12 Ekim 2003
<B>MAÇ </B>içerisinde ortaya çıkan tablo son derece enteresandı. Sinirli ve stresli olması gereken takım İngiltere idi... <B>Rio Ferdinand</B> olayı yüzünden buraya gelmek istememişlerdi, deplasmanda oynuyorlardı ve üstüne üstlük seyircileri de yoktu. Buna rağmen, sakin olan, futbol oynamaya çalışan ve oyuncuları iyi anlaşan takım İngiltere idi. Peki biz ne yaptık... Futbolcularımız yüzde yüz herşeylerini vererek oynadı ama, rakipten çok daha stresli ve sinirliydiler. Halbuki bizim daha sakin olmamız gerekiyordu.
Milli Takım, sanki birbirlerine yabancı oyunculardan kurulmuş gibiydi. Anormal derecede anlaşmazlık vardı. İngilizleri havadan geçmenin çok zor olduğunu bütün dünya biliyor ama biz ısrarla hava toplarından medet umduk. Kenarlara kadar topu iyi götürdük, ancak bitirici noktalarda ne adam geçebildik, ne de doğru dürüst orta yapabildik. Nihat'ı gol pozisyonuna sokamadığımız için, sık sık geriye gelip top almak zorunda kaldı. Büyük ümitler bağladığımız Emre tam bir hayal kırıklığı yarattı. Maç boyunca bütün yaptığı iş, topu sol bekten alıp, o kanadın ilerisinde oynayan futbolcuya vermekti. İleriye doğru bir tek etkili hücum yapamadı.
En çalışkanı Okan'dı
İbrahim, ileriye çok güzel gidiyor ve topu geriye veriyor! En azından bir adam geçip, güzel bir orta yapması lazım ama yapamıyor. Çok iyi niyetli, kalbinden oynuyor, bunların hepsi tamam da, beceri yok. Orta sahanın en çalışkan ismi Okan'dı.
İngilizler o kadar iyi yer tuttular ki, bize paslaştırma yaptırmadılar. Hep 'çok teknik oyuncular' diye övdüğümüz Sergen, Emre Belözoğlu ve Okan, sahayı çok iyi parselleyen İngiltere karşısında iki pas üst üste yapamadılar. Bunları yapamadığımız için de sürekli topu şişirip durduk. Dünyada hangi takım İngilizler'den kafa topu alıyor ki, biz alacağız.
Yıldıray oynamalıydı
Şenol Güneş'in oyuncu değişiklikleri de yanlıştı. Tuncay, tecrübesiz olduğu için bu maçın adamı değildi. Bu oyuncunun yerine Yıldıray'ı alması daha doğru olurdu. Ergün ve İlhan'ın da çok önceden oyuna alınması lazımdı. Belki de Ergün'ü ilk 11'de başlatmak, en doğrusu olurdu. Alpay, defansımızın en iyisiydi. Ama, Beckham'a yaptığı terbiyesizlik, yenir yutulur cinsten değil. Hiç gereği yokken, penaltıyı kaçıran rakibine gidip birşeyler söyledi. Allah'tan Beckham soğukkanlı davrandı da, iş fazla büyümedi.
Sonuçta, yanlış üstüne yanlış yapan ve sinirli olan taraf bizdik. Hiç öyle oturup ağlamamıza gerek yok. İngiltere'nin sadece ilk yarıda üç tane net gol pozisyonu ve bir tane de kaçırdığı penaltı vardı. Gol yemediğimize şükredelim.
Yazının Devamını Oku 7 Ekim 2003
Sarı lacivertli kulüp, iki Brezilyalı futbolcu ile kadrosunu daha da güçlendirecek. Alex'lerden biri libero, diğeri ise ileride oynuyor ve Brezilya'da gol krallığı kovalıyor... * F.Bahçe'de sıkıntılar aşıldı mı, ne değişti? Bu kadro ve bu futbol sarı lacivertlileri şampiyonluğa taşıyacak düzeyde mi?
Sıkıntıların çok azı aşıldı, ama F.Bahçe'de en önemli gelişme, takım içi arkadaşlık. Bu arkadaşlık önemli. Çünkü iyi sonuç alındığında pekişir, kötü sonuçlarda laflar batmaya başlar ve birlik bozulur. F.Bahçe kazandığı için bu arkadaşlık pekişti, bunun sonucunda da oyun içindeki yardımlaşma üst düzeye çıktı. Futbolcuların kondisyonları da iyi olunca, yardımlaşma daha artıyor. 1 yıl önceki gruplaşmalar ortadan kalktı, futbolcular birbirlerini seviyorlar ve bunları yapan da Daum.
Buna karşın F.Bahçe'nin oyun düzeni daha oturmuş değil. Kazanıyor, ama çok iyi futboldan değil, mücadele ettiği için. Rakibinden daha çok koştuğu için kazanıyor. Van Hooijdonk'un frikikten attığı golle kazanıyor. Ve Serhat'ın son maçtaki mükemmel asistleriyle kazanıyor. Ne var ki, dönün bakın bir G.Birliği maçına, F.Bahçe eziliyor.
Yusuf ve Hakan hazırlanmalı
Demek ki, daha Fenerbahçe takımının oynamak istediği oyunu, seyircinin beklediği güzellikteki oyunu, rakibi ablukaya alıp ezen takımı ortada yok.
Olur mu, olur, ama saha dışında oturttuğu oyuncuları, Yusuf'u, Hakan Bayraktar'ı güçlendirebilirse. Yusuf da Hakan da topu ayağına yakıştıran, topa hakim olan oyuncular. Dan-dun futbol da ortadan kalkarsa, F.Bahçe özlenen seviyeye gelir. Zaman ve Daum'un en başta Hakan ile Yusuf'a inanması ve onları hazırlaması gerek.
Türkiye için yeterli
Bu kadro, Fenerbahçe’yi Türkiye'de hedefi şampiyonluğa taşır. Hangi kente giderse gitsin, arkasında büyük bir güç olan seyircisi de var. Bu önemli bir faktör, ama gelecek sezon Avrupa'da, Şampiyonlar Ligi'nde bu kadro ne yapar, onu söylemek biraz zor. Belki de çok erken.
Bu arada, ligin devre arasında 2 yeni Brezilyalı futbolcunun takıma katılacağını öğrendim. Bunlardan birincisi geride, libero oynayan Alex. Diğerinin de adı Alex. Ancak, o ileride oynuyor ve Brezilya’da gol krallığına gidiyor.
Lig arası etkilemez
* Fenerbahçe iyi bir çıkış yakaladı. Lige verilen ara sarı lacivertlileri nasıl etkileyecek?
Normalde de F.Bahçe'nin böyle olması ve sürekli kazanması lazım. Üstüste maç kazandığınız zaman futbolcuların kendine güveni geliyor, sahada daha rahat oynuyor. Öyle olunca da kötü oynasalar bile sonuca gidip, maçı kazanabiliyorlar. Ama bu tempoda düzgün takımla iyi oyun da gelecek.
F.Bahçe iyi çalışırsa lige verilen aradan etkilenmez. Ancak ‘Biz iyi gidiyoruz, maçları kazanıyoruz. Antrenmanda kaytarırız’ diye düşünürlerse -ki zannetmiyorum kaytaracaklarını- takım etkilenebilir.
BU SERHAT’A İHTİYAÇ VAR
* Serhat son haftalarda Fenerbahçe'nin en başarılı futbolcuları arasında geliyor. Serhat sarı lacivertli takım için ne ifade ediyor?
Serhat bundan önce kendi yeteneklerinin ötesine çıkmak, olağanüstü yıldız gibi oynamak isteyen ve bunu beceremeyen bir futbolcuydu. Böyle olunca da hem takımına, hem de kendine zarar veriyordu. Şu anki oyunuyla Serhat, F.Bahçe için çok şey ifade ediyor. Çünkü şimdi yeteneklerini, oyunda nereye kaçacağını, nereye top atacağını bilen, takımı için oynayan futbolcu. Ve şimdi gerçek bir yıldız adayı. Artık bireysellikten sıyrılmış ve takımı için hareket ediyor.
Konyaspor gibi önemli bir deplasmanda 3 gol attırdı, hem de bilinçli bir şekilde. Serhat F.Bahçe'nin güveneceği futbolcu olmaya aday. Ama bu attırdığı gollerle gündeme gelmesi, onu sakın şımartmasın. Tekrar altını çiziyorum, geçtiğimiz sezonki gibi oynayan bir Serhat'ın bu takımda yeri yok, bugünkü Serhat ise takımın yıldız adayı.
Kartal'ın sırrı kadro ve Luca
* Beşiktaş, farklı galibiyetlerle ligde ilerleyişini sürdürüyor. Avrupa'da da tarihi bir galibiyet aldı. Beşiktaş'ın başarısının altındaki gerçek ne? Bu takımın aksayan yönü yok mu?
Beşiktaş'ın aksayan yönü orta sahası, ama başarısının temelinde çok iyi bir kadrosunun olması yatıyor. Teknik direktörü Lucescu da elindeki yetenekleri ve değerleri iyi biliyor. Mesela Okan sezon başından beri yok, Chelsea maçında oynuyor. Hem de çok iyi. Emre Aşık aynı şekilde. Lucescu, futbolcularını ve kapasitesini iyi değerlendirebildiği için böyle önemli maçta sahaya sürebiliyor. Devamlı da oyuncu değiştirerek oynuyor, elindeki oyunculara şans veriyor ve kaybetmiyor. Ama uzun süre gençler kenarda tutulursa, bu futbolcu küsebilir. Zaten antrenörün bir problemi de elinde yetenekli futbolcuların çok olmasıdır.
Ahmed Hassan, Tümer, oynamadığında bozuluyor. Sergen ise bozulmuyor, üzülmüyor. O bu olayı aşmış, uzun süredir Beşiktaş'ta. Beşiktaş'ın iyi bir geri üçlüsü, topu oyuna iyi sokan bir kalecisi var. Ronaldo, Zago, Ahmet Yıldırım gibi hem kesici, hem geride organizatör, hücuma iyi katılan, topu oyuna yine iyi sokan oyuncular. Cordoba topa, bir çok forvetten daha iyi vu- ruyor.
Galatasaray Mondragon'u kazanmak zorunda
* Galatasaray'da kaleci Mondragon'la ilgili bir sıkıntı yaşanıyor. Bu neden kaynaklanıyor?
Mondragon kötü goller yediği için eleştiriliyor ve seyirci tarafından protesto ediliyor. Bu durum, takım içindeki arkadaşlarının ve teknik direktörü Fatih Terim'in desteğiyle aşılır. Nitekim, Terim destek oluyor ve onu koruyor.
Mondragon, Şampiyonlar Ligi'nde kötü gol yedi, bir de zayıf takımdan gol yiyince seyirci bunu affetmedi. Sanki zayıf takım gol atamazmış gibi. Taraftar, ‘G.Saray kalecisi bu takımdan nasıl gol yer?’ diyor. Bal gibi yer arkadaşlar.
G.Saray Mondragon'u kazanmak zorunda, çünkü onun yerine koyacağı kaleciyi 2 senedir hazırlamamış. Takım içinde tartışma olur da bunun basına sızmaması lazım. Herkes arkadaşları arasında eleştirilebilir, ‘Senin hatandan yenildik’ de denir, ama bu orada kalır.
Tuzağa düşmeyelim
* Milli Takımımız İngiltere ile kritik bir maç oynayacak. Milli Takım'ın bu maç öncesi avantajı, dezavantajı ne ve bizi nasıl bir maç bekliyor?
Kendi sahamız ve seyircimiz önünde oynayacağız, bu avantajımız. İngilizler deplasmanda iyi oynayamıyorlar. İngiltere'nin kendi ulusal liginde müthiş bir mücadele var, ama milli takımları iyi değil.
Bizimse iyi bir kadromuz var. Takımımızı iyi kurarsak, ibre bizden yana. Ancak lüzumsuz konuşmalarla seyirciyi tahrik edip, bütün bu avantajları ortadan kaldırabiliyoruz. İngiltere'ye giderken ki, ‘Onları Ada’da çime gömeceğiz’ gibi çirkin ve centilmenlik dışı beyanları hatırlayın.
Bu tip, rakibi küçük düşürecek ve hırslandıracak açıklamalardan kaçınmalıyız. Rakibi hırslandırmak aleyhimize oluyor, takımımız da normal futbolunu oynayamıyor. Oysa takımımız rahat olsa, iyi oynayacak ve rakip İngilizler de sinirlenecek. Sinirlenen takım iyi oynayamaz, gereksiz sertlikle lüzumsuz kartlar görür. Biz de kendi sahamızda oynarken, bunu rakibimize niye yaptırmayalım.
Bir stres ortamı yaratırsak, avantajlı durumumuzu dezavantaja çeviririz. İyi oynaması gereken oyuncularımız da stresten oynayamaz. Oysa Milli Takımımız, dünya üçüncüsü oldu. Bir çok güçlü rakiple, Brezilya ile oynadı. Millilerimiz şampiyon Brezilya'nın Ronaldo, Roberto Carlos gibi yıldızlarıyla mücadele etti. İngilizler'de bu futbolcular yok, bu yüzden rakipten korkmaya da gerek yok.
İngilizler sert oynayacaklar ve bizim onlara karşılık vermemizi bekleyecekler. Bütün istedikleri bu. İngiliz basınının bu maçın atmosferini germeye çalışmalarının da amacı bu. Bizi sinirlendirip, kendilerine avantaj sağlamak istiyorlar. Bu oyuna gelmeyelim.
Yazının Devamını Oku 4 Ekim 2003
<B>FENERBAHÇE </B>önemli ve iyi bir galibiyet aldı. Çünkü, Konya belki deplasmanda kaybediyor, ama aslında zayıf bir takım değil. Aksine güçlü, forveti de çok iyi ve güzel futbol oynuyorlar. Tabii burada asıl önemli ve F.Bahçe için iyi olan şu: Sarı lacivertliler, berabere de olsa, mağlup duruma da düşse, oyunu çevirmek için sonuna kadar elinden gelen her şeyi yapıyor. Bu da F.Bahçe'nin bu sezon fevkalade moralli ve kazanma inancıyla dolu olduğunu gösteriyor.
Konyaspor'un Altan olsun, Cenk ve Zafer Biryol olsun, iyi, birebirde adam geçen, topu iyi ve daha önce kontrol eden böyle forvetlere rağmen -ki F.Bahçe önce rakibine topu aldırır sonra mücadele eder- sarı lacivertliler rakibin topu iyi çevirdiği zamanlarda bile oyunu bırakmadı.
Bu maçın kader ve karşılaşmayı kazandıran adamı ise Serhat. Maçtaki 3 golde de Serhat'ın büyük payı var. Birinci golde topu sağdan Tuncay'a verdi, bu futbolcu kaleye 1 metreden topu filelere yolladı. 3. golde topu Rebrov'un kafasına indirdi, o da kafayla golü attı. Dördüncü golde de ‘‘Al da at’’ dercesine bir pas verdi. Serhat fevkalade olumlu oynadı ve lüzumsuz işler yapmadı. Kenar adamının nasıl oynaması icap ediyorsa, böyle basit bir oyun sergiledi. F.Bahçe'de bir çok futbolcu iyi oynadı, ama Serhat onlardan farklıydı.
Neden 11'de yoklar?
Daum oyuncu değişikliği yaptı. Topu kaybetmeyecek, oyuna iyi sokabilecek adam lazımdı, Yusuf'u geç oyuna aldı. Rebrov'u sahaya sürdü, bu futbolcu 2 gol attı. Demek bu futbolcuyu antrenmanlarda hazır görmüş. Yani, orta sahada çalışan 2 adamı çıkarıyor, daha becerili adamları yerlerine koyuyor. O zaman, onları niye baştan oynatmıyorsun? Oynatsan F.Bahçe oyuna daha hakim olup, daha iyi oynayacak.
F.Bahçe'nin yediği 2 golde kaleci Recep'in hataları vardı. Birincisi, kaleci yükseğe çıkmak istiyorsa, tek ayağının üstünde sıçramalı, tıpkı basket atar gibi. Hem yükseğe çıkar, bloke edilmez, hem de yumruk vurur. İkincisi iki ayağının üstünde zıplayamazsın. Böyle olursa tek darbede yıkılırsın. Bunları kaleci antrenörü ve Daum, Recep'e öğretecekler.
Şimdi burada bir bölüm de penaltı pozisyonu için açmak gerekiyor. Hakem, o pozisyonda penaltıyı verdiyse, en az 10 pozisyonda daha penaltı düdüğü çalmalıydı. Çünkü herkes birbirini tutup çekiyor. Tabii ki tutma var, ama oyuncu kendini yere atıyor.
Konyaspor'a gelince... Yeşil beyazlıların, 3 büyükler hariç hangi takıma oynarsa oynasın bu futboluyla evinde kaybetmesi zor. Tabii büyüklere karşı farklı, diğer takımlara farklı oynuyorlarsa bunu bilemem. Çünkü 3 büyüklerin maçları da vitrindir ne de olsa. Ogün geride takımı çok iyi idare ediyor. Forvetleri çok iyi. 1-2 tane yüzde yüz gol kaçırdılar. Hele Cenk'in bir pozisyonu var ki, o gol olsa F.Bahçe'yi çok hırpalarlardı.
Yazının Devamını Oku 30 Eylül 2003
G.Birliği karşısında bilinçsiz oynayan F.Bahçe'nin galibiyetinde Daum'un taktiksel başarısından söz etmek komik olur. Senin 1, rakibin 7 pozisyonu var. Nerede taktik? Galibiyet Yusuf ve Serhat'ın şahsi becerisinden geldi. * F.Bahçe kötü bir oyun sergiledi, ancak G.Birliği'ni 1-0 yendi ve Daum da ‘‘Taktisel başarı’’ değerlendirmesi yaptı. Gerçekten bir taktiksel başarı söz konusu mu?
Daum'un yaptığına taktiksel başarı demek için, oyunun çehresini yüzde 100 değiştirmesi lazımdı. Bence taktiksel değil, şansla gelen bir başarı. Tabii Daum'un yaptığı iyi işler var mı, var. Ama taktikselmiş ve müthiş oyuncular değiştirmiş, bununla alakası yok. Kimse kendi kendini aldatmasın.
Oyunun sonuna kadar manasız, bilinçsiz oynayan takım, şansa maçı kazanırsa. Yusuf'un usta pasına, Serhat'ın araya güzel girip vurmasıyla gol oluyorsa, bu şahsi beceriden gelmektedir. O ana kadar topu kullanamaz, iki pas yapamaz, uzun toplarının hiçbiri yerine gidemezse, rakip her topa hakim olup, her ikili mücadeleyi kazanırsa, bunda Daum'un taktiğinden söz etmek komedi olur. Eğer Yusuf'un oyuna girmesi bir taktikse, ilk 11'de niye sahaya çıkmadı? Kötü oynayan takımda sadece 2 oyuncu değişti.
Daum'un verdikleri
Daum'un taktir edilecek şeyi, iyi antrenör, takıma birlik-beraberlik, mücadele gücü ve yardımlaşma aşıladı. Bir de takım artık oyunun sonuna kadar diri kalıyor. F.Bahçe kondisyon bakımından diğerlerine göre farklı. Kazanmak için iyi mücadele ediyorlar. Bu ileride farklı mükemmellikler gösterecek. Ama G.Birliği maçında tekrar ediyorum, galibiyetin taktik ve oyunun iyi okunmasıyla alakası yok. Oyunun nesini okuyacaksın, takım mahkum oynuyor, doğru dürüst akın yapamıyor. Senin 1, rakibin 7 gol pozisyonu var. Nerede taktik?
Sorun orta sahada
* F.Bahçe, G.Birliği gibi diri ve iyi oynayan takım karşısında mücadele dışında hiçbir varlık gösteremedi. F.Bahçe'nin eksiği, takım içerisinde giderilebilir mi, yoksa bir transfer gerekiyor mu?
Yusuf'u, kondisyonunu artırıp, takıma monte ederek bir ölçüde bu sorunu giderebilirsiniz, ama F.Bahçe'nin şahsiyetli, takıma hakim ve oyunu iyi yönetecek bir beyine ihtiyacı var. Van Hooijdonk'un yanına, becerili, süratli bir oyuncuya ihtiyacı var. Tuncay'la devam edersin, o da götürür. Ama Tuncay anlatıldığı kadar yetenekli değil, çok iyi niyetli bir futbolcu.
Şimdi ‘‘Acaba bir santrfor lazım mı?’’ diyorlar. Tuncay bu işi görür, yeter ki orta sahan oraya topu getirsin. Elinde o pozisyonları hazırlayacak futbolcular olmalı. Bu futbolcular olmayınca, onlar da beklenilen topları alamıyor. Hatayı orta saha kurgusunda aramak lazım. Orta sahanın ihtiyacı, topu ileride tehlike yaratacak yerlere atacak oyuncular. Yeri geldiğinde takımı süratlendirip yavaşlatacak oyuncular. Alınanlar böyle oyuncular değil, standart oyuncular. Bunun için zaten ‘‘Daum en iyi transfer’’ deniliyor. Daum da bu standartları, yardımlaşarak üst düzeye çıkartmaya çalışıyor.
Avrupa'da işimiz zor
* Galatasaray ile Beşiktaş'ın bu haftaki Şampiyonlar Ligi maçlarıyla ilgili görüşünüzü öğrenebilir miyiz?
Beşiktaş, İngiltere'ye gidiyor. İngiliz futbolu sert. Bizim futbolcularımız ise ligimizden sert futbola alışkın değil. Faul olsun olmasın futbolcularımız yerde kaldı mı, dönüp hakeme bakıyor ve faul bekliyor. Bu bir handikap. Buradaki Trabzonspor maçı kimseyi aldatmasın, Londra'da farklı bir karşılaşma olacak ve zorlu geçecek. Beşiktaş'ın kadrosu Türkiye için mükemmel, ama Avrupa'da ne yapar, bilemem. Avrupa'da ve ligimizde oynamak farklı şeyler.
Lucescu, 9 yıl İtalya'da antrenörlük yaptı, deplasmanda nasıl oynanacağını biliyor. Ama o da bireysel hatalara engel olamaz. Bu maçta Cordoba'ya büyük iş düşecek. Bu tip maçlarda önemli olan kalecilerdir. Ya takımın moralini yükseltir, ya da düşürürler. Cordoba'yı İngiliz kulüpleri de istediği için mükemmel oynayacaktır. Yeter ki, kendini beğendirmek için lüzumsuz işler yapmasın.
G.Saray'ın avantajı
G.Saray daha farklı ve daha avantajlı. Öncelikle evinde oynuyor. Ayrıca G.Saraylı futbolcular Avrupa maçlarında daha keyifle ve zevkle oynuyorlar. Yabancı rakiplerini gözlerinde büyütmüyorlar. Bir çok güçlü rakiple oynadıklarından futbolcuları da rahat, hata yapma korkusu içinde değiller. Beşiktaş hatta F.Bahçe bu düzeyde değil. G.Saray'da Avrupa'ya daha alışık olmanın avantajı var. G.Saray, Real Sociedad'dan da 3 kere daha tecrübeli. Ancak oyunu değiştirecek yeteneklerin devreye girmesi ve tabii biraz da şans lazım.
Özetle ikisinin de işi kolay değil. Türk futbolunda çok önemli yıldızlar yok ve kulüplerimiz de oyunu çevirecek, büyük yıldızlar transfer edemedi. Kıran kırana mücadeleler olacak.
Çevir kazı yanmasın
* G.Saray'da Fatih Terim, takımı gençleştirme operasyonuna gitti ve şampiyonluktan önce yeniden yapılanmanın kendileri için daha önemli olduğunu ifade etti. Terim'in G.Saray'daki 2. sezonunda ve ligin 6. haftasında yeniden bir hedef çizmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Bu, bugüne kadar bütün işleri yanlış yaptık, yanlış transferlerle, paraları sokağa attık, artık bunu daha fazla yapmayalım, gençlerle gidebildiğimiz yere kadar gidelim demektir. Bizim adımız Galatasaray, her zaman şampiyonluğa oynarız, demektir. Temel amaç, çevir kazı yanmasın. Bu ona geliyor.
Baktılar ki olmuyor, Terim, en sağlıklı kararı verip, ‘‘Gençlerle gideceğiz, şampiyon olamazsak önemli değil, ilerisi için takım hazırlıyoruz’’ diyor. Ama hangi takımı hazırlarsan hazırla, G.Saray şampiyonluğa oynamalı. Oynayacak da bir takım. Bu arada şampiyon olursa da -ki olabilir- çift kaymaklı ekmek kadayıfı olur.
Beşiktaş'a büyük moral
* Beşiktaş'ın Trabzon karşısında aldığı farklı skoru ve bu galibiyetin önümüzdeki haftalar yansımasını değerlendirir misiniz?
Birincisi, bu güzel oyundan Beşiktaş'ın kendine güveni geldi. İkincisi, İlhan iki gol attı, onun da kendine güveni geldi ve sinirden kurtuldu. Gol atamayan sinirleniyormuş ya... Nasıl bir adetse, böyle şeyler çıkıyor bizim medyada. Şimdi gol atınca rahatlamış çocuk. İlhan'ın kendine güveninin gelmesi avantaj, çünkü güçlü bir santrfor. Ahmed Hassan da zaten formda.
Trabzon gibi bir takımı 5-0 yeniyorlar, bunun etkisi ve verdiği moral büyük. Beşiktaş bundan sonra daha rahat oynayacak, ama bu maç Chelsea karşılaşması ve sonrası için ölçü değil.
Yazının Devamını Oku 28 Eylül 2003
İZMİR'de çok ilginç bir maç izledik. İyi oynayan taraf G.Birliği olmasına rağmen, F.Bahçe, <B>Serhat</B>'ın attığı ustaca golle kazanmayı başardı. Burada asıl önemli olan Fenerbahçe'nin ortaya koyduğu futbol. Takıma bakıyorsun, bir sürü stoper var ama, orta sahada topu iyi kullanacak bir tane bile adam yok. Bu bölgede görev yapan adamların en iyi yaptığı şey mücadele etmek. Ama ileri uçtaki adamlara bir tane bile doğru dürüst pas atamıyorlar. Siz forvetlerinize iyi top atamazsanız, tabii ki etkili olamazsınız.
G.Birliği daha iyiydi
90 dakikanın tamamında oyunun hakimi olan, pozisyon üreten ve ikili mücadeleleri kazanan taraf hep Gençlerbirliği idi. Fenerbahçe hiçbir zaman rakibine bu kadar mahkum oynamamalı. Tuncay kötü oynadı, doğru. Van Hooijdonk kötüydü, bu da doğru. Ama, Fenerbahçe orta sahası bu oyunculara hiç pozisyon hazırlayamadı. Neyse ki, maçın ikinci yarısında, bilekleri biraz iyi olan Yusuf oyuna girdi de, Fenerbahçe hücum zenginliği kazandı. Nitekim gol de bu oyuncunun hazırladığı bir pozisyon sonrasında geldi.
Bu arada birilerinin kaleci Recep'e topa vurmayı, degaj yapmayı öğretmesi şart. Her degajında top yanlış yere gidiyor.
Bu 3 puan, sarı lacivertliler için gerçekten çok önemliydi. Öyle ki, Fenerbahçe'de herşeyi düzeltecek derecede kıymetli bir galibiyet bu. Gençlerbirliği gibi bir takımı iyi oynamadan geçmek, gerçekten büyük başarı. Bu oyundan ve neticeden Fenerbahçeliler ders alıyor mu, işte bu nokta çok önemli. Eğer ders alıyorlarsa, herşey yoluna girer.
Yazının Devamını Oku 23 Eylül 2003
Galatasaray taraftarı yazarlar ‘‘Hakem penaltıyı vermedi’’ diye feryat ediyor. Ancak verilmeyen iki penaltı daha var. Bunların üzerinde kimse durmuyor. İşte Türk futbolunun zaafı bu taraflı yazılar. * Derbinin hakemi Muhittin Boşat, Luciano'nun topa elle müdahalesini gördü mü, görmedi mi? O pozisyonda penaltı çalmaya cesaret mi edemedi?
Muhittin Boşat'ın Luciano'nun elle oynamasını görüp görmediğini bilemiyorum. Hakemin pozisyonu önemli, Hakan Şükür sıçradığında, Luciano biraz daha altta kaldığı için pozisyonu görmemiş olabilir. Sağdan çıkan oyuncular da önünü kapatmış olabilir. Tabii bunların hepsi varsayım. Eleştiriler doğrudur; bu penaltı verilse, G.Saray belki maçı kazanacak. Penaltı yüzde 90 golle sonuçlanır.
G.Saray taraftarı yazarlar ‘‘Hakem penaltıyı vermedi’’ diye feryat ediyor. Doğru vermedi, ama görmedi de vermedi, art niyet olmaz. Bu kadar göz göre göre olmaz. Peki, Bülent Korkmaz'ın Hooijdonk'un sırtına çıkıp, hem el, hem diz, yere indirmesi, bu penaltı değil mi? Ardından Bülent'in Fatih'i ayağını kaldırarak düşürmesi hem penaltı hem de kırmızı karttı. Bunların hiç üstünde durmadılar. Bu hep kendine yontmadır. İşte Türk futbolunun zaafı, bu taraflı yazılar.
Tahrik ve Fair-Play
F.Bahçe yazarları beyefendi, hayrettir kimse bir şey yazmadı. Hakem yalnız G.Saray'ın pozisyonunu mu görmüyor? G.Saray idarecisi de çıkıyor, sonradan kendine yontuyor. Sonra da ‘‘Fair-Play olsun’’ diyorlar. Çıkıp tahrik edeceksin, sonra da Fair-Play'den söz edeceksin, hayret.
En çok pozisyona giren ve kaçıran F.Bahçe. Prates hariç G.Saray'ın hangi gol pozisyonu var. Hakan'ın kafasına çarpan top gol oluyor. Van Hooijdonk iki gol kaçırdı. Luciano 1 metreden kafayı dışarı vurdu. Ya Serhat'ın kaçırdığı.
Bir olayı görüp, objektif değerlendirip, yazmak ayrı bir şey. G.Saray'ın beklediği penaltı kararı doğrudur, haklıdır. Hakem yanlış yerde durur, yan hakemin önüne biri gelir. Ama söylediğim gibi 2 penaltı daha var, bundan kimse bahsetmiyor. G.Saray futbol otoriteleri sesini çıkarmıyor. Ayıp ve çirkin.
Dostluğun belgesi
* Luciano'nun eli ve hakem Boşat'ın devam kararı öne çıkmasaydı, bu derbi nasıl hatırlanacaktı? Bugün neyi konuşuyor olacaktık?
Derbide ikisinden biri diğerini yener veya berabere kalırlar. Bugün F.Bahçe yarın G.Saray yener. Bu yıllarca devam edecek, ligler oynandığı müddetçe sürecek bir rekabet. Derbinin hatırlanacak tarafı G.Saraylı ve F.Bahçeli tribün liderlerinin sarmaş dolaş olmaları ve bir olay çıkmamasıydı. Bu derbi en başta dostluğu ortaya koydu. İdarecilerin değil, taraftarların dostluğunu. Sonra daha bir keyifli olacak havası verildi.
Sevinelim
Stada gelenlere Türkiye'de bugün olay olmuyor mesajı verildi. Bu sevinilecek taraf. Aynı sıcaklığı F.Bahçelilerin de göstereceğine inanıyorum. Artık halk bu derbilere stressiz, güle oynaya gidecek. İnsanlar bıçaklarla kasaturalarla maça gitmeyecek. Ama tarafsız olmayan kışkırtıcı yazılar sürerse yine maçlara gönül rahatlığıyla gidemeyecekler. Başlığa bakın, ‘‘90. dakikada penaltı verilmedi.’’ Peki öteki penaltıları da yazın, kırmızı kartı da yazın.
Olimpiyat Stadı'nın yollarının da yapılması lazım. Halka hizmetse, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu yolları yapmak zorunda.
Gençlere yatırım
* Fenerbahçe'yi mercek altına alıp, ilerisi için görüşlerinizi açıklar mısınız?
F.Bahçe yanlış tercihler kullanıyor. Bana göre F.Bahçe'nin bir düzeni yok. Bu orta sahanın iş yapacağına inanmıyorum. Kemal'in sol açıkta denenmesi gerek. Hiçbir şey yapmayan Serhat'a 85 dakika sabrediliyor. Aurelio çalışır gözüküp, birşey yapmıyor. Bu takımın oyuncusu değil. Selçuk geride bir şeyler yapmaya çalışıyor, ağır kalıyor. İstanbulspor'la F.Bahçe'de oynamak farklı. İstanbul'da hata yaparsınız farkında olmazlar. F.Bahçe'de topu kesemezseniz, ‘‘Daha topu durduramıyor’’ derler. İyi niyetli ama yavaş hareket ediyor.
Bulgar Petkov’un da Mahmut varken niye alındığını anlamadım. Daum, Mahmut'u yedeğe çekti. Böyle gençleri yedeğe çekerseniz, oynatmazsanız kazanamazsınız. Oyuncu bilirse ki, transfer edilen futbolcunun kendisinden farkı yok morali bozulur. Tomas çok yerinde müdahaleler yaptı, kötü de oynamadı, ama ben isterdim ki, o alınacağına orada oynayacak adam Servet olsun. Veya Daum topu yere indiremeyen ilk yarım saatteki F.Bahçe'de topu yere indirebilecek kapasitedeki oyuncusu Yusuf'u sahaya sürüp bunu görsün.
Van Hooijdonk sürprizi
Derbide en büyük sürpriz Hooijdonk'un kolay golleri kaçırması. Bu da şans. Tabii burada önemli olan F.Bahçe'nin bundan sonra sahaya çıkaracağı oyuncular. F.Bahçe, Ümit Milli Takım oyuncularını alıyor. Tuncay, Kemal, Servet, Mahmut, Ümit Takım'ın iyi oyuncuları. Bunları alarak F.Bahçe daha dinamik bir takım yaratmak ve uzun süre bu oyuncularla gitmeyi hedefliyor. Ancak Ümit Milli Takım'da iyi olurlar da, yıldız olurlar mı bunu zaman gösterecek. Tabii bu arada Hooijdonk gibi tecrübelilerin de bu gençlerin yanına serpiştirilmesi lazım.
Terim’in işi zor
* G.Saray'ı değerlendirir misiniz, Cimbom nereye gidiyor?
G.Saray bir arayış içinde takımı oturtamamış. Fatih Terim takımla çok oynuyor. Takımın omurgasını henüz oluşturamadı. Bir sürü yabancı oyuncu alındı. Ancak bu futbolcular ucuz yabancılardı ve yıldız transferi yapılmadı. Tabii bunda işin ekonomik boyutunu da gözönünde bulundurmak gerek. Terim şimdi düzgün bir takım kurmaya çalışıyor. Ancak bu arada futbol kariyerlerinin de sonuna gelmiş oyuncularla oynuyor. Bu yüzden de işi biraz zor.
Ancak G.Saray'ın iskeletini oturturup, Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olması gerekiyor. G.Saray farklı bir takım, Avrupa maçlarında daha iyi oynuyorlar, belki futbolcular daha çok keyif alıyorlar. İkili mücadelelere farklı giriyorlar, en güçlü takıma karşı bile farklı bir oyun ortaya koyuyor. Ancak Türkiye Ligi'ne gelince düzen değişiyor. G.Saray'ın iki yüzü var.
Derbiler farklıdır. Futbolcular bu maçlar ile diğerlerine kafa olarak farklı hazırlanırlar. Bu derbinin sonucu iki takım için ileriye nasıl yansır bunu şimdiden kestirmek zor.
Artık yıldız yetişmiyor
* Bu derbinin ortaya koyduğu gerçek nedir?
Beraberlikle en azından iki kulüp de mağdur olmadı. Yoksa bir sürü polemikler ve çirkin beyanatlar çıkardı. Hiç değilse bunlar olmadı ve dostluğa gölge düşmedi. Ancak Türk futbolunda bir düşüş olduğu kesin ve bu bir kez daha gözler önüne serildi. Bir Nihat, Emre, Okan ve Tugay, gibi oyuncular çıkaramıyoruz şu anda. Bu derbide bu tür yıldızların şu anda yetişmediği de ortaya çıktı.
Beşiktaş çabuk toparlanır
* Beşiktaş iç çatışma içinde, bunun nedeni nedir?
İşler iyi giderken herşey iyidir de, biraz kötü gittiği zaman birlik ve beraberlik olması çok önemli. Beşiktaş, seçimlerini de iyi yaparsa bu durumdan çabuk toparlanır çünkü iyi kadrosu var. Bu arada Lucescu da elinde fazla oyuncu olmasından dolayı sorunlar yaşıyor. Ve tabii her oyuncu da oynamadığı zaman hafif problemli olur. Yönetim de öyle. Yetki verilmediği zaman ve TV'ye az çıktıklarından problem yaratırlar. Ama Beşiktaş'taki sorunlar çözülmeyecek şeyler değil.
Beşiktaş, İlhan Mansız ve Lucescu olayını çabuk kapatıp fevkalade iyi yaptı. İlhan konuşmuştur, ama bunları basına değil, antrenörüne, kamp yerinde veya idmanda söyleyecekti. Basın bu işin içine sokulmaz, bu aile içi iştir. Ayrıca olay bir tatsızlık da değil. Tabii ki futbolcu antrenörüne bir takım önerilerde bulunur. Ayrıca Demirören ve Oktay da döndüler. Ama Sinan Engin'in çıkıp, ‘‘Bu kadar defans yapan bir takım görmedim’’ açıklamasını yanlış buldum. Tabii o da kendi görüşü. Her takım gücü kadar saldırır. Çünkü her takım, antrenör, futbolcu kazanmak ister. Ne var ki, rakibe göre de sahada kendini ayarlamaya çalışır. Tabii bunlar biraz günü kurtarma demeçleriydi.
Hagi değil kadro önemli
* Hagi'li Bursaspor'un 6 haftada galibiyeti yok. Başarılı futbolcu olmak, iyi teknik direktör olmak için yeterli mi?
Şunu herkesin bilmesi gerekir ki, futbolu teknik direktör oynamaz futbolcu oynar. Senin takımında iyi futbolcun varsa iyi futbol, büyük futbolcun varsa büyük futbol oynarsın. Teknik adam bu orantıyı iyi kurarsa, futbolcu da çıkıp oynar. Bursaspor'un futbolu Hagi'nin kapasitesiyle değil, futbolcularınınkiyle ilgili. Teknik direktör teknik alan içinde bağırır, çağırır, sesi kısılana kadar futbolcularına neler yapması gerektiğini anlatır. Kendine ayrılan çizgiyi de geçerse ceza alır. Ama onun yapacağı bununla sınırlıdır. Teknik adam, elinde imkan varsa iyi oynayamayan oyuncuları değiştirir. Bunda ne kadar başarılı olur, o da oyuncuların kapasitesine bağlı.
Yazının Devamını Oku 22 Eylül 2003
<B>GERÇEKTEN</B> garip bir maç oldu... Fenerbahçe gol atıyor, daha dakikası dolmadan yiyor. Öne geçen hep Fenerbahçe, beraberliği sağlayan da G.Saray. Dört gol de kafayla atıldı. Üç stoperle sahaya çıkan Fenerbahçe, 'gol yemeyeyim, arada bir tane de atarsam, kazanırım' mantığıyla oynadı. Maça tedirgin başlayan taraf, rüzgarı arkasına almasına rağmen Fenerbahçe idi. Her topu ileriye vurdular ve bu topların hepsi de F.Bahçe kalesine döndü. Genelde oyunun hakimi olan taraf G.Saray'dı, fakat onlar da hiç gol pozisyonu üretemedi. Kazandıkları topları istedikleri gibi kullandılar, ama sonuca gidemediler.
Mondragon sıçramadı
Böyle bir havada oynanan mücadelede Fenerbahçe, 45'inci dakikada Kemal'le golü buldu. Mondragon o pozisyonda birazcık sıçrasa top göğsüne çarpıp dönecekti. Ama o, hiç kıpırdamadı ve top da kafasının üzerinden kaleye girdi. Bu golün hemen ardından Fenerbahçe, 1-0 öne geçmenin rehavetiyle, daha sahaya yerleşemeden Arif'in kafasından golü yedi. Ki, o golün yenmesine neden olan pozisyon hatasını yapan Fatih Akyel de, sahanın en iyilerinden biriydi.
F.Bahçe, topu yere indirdiği vakit, yani dan dun ileri vurmadığı zamanlarda tehlikeli oldu. Evet, bir takım defansif oynayabilir, rakibinden çekinebilir ama, büyük takımsa topa dan dun vurmaması lazım. Fenerbahçe, 49'uncu dakikada organize bir atak sonucunda Hooijdonk'la tekrar öne geçti. Arkasından Prates'in şutunda taca çıkacak top Hakan Şükür'ün kafasına çarpıp, gol oldu. Bu tam bir şans golüydü.
Yusuf oynamalıydı
F.Bahçe'de topu kullanan bir adam olsaydı, oyun çok daha farklı olurdu. Yusuf'un muhakkak oyuna girmesi lazımdı, ama bu şans ona verilmedi. Yusuf'u oynatmayan Daum, kötü oynayan Serhat'a yine 90 dakika sabretti. Serhat'ın maç boyunca iki önemli hareketi vardı. Birincisinde soldan Hooijdonk'a ‘‘al da at’’ diye bir pas verdi. İkinci pozisyonda da Kemal, Serhat'a şahane bir pas verdi. Serhat, yapılmaması gereken herşeyi yapıp, golü kaçırdı. Ümit Özat, orta sahada görev yapmasına rağmen sahanın en iyilerinden biriydi. Kaleci Recep, hatasızdı. Buna karşın hatalı golleri yiyen Mondragon'du.
Hakem Muhittin Boşat, üç kritik pozisyonda hatalı kararlar verdi. Oyunun hemen başında, ceza sahasında Hooijdonk'un üstüne çıkıp yere düşüren Bülent'in hareketi resmen penaltıydı. Arkasından Bülent, gole giden Fatih'i yere indirdi, bir penaltı daha yaptı, yine es geçildi. Maçın son dakikalarında Luciano, ceza alanında kornerden gelen topa elle müdahele etti. Bu penaltı da verilmedi.
Herşeye rağmen maçın galibi Fenerbahçe olmalıydı. Çünkü yüzde yüz goller kaçırdı. Hooijdonk iki kez, Serhat ve Luciano da birer defa golle burun buruna geldiler, ama yararlanamadılar. Buna karşın Galatasaray'ın bir tane kaçan pozisyonu vardı, onda da Prates, topu sağ çaprazda kaleci Recep'in üstüne vurdu. O da zaten net bir gol fırsatı sayılmazdı. Çünkü Prates çok çaprazdaydı.
Yazının Devamını Oku 16 Eylül 2003
G.Saray, kaybetti. F.Bahçe kötü oynadı, kazandı. İki takım da hayalde. Daum bu takımda ısrar ettikçe, her zaman şans denk gitmez. Doğru dürüst bir pozisyonu bile yok. G.Saray'da da işler doğru değil. Tercihler yanlış, transferler yanlış. Fatih de, Daum gibi hatalar yapıyor. Zaten takımı zor kazanıyor. Neden arayış içine giriyor?
* TUNCAY gördüğü kırmızı kart nedeniyle G.Saray maçında oynayamayacak? Onun yokluğu Fenerbahçe'yi nasıl etkiler. Tuncay bu davranışı için cezalandırılmalı mı?
TUNCAY'IN yokluğu tabii ki etkiler. Ama randımanlı oynamıyor. Daum'un inatçılığı nedeniyle zaten yüzde 30 oynuyor. Her antrenörün böyle saplantıları vardır. Milli takımda oynayan Servet alınıyor. ‘‘Bize alışması lazım’’ deniyor. Ne demek alışması lazım. Adam hazır gelmiş. Duracağı yeri de biliyor. Peki Petkov nasıl adapte oldu? Mahmut zaten iyi oynuyordu. Neden durup dururken alındı?
Enke'yi de tanıyordu
Daum'un yaptığı işler de o kadar iyi değil. Ümit Özat maçın en iyisiydi. Tuttu onu çıkardı. Neden Luciano'yu çıkarmıyorsun, neden Fatih'i çıkarmıyorsun? Ayrıca hiçbir şey yapmayan Selçuk sahada kaldı. Belki hakeme fazla itiraz ettiği için atılmasın diye oyundan aldı.
3 tane stoper alınıyor. Tomas, Servet, Alper kulübede oturuyor. Bu Tomas da nereden çıktı? Daum tanıyormuş. Daum, Enke'yi de tanıyordu ama geri gönderdi. Daum'un her dediği de kanun değil ki. Birazcık da yönetim karar verecek.
Daum, Serhat'ta ısrar ediyor. Bundan fazlasını veremez ki. Forvet değil. Ara sıra bir gol atar. Serhat kesinlikle bir Tuncay değil. Bırakalım gol kaçırmasını takım 10 kişi oynuyor. Senin orta sahan dökülüyor, sen yine stoper alıyorsun. Selçuk iyi niyetli olabilir ama oyun tarzı bu kadar.
Aurelio'yu kim tavsiye etmiş anlamak mümkün değil. Kemal de fevkalede usta görünümünde oynamak istiyor. Halbuki, Ümit Milli Takım'daki gibi oynasa daha iyi olacak. Hepsinden çok çalışıyor. Ama üretkenliğini kullanamıyor. Forvete katkıda bulunamıyor. ‘‘Avrupa'da birşeyler yapacağım’’ diyorsan, senin işin zor.
Bunlar mı yıldız?
Fenerbahçe farklı bir takım. Hep farklı oyuncular oynamıştır. Diğer takımlardaki standart oyuncuları yıldız diye alıp, sonra sıkıntı çekiyorlar. Diğer takımda iyi oynuyor diye Fenerbahçe'de iyi oynayacak diye bir şey yok.
Selçuk ve Aurelio'nun farklı bir meziyeti mi var? Bütün terbiyesizliğine rağmen affettikleri Serhat'ta ısrar ediyorlar. Semih kafa olarak fevkalede olumlu. İki tane de golün hazırlayıcısı oldu. Söküyor, götürüyor, bencil oynamıyor, ne yaptığını biliyor. Hazır mı? Serhat hazırsa, Semih çok daha hazır. Benden şimdiden söylemesi.
Sadece ruhla olmaz
* G.Saray, Konyaspor'a yenildi. Fenerbahçe, G.Antep'i kötü bir futbolla yendi. Pazar günkü derbiyi kim kazanır? F.Bahçe mi, G.Saray mı?
BU maç çok farklı. G.Saray ve Fenerbahçe'nin bir önceki maçları derbiyi etkilemez. Hiçbir kalıba sığmaz bu maçlar. G.Saray 10 kişiye karşı kaybetti. F.Bahçe kötü oynayarak kazandı. İkisi de hayalde. Daum bu takımda ısrar ettikçe, her zaman şans denk gitmez. Hooijdonk her zaman gol vuruşu yapmayabilir.
Fenerbahçe'nin ilk yarıda doğru dürüst gol pozisyonu yok. İkinci yarıda da rakibin korkaklığından goller geldi. G.Antep eski G.Antep değil. Eskisi gibi olsalardı, ilk yarıda Fenerbahçe'yi parçalardı. 2 net pozisyonları vardı.
De Boer'e bir bakın
G.Saray'da da işler doğru değil. Tercihler yanlış yapılıyor. Yanlış transferler yapıldı. Oyuncunun kalitesi yoksa hangi G.Saraylılık ruhuyla oynayacak? Onlar da aynı şekilde. Hakan topu önüne alamıyor. De Boer ortaya çıkamıyor. Ne kokuyor, ne bulaşıyor. Alıyor veriyor. Biraz çırpınan Bülent var. Birşey üretemeyen Hasan Şaş. Birazcık da Prates birşeyler yapıyor. 3 kişilik koşan Batista var ama dinlendiriliyor. Belki de sakatlığı var.
Antrenör Juventus maçını düşünerek, ‘‘Takım yorulmasın’’ diye başka bir kadro ile sahaya çıkıyor. Fatih de, Daum gibi hatalar yapıyor. Sen esas oyuncularınla zaten zor kazanıyorsun. Neden arayış içine giriyorsun?
Eğer akıllı oynarsak..
* G.Saray ve Beşiktaş, iki İtalyan takımıyla Şampiyonlar Ligi maçı oynayacak. İtalyan futbolunu yakından tanıyorsunuz, iki temsilcimiz kazanmak için ne yapmalı?
İTALYANLARLA oynamak zor. Eğer akıllı oynarsak, İtalyanların gol atması da zor. Hem senin, hem de onun gol atması zor. Ama kontratağa bırakıp, rakibe fırsat verirsen, perişan olursun. Ailece ileri gitmeyeceksin.
G.Saray'ın işi daha zor. Çünkü deplasmanda oynuyor. Bugün dünyanın en iyi 5 takımından birisi Juventus. İkili mücadelelerde sert ve sağlam oynuyorlar. Fatih, daha önce de İtalya'da çalıştı, onları iyi tanıyor. Lucescu da 9 yıl İtalya'da kaldı. Ama Beşiktaş bundan evvel oynadığı Lazio maçında 2 kontratak ile yenildi.
İki hoca da İtalyan futbolunu tanıyor. Ona göre tedbir alacaklardır. Bana göre De Boer'i böyle oynatmakla Fatih hata yapıyor. Neden tandem oynatıyorsun anlamak mümkün değil. G.Saray defansı De Boer göbekte oynarsa daha sağlam oynar. Aldığı iki yeni oyuncu belki ileride iyi olabilir ama şu an fazla katkıları olmaz.
Bugün için G.Saray'ın hem ligde hem de Avrupa'da iyi oyunculara ihtiyacı var. Bunun da ekonomik boyutu var. 25 oyuncu alındı, hepsi yanlış terciler. Bu da maddi kayıp getirdi.
İnadı bıraktı
Beşiktaş şu anda en düzgün takım durumunda. Çok da teknisyen oyuncuları var. İyi kalecileri, oturaklı defansları var. Bütün iş iyi bir takımı sahaya çıkarmakta bitiyor. Lucescu da bunu yapacak kapasitede. ‘‘Ben şampiyon takımı bozmam’’ düşüncesine girersen iyi olmaz. Sonunda inadından vazgeçip, Ahmed Hassan'ı takıma koydu. Şu anda en iyi oyuncusu.
Hiçbir zaman Beşiktaş takımı tek santrfor oynamaz. Sen tek santrfor için bir sürü oyuncuyu kulübede oturtamazsın. Bir avantaj da Zago ile Giunti. Çünkü ikisi de İtalya'da oynamış. Bunlar da Beşiktaş'ın artısı.
Yusuf'u harcamayın
* F.Bahçe'yi G.Antep karşısında galibiyete taşıyan isimlerden birisi Yusuf'tu. Daum, G.Saray derbisinde Yusuf'u ilk onbirde oynatmalı mı?
DAUM'UN sisteminde Türk futbolcusunu kazanamazsın. Bir futbolcuyu bitime 15 dakika kala oyuna alacaksan, böyle kazanamazsın. Bu Almanya'da olabilir. Çünkü orada daha profesyonelce düşünülür. Yusuf'u alırsın karşına, ‘‘Ben seni 6 maç 90 dakika oynatacağım’’ dersin. O zaman kazanırsın. Seyircinin de desteğini alınca iyi oynamaya başlar. Hiçbir Türk futbolcusuna bunu yapamazsınız. O zaman teselliyi başka yerlerde alır.
Eğer böyle ısrar ederse, Yusuf'tan ne köy olur, ne kasaba. Şu anda takımın en kaliteli oyuncusu. Teke tekte adam eksiltiyor. Üretiyor, defansı çözüyor. Yusuf, Fenerbahçe'ye hücum zenginliği kazandırır. Kötü de oynasa, oynatacaksın. Nasıl Serhat, Selçuk ve Aurelio'ya dayanıyorsun? Yusuf bunları futbol diye oynar. ‘‘Ne şiş yansın, ne kebap’’ dersen Yusuf'u silersin. Türk futbolcusu duygusaldır. Oynamayan her zaman üzülür.
Çok çirkin ve ayıp
* F.Bahçe'de çıkan olayları neye bağlıyorsunuz... Ortada bir provakasyon mu var. Yoksa seyirci artık olay çıkarmaya alıştı mı?
BU kadar çok seyircinin üstüne konuşursanız, provakasyon da olur. Seyirci bizim herşeyimiz deniyor. Tamam da, neredeyse seyirci yönetimi değiştirecek. Tribün tabii ki önemli. İkide bir seyirciyi işin içine sokuyorlar. Ama iş çığrından çıkıyor ve olay başka yerlere gidiyor. ‘‘Yapmayın’’ diyorlar, ama adam yine atıyor.
Bazı gruplar çıkmış kimseyi dinlemiyor. Provakasyon da olabilir. Çünkü insanlar bu kadar bilinçsiz olamaz. Fenerbahçe futbol takımı sahada mücadele ediyor. Bu kadar kızmaya, kendini parçalamaya gerek yok ki. İş kan davasına dönüştü. Çok çirkin ve ayıp. Bundan da rahatsız olacak yine kendileri. O güzelim statta maç oynanmayacak. Maçı izlemekten kendilerini mahrum bırakıyorlar. Bu ayrıca kulübün kazanacağı parayı da etkiliyor.
Yazının Devamını Oku