Girişimci ve yazar Ben Marks Avrupa’da bir kampanya başlattı.
#WorkAnywhere kampanyasının hashtagi...
Yani “her yerde çalışın”, “her yerde çalışmak” fikrini dünyada savunan çok kişi var.
Ben Marks, hareketini şöyle açıklıyor; “Benim gibi dijital göçebe olarak herkesin ihtiyaç duyduğu insani bağları derinleştiren çözümleri kolaylaştırmak istedim. Topluluk yaşamı çalışma hayatına entegre edildiğinde hareketin gücünü fark ettim. Toplum bir yalnızlık salgını yaşarken, hepimizin evden uzakta bir aidiyet duygusu hissetmek için topluluklara yönelmemiz gerektiğine inanıyorum. Ortak çalışma alanları pratik bir şey olarak başlamış olabilir, ancak hızla gelişiyorlar. Tercih ettiğim terim topluluk, çalışma alanı...”
Dünyada son yıllarda katlanarak büyüyen ‘Dijital Göçebe Köyü’ olgusunda görülüyor. Madeira’nın Ponta do Sol bölgesindeki göçebe köyünün yaratıcısı Gonçalo Hall, bana projenin başarısı için topluluğun temel olduğunu söyledi.
Bir başka harika örnek, bin yıllık ve Z kuşağı gezginleri için dünyanın en büyük konaklama markalarından biri olan ve çok sayıda ülkede ortak çalışma, eğlence, sağlıklı yaşam ve yerel deneyimler sunan Selina’dır.
Selina’nın CEO’su Rafi Museri, ‘Selina benzer düşünen profesyoneller arasındaki bağlantıları güçlendirmek ve günümüzün dijital göçebeleri için benzersiz ve işbirlikçi alanlar yaratmak için tasarlandı’ diyor.
İzmir’in bilinen en eski yaşam alanı Bornova Yeşilova Höyüğü’nü yıllar sonra görmüş oldum ben de...
Kazılar başlarken ve sonrasında gitmiştim; epey yol alındığını gördüm.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer dikkat çekici bir konuşma yaptı.
Ve dedi ki; “İstedik ki, Terra Madre Anadolu başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan herkes için bir meydan olsun. Buluşmamızda, insanın gözü dönmüş zenginlik arzusunu bereket ile sınayacağız.”
Aslında İzmir EXPO’ya aday olduğunda da herkes için sağlık istemişti.
Ve bence doğru tema ve doğru iletişim stratejisiydi.
Bazen bir yarışı ikinci sırada bitirmek de kazanmak anlamına gelebilir.
Örneğin İtalya’da, örneğin İngiltere’de...
İtalya Başbakanı Mario Draghi, kritik bir zamanda ve yeni bir belirsizlik dönemine işaret eden bir dönemde istifa etti. Koalisyon müttefikleri güven oylamasını boykot edince Draghi de böyle bir karar aldı. Cumhurbaşkanı önce istifasını kabul etmedi, göreve devam etmesini istedi. Ama gelişmeler istendiği gibi olmayınca Draghi yeniden istifa yoluna gitti.
İtalyan basını “Hükümetin sonu” başlıklarını atmışlar.
Bu dakikadan sonra seçimden başka bir seçenek zor gözüküyor.
İngiltere’de ise Başbakan Boris Johnson, çarşamba günü Avam Kamarası’nda bir konuşma yaptı.
İngiltere’de Londra Heathrow’da kaydedilen 40.2 derece yakın tarihin en yüksek sıcaklığı olarak kayıtlara geçti. İngilizler şimdi bugün 42’yi bekliyor.
İngiltere tarihindeki en yüksek sıcaklık 2019’da Cambridge’de 38.7 idi.
Almanya, Belçika ve Hollanda’da aşırı sıcaklıklar var; Fransa ve İspanya’nın güneybatısındaki orman yangınları ürkütüyor.
Bizim coğrafya yakıcı sıcaklara alışıktır ama Avrupa hazırlıklı değil.
Birleşik Krallık ilk kez ulusal bir acil duruma karşılık gelen dördüncü seviye bir uyarı yayınladı.
İrlanda hafta başında sıcaklık 33 dereceydi. Dublin’de 1887’den beri kaydedilen en yüksek sıcaklık oldu.
İspanya da boğucu sıcak hava dalgasının pençesinde, yangınlar devam ediyor ve derece 40’ların çok üzerinde.
Örneğin Alaçatı’yı örnek gösteriyorduk; birkaç yıl içinde sıradan hale getirdik.
Öyle popüler yaptık, öyle şeyler anlattık ki; kısa sürede Türkiye’nin gündemine oturdu Alaçatı...
Herkesin merak ettiği, gittiğinde de keyif aldığı o yeri bir süre sonra barlar sokağı haline getirdik.
Oysa şef restoranlar açılmış, sanat konuşulan mekanlar yaratılmış, sosyal sorumluluk projelerine evsahipliği yapan bir yer haline gelmişti.
Buradaki mekan sahipleri yüksek kiralarda ısrarcı oldular; yaz başı açılan mekanlar yazın sonunda kapanıp gittiler.
Her yıl değişen tabelalara da alıştık.
Üreticiler bir araya gelecek; sağlıklı gıdaya erişim ve tarım konusunda çok sayıda toplantı da yapılacak.
Dünyanın en güzel agro turizm yapılacağı coğrafyadayız.
Ve bunun kıymetini ne kadar biliyoruz; inanın emin değilim.
Belki Terra Madre gibi organizasyonlar bu farkındalığın artmasını sağlayabilir.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Dünyanın her yerinde agroturizm denilen bir çalışma var. Fransa’da Loire bölgesi, İtalya’da Toscana bölgesi... Orada üretim yapılır, bu üretim süreçleri aynı zamanda bir turizm destinasyonu haline getirilir. Ödemiş, Tire, Beydağ, Bergama, Kozak Yaylası, Yarımada bölgesi... Bunlar dünyanın cenneti diyebileceğimiz olağanüstü güzel yerler. Bırakın dışarıdan gelecek turisti, İzmir’de bile çok az biliniyor. Türkiye’nin birçok yerinden insanlar bilmiyor. Bir derya içinde olup deryayı bilmeden yaşayan balık misaliyiz. Bu deryanın zenginliğini güzelliğini keşfedip, bütün dünyaya pazarlamamız lazım. Biz bunu becerecek güce sahibiz” diyor.
New York’tan gelen arkadaşlarımla erken saatte buluşmuş, Alaçatı’da eski günleri anıyorduk.
O gecenin Türk demokrasisi adına önemli bir gün olduğunu bilmiyorduk.
Alaçatı’nın o dar sokaklarında adım atacak yer yoktu.
Bir telefonla herşey değişti.
Ankara ve İstanbul’dan gelen haberler bir belirsizliğin ortasında olduğumuzu anlatıyordu.
Kalabalık olayın henüz farkında olmadan ayrılıp gazeteye geçtik.
Dünyada çok başarılı örnekler var.
İtalya bana göre iyi modellerden biri...
Fransız mutfağını anlatmama gerek yok.
Son yıllarda İspanya’nın yükselişi var. İspanyol mutfağı ve şefleri harikalar yaratıyorlar.
Ben de ilgiyle izliyorum ve çok beğeniyorum.
Türk mutfağına gelince;