“ABD ve bazı batı ülkeleri vatandaşlarımıza randevu süresini 1 yıl sonraya veriyor, bu planlı. Kasıt görüyoruz.”
Geçen gün de yazdım.
Arkadaşım yurtdışında çalışıyor; eşini ve çocuklarını yanına alacak.
Tam beş aydır vize bekliyor ailesi...
Bir başka arkadaşım toplantıya katılacak; davet karşı taraftan...
Vizesi bitmiş yenilemek istiyor; toplantı gününe de günler kalmış.
Hiç bilmediğiniz bir yerden gelen mermi gelip sizi buluyor.
Buna “yorgun mermi” deniyor.
Ve farkında mısınız; bu yaz boyunca onlarca kişi yorgun mermi nedeniyle yaralandı veya hayatını kaybetti.
Sorumsuz, kendini bilmez birinin attığı bir mermi sizin hayatınızı karartıyor.
Örneğin başına yorgun mermi isabet eden 10 yaşındaki Musa yaralandı. Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde evinin önünde oturuyordu Musa İlter... Kartepe’de yaşayan dedesini ziyarete gelmişti, dedesiyle birlikte sokakta oturuyordu. Mermi geldi Musa’yı buldu, başından yaralandı, hemen ameliyata alındı.
Herkes Musa için dua ediyor.
İnanın bana her gün bir arkadaşım arayıp yardımcı olup olamayacağımı soruyor.
4 aydır bekleyen var, hatta aylar geçmesine rağmen cevap bile alamayan da çok.
Gerçekten Türk insanına yapılan büyük bir eziyet...
Ve herkes gibi benim de içimi acıtıyor.
İçlerinde iş dünyasından tanıdığım kişiler var.
İhracat yapanlara yeşil pasaport hakkı verildi ama belirli bir kota şartı var.
Bütün Türkiye’yi etkileyen ve Marmara’yı yıkan o depremi...
Gece yarısı son uçakla İstanbul’dan gelmiş ve İzmir’deki evime yeni girmiştim.
İzmir’de bile çok güçlü hissettiğimiz Marmara depremini gazeteci olarak unutmam mümkün değil.
İki gün sonra Yalova, İzmit, Düzce’ye gittim.
Gördüğüm manzara dehşet vericiydi.
Orada yaşadığımız hikayeler bugün gibi aklımda...
Rakamlar pandemi öncesini yakalamış gibi...
Gerçi, Ukrayna-Rusya gerginliği olmasaydı tablo çok daha parlak olacaktı ama bu iki ülkenin bıraktığı boşluğu Avrupalı turistler kapatmış gözüküyor.
Salim Uzun’un haberine Sefer Levent de yazısıyla katkı koydu.
Uzun’un haberi kış ayları için de umut vericiydi.
Avrupa’da yaşayan yaklaşık 150 milyonluk emekliyi Türkiye’ye getirecek yeni bir paket hazırlanmış.
Yine başı Antalya çekiyor ama bu organizasyon Türkiye geneline de yayılabilir.
Ülkenin güney, orta ve doğu bölgelerinde resmi olarak kuraklık ilan edildiğini açıkladı.
Son 50 yılın en kurak yazının yaşanıyor olması elbette en önemli etken, ama İngilizleri asıl endişelendiren bundan sonraki yüzyılın da böyle geçeceği beklentisi...
Avrupa’da bu statü değişiklikleri kolay kolay ilan edilmiyor; ardında epey bir bilimsel çalışma var.
İngiltere’nin 14 bölgesinden 8’inde kuraklık yaşandığı söyleniyor.
Devon ve Cornwall, Solent ve Güney Downs, Kent ve Güney Londra, Herts and Kuzey Londra, Doğu Anglia, Thames, Lincolnshire and Northamptonshire ve Batı Midlands bu tehlikeyi yaşayan yerler...
Peki İngilizler nasıl yasaklar getiriyor?
Örneğin İngiltere’nin en büyük su ve atık su hizmetleri şirketi Thames Water, ağustos başında müşterilerini uyardı ve Londra’da “hortum yasağı” getirdiğini duyurdu.
Büyük şirketlerin yönetim kurullarında en az yüzde 40 kadın kontenjanı koymayı kabul etti.
Aslında bu konu 10 yıldır konuşuluyordu.
Almanya ve Fransa’nın tam desteği alınınca Avrupa Parlamentosu ile AB Konseyi arasında siyasi bir anlaşmaya da varılmış oldu.
Mevzuat 27 AB üye devletinin tamamında; borsada işlem gören şirketlerde uygulanacak.
2026 ortasına kadar kadınların icracı olmayan yönetim kurulu koltuklarının en az yüzde 40’ında veya yönetimde yüzde 33’ünde temsil edilmesi şartı getiriliyor.
Şirketler yönetim kurullarında yeterli sayıda kadını işe almadıkları ve yasaya uymadıkları zaman bazı yaptırımlarla karşı karşıya kalacak.
En başta da para cezası var.
Bizim okulun bir geleneği vardır. Eski mezunlar yenilere hep sahip çıkarlar.
Saint Joseph’ten büyüğüm Ahmet Piriştina ölümüne kadar hep hayatımın içindeydi. Ne zaman başım sıkışsa, yol ayrımına gelsem, bir karar aşamasında olsam onun yanında bulurdum kendimi. Bir bahar gününün hayatıma yön verecek insanlarla buluşacağımdan habersiz kuzenim Arda Aykanat ile Alsancak’ta Cafe Plaza’ya gittik.
Hamdi Türkmen’i ilk kez orada tanıdım.
Yanlarında Nedim Demirağ da vardı.
O günü, o sohbeti hayatım boyunca unutmadım.
Nasıl unutabilirim ki...