15 Eylül 2003
GAZİANTEP karşısında ilk devre uyuyan bir Fenerbahçe seyrettik. Hem de ne uyuma! Ne geri dörtlü ile orta saha arasında, ne de forvet hattı ile orta saha arasında bir bağlantı var. Kopuk kopuk, hiç yardımlaşma yok ve fevkalade ağır. Koca ilk yarıda sadece 37'nci dakikada Serhat'ın kaleciyle karşı karşıya kaldığı bir pozisyon var. Buna karşın Gaziantep üç tane net gol fırsatı buldu. Fenerbahçe o kadar çok boş saha bıraktı ki, Gaziantep'te şöyle yetenekli bir forvet oyuncusu olsaydı, sarı lacivertlilerin hali haraptı. Fenerbahçe bu maça nasıl hazırlanmış, anlamak mümkün değil.
Orta sahada Selçuk'un hiçbir olumlu hareketi yok. Kötü de olsa, koşan, mücadele eden bir tek Kemal var, o da oyundan çıkarıldı. Orta sahanın mücadele etmesini istiyorsan, Kemal'i tutup, Aurelio'yu veya Selçuk'u çıkaracaksın.
Ne kokar, ne bulaşır!
Gaziantepsporlu Cem Baki, böyle kötü Fenerbahçe karşısında olağanüstü oynadı. Hem savunmada, hem ileride mükemmel işler yaptı. Ne zamanki Gaziantep'in golü geldi, o zaman Fenerbahçe biraz gayretlendi. Bu arada Gaziantep'in korkudan geri çekilmesi ve de Yusuf'un oyuna girmesi, Fenerbahçe'nin işini kolaylaştırdı. Yusuf, en azından adam eksilterek, takımın ileriye gitmesini sağlıyor. Bu sayede de top Fenerbahçe'de kalıyor. Yusuf, diğerleri gibi ne kokar, ne bulaşır oynamıyor, takımı için birşeyler yapmaya çalışıyor.
Bu Serhat'ın nasıl oynadığına akıl erdirmek de mümkün değil. Neredeyse kaleye giren topları dışarı çıkaracak! Sen defansına yardım etme, iki pas yapama, golleri kaçır ve banko oyna. Olacak iş değil. Semih ona göre çok daha olumlu oynuyor.
Tuncay'a da iki lafımız var... Semih'in kafayla indirdiği topu boş kaleye atıyorsun, golden sonra arkadaşlarına koşacağına tribüne koşuyorsun. Tribüne gittiğin için sarı kartı görüyorsun, ardından da rakibine sert girip kırmızı kartla oyun dışı kalıyorsun. Tabii ki, sevineceksin ama, önce takım arkadaşlarına gideceksin. Sen de bazıları gibi sahtekar olma.
Hooijdonk'un şansı
Fenerbahçe, ilk devredeki oyunuyla fark yemediğine yatıp kalksın dua etsin. Hooijdonk'un attığı frikik golü de büyük bir şanstır. O da şaşırdı, nereden vuracağını. Aklı başında hiçbir futbolcu oradan kaleye vurmaz.
Seyircilerin yaptığı da ayrı bir olay. ‘‘Sahaya birşey atmayın’’ diye anons yapılıyor, inadına atıyorlar. Gaziantepsporlu oyuncu sarı kart görüyor, gene sahaya birşeyler atılıyor. Bunlar, Fenerbahçe'nin ceza almasını mı istiyorlar? Evet hakem tahrik etti, doğrudur. Kaleci Ömer de tahrik etti, o da doğrudur. Ama bu yapılanlar olacak iş değil.
Yazının Devamını Oku 11 Eylül 2003
İrlanda ile hazırlık maçı oynuyoruz. Bir bakıyorsunuz, bütün oyuncular forma giyiyor. Böyle hazırlık maçı olmaz. İdeal onbirdeki oyuncuları birarada oynatırsınız. Hazır olanı, olmayanı görürsünüz. Millilerin randımanını böyle artıramazsınız. Niye Galler değil İrlanda
Milli takımımız İngiltere maçına hazır mı? Eksiklerimiz ya da İngiltere'den fazlalıklarımız neler?
MİLLİ Takım İngiltere maçına hazır olmak zorunda. Fazla miktarda oyuncu değiştirerek, hazırlanamazsın. İdeal onbirde oynayacak oyuncuların bir arada oynaması daha iyi olur. Bunların içinde formsuz ve hazır olmayan var ise değişiklik yapabilirsin. Randımanı böyle artıramazsın. Milli takıma faydalı olamazsın. İrlanda ile keşke burada oynasaydık. Ayrıca İrlanda ile oynamamız şart değildi, Galler ile burada oynayabilirdik. Hazırlık maçı, takımı oturtmak için yapılır. Bazı şüpheli yerleri gözden geçirirsiniz. Oynayacağın oyunu da 3 aşağı 5 yukarı sahaya yansıtırsın. Böyle bir oyuncu denemeyi doğal olarak milli maç burada olduğu için Türkiye'de yaparsın. Bana İrlanda’da oynadığımız maç tuhaf geldi.
Güneş’in yanıtı çok güzeldi
İngilizler bu maç öncesinde ‘‘Türkler bizi öldürecek’’ diye tansiyonu yükselttiler. Bu taktikler futbolcularımızı etkiler ve baskı altına alır mı?
BU ilk defa olmuyor. Futbolcuların etkilenmemesi gerekiyor. Zaten takımın çoğu Galatasaraylı. Daha önce Juventus ve Milan da bunu yapmıştı. Şenol Güneş'in cevabı güzel. Bu beyanatın antrenöre düşmemesi gerektiğini söylüyor. ‘‘Bu İngiliz hükumetiyle Futbol Federasyonunun işi.’’ diyor. Gereken en güzel cevabı verdi. Bizim takımımız asla kötü değil. Sinirlenmeden ikili mücadeleden galip çıkan ekibimiz, İngilizleri burada yener. Tabii ki, bu tip maçlar farklı olur. İki tarafın oyuncuları da farklı oynayacak. İrlanda maçını oynarken, İngiltere maçı düşünülmez. Her maça ayrı konsantre olmalısın. Sen profesyonelsin, bir ay kala İngiltere maçı düşünülmez. Böyle saçmalık olamaz. Futbol kamuoyu böyle garip garip uydurmalar yaratıyor. Önünde tarihi bir maç var. En iyi şekilde hazırlanmalısın.
Sabıkalı ve terbiyesizler
İngilizlerin bu sözleri gerçekten taktik mi? Yoksa biz dünyaya böyle bir imaj mı veriyoruz?
BİZİM böyle bir imaj verdiğimiz yok. Bunu esasında İngilizler verdi. Her gittiği yeri talan ettiler. Herkesle kavga ettiler. Dünya Kupası'nda barlar saat 21.00'de kapanıyordu, içki satılmıyordu. Bizim gittiğimiz yerlerde bunlar olmuyor. İngiliz hükümeti bile kendi takımına Heysel olayından sonra yurt dışını yasakladı. Tribün faciasında 50 kişi öldü. Bunlar sabıkalı ve terbiyesizler. Burada ölüm hadisesi olmuş olabilir. Öldürmek doğru değil ama bunlar gittiği yeri tahrik ediyor. Türk bayrağını ve parasını yırtıyorlar. Arbade çıkmış, insanlar ölmüş. Kaldı ki, olaylarda sadece İngilizler ölmüyor. Leeds'te de olay çıkarmak istediler. Onlar saldırınca bizim taraftarımız da karşılık veriyor. Kendilerine zemin hazırlayıp, ortamı sinir harbine dönüştürüyorlar. Çünkü bizim onlardan daha ateşli olduğumuzu biliyorlar.
Lucescu haklı değil
Lucescu, ''Futbol Federasyonu naklen yayını için TV kuruluşlarının hakkını koruyor ama futbolcuların sağlıklarını düşünmüyor. Futbolcularım yorgun. Cuma oynamak istemiyorum'' dedi. Haklı mı?
Bunun haklı tarafı yok. Dünya Kupası'nda da 40 derecede maç oynanıyor. Yayıncı kuruluşlar çok büyük paralar ödüyor. Bir anlamda buna uymak zorundasın. Paralar oradan geliyor ve kulüpler bununla güç alıyor. Lucescu lüzumsuz polemikler yaratmaya başladı. Esasında sıcak havalarda oynanan maçları gece 21.00'e alın deseydi haklı olurdu. Yayın yapılıyorsa, bu karardan dönülemez. Oyuncularının yorulmasını istemiyorsan, bu kadar para kazanamazsın. Bu istek kabul edilirse, diğer kulüpler de ortaya çıkacak. Artık 3 ayrı cephede maçlar oynanacak. Sen oyuncularını forma sokmak için hazırlık maçı da yapıyorsun. Milli takımda daha çok oyuncusu olan G.Saray itiraz ederse haklı. Kimsenin sesi çıkmıyor, Lucescu yorgunluğu anlatıyor. Ayrıca bu sırayla, her kulüp cuma oynuyor.
Potada formül 3 büyükler
Basketbol Milli Takımımız bundan sonraki turnuvalar için nasıl bir yapılanma içinde olmalı? Neler yapılmalı?
BASKETBOL Milli takımımızda 3-4 tane iyi oyuncu var. Bunların atletik kabiliyeti kuvvetli değil. Bir kere 3 büyük kulübü basketbola çekeceksin. Seyirci gelecek, heyecan olacak. İki müessese kulübüyle yürüyor. Bu seyirci potansiyeli ve reklam zayıflığıyla olmaz. Ligimizden çok kaliteli oyuncuların çıkması gerekir. Eğer ligin seviyesini yükseltirsen olur. Devletin de yardımı şart. Eğer seviye yükselirse, yayıncı kuruluşlar para verir ve kulüplerin kazançları artar. Futbol kulüplere zaten büyük mali yük getiriyor. Bazı basketbolcular, futbolculardan çok para kazanıyor. Burada kalanlar bile yüksek paralar alıyor. Dostlar alışverişte görsün diye büyükler ligde kalıyor. Her an da kapatabilirler. Büyükler olmadan, bir yere varamazsınız. İbrahim, Hidayet, Mehmet iyi bir nesil ama takım olamıyorlar. Bunda en büyük faktör basınımız. Artık paralarla filan meşgul olmasınlar.
Yazının Devamını Oku 10 Eylül 2003
Takımımızı tabii ki destekleyeceğiz ama çok önemli yerlere getirme havasına soktuk oyuncularımızı. Aslında biz üstüne gitmeyecek, onlar kendileri bir yere geleceklerdi. Türk Milli Takımı'nın eksikleri çok. Bu eksikler neler mi?
* 1- Kadro zengin değil. 5-6 oyuncu ile oynuyoruz.
* 2- Topu her eline alan kendini göstermek için oynuyor, şut atıyor.
* 3- Top kimin elindeyse, diğerleri onu seyrediyor. Yani, karşı savunmayı hiç zorlamıyorlar, durarak oynuyorlar.
* 4- Şut seçimleri yanlış. ‘‘O fazla attı, ben daha fazla atayım’’ havası var takımda.
Tüm bu eksiklere bakarsanız, aldıkları netice çok iyi sayılır. Basketboldaki en önemli şey, savunmanızı güçlü tutup, rakibe sayı attırmamaktır. Ama bizimkiler, ‘‘Biz sayı atalım da, ne olursa olsun’’ diye düşünüyorlar. Ama atmayı da beceremiyorlar. Kimin eli düzgünse, onun üzerine oynamıyorlar.
Kenar oyunu izliyor
Kenar yönetiminin canlılığı ve takım üzerinde bir etkisi yok. Oyunu sadece izliyorlar. En azından sahadaki adamı kenardan dürtmelisiniz. Biraz sesiniz kısılır ama... Burada yalnızca Aydın Örs'ün değil, herkesin hatası var. Türkiye henüz, kendine göre oyun kuran, oyuna ağırlığını koyacak bir play-maker kurucu bulamadı. Kazandığımız maçlara bir bakın, play-maker'ımız iyi oynamışsa biz o maçları kazandık. Oyuncu kurucu, bir takım için çok önemli. Ama bizimkiler, topu kazandığımızda yavaş ve ‘‘Ben bu işin ustasıyım’’ havasında top götürdüler. Hücuma bu yüzden hep yavaş çıktık.
Şampiyonada görünen bir gerçek daha vardı. Oyuncularımız atletik olarak rakiplerinden zayıftı. İbrahim dışarıdan atacak, Hidayet dışarıdan adam geçmeden atacak. Sadece Mehmet Okur içeriden savaşacak, biraz da Mirsad çırpınacak. Bu anlayışla takım nasıl final oynayıp, şampiyon olacaktı. Topu pivot eline alıyor, 4 oyuncu seyrediyor. ‘‘Ben içeri gireyim’’ diyen yok.
12 Dev Adam efsanesinin reklamı bile yanlıştı. Lüzumsuz bir şekilde destekledik. Tabii ki destekleyeceğiz ama çok önemli yerlere getirme havasına soktuk oyuncularımızı. Aslında biz üstüne gitmeyecek, onlar kendileri bir yere geleceklerdi.
Yazının Devamını Oku 2 Eylül 2003
Van Hooijdonk, Fenerbahçe'nin yüzde 70'i. Allah sakatlık vermesin. Ancak Fenerbahçe, O’ndan yararlanamıyor. Arkadaşları, O’na gol pozisyonları hazırlayamıyor. * Van Hooijdonk F.Bahçe için ne ifade ediyor? Hollandalı futbolcunun herhangi bir nedenle formadan uzak kalması, F.Bahçe'yi nasıl etkiler?
Van Hooijdonk F.Bahçe için çok şey ifade ediyor. Öncelikle uyumuyla, arkadaşlarına olan yakınlaşmasıyla, takımına olan bağlılığıyla F.Bahçe'ye çok çabuk ısındı. Şöhretli geldi, ama herkesten daha fazla çalışıyor. Artı futbolculuğu mükemmel. Topa müthiş vuruyor, olağanüstü frikik atıyor ki, bu vuruşlardan 6 puan kazandırdı. Gelen topu olumlu olarak arkadaşlarına pas olarak dağıtıyor, en önemlisi de ayağındaki topu kaybetmiyor.
Daha çok yardım
Defansına yardım ediyor, kornerlerde hava toplarına çıkıyor. Komple bir oyuncu. Ne gerekiyorsa onu yapıyor. Van Hooijdonk'u çıkartın, Fenerbahçe yüzde 70'ini kaybeder. Allah sakatlık vermesin. Arkadaşlarının da onun bu iyi niyetine karşı, Van Hooijdonk'a egoist davranmaması ve yardımcı olmak için uğraşması lazım. Ama bunu pek yaptıklarını görmüyorum. Bu düzeni de biraz Daum sağlayacak. Çünkü hala takımda ‘‘Ben gol atayım da, takımı kurtaran aslan olayım’’ diyen futbolcular var.
Tuncay sol taraftan mükemmel geldi, iki kişi geçti, aradan Van Hooijdonk'a pas verse, atacağı golden çok daha önemli bir iş yapacak. Ama O ne yaptı, kalecinin kucağına hafif bir top attı. Arkadaşlarının Van Hooijdonk'la oynarkenO’nun ne yaptığına bakmaları, ne istediğini anlamaları lazım. Van Hooijdonk, F.Bahçe için bir şans. Geç geldi, keşke 4-5 sene önce gelseydi.
Pozisyon hazırlayamadılar
F.Bahçe daha Van Hooijdonk'u gol pozisyonlarına sokamadı. Düşünün Hollanda'da geçen sezon 28 gol attı. Arkadaşları daha O’na yüzde yüz gol pozisyonları sunamadı. Böyle organizasyonları sağlayamadı. Bir tane var Elazığspor maçında, onu da gole çevirdi. Tuncay verdi, Van Hooijdonk da topu durdurmadan kaleye attı. F.Bahçeli futbolcular şunu anlamalı. Van Hooijdonk çok önemli bir futbolcu ve takım arkadaşlarının da şansı. Maç kazandırıyor, prim kazandırıyor, kazanan takımın futbolcuları da kıymetli olur.
Garip transferler
* F.Bahçe, Tomas ve Petkov'u transfer etti. İkisi sarı lacivertlilerin ihtiyacı olan futbolcular mı?
Sol kanatta Mahmut Hanefi fevkalade iyi. Petkov sakatlık problemine karşı bir önlem olarak mı alındı, bilemiyorum. İtalya 2. Ligi'ndeki Como'dan oyuncu almaları, yani Tomas'ın transferi de garip. Herhalde Daum istemiştir. Aslında F.Bahçe'nin güçlü bir kulübe de kurması gerek, ama öncelik takımdaki 11'in sağlıklı olması. Daum ne düşünüyor acaba? Daum ve Başkan’ın civarındaki adamlar karışıyor bu işe.
Ligi Güneş yönetiyor
* Milli Takım'ın önünde Liechtenstein maçı var. Şenol Güneş, buna rağmen sözünü ettiği gençleştirme yerine eski futbolcuları çağırdı. Bu gençleştirme ne zaman gerçekleşecek?
Güneş'in yaklaşımı farklı. Her antrenörün yaptığı gibi sözünü dinleyen, kendine yakın, inandığı futbolcuları kadroya almak istiyor. Ancak yeter ki, takım kurmada tercihini iyi yapsın, ben O’ndan bunu bekliyorum.
Aslında Türkiye, Milli Takım başarılı olsun diye büyük fedakarlık yapıyor. Milli Takım’a hazırlık zamanı kalsın diye bu sıcak havalarda lig maçları oynanıyor. Benim anladığım kadarıyla Türkiye Ligi'ni Güneş idare ediyor. Federasyon, Güneş'i dinliyor, futbolcular 40 derece sıcakta oynuyor. Dünya üçüncüsü Milli Takım’ın normalde Liechtenstein'ı orada yenmesi lazım.
Problem defansta
* F.Bahçe'nin genel görüntüsü nasıl?
Çok kötü değil, iyiye gidiyor, ama en büyük problemi defansta. Savunma rakibi çok fazla serbest bırakıyor. Rakip topu alıyor, dönüyor ve üstüne geldikten sonra F.Bahçe savunması müdahaleye kalkıyor. Bu bence yanlış. Kademe anlayışı da hiç yok.
Orta saha ne sağdan, ne soldan adam kaçırabiliyor. Kanatları kullandıracak orta sahadır. Topu kanatlardaki adamın ayağına verirsen, O adam da karşısındaki adamı birebir geçemiyorsa, kanatlardan hücum yapamazsın. Orta saha rakibi üzerine çekip kanatları kaçırabilirse başarılı olur. Diyarbakır'da bunu bir kaç kez yaptılar. F.Bahçe'nin kanadı var da, orta sahası bu kanadı kullanamayor. Tabii bir de takımı kurarken, yetenekli oyuncuları bulup oynatmak mecburiyetindesin.
Ayrıca Selçuk'un daha şahsiyetli, topu yana değil, ileri sokarak oynaması gerekli. Çünkü F.Bahçe'nin göbekteki patronu, beyni olma rolünü oynuyor. Ama maalesef sağa veya sola ölü, rakibe toparlanma fırsatı veren paslar atıyor. Fizik olarak da hazır da değil. Çünkü ikili mücadelelerde arkada kalıyor faul yapıyor. Topu rakipten alıp, oyuna sokamıyor. Fatih'in girip akıllı oynaması, sağ kanada bir dinamizm getirdi.
A.Hassan serbest oynamalı
* Sezon başında şampiyon kadroyu bozmam diyen Lucescu, Denizli'de farklı oyuncular oynattı ve yine eleştirildi. Bu konudaki görüşleriniz?
Lucescu, Denizli'de basının tutumuna göre şerbet verdi. Teknik adam kadroyu istediğinde bozar. Bozmalı da. Neden, çünkü şampiyonluk geride kaldı. Yeni oyuncuları, yeni yetenekleri var. Daha güçlü bir Beşiktaş'ı ortaya çıkarmak için bunları kullanmak zorunda.
Yalnız, ‘‘Bunları oturturum, perişan ederim. Takımdan soğuturum, ondan sonra ihtiyacım olunca da sokarım’’ diye düşünürse, böyle bir şey olmaz. Sözleşme yaptıktan sonra Pancu sahada yok. Bitik hali var. Ahmed Hassan Türkiye Ligi'nin en iyi oyuncusu, ama onun yerinde problem yaratıldı. Halbuki yeri kolay. Sol tarafa İbra- him'in yerine Tümer'i koy, Ahmed'e yer aç. Esasında sorun da Ahmed Hassan'ın oynadığı pozisyon. O serbest bırakılacak oyuncu. İleride 2. santrfor gibi oynuyor, bir sürü iş yapıyor, ama serbest bırakılsa çok daha iyi işler yapar.
Ne var ki, Lucescu'nun birinci düşüncesi gol yememek. Gol yememek için de defans yapmıyor, ama defansını sağlam tutuyor. Kolay değil, 1 yersen, 2 atmak gerekiyor, 2 atmak da zor. Rumen çalıştırıcı belki kadrosunu ekonomik kullanmak istiyor, maraton uzun diye düşünüyor. Ama Türkiye garip ülke, oynamayan oyuncu kırılır. Eğer çok da iyi bir futbolcuysa, hırslıysa soğur, problem olmaya başlar.
G.Saray'ın işi zor
* G.Saray Lig’de oynadığı 4 maçta da zorlandı. Defansında çok hata yapıyor. Bu görüntüsü, ligin ilerleyen haftalarına ve Şampiyonlar Ligi'ne nasıl yansır?
Türkiye Ligi'nde böyle ite kaka gider, bazı maçlarda büyük fark olur derler ki, ‘‘G.Saray ruhu.’’ Arkasından kötü oynar, ‘‘G.Saray çok kötü’’ derler. Futbolda, bu dünyanın her yerinde aynı.
G.Saray'ın eksikleri var. Yanıt kolay, oyuncu al. Oyuncu almak kolay mı, milyonlarca doları vereceksin. Peki bu para var mı? Taraftar güçlü bir takım istiyor, ama bu parayla alınıyor. Bu zamanda alınacaklar, kulüplerinden dışlanmış futbolcular olur. Star, takımı sürükleyecek futbolcu istiyorsan, O da çok para istiyor.
G.Saray'ın yanlışı, bir sürü oyuncuyu ucuz diye alıp, ‘‘Ben bunlarla da başarılı olurum’’ düşüncesinde yatıyor. Önceden gelen problem bu. Bunların hiçbirisi de G.Saray'ın istediği oyuncular değil. G.Saray’ın kötü alışkanlığı var, üstüste 4 lig şampiyonluğu, UEFA Kupası kazandı. Aynısını tekrar yaşamak biraz zor. Hele bugün takımdaki oyuncularla çok daha zor.
Peki bu olumsuzluğu nasıl kapatır? Takımdaki arkadaşlık bağlarını daha güçlendirerek, Hakan Şükür'ü güçlü yapıp, forma sokarak, biraz da şansın yardımıyla ligde yürür. Ama Şampiyonlar Ligi nde zannetmiyorum. Yine de başka bir bakış açısıyla bir Liverpool maçını harika oynadığını da gözardı edemeyiz.
Bu arada Bülent Korkmaz'a da değinmek gerek. Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi defans oyuncularından biri. G.Birliği maçında müdahaleleriyle en az 20 tane akını kesti. Allah nazardan saklasın. Bir de eliyle koluyla az hareket etse, olağanüstü futbolcu.
Yazının Devamını Oku 26 Ağustos 2003
F.Bahçe, Elazığspor'u 7-1 yendi, ama problemleri sürüyor. Bu galibiyet yanlış giden şeyleri kapatmıyor. F.Bahçe, oturmuş takım havasında değil. Doğru ve düzgün bir kadro hala kurulamıyor. * F.Bahçe, Elazığ karşısında farklı bir galibiyet aldı, çok mu iyi oynadı? Aksayan yönleri varsa, nelerdi?
F.Bahçe çok iyi oynamadı. Zaten bu kadro ile çok iyi oynaması mümkün değil. Fakat çok hırslı, birbirlerine yardım eden futbolcular vardı sahada ve eskisine göre iyi oynadı. Tabii 7 gol çok önemli. Trabzon galibiyetinin ardından futbolcular attıkları bu 7 golle korkaklıklarını üzerlerinden attılar. Riskler almaya başladılar. Bu da gol pozisyonlarını getirdi. Bir oyuncu, ‘ne kokar ne bulaşır’ havasında olursa, bir şey yapamaz. Ayrıca futbolcular sürekli ileriye oynadılar.
Bütün bunlarda rakibinin oynadığı oyun tarzının da büyük önemi var. Benim anladığım kadarıyla, son dönemde her takım F.Bahçe'yi gözüne kestiriyor. Elazığ geliyor, 50.000 kişi önünde ‘‘Nasıl olsa ben F.Bahçe'yi yenerim’’ diyor, yenmek için oynuyor ve 1-0 öne geçiyor. F.Bahçe'nin çok üstüne geliyor. Bu arada F.Bahçe'nin hem şanssızlığı hem beceriksizliği de var. Baştan golü atsalar, öne geçseler, belki bu düşünce oluşmayacak ve rakip daha zorlanacak. Ama 1-0 öne geçince rakipte ‘‘Ben bu takımı yenerim’’ hevesi güçleniyor. Hep beraber ileri gittiklerinde de arkaları boşalıyor. F.Bahçe, Elazığ karşısında ilk defa ileriye top atarak hücumları değerlendirdi ve goller buldu. Yoksa şu anki lig tablosunda hangi maçta 7 gol olabilir?
Problemler sürüyor
Yine de bu 7 gol kimseyi aldatmasın, F.Bahçe'nin defansta problemi var. Orta sahanın ortasında Selçuk'ta problem var. Geçen maçlara nazaran Aurelio daha çok ileriyi düşünen, ama yine geriye oynayan oyuncu. Bunlara ilave olarak büyük problem Serhat var. Tabii bu arada sol açıktaki sıkıntı da sürüyor. Tuncay
sol açık. Daum, başarılı, topla haşır neşir oyuncuyu sol açığa koyarak köreltiyor, bunda da ısrar ediyor. Tuncay sürekli dolaşan, hareketli bir futbolcu. Onu sol kanada koydun mu, sadece yanındakilerle oynamak zorunda kalır. Oysa Tuncay herkesle oynamak, dolaşmak istiyor. Nitekim attığı goller de öyle goller. Elazığspor karşısında çok daha güçlenen bir Van Hooijdonk gördük. Her topu, arkadaşlarına indirdi. Ancak bizim Türkiye'deki santrforlar bu işlere pek alışık değiller ve yapamıyorlar.
Maça baktığınızda sonuç 7-1 değil, 15-2 falan olurdu. Bir takım bu kadar çabuk, bu kadar çok gol pozisyonuna girebilir mi? Rakip defans müsade ederse girer. İki takımı tartıya koyup, F.Bahçe üstün mü dersek, her bakım-
dan. Futbolcusu, antrenörü, seyircisiyle her şeyiyle Elazığ'dan üstün. Ligde böyle mahalle futbolu olmaz, antrenör önlem alır. Ama Elazığspor hiçbir önlem almamış. Bu da yukarıda belirttiğimiz, ‘‘Yenerim’’ havasından.
Çok işi var
Altını çiziyorum, Elazığ karşılaşması aldatıcı olmasın. F.Bahçe geçen sezon da Bursa'yı Ankara'da 7-1 yendi, ama ne hallere düştü, hep birlikte gördük. Bu sezon Avrupa'ya katılamıyor. Bu skor kimseyi farklı düşüncelere itmesin. F.Bahçe'nin yapacağı daha çok iş var.
Öncelikle her şey güllük gülistanlık değil. Yanlış giden şeyleri bu 7-1'lik galibiyet kapatmıyor. Kadrosunu düzgün ve iyi kurmalı. Birbirleriyle arkadaşlık var, ama futbolcuların doğru yerde oynatılması da en önemli unsur. Fenerbahçe oturmuş bir takım havasında değil. Bunu yapacak olan da Daum ve o bunu iyi yaparsa başarı gelecek.
Serhat iyi bir
yedek olur
* Serhat yüzde yüz golleri kaçırdı. Serhat'ı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Serhat oyunun içinde hırslı, fakat yetenekleri sınırlı. Fenerbahçe takımında gol adamı olarak düşünülecek futbolcu değil. A takım oyuncusu değil, ondan kulübede iyi bir yedek olur. A takım oyuncusunun diğerlerinden çok farklı ve becerili olması lazım. Serhat bir kere ayağındaki topu kullanamıyor, kafa alamıyor, arkadaşlarına pozisyon hazırlayamıyor. Girdiği pozisyonları da beceriksizlikten kaçırıyor. Yalnız bu sezon değil, daha önce de böyleydi. Genç ama yetenekleri sınırlı.
Daum, Serhat'ta ısrar ediyor, onu diğerlerinden ayırmak istemiyor. Ama bazı şeylerin farkına varıp, ayırdığında geç olur, 1-2 beraberlikte takım çalkalanmaya başlar. Daum, sol bekin adamı Mahmut Hanefi'nin takımdaki yerini 3 maçta buldu. Oysa Mahmut'un üzerinde düşünmek bile yersizdi. Topu nereye atacağını çok iyi bilen, başarılı bir oyuncu. Neticede Daum, bazı şeylerin farkına geç varıyor, bununla da kalmıyor, ilk fikrinde ısrar ediyor. Hala Tuncay'ı sol bekte oynatmaktaki ısrarı gibi.
Kapris yok, idefiks yok, en iyisini bulmak mecburiyetinde, seyirci de yönetim de, futbolcu da, antrenör de. Ukalalık hiç yok. F.Bahçe şu durumuyla bunları kaldıracak durumda değil.
Transfer şart
* Transferin kapanmasına çok kısa bir süre kaldı. F.Bahçe ‘transfer yapacağız’ diyor, ama süre daraldı. Doğru tercihi yapabilecek mi, alacağı transfer ne kadar yarar sağlayacak?
F.Bahçe bir futbolcu için ‘‘Aldım, yüzde 60-70 bizim’’ diyor. Oyuncu gelmiyor, kulübü vermiyor. 4 kere Brezilya'ya gidiliyor. Transfer dönemi şimdilik kapanabilir, ama kısa süre sonra ara transfer dönemi başlayacak. Belki de, o zamana kadar önümüzü ve takımı görelim diyorlardır.
F.Bahçe'nin takviyeye ihtiyacı olduğu ve düşündüğü transferleri yapamadığı kesin. Bununla birlikte futbolcuları da yerli yerinde oynatmaya ihtiyacı var. Eğer F.Bahçe orta sahası Selçuk ve Aurelio ile oynayacaksa, fazla bir şey üretmez, geriye oynar. Elazığspor misali, kabak çiçeği gibi açılan zor takım bulur. Bu maçta hoşuma giden Selçuk'un ileri gidip kafayı vurması. Güzel bir vuruş yaptı, ama bunları büyük bir maçta yapar mı, yapamaz mı bilemiyorum tabii. Luciano standart çıktı, ben daha süper birini bekliyordum. Yanına bir tane Brezilyalı daha gelecek ve fevkalede uyumlu olacaklar dediler, ama olmadı.
Beşiktaş'taki tehlike
* Beşiktaş'ta Lucescu, A.Gücü maçı sonrası ‘‘Bütün gücümüzü harcamadık. Dengeli ve akıllı oynadık’’ dedi. Bu sözlerden ne anlam çıkartıyorsunuz?
Lucescu'nun dediğinden ben bir şey anlamadım. Ne dengeli olacak? Beşiktaş geçen sezonun şampiyonu. Elindeki silahları BJK İnönü Stadı'nda kullanmıyor. Ahmed Hassan gözü kapalı oynar, hepsinden de iyi ve yetenekli. Hepsinden de gole daha yakın. Belki, bir disiplin anlayışıyla fazla şımarmasın diye bunları yapıyor, bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var, Beşiktaş takımı her an karışabilir.
Neden mi? Tümer oyundan çıkıyor sinirleniyor, çünkü yanlış yapılıyor. O da bunun farkında. Tümer'in yerine Sergen giriyor. Şimdi hala bu ‘‘Tümer ile Sergen yanyana oynamaz’’ anlayışı sürüyor. Yakında da ‘‘Ahmed Hassan ile Sergen oynamaz’’ çıkacak, hazır olun. Oysa Tümer'i koy İbrahim'in yerine sol tarafa, gitsin gelsin, değişe değişe oynasınlar. Solda oynayan İbrahim'den de iyi futbolcu. Lucescu bunu göremiyor mu? Böylece sahada da iyi bir takım olur ve topu da istediği gibi dans ettirir.
Beckham var Zidane oynamaz
İbrahim ne yapıyor, Beşiktaş'ta oynuyor diye Milli Takıma seçiliyor. Beşiktaş'ta oynamasa Milli Takım'ın ‘‘M’’sini göremez, ileri giderken geri dönüyor. Tümer öyle olmaz, oradan topları kesecek, sırasında kendisi kaleye vuracak. Tümer bu işi en iyi yapacak adam.
Böyle garip garip şeyler var Beşiktaş'ta. Bu olay da Real Madrid'i andırıyor. Zidane var, Beckham'ı aldılar. Beckham varsa Zidane oynamaz gibi bir şey demek bu. Oysa bütün amaç ortaya mükemmel bir takım çıkarmak.
G.Saray ilk maçta bitirdi
* G.Saray yarın CSKA karşısında nasıl oynamalı? CSKA'da bir de teknik adam krizi yaşanıyor. Bunun G.Saray'a artısı ne olur?
G.Saray bu turu bence ilk maçta geçti. Tabii büyük bir anormallik ve saçma sapan işler olmazsa. Yalnız Sofya'da biraz yıpranacağı da kesin. Seyirci tezahüratı, sert oyun G.Saray'ın problemleri.
İyi futbol iyi futbolcuyla oynanıyor. Elindeki oyuncularla G.Saray'ın süper bir takım olma şansı yok. Böyle bir takımı yaratmak Fatih Terim'in elinde de değil. Fatih en fazla, takımı iyi çalıştırır, iyi bir kadro sahaya sürer, iyi bir mücadele planı uygulatır, futbolcularını maça en iyi şekilde hazırlar. Yoksa, sahaya girip vuruş yapma şansı yoktur.
Hakan Şükür'ün forma sokulması ve onun yanına iyi bir adam bulunup, monte edilmesi gerekiyor. Hakan golcülükten çıkmış, gol atacak durumdayken pas verecek hale gelmiş. Çünkü kendine güveni bitmiş. Terim işte Hakan'a bir itici güç olur, yerli yerinde oyun içi değişikler yapar. Yoksa bunların yanında yapacağı fazla bir şey veremez. Bu arada CSKA'nın antrenörünün istifası, eğer bu maçta da takımın başında çıkacaksa fazla bir şey değiştirmez.
Yazının Devamını Oku 19 Ağustos 2003
Sarı lacivertliler çabuk hücuma kalkamıyor. Çok süratli adamı yok. Kadro yanlış ve yetersiz olarak sahaya çıkartılıyor. Oyuncular yanlış yerde oynatılıyor. Aynı problemler bu hafta oynanacak maçta da ortaya çıkacak. * F.Bahçe, Trabzon deplasmanından galibiyetle döndü, ama futbolu tatmin ediyor mu? Eksikleri neler?
F.Bahçe Trabzonspor'u uzun süredir yenemiyordu, hem galibiyet, hem moralle döndü. Böyle büyük maçlarda alınan galibiyetlerin ardından takımda moral yükselir, arkadaşlık pekişir. Futbolcuların yardımlaşması artar, en önemlisi kendilerine güven gelir.
Ama futbol yönünden F.Bahçe'de problem olduğu gibi duruyor. Çabuk hücuma kalkamıyor. Çok süratli adamı yok. Kadro yanlış ve yetersiz olarak sahaya çıkartılıyor. Oyuncular yanlış yerde oynatılıyor.
Fenerbahçe kazanmasına rağmen iyi oynamıyor. Fenerbahçe gibi Trabzonspor'un da maça ağırlığını koyacak, maçı çevirecek oyuncusu yoktu.
Yine yaşanacak
F.Bahçe, Trabzon'u rahatsız edemedi. 12. dakikada golü bulan F.Bahçe, rakip üstüne gelirken, bilinçli oyunculardan kurulu olsa, kontrataklarla ve Trabzon defansının arasından futbolcu kaçırarak daha rahat bir galibiyet alabilirdi. Trabzon'un da bazı iyi oyuncuları sakat ya da cezalıydı.
F.Bahçe'de aynı problemler bu hafta oynanacak maçta ortaya çıkabilir ki, çıkacak.
* Kaleci Recep, Trabzon'da başarıyla görev yaptı, Daum yine de yabancı bir kaleci alacağız diyor. F.Bahçe'nin yabancı kaleciye ihtiyacı var mı?
Kaleciler yeter
F.Bahçe kötü gol yemekten, ‘‘Bir kaleci alamadınız mı?’’ denmesinden korkuyor. Aslında F.Bahçe hatayı Barcelona'dan kaleci almakla yaptı. Herhangi bir kulüpten alabilirdi. Ama sen takımın en iyilerinden birini veriyor, en son yedeğini alıyorsun. Barcelona'dan değil de başka kulüpten alsa bunlar olmazdı. Çünkü 1. sınıf kaleci verip, 3. sınıf alıyormuş gibi oldu.
Fenerbahçe, böyle acayip tercihlerle kendini zora sokmak için uğraşıyor. Enke'yi alma da, başka kulüpten Asper'i al mesela veya bir başkasını. Ben olsam şu an kadrodaki kalecilerle devam ederim.
orta SAHAya yabancı lazım
* Alper F.Bahçe'nin ihtiyacı olan bir futbolcu mu? F.Bahçe'nin hangi mevkiilere transfer yapması gerekiyor?
F.Bahçeli yöneticiler oturuyor, faydalı olur mu, olmaz mı diye düşünüyor ve oyuncu alıyor. Belki de Daum istiyor. Stoper Alper alınmış, belki ilerisi için bir düşünceleri vardır. Aslında Meksika'daki maçlar sonrası Alex gelecekti, ama problem var herhalde gelmedi. Alex'te sorun ne, bilemiyorum. Alper'in transferiyle herhalde kadroyu genişletmek istiyorlar. Alper özellikle hava topunda etkili, umarım yerden de etkili olur.
Transferler konusunda aslında farklı bir nokta var. Bazı takımlarda çok iyi oynarsınız, yıldız olursunuz da Daum, Alper'i istediyse bir bildiği vardır. F.Bahçe'nin stoperi var, bir tane daha olmasının da zararı yok. Biri sakatlanır, o zaman iş düşer.
Ancak F.Bahçe'nin öncelikle orta sahaya kaliteli bir oyuncu alması gerek. Bu futbolcu da Türkiye'den değil, yurt dışından olmalı. Takımı ileriye götürecek, adam eksilten, oyunda konuşan, bağlantı kuran, oyunu görebilen bir orta sahaya gereksinim duyuluyor. F.Bahçe'de herkes ‘‘Aman top benden gitsin. Kötü adam olmayayım’’ diyor, ileriye düzgün top atan adam yok. Bir tane top yerini bulmuyor.
Hasan Şaş sorunu aştı
* Geçen yıl çok şey beklenirken, hiçbir şey veremeyen Hasan Şaş'ın bu sezon G.Saray'daki patlamasını neye bağlıyorsunuz?
Hasan Şaş, geçen sene kim kafasına girdiyse, bir Avrupa özlemi çıkardı. Bir kere, hangi futbolcu olursa olsun, Avrupa'da Türkiye'den daha fazla para alacağı kesin. Bu transfer isteği yüzünden Hasan ile kulüp arasında bir takım soğukluklar oldu. Ama şimdi işler değişti. G.Saray ile anlaşma yaptı, kafası rahatladı. Bir de düğün yaptı. Aslında ben, lig başlamadan önce yapılan bu düğünleri hep zamansız bulurum. Ama Hasan'ın kafası şimdi rahat.
Hasan'ın geçen sezon oynadığı futbol, kendi kapasitesini ortaya çıkaran bir oyun değildi. O sahada mücadele eden, çok koşan, iki ayağıyla da topa da vurmasını bilen, ama vurmayandı. Şimdi vurmaya başladı. CSKA Sofya maçında ve ardından Gaziantepspor karşısında bir gol atıp, bir tane de attırdı. Aslında Hasan şu anda da kendi yeteneklerini tam anlamıyla kullanamıyor. Hasan çizgiye yakın daha iyi oynuyor. Hasan böylece hem kendisi hem de G.Saray için daha faydalı olacak.
Beşiktaş'ın zor seçimi
* Elinde Ahmet Dursun, Sinan, İlhan, Sergen ve Pancu gibi isimler varken, Beşiktaş'ın yabancı golcü transferi ısrarı hakkındaki yorumunuz?
Öncelikle 3 milyon dolara alınacak yabancı Beşiktaş'ı sırtlayacak adam olmaz. Bir golcü 15-20 milyon dolarlık olur. O rakama iyi bir santrfor zor bulunur gibi geliyor.
Ahmet Dursun tam santrfor değil, ikinci santrfor. Esas santrforun tamamlayıcısı. Çok büyük golcü değil, ama faydalı bir oyuncu. Pancu santrfor olarak alındı, geriye atıldı. Orta sahaya konduğu için geçen sezonun 2. yarısından beri pek bir şey oynamıyor. Çok yönlü bir oyuncu olmasına rağmen sözleşme yaptıktan sonra Pancu'da bir düşüş yaşandı. Lucescu, Pancu'yu oynatacağım diye Ahmed Hassan ve Tümer'i oynatmıyor.
İyi düşünmek gerek
Aslında orada oynayacak Sinan var. Hem süratli, hem topu kaybetmeyen, hem fuleli, hem de hava hakimiyeti olan bir futbolcu. İlhan Mansız ve Ahmet'e göre hava toplarında daha etkili.
İlhan da entresan bir çocuk. Oyuna kendisini vermesi gerekiyor, ama hep problemli bir futbolcu. Beşiktaş gibi bir camiada oynamanın büyüklüğünü hala anlamış değil. İlhan, Beşiktaş'ı şampiyonluğa taşıyıp, Şampiyonlar Ligi'nde başarı getirebilir mi? Takımı sırtlayacak kapasitede mi?
Bilmiyorum, Mircea Lucescu ne düşünüyor. Belki futbolcuların aldıkları paralar da takımda bir ikilik yaratabilir. Beşiktaş as futbolcularına senelik 2 milyon Euro veriyor. 3-4 milyon Euro'luk bir santrfor bulurlar da diğer oyuncular bu yüzden küser mi? Hem İlhan hem de eldekileri ve getireceklerini iyi düşünmek lazım.
Yazının Devamını Oku 16 Ağustos 2003
Futbolda önemli olan kazanmak, yani 3 puan almaktır. F.Bahçe'nin, Trabzonspor gibi bir deplasmanda bu morale ihtiyacı vardı. Çok iyi oynamsanız da her zaman kazanamazsınız. Eğer F.Bahçe'nin elindeki oyuncular yetenekli ve onlar da, o yeteneklerini kullanmış olsalardı, herşey çok daha farklı olabilirdi.
Şimdi bakalım... F.Bahçe deplasmanda oynuyor ve kendine eşit bir takıma karşı mücadele ediyor. Güzel bir frikik golü ve 12. dakikada öndesin. Yani, bu tip maçlarda en arzu edilen durum ortaya çıkmış. Savunmaya çekilmiş F.Bahçe bundan sonra ileri atacağı arapaslarıyla, süratli oyuncularıyla kontratakta mükemmel gol pozisyonları yakalayabilirdi. Ama elinde süratli oyuncuları yok. Bir tek hızlı koşan Tuncay var, o da sol tarafta. Tuncay gibi diğer kanatta oynayan Serhat da etkisiz. İkisi de bir şey üretemiyor, beceri gösteremiyor. Ne driplingle, ne de çalımla adam geçebiliyorlar. Zaten o paslar da onlara atılmıyor. Bu da ayrı bir konu.
2. sınıf anlayış
Biraz Yusuf ilk ve ikinci yarının 15-20 dakikalık bölümlerinde etkiliydi, ama yoruldu. Oysa F.Bahçe böyle bir maçta zoru başarmış golü atmış. Ya F.Bahçe ne yaptı? Gelen topu ileriye vurdu. Her dönen topu da Trabzonspor aldı ve oyunun hakimi gözüktü. F.Bahçe gelen topu dan-dun vurarak 1. sınıf değil, 2. sınıf futbolcu anlayışıyla oynadı. Çünkü topu kullanmak istemiyor, zaten böyle yetenekleri de yok. Yoksa, rakip 10 kişi kalmış, çok kolay bir galibiyet alabilirdi.
F.Bahçe'nin defansının gedik vermemesi olumluydu. Hava toplarını aldılar. Mehmet Yılmaz ile girilen ikili mücadelelerde Luciano ile Ümit Özat galip çıktılar. Selçuk önceki maça göre defansif yönde olsa da daha iyi oynadı. Zaten oyunun gidişatı futbolcuları defansif oynamaya itti. Ama F.Bahçe sahip olduğu topun kıymetini bilmeli, ona hakim olmalı.
Psikolojik şartlar
Trabzon fizik olarak güçlü, iyi mücadele ediyor. Her zaman iyi mücadele eder, ama malesef F.Bahçe gibi onların da yetenekli oyuncuları yok. Trabzonspor da bir şey üretemedi. Yalnız koşmakla olmuyor, beceri ve kalite de gerekiyor.
Oyunun sonunda Recep'in kaleyi kapatmasıyla üstüne çarpan bir top var. Belki de F.Bahçe'nin bütün şansını kurataracak pozisyon buydu. Maçın berabere bitmesine engel olmakla kalmadı, geleceğe de ışık tuttu.
Tabii bütün bunları konuşurken, ligin kendi sahasında oynadığı ilk maçında 3-0 yenilmiş bir takım, ardından Trabzon gibi bir deplasmana çıkıyorsa bu işin psikolojik yönünü de düşünmek gerek. Trabzonspor sahasına çıkmak kolay değildir. Çünkü ligin en zor deplasmanlarından biri, futbolcuların en rahatsız olduğu yerdir. Saha mükemmeldir ama seyirci yönünden büyük baskıdır. Ne farkeder, deplasman deplasmandır denebilir ama bunu dışarıdan söylemek kolay. Gerçeği oynayan bilir. Şimdi bu galibiyet F.Bahçe için büyük motivasyon oldu. En azından futbolcuların kendine güveni geldi. İnşallah bu moralle devam ederler.
Yazının Devamını Oku 12 Ağustos 2003
Daum, hala Tuncay'dan sol kanatta yararlanmaya çalışıyor. Kemal'i sağ bek oynatıyor, oradan sol beke alıyor. Futbolcuları sahada dama taşı gibi gezdiriyor. Alman teknik adam kenardan kötü yönetiyor. * F.Bahçe, İstanbulspor karşısında ilk yarıda çok pozisyon buldu ama değerlendiremedi, iki pozisyonda kalesinde goller gördü. F.Bahçe'de sıkıntı ve eksik olan ne?
F.Bahçe'yi konuşmadan önce diğer iki büyük takıma bakalım. Beşiktaş 1-0 mağlup, Samsunspor'un 3 tane de yüzde yüzlük gol pozisyonları var ama bunları atamıyor. Sonra Beşiktaş maçı tecrübesiyle 3-1 kazanıyor. Bence takımda ilk 11'de oynaması gereken Ahmed Hassan sonradan oyuna giriyor ve kazandırıyor. Ama Beşiktaş'ın şans faktörü de var. Samsunspor'un girdiği pozisyonlardaki goller olsa maç 2-0, 3-0 olacak ki, skor çok daha farklı olabilirdi.
Gelin G.Saray maçına bakalım. G.Saray 1-0 mağlup, Diyarbakır yüzde yüz goller kaçırıyor. G.Saray oyuncu değişiklikleri yapıyor, Beşiktaş gibi maçı çevirip 2-1 kazanıyor.
Çok kaçırdılar ama
Ya F.Bahçe... Hakim oynadığı ilk yarıda, bir sürü gol kaçıran bir F.Bahçe var. Ama bu kaçan gol pozisyonları bilinçli hazırlanmış değil, karambolden. Bir kontratak gol yiyor. Kaleci hatası veya değil, kötü bir gol. F.Bahçe'nin 9 tane pozisyonu var, kafa vuruşlarında futbolcular 3 metreden kaçırıyor. Bunun üstüne ikinci golü yiyor ve devre oluyor.
Maçlara kötü başlayan Beşiktaş da G.Saray da oyunu çevirip iyi bitirdi, F.Bahçe ise felaket. F.Bahçe'de bir sürü aksayan taraf var. Erhan'ın bir kartı var ama oyundan çıkarılmıyor. Serhat sahada hiçbirşey yapmıyor, O da oyundan alınmıyor. Daha da önemlisi F.Bahçe'yi terkeden yarıda bırakan bu oyuncuya yer bulmak için Daum, Tuncay'ı sol açığa atıyor. Diyeceksiniz ki, ‘‘Her oyuncu, her yerde oynayacak.’’ Ama Tuncay'ın da öyle ahım şahım özellikleri yok. Kalpten oynayan, süratli, seri bir futbolcu. Ama kenara konulduğunda onun da varlığı yokluğu belli değil. Van Hooijdonk, belki fazla antrenmandan dolayı halsiz ve bitkin. Zıplama gücünü bile gösteremiyor.
Daum ne yapıyor, bütün bunları görmüyor. Kemal'i sağ bek oynatıyor, oradan sol beke alıyor. Selçuk'u sağ beke koyuyor.
Daum göremiyor
Ama bu arada Erhan ile Serhat sahada kalıyor. Kenarda Yusuf var, oyuna sokulur değil mi? Daum kendisinin istemediği, takım bulmak için uğraşılan Rebrov'u sahaya sürüyor. O da yok, kayıp. Artı hiçbir varlık gösteremeyen, büyük takımların oyuncusu olmayan Aurelio'yu hala göbekte, ortada oynatmada ısrar ediyor. Dinamik bir Kemal'i orada kullanacağına, sürekli geriye oynayan, yan pas yapan Aureliyo'yu sahada tutuyor. Bunlar antrenör hataları.
Bütün bunların yanında kaleci Enke kötü bir gol yiyor. Seyircinin tepkisi neden. Rüştü gibi bir kalecinin gitmesine izin verildiği ve böyle bir kaleci geldiği için seyirci tavır alıyor.
İkinci devre oyun başlıyor. Farklı oyuncular girecek sanıyorum, aynı oyuncular başka başka yerlerde görevlendiriliyor. Oyuncu değişikliği yok. 3-0 mağlupken de bir tek Rebrov değiştiriliyor.
Psikolojik baskı
F.Bahçe lige kafa olarak hazır değil. Artı futbolcuların üzerinde de bir de ‘‘Kötü oynarız. Seyirciye mahcup oluruz’’ korkusu var. Oysa taraftar bütün bu korkuları savmak için elinden geleni yaptı. Takım 2-0 mağlup, futbolcuları çağırdı, tezahürat yaptı. Bu baskıyı futbolcular üzerlerinden atmalı. Şahsiyetleri ve kendilerine güvenleri varsa ayakları yere sağlam basmalı. Maçın son 15 dakikasına girilirken seyirci de terk etti. Ama kötü bir tezüahürat yapmadı. Taraftar, kötü tezahüratla takımına faydalı olmayıp, yıpratacağını daha çok hasar vereceğini anlamış. Bu alışıla gelmedik büyük bir özveri, çok da güzel.
İşin özü şu. F.Bahçe fizik olarak dinamik değil, kenardan da kötü yönetiliyor. Belki fazla antrenmanlarla bu fizik güç artırılır. Önemli olan, girilen gol pozisyonlarının değerlendirilmesi.
Şimdi birileri çıkıp, ‘‘Neyi eleştiriyorsun, daha sezon başı’’ diyebilir. Eleştireceğiz tabii ki. Yoksa 50.000 kişinin önünde iyi oynadınız mı diyeceğiz. Bu eleştiriler yol gösterecek ki, ilerisi için tedbir alınsın.
Çatlak ses çıkmasın
* İstanbulspor yenilgisi F.Bahçe'yi nasıl etkilecek?
F.Bahçe böyle şeylere alışık değil, bu yüzden bu yenilgiden çok etkilenecek. Tarihinde böyle şeyler yaşamamış F.Bahçe. Geçen sezonki sonuçlar ve bu sene kendi sahandaki kötü başlangıç. F.Bahçe moralsiz. En önemlisi seyircilerin birleşmesi, takımı desteklemesi ve muhalefet ile yönetimden çatlak ses çıkmaması. Muhalefet bu kötü neticeyi fırsat bilmesin, o zaman F.Bahçe kulübüne zarar vermiş olurlar.
Enke bu yükü kaldırır
* Daum, Beşiktaş'ın başındayken de üç yabancı kaleci Mhyre, Asper ve Kjaer gelmiş ve randıman alınamımıştı. Enke, ilk maçında eleştirildi. Enke F.Bahçe'nin yükünü kaldırabilir mi?
Kaleci bir takımda çok önemlidir ama Enke, bu yükü kaldırır. Barcelona gibi bir kulüp, bu kaleciyi almışsa, bir takım meziyetleri var demektir. Beşiktaş'ın getirdiği Asper de, Myhre de iyiydi. Ama ikisi eşit düzeyde kaleci olduklarından, basında aralarında polemik çıktı. ‘‘Ben oynamazsam giderim’’ dedi biri, tuttu Myhre'yi oynattı. Asper iyi oynarken kenara alındı. Böyle bir gariplikler oldu.
F.Bahçe Enke'yi neden aldı, sorun burada. Daum'un isteği doğrultusunda, pahallı olmamak şartıyla Enke alındı. Şayet F.Bahçe'nin elindeki iki genç kalecisi kötü gol yemiş olsaydı, yönetim suçlanacaktı. ‘‘Bizim en önemli kalecimiz, dünyanın en iyileri arasındaki Rüştü gitti. Bu iki gence mi kaldı F.Bahçe. Bir kaleci alamadılar’’ diyeceklerdi. Yönetim bu eleştirilerden uzak durmak ve genç kalecilerin tecrübe kazanması için Enke'yi aldı.
Bir lider gerekli
* Fenerbahçe'nin yeni transferlere ihtiyacı var mı?
Mutlaka ve lidere ihtiyacı var. Takımda standart oynayan bir sürü oyuncu var. Bunun en kötü tarafı da, bu standart oyuncular gazetelere fazla çıktıkları için kendilerini yıldız zannediyorlar. Her takımda onlar gibi futbolcular var, ama F.Bahçe'ye geldiklerinde herşeyleri değişiyor.
Aslında en büyük tehlike Tuncay kaybediliyor. Tuncay sol tarafta oynayacak yeteneğe sahip değil. Tahmin edildiği kadar çok komple bir oyuncu da değil. İleride çok faydalı ve gelecekte mükemmel olacak bir oyuncuyu. F.Bahçe’de onu kenara atıp, kaybetmeye çalışıyoruz. Yerine oynatılan Serhat da bu takımda oynayacak oyuncu değil. Galiba Daum, Lorant gibi Alman dilini bilenlerin kafa koluna girdi.
Lucescu yanlış yaptı
* Lucescu'nun ‘‘Ligin ilk maçında sahaya geçen yılki kadroyla çıkacağım’’ demesini ve bunu uygulamasını nasıl yorumluyorsunuz?
Beşiktaş da bir garip. Lucescu ‘‘Şampiyon olan takımı çıkarmak istiyorum’’ diyor. Buraya kadar doğru. İkinci devre değişikliğe gidiyor. Pancu'nun kalçasında ezilme var diye oyundan çıkıyor. Ahmed Hassan'ı sahaya süreceğine Yasin'i oyuna alıyor. 1-0 mağlupsun ne yapman lazım, hücum oynaman ve topu iyi kullanman lazım. Yasin defansa yönelik özellikli bir oyuncu.
Ahmed Hassan'ı göremiyor mu? Bu oyuncu alınırken senin haberin yok muydu? Ahmed Hassan Türkiye'nin en iyi transferi. Kenarda bekletiliyor. Oysa onun Beşiktaş'ta gözü kapalı oynatılması lazım. Lucescu da büyük hatalar yaptı. Beşiktaş da direkten döndü. Beşiktaş 2-1 öndeyken bile Samsun öyle böyle goller kaçırmadı. Sonra son dakikada Samsun kalecisi Beşiktaş ceza sahasına geldi, 3 oldu.
De Boer libero oynar
* Diyarbakırspor karşısındaki G.Saray, lig için sizde nasıl bir etki bıraktı?
G.Saray da bir arayış içinde ama onlar kötü oynarken de kazanıyor. Frank De Boer'den yararlanılmak isteniyor. Hollandalı fevkalade tecrübeli ve klas oyuncu. Ancak ondan randıman alınacaksa, G.Saray sistemini değiştirecek, liberoya dönecek. De Boer eğer libero oynarsa, bilgisi, tecrübesiyle ve sevgisiyle arkada önemli bir toplayıcı olur ve topu hemen oyuna sokar. Ama eğer siz onu süratli forvetlerle teke tek bırakırsanız, o zaman fizik yetersizliği ortaya çıkar.
Sihirli değnek yok
Fatih Terim'in düşünmesi gereken, onu libero oynatırsa başarılı olacağı. O zaman orta saha da hücuma daha fazla destek olacak. Böylece Terim, Bülent'i de kaybetmemiş olacak. Tamas'ı da kendine göre oynatacak. Yoksa, ne Tamas, De Boer'e ne de De Boer, Tamas'a yardım edebilir. Belki eder de kısıtlı olur.
Yalnız kimse zannetmesin ki Terim'in elinde sihirli değnek var. Her zaman söylüyorum, ‘‘Sahada futbolcu oynuyor, antrenör değil.’’ Antrenör futbolcuları hazırlıyor sahaya sürüyor, ondan sonrası futbolcuya teslim. Bir de değişiklikleri iyi yapar, hatalarını görürse, iyi antrenördür. Fatih Terim bunları yapıyor.
Sorunlar aşılır yeter ki el atılsın
* Atatürk Olimpiyat Stadı'na ulaşımda yaşanan sıkıntılar ve maç sırasında yaşanan aksaklıklar, G.Saray'ı nasıl etkiler?
Elektrik arızası, ulaşımda sorunlar yaşanıyor. Gidişin değilde de stattan dönüşün zor olduğu belirtiliyor. Ancak bu sorunlar giderilir. Bakan bir yere gidiyor, iki günde yol yapılıyor. Bu stat için de yapılsın, neden yapılmıyor? Stadın rüzgar aldığı söyleniyor, burayı G.Saray seçti. Başka stat da yok. Ayrıca bizim seyircimiz stadın kenarına kadar arabasıyla gitmek istiyorsa bu dünyanın hiçbir yerinde yok. Bundan ben de hoşlanmıyorum ama dünyanın her yerinde bu böyle ve belli bir mesafe yürünmek zorunda kalınıyor.
Yazının Devamını Oku