Paylaş
Armağan Zengin İzmir’in Karşıyaka’sından...
Dolunay dizisinde Burak rolüyle dikkatleri çekti.
Ben kendisini yakından tanıdığım için yıllarca yaptıklarını ilgiyle izledim.
Geçenlerde aldığı bir ödül en az onun kadar beni de sevindirdi.
Azerbaycan Devleti tarafından verilen The First Ödülleri’nde yılın “En İyi Çıkış Yapan Erkek Oyuncu Ödülü”ne layık görüldü.
Armağan aslında tiyatro oyuncusu; Devlet Tiyatroları’ndan...
İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca’yı çok iyi bilmesinden dolayı yurtdışı yapımlarından da teklifler geliyor.
Sinema, dizi, tiyatronun yanında akustik konserlerde de sahne alıyor. Armağan gitar, piyano, şan kulak ve drama dersleri de veriyor.
Yani uyumaya bile zamanı olmayan sanatçılardan...
Armağan’ı yakında Netflix dizilerinden birinde görebiliriz. İspanyol dizileri dünyada çok sık konuşuluyor.
İşte onlardan birinde Armağan’a özel bir rol teklif edildi.
Bir İspanyol yapımında oynayacak, hem de akıcı konuştuğu İspanyolcasıyla karşımızda olacak.
Yık yap ile kentsel dönüşüm olmaz
İZMİR depreminin ardından hasarlı birçok bina yıkılmaya başlandı. Yarı hasarlı raporu alan binaların da boşaltıldığını görüyorum. Şu bir gerçek...
2000 öncesi yapılan bütün binaların zamanla ve kademeli olarak yıkılıp yeniden yapılması gerekir.
Tabii bu büyük bir kentsel dönüşüm anlamına geliyor.
Ve sadece büyük kentlerle sınırlı bir konu da değil.
İzmir’den örnek vermek gerekirse; kentin en gözde yerleri olan hem Karşıyaka, hem de Güzelyalı sahilindeki binalar da kentsel dönüşüme giriyor.
Geçen gün yürüyerek iki sahilde de dolaştım.
Yıkılan binaların etrafında dolandım.
Ortaya çıkan boşluklarla bile kentin nefes aldığını gördüm.
O yüzden bu kentsel dönüşüm konusunu bir kez daha düşünmemiz gerektiğine inandım.
İzmir gibi İstanbul’da da binalar yan yana ve bitişik nizam...
Böyle olunca gerçekten kentin çoğu yerine setler çekmiş oluyoruz.
Geç kalmadan, belki de en üst düzeyde, Bakanlar Kurulu’nda konuyu yeniden değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Çünkü kentlerimiz bu haliyle sağlıklı değil ve modern bir görünümden çok uzaktalar.
Kentsel dönüşüm bizim için bir fırsat...
Geçmişin yanlışlarını düzeltmemiz için de doğru adımlar atmamız gerekir.
Bu sefer fırsatı kaçırmayalım.
Çağın ruhunu anlamalıyız
DOKTOR arkadaşlarımın çoğunun hobileri var.
Aslında hobileri olan insanları seviyorum. Çünkü insanın rutinin dışında ilgi duyduğu alanların da olması gerekir.
Zeki Hozer de o doktor arkadaşlarımdan biri...
Sanata ilgisini herkes bilir.
Son yıllarda yazı dünyasına da hızlı bir giriş yaptı.
Hem günlük yazılar yazıyor, hem de bir dizi kitap projesini hayata geçiriyor.
İzmir Medical Park Hastanesi’nin Başhekim Yardımcısı Zeki Hozer; ikinci kitabında ilginç bir konuyu işledi.
“Sabetay Sevi... Çağının Ruhu Perspektifinde...”
Kitapta Osmanlı tarihi de var; Balkan tarihi ve dinler tarihi de... Tabii bütün olaylar Cumhuriyet’in ilk dönemine kadar uzanıyor.
Sabetayizm konusu toplumda çok tartışılan bir mesele...
Zeki Hozer, “İzmir’de yaşayan birisi için Sabetay Sevi’nin evinin de bulunduğu, Agora çevresindeki eski Musevi mahallesinden geçmek ya da bu sohbetlere kulak misafiri olmak bile ilginin kıvılcımlarını ateşlemeye yeter. Bu belki de metafizik etkileşim. Kitabı diğerlerinden farklı olarak, çağının dinamikleri ve gerçekleri bağlamında Sabetay Sevi konusunu ele alma çabasının bir ürünü olarak ortaya çıktı” diyor.
Aslında bugüne kadar bu konuda çıkan üç kitap çok konuşulmuştu.
Gershom Scholem’in, Prof. Abraham Galante’nin ve Cengiz Şişman’ın Suskunluğun Yükü bunlardı.
Zeki Hozer’in kitabı da bu üçlünün yanına eklenen bir diğer kitap olacak gibi gözüküyor.
Kitabın tanıtımında şöyle bir yorum yapılmış; “Bu konuda yüzlerce yanlı ve bilimsel olmayan politik ajitasyon amaçlı kitap bulunuyor. Bizim bu gibi konularda tam objektif, sosyal barış yanlısı, komplo teorilerine aldırış etmeyen, tarihi bir savaş alanı olarak değil; ders alınması gerekli bir tebliğ olarak algılayan gerçek araştırmacılara gereksinmemiz var. Dr. Zeki Hozer, akut haline gelmiş bu netameli konuyu, bir cerrah müdahalesi ile aydınlatmaya ve Sabatay Sevi’nin dönemini sosyo-ekonomik, dinsel ve tarihi yönleriyle analiz etmeye çalışmıştır. Ve başarmıştır.”
Kitabı okuyorum.
Ve çok fazla bilgi bulduğumu söylemeliyim.
Montagnier’in iddiası
bakalım çıkacak mı?
AIDS hastalığına yol açan HIV’i keşfeden virolog Luc Montagnier geçenlerde öldü. Montagnier’e HIV’i keşfettiği için 2008 yılında Nobel Tıp Ödülü verilmişti.
Montagnier’in açıklamalarını takip ediyordum.
Korona virüsün Wuhan’da hayvan pazarından değil bir laboratuvarda üretildiğini savunuyordu.
Montagnier; Fransa’nın yetiştirdiği önemli bilim insanlarından biriydi.
1972’den 2000’e kadar Pasteur Enstitüsü Viral Onkoloji Birimi’ni yönetmişti. Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nde de Fahri Araştırma Direktörlüğü yapmıştı. Bu iddiası bakalım ileriki yıllarda nasıl yorumlanacak.
Paylaş