Sizi bilmem ama ben yakından izliyorum.
Örneğin Sony Music, Bruce Springsteen’in kataloğunun müzik haklarını yarım milyar dolara (441 milyon Euro) rekor bir fiyata satın aldı. Şirketin 72 yaşındaki şüphesiz dünyanın en çok satan rock sanatçılarından biriyle olan bu anlaşması geçen yılın son günlerinde kamuoyuna duyuruldu.
Medya bu haberi “Hayat sigortası poliçesinde duran parayı nakde çevrilmek” diye yorumladı.
21’inci yüzyıl sanatçıları için bu sürecin yeni ve keyifli olduğu konuşuluyor.
Ardından Bob Dylan haberi geldi. Dylan’ın da tercihi Sony Music Entertainment’dı. Sony’nin 220 milyon Euro aldığı söyleniyor.
Ve David Bowie...
Kabul edelim; Türkiye birçok konuda iyi işler yaptı. Ama şehirleşmede sınıfta kaldığımız doğrudur.
Hangi şehri bozmadık ki...
Bir mimari öyküsü olan; geçmişten bugüne kadar korunan kaç şehrimiz var.
Yapılar bozulunca kentin kimliği de maalesef bozuluyor.
Herkes gibi ben de eski anılarla avunuyorum.
Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği yerlere gitme gibi bir merakım var.
Hem özlüyorum, hem anılarımı tazeliyorum, hem de vakit geçirdiğim, nefes aldığım yerlerin bugün ne durumda olduğunu merak ediyorum.
Birkaç kere o boş statlarda maç izledim.
Ama keyif almadım.
Maça konsantre olamadım, gittiğime pişman oldum.
Pazar günü Göztepe’nin evsahipliğindeki maçı Altay kazandı.
Belki de Altay’ın daha çok puana ihtiyacı vardı.
Göztepe’den daha organizeydiler ve maçı almak için ellerinden geleni yaptılar.
HUGO Boss, tedarik zincirinin çeviklik ve esnekliğine büyük önem veriyor.
İzmir’deki üretim tesisi, özellikle Avrupa pazarlarında rekabet avantajı sağlıyor.
Avrupa, Hugo Boss için kilit bir pazar olurken, şirketin toplam satışlarının yüzde 60’ı Avrupa’da gerçekleşiyor. Global ürün tedarikinin yüzde 40’ından fazlasını Avrupa, Orta Doğu, Afrika bölgesinden karşılıyor. Bu da pazarlara yakın olan İzmir’i bir adım daha öne çıkarıyor.
Bir de yakın tedarik kavramı öne çıkmaya başladı. Aslında bu kavramı Hugo Boss gibi büyük şirketler uzun yıllardır konuşuyordu. Kapasite sıkıntıları, global lojistik altyapısındaki darboğazlar ve global talepteki artıştan ötürü Türkiye önem kazanan ülkelerden oldu.
Hugo Boss’un İzmir fabrikasının genişletilmesi kararının o yüzden çok önemli olduğunu düşünüyorum.
HUGO BOSS AG Operasyondan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Haiko Schafer ile konuştuğumuzda “Yeni bir yatırımcı değiliz, 22 yıldır buradayız. Uzun vadeli yatırımcıyız ve Türkiye’de olmaktan mutluyuz. Bu kadar uzun bir süre yabancı bir yatırımcının mutlu olmadığı bir ortamda kalması mümkün değil, dolayısıyla bütün bu dönem boyunca buradaki operasyondan oldukça mutluyduk. İlerisi için çok net planlarımız var buradaki operasyonu büyütmek istiyoruz. Önümüzdeki 3 ya da 4 yıl içinde buranın kapasitesini iki hatta üç katına çıkartma planlarımız var” demişti.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla metaverse forumu düzenlenecek. Metaverse, kripto para ve sosyal medyada alım satımlarının nasıl yapıldığı incelenecek. Son MYK toplantısında AK Parti kurmayları, ‘Şu anda insanlar yurtdışından Meryem Ana Tapınağı’nı, müzeleri satın alıyorlar’ demişlerdi. AK Partililere benden söylemesi... Sanal evrenlerde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi de çoktan birileri tarafından satın alınmış. Kim ya da kimler aldı bilinmiyor. Ancak onlardan satın almak için yüklü miktarda para ödemek gerekiyor. Diğer yandan sadece Cumhurbaşkanlığı Külliyesi değil, aynı sorunla parti genel merkezleri de karşı karşıya... Öğrenebildiğim kadarıyla DEVA Partisi sanal evrenlerde parti binalarını satın alan tek parti.”
Metevarse dünyasını, daha doğrusu bu eko sistemi ilgiyle takip ediyorum.
Doğrusunu söylemek gerekirse teknolojiye ne kadar meraklı olsam da anlamadığım, anlamakta zorlandığım çok fazla detay var.
Eminim sizler de öylesiniz.
Ama her şeyi öğreninceye kadar birilerinin daha hızlı hareket ettiğini de Hande’nin yazısından anlıyoruz.
Biz daha çalıştaylar, bilgilendirme toplantıları yaparken çoktan Meryem Ana gibi bizim için önemli yerler sanal alemde alınmış oluyor.
Platformun milyonlarca kişinin dinlediği en popüler Podcast’inde Kovid-19’la ve aşılarla ilgili yalan ve yanlış bilgilerin bilimsel gerçeklermiş gibi lanse edilmesi, önce bilim insanlarının, ardından da müzisyenlerin ve başka podcast programcılarının tepkisini çekti.
Podcast’in sona erdirilmesini isteyen müzisyenler, aksi takdirde eserlerini platformdan çekme tehdidinde bulundu.
Başta sessizliklerini koruyan Spotify yetkilileri tepkiler artınca açıklama yapmak ve bazı kuralları hayata geçirmek için girişimlerde bulundular.
Bu meseleye sadece Spotify olarak bakmayın.
Bir iletişim krizini nasıl yönetmeniz gerektiğiyle ilgili güzel bir örnek olması açısından da takip etmenizi öneririm.
Bu kriz nasıl başladı?
Ama dikkatinizi çekiyor mu; artık şehirler de ayrı bir yarış içinde...
Kıta Avrupası’nın yerleşik, geleneksel düzenine karşı meydan okuyan başka şehirler ortaya çıkmaya başladı.
Elbette New York, Paris, Londra gibi önemli şehirler dünyaya yön veriyor.
Ama inanın yakında çok daha farklı adresleri konuşmaya başlayacağız.
Ve istiyorum ki; bunlar arasında Türkiye’den de şehirler olsun.
Örneğin Qingdao’yu izliyorum bir süredir. Euronews’te okudum.
İtalya’da bir bakımevinde yaşlı kadınlar depresyon ve yalnızlıkla savaşmak için sosyal medya platformu TikTok’ta gençlerle etkileşime giriyor.
80’lerin üzerindeki bu kadınlar düne kadar sosyal medyada yaygın olan takipçiler, beğeniler, etkileyiciler gibi terimlerden haberdar değillerdi.
Kuzey İtalya’da Modena yakınlarındaki Capri’deki bu kadın merkezindeki kadınlar için hiçbir şey ifade etmiyordu.
Ancak bu büyükanneler genç nesil için videolar üreterek 10 bin takipçiye ulaşınca durum değişti.
SCAI Kooperatifi’ndeki girişim, pandemi sırasında merkezin bazı yaşlılarının depresyon ve yalnızlık belirtileri göstermeye başlamasıyla başladı.
Yönetmen Ilario de Nittis, eskiden yaşlı ve gençlerin birlikte vakit geçirebilecekleri projeleri olduğunu, ancak Kovid-19’un ortasında bunun zorlaştığını söylüyor.