorum.
Sosları da öğreniyorum.
Yerel olanı seviyorum, doğal olanı destekliyorum.
Ve lezzet yolculuğuna meraklı herkesi destekliyorum.
Armağan Zengin İzmir’in Karşıyaka’sından...
Dolunay dizisinde Burak rolüyle dikkatleri çekti.
Ben kendisini yakından tanıdığım için yıllarca yaptıklarını ilgiyle izledim.
Geçenlerde aldığı bir ödül en az onun kadar beni de sevindirdi.
Azerbaycan Devleti tarafından verilen The First Ödülleri’nde yılın “En İyi Çıkış Yapan Erkek Oyuncu Ödülü”ne layık görüldü.
Armağan aslında tiyatro oyuncusu; Devlet Tiyatroları’ndan...
İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca’yı çok iyi bilmesinden dolayı yurtdışı yapımlarından da teklifler geliyor.
O seyir, istatistikler birkaç hafta sonra Türkiye’ye de geldi.
Benzer tablolar, vakalar, süreçler...
Tabii tedbirler de, yasaklar da kademeli olarak bizde de uygulandı.
İngiltere bu ayın sonundan itibaren Kovid-19’la ilgili tüm yasakları kaldırmayı planlıyor.
Tarih ötelenebilir ama böyle bir hazırlık var.
Omicron ile sürü bağışıklığının geleceğini düşünen ve yorumlayan uzmanlar haklı çıkıyor gibi...