TÜBİTAK’ın desteklediği proje için 250 bin TL’lik fon ayrıldığını belirten Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cihangir Özkınay, projenin 2 yıllık olduğunu ve gelecek yıl netice alındığını söyledi. Prof. Dr. Cihangir Özkınay, “Yaklaşık 20 hastadan kan aldık, bu 100 olacak. Amacımız; genetik yapıya göre sağlığımızın korunmasına veya hastalıklar karşısındaki tedavi planımızı nasıl yapmalıyız. Yani kişiye özgün bir tedavi şekli” dedi.
Özellikle kan kanserinde hastalığın gen tipine, kromozon yapısına göre tedavi planlandığını vurgulayan Prof. Dr. Özkınay şunları söyledi:
Proje bitmek üzere
“Daha önceleri bilinen ilaçlar kullanılıyordu. Bazıları etkili oluyor, bazısı etkili olmuyordu. Şimdi hastalığın genetik yapısına göre yeni tedavi uygulanıyor. Böylece hastanın yaşam süresi uzuyor ya da normal yaşama dönüyor. Çalışma aşamasındaki proje bir yıl içinde biter. Zaten tıbbın amacı kanserde kişiye özel tedavi. Diğer hastalıklarda da gelecekte kişinin genetik yapısına göre tedavi uygulaması yapılacak. Yakın zamanda bazı hipertansiyon vakalarında istediğiniz kadar tuzu kısıtlayın tansiyon düşmüyor, ilacı verin yine tansiyon düşmüyor, buradaki genetik evreyi saptayıp, ona göre tedavi şansı yakalayacağız. Diyabetle ilgili çalışma yok, yakın zamanda o da olacak.”
Baş ağrısı ilacı kullanırken dikkat
ÇEVRE, Eğitim, Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı (ÇESAV) Karşıyaka Tıp Merkezi Nöroloji Uzmanı Dr. Nevin Karapınar, baş ağrısını geçirsin diye kullanılan bazı ilaçlarının daha fazla ağrıya neden olabileceğini söyledi. Dr. Karapınar, “Baş ağrısı nedeniyle ayda 10 taneden fazla alınan non steroid anti inflamatuar, triptan, opioid, ergotamin içeren ağrı kesiciler, aşırı kullanımdan dolayı ters tepki gösterebilir. Bu tarz ağrı kesicilerin mutlaka doktor kontrolünde alınması gerekir. Aşrı kullanımdan sonra hastalığın kesin tedavisi için bu ilaçlar kesilmelidir. Ayrıca, önleyici tedavi başlanmalı bu tedavi yanında kafein alımı sınırlandırılmalı, egzersiz, uyku ve yemek düzeni sağlanmalıdır. Bu soruna eşlik eden depresyon ve anksiyete gibi şikayetler de tedavi edilmelidir” dedi.
Avrupa ile yeni bir üyelik daha
TÜRK Ortopedik Travma Derneği, Avrupa Travma ve Acil Cerrahi Derneği’ne üye oldu. Eylül ayında yapılan seçimle Prof. Dr. Kemal Aktuğlu’nun başkanlığa seçildiği dernek, Avrupa’nın önde gelen cerrah ve kurumlarının üye olduğu (European Association for Trauma & Emergency Surgery) ESTES’e kurumsal üye olarak kabul edildi. Derneği, ESTES’de temsil etmek üzere Celal Bayar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Güvenir Okçu seçildi. ESTES, 2009 yılı toplantısını Antalya’da gerçekleştirmişti. Toplantı bu yıl mayıs ayında Brüksel’de yapılacak. Toplantının başkanı ve ESTES Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Pol Rommens ise, 2008’den bu yana Prof. Dr. Kemal Aktuğlu tarafından düzenlenen “İntramedüller Çivileme Kursu”na konuşmacı olarak katılıyor. Prof. Dr. Rommens’in, Prof. Dr. Aktuğlu ve Prof. Dr. Okçu ile profesyonel işbirlikleri hem Türkiye hem de yurtdışında kongre ve toplantılarda sürüyor. Devam eden bu işbirliğinin son adımı da Travma Derneği’nin kurumsal üye olarak kabul edilmesi oldu.
Cinsel aktivitenin yeni bir krize veya ölüme neden olabileceği korkusu, kişinin kendini işe yaramaz ve değersiz hissetmesi, depresyon gibi faktörler cinsel aktiviteye tekrar dönmeyi güçleştirebileceğini belirten Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Özerkan Çakan, “Yaşa bağlı cinsel istek ve aktivitede azlık, sigara içme, hipertansiyon ve şeker hastalığının damarlarda yaratabileceği hasar ve kullanılan bazı ilaçların yan etkisi olarak cinsel istek azalması ve erkeklerde penisin sertleşme (ereksiyon) sorunları ortaya çıkar. Kalp hastalarının eşlerinde de partnerde yeni bir kalp sorunu olabileceği endişesiyle ilişkiden kaçınabilir” dedi.
Sorun varsa ertelenmeli
“Cinsel ilişki sırasında kalbin harcadığı efor, yaklaşık 2 kat merdiven çıkmaya eş değerdir. Bunu yapabilen bir kişide cinsel eylemin riski çok azdır” diyen Prof. Dr. Çakan, şunları söyledi:
“Öncelikle kalp hastaları, cinsel etkinlik için doktoruna danışmalıdır. Pekçok kalp hastasında cinsel ilişki sırasında ciddi problem oluşmaz. Bir defalık, düzensiz, evlilik dışı ilişki, olağan dışı bir yerde, hemen yemek ve alkol alımı sonrasında yapılan cinsel etkinlik kalp sağlığı açısından tehlikeli olabilir. Cinsel ilişki; kalp krizinden sonraki ilk 4 hafta içinde, kontrol edilemeyen hipertansiyonda, ağır kalp yetersizliğinde, ciddi kapak hastalıklarında, çok hafif eforla dahi göğüs ağrısı ve nefes darlığının gelişmesinde, ciddi kalp ritm bozukluklarında riskli olabilir. Kalp ile ilgili sorun çözülünceye kadar cinsel etkinlik ertelenmelidir.”
NELERE DİKKAT EDİLMELİ
Cinsel ilişkiden önce hastalar dinlenmiş ve rahat olmalı, kişinin ve eşinin acele etmeyip, rahat ve bildik bir ortam olmalı, ilişkiden en az 1-2 saat önce aşırı yemek yenmemeli, egzersiz yapılmamalı ve alkol alımından kaçınılmalıdır.
Ege Sağlık’ta değişime hazır olun
EGE Sağlık Hastaneleri’nin başına tek yetkili olarak getirilen Op. Dr. Mahmut Akdoğan, İzmir’de sağlığın en iyileri ile rekabet edeceklerini söyledi. Dr. Akdoğan, Ege Sağlık Hastanesi’ni hak ettiği seviyeye getirmek, uluslararası bir sağlık tesisi kulvarında bulundurmak gerektiğinin altını çizdi. Dr. Akdoğan, “Hastane çalışanlarımızın makamı görevi ne olursa olsun çalışma tempomuz ve sağlıkta kaliteli hizmet anlayışından asla taviz verilmeyecektir. Hastanelerimizin şu anki teknolojisi çizgi üstü sayılabilir, fakat bu bize yetmez. Sağlıkta en iyisini en ileri teknolojileri halkımıza sunmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Bu anlayış içerisinde değişime ve sağlıkta hizmet veren gelişmiş ülkelerle yarışa hazır olun” dedi.
Şef Uğur Urşan’ın yönettiği, Seher Dilmaç Meriç’in konuk sanatçı olduğu konserin sunuculuğunu Bircan Demirkapı yaptı. Kendisini gönüllü olarak sedef hastalarına adayan Sedef Vitilogo Derneği Başkanı Feryal Erkal, dernek olarak sponsorlara büyük ihtiyaçları olduğunu belirterek, “Amacımız, sedef hastalığından çok, toplumun bu tür genetik hastalıkların bulaşıcı olmadığı konusunda bilinçlendirilmesini kapsıyor. 70-80 yaşında ilk defa sedef olan hastalarımız var. Stres en büyük tetikleyici nedenlerden” dedi.
Tuza dikkat
İNSAN vücudunda su dengesinin ve tansiyonun ayarlanmasında gerekli en önemli maddelerden biri tuzdur. Günlük tuz ihtiyacı 3-6 gram, bu da 1 çay kaşığına denktir. Son günlerde tuz sofralardan kaldırılıp, bu konuda kampanyalar düzenlemeye başladı.
“Tuz yemeklere ekilmese bile besinlerin içinde zaten var” diyen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Azem Akıllı, yemeklerin tadına bakmadan tuz kullanma alışkanlığına son verilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Akıllı, “Yetişkinler için en az sodyum gereksinmesi günde çeyrek tatlı kaşığı tuzdur. Tüketilen sodyumun yüzde 70-80 gibi kısım yemeğe eklenen tuzdan değil, işlem görmüş besinlerden gelir. Tuz eklenmemiş besinlerin tercih edilmeli, hazır ürünlerde tuz içeriğinin kontrolü, taze sebze ve meyve tüketimi arttırılmalı. Potasyum, kalsiyum ve C vitamini içeriği yüksek besinler (ıspanak, marul, maydanoz gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, kurutulmuş meyveler, kurubaklagiller, fındık, badem, ayçiçek çekirdeği) tercih edilmeli. Maden suyu azaltılmalı, içinde sodyum olan romatizma ilaçları, ağrı kesiciler ve diğer ilaçlardan mecbur kalmayınca alınmamalı. Tuz-sodyum içeriği az olan ıspanak, enginar, kereviz, börülce, mercimek, barbunya, taze fasulye, salatalık, pırasa, domates, patates, pirinç, irmik, makarna, şeker, buğday unu (ekmeklik), ayva, nar, armut, kiraz, badem, mandalina, ceviz, fındık, vişne, elma üzerine tercih yapılmalı.”
Yaşamları kurtaran zincir ve halkaları
BİR kaza veya yaşamı tehlikeye düşüren durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun kötüye gitmesini önleyebilmek amacı ile olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalara ilkyardım denilir. Dünya Sağlık Örgütü de hayat kurtarmanın önemine değinerek “Hayat Zinciri” adlı 4 halkalı resimli ilkyardım anlatımını bayraklaştırdı. Örgüt, bu resmi tüm dünya ülkelerine anlatabilmek için uğraşı veriyor.
Ege Bölgesi’nde yoğun bir hizmet verdiklerini, ortopedi ve mikro el cerrahide büyük bir açığı kapattıklarını söyleyen Dr. Sait Ada, 20 yıllık sürede alınan yolun büyük olduğunu ve kaliteli sağlık hizmeti vermenin önemine değinerek şunları söyledi:
“Yirminci yılını kutlamaya hazırlandığımız hastanemize İstanbul, Kars, Malatya gibi ülkenin her köşesinden her düzeyde hasta geliyor. Bu da işlerin düzgün yapıldığını gösteriyor, bizim motivasyonumuzu artırıyor. Biz biraz özellikli iş yapıyoruz, insan vücudunun kopan uzuvlarını yeniden işler hale gelmesi için dikiyoruz. El kol yaralanmalarını dahi mikro cerrahi ile yapıyoruz. Büyük bir ekip çalışması içinde yapılan işin aynı kalitede olmasına özen gösteriyoruz. Bizim işimiz sağlık hizmeti 24 saate varan bir kişinin tek başına halledebilecçeği bir olay değil. Hastanemizde toplam 16 hekim bulunmakta, ayrıca genç arkadaşları eğitmekteyiz. Hastanemizde yılda 3 bin ameliyat yapılmakta, yarısı mikro cerrahi gerektiren ameliyatlardır, srtalama süreleri de 3 ile 14 saat arasındadır. Ameliyat sonraları da çok önemli, hastanın uzun süreli rehabitasyon dönemi oluyor.”
14 Mart dansı
İZMİR Büyükşehir Belediye başkanı Aziz Kocaoğlu, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle belediyeye bağlı Eşrefpaşa Hastanesi doktorlarına Kültürpark 1 Nolu Pavyonda kutlama yemeği verdi. Eşrefpaşa Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Hülya Güven’le kutlamayı birlikte dans ederek açan Kocaoğlu, tüp tıp dünyasının bayramını kutladı. Geceye, belediyesi bürokratları da katılırken, doktorlar ve tıp çalışanları geç saatlere kadar eğlendi.
Ritim bozukluğu kalbimizi vurur
RİTİM bozukluğu, düzensiz kalp atışı anlamına gelir. Kalp hızı, dakikadaki atım sayısıdır. Normal bir kalp hızı dakikada 60-100 arasındadır. Eğer, ritim bozukluğu üst seviyelere çıkarsa nabız atışı dakikada 500-600 atmasına neden olur ve kalbi aniden duraklatır.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Türkoğlu, ritim bozukluğu belirtilsi ve yapılması gerekenlerle ilgili şunları söyledi:
İzmir Üroloji Merkezi uzmanlarından Opr. Dr. Ruşen Aydın “idrar kaçırma” sorununun çözülebilir bir sorun olduğunu belirterek, kadınların doktora gitmekten çekinmemesi gerektiğini söyledi.
Kadınlarda yaygın olarak rastlanan ‘idrar kaçırma’nın en çok menopoz dönemindeki ya da çok doğum yapmış kadınlarda görüldüğünü vurgulayan Opr. Dr. Aydın, nedenler konusunda şu bilgileri verdi:
Üç tip idrar kaçırma
“İdrar kaçırmanın kadınlarda daha çok görülmesinin nedeni, pelvik kas yapısının farklılığı ve üretrasının kısa olmasıdır. Ayrıca, hormonal değişiklikler de etkileyebilir. Özellikle menopozdan sonra, normal ve çok doğum yapan kadınlarda sıklıkla görülen bir sorun. Normal doğum sırasında geçici de olsa kas yapısı bozulabiliyor. Kadınlarda öksürükle, hapşırıkla meydana gelen ‘stres tipi’, tuvalete yetişememekten kaynaklanan ‘sıkışma tipi’ ve ikisinin de bir arada olduğu ‘mix tip’ idrar kaçırma vardır.”
Ürolog tedavi etmeli
Op. Dr. Ruşen Aydın, idrar kaçırma sorununun altında yatan esas nedenin bulunmasının büyük önem taşıdığını vurgulayadı, “Gerektiğinde idrar kesesinin fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekir. Bu testleri de mutlaka uzman bir ürolog yapmalıdır. Sorun mesanedeki aşırı aktivite ise, ilaçla tedavi mümkündür. Öksürük gibi karın basıncına yük teşkil eden eylemlerden kaynaklanıyor ise, pelvik taban rehabilitasyonu ile tedavi edilmeli. Eğer bu tip tedavilerle çözümlenmiyorsa ameliyat kararı veriyoruz. Artık yeni teknikler sayesinde ameliyatlarda yan etkiler azaldı. Çok başarılı sonuçlar alıyoruz” dedi.
Sağlıkta hostes modeli
Alsancak Özel Dereli Sağlık Kliniği çalışanları teknolojinin en son sistemlerini kullanarak hastalara hizmet götürüyor. Klinikteki hostesler hastaları bekletmeden doktor kontrolüne yönlendiriyor, elektronik kulaklıkları ile direkt irtibat kuruyorlar. Dermatoloji, Endokrinoloji, Beslenme işbirliği ile İzmir’de bir ilki gerçekleştiren Özel Dereli Sağlık Kliniği, çalışanlarının hedefi pozitif enerji ile “Ben” değil, “Biz” felsefesiyle hizmet etmek olduğunu belirten yöneticiler, “Amacımız hızlı ve doğru teşhis ile hastalarımızı şifaya kavuşturmak” dedi.
Ege Bölgesi üniversitelerinin geleneksel toplantılarının beşincisi gerçekleşti. Bu yıl 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi çocuk kliniği tarafından düzenlenen toplantının ana teması “Yaşlanma ve Genetik”ti. Toplantıya konuk olarak katılan Danimarka Üniversitesi yaşlanma çalışmaları sorumlusu Doç. Dr. Nedime Serakıncı’nın yaptığı konuşma büyük ilgi çekti.
Doç. Dr. Serakıncı, “Düşünceme göre insanlar 50-55 yaşı geçince ‘yaşlandık’ diyor, kendini dinlemeye çekiyor. Ancak ‘işleyen demir ışıldar’ hesabı biz kendimizi ne kadar kenara çekiyorsak sonuçta metabolizmamızı istemsiz olarak yavaşlatıyoruz o da bizim daha çabuk yaşlanmamıza neden olur” dedi.
Doğallığı bırakmayın
Bu tip davranışla vücudun yapacağı tamirin de yavaşladığını, aktif yaşamdan uzaklaşmadan doğal ve pozitif yaşamın koşul olduğunu belirten Doç. Dr. Nedime Serakıncı şunları söyledi:
“Masadan kalkıp, bir üst kata çıkarken asansöre biniyoruz. Merdivenle çıkın, vücut çalışsın mantığı gerekiyor. Sağlıkla yaşlanma şansımızı yükseltmeliyiz. Şu anda dünyada yaşlı sayabileceğimiz 67 yaşı geçirmemiz gerekiyor. 67-75 aralığını orta yaş kabul ediyoruz. Üstüne yaşlı diyoruz. Sonuçta yaşlanma kaçınılmaz, bu doğal yapımız, evrime bağlı bir olay. Bunun ne kadar sağlıklı yaşıyacağız 80 yaşında da doğallıktan uzaklaşmamalıyız.”
Yaşlılıktaki sorun sarı nokta hastalığı
SARI nokta hastalığı (bilimsel deyişiyle yaşa bağlı makula dejeneresansı) tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 55-60 yaş üzeri kişilerde en sık görme kaybı yaratan hastalıkların başında gelir. Sarı nokta hastalığı olan kişiler, okuma, araba kullanma, kişilerin yüzlerini seçme, televizyon seyretme gibi günlük işleri yapmakta sorun yaşarlar. Bu durum, kaçınılmaz olarak depresyon gibi psikolojik hastalıkları da beraberinde getirir.
Geçmiş yıllara göre organ bağışında düşüş olduğunu belirten Dr. Alyanak, 2004 yılından bu yana bağış konusunda aileleri bilgilendirdiklerini söyledi. Geçen yıl 19 aile ile görüşme yapıp, 8 kişiyi ikna ettiğini vurgulayan Dr. Şükriye Alyanak şunları dedi:
“2008’de 6 aile ile görüşme yapıldı, ama organ bağışı olmadı. 2006’da 47 aile bağış yaptı. Hastanede gerçekleşen beyin ölümlerinde organ bağışı istiyoruz, ancak çoğu ailenin bilgisi olmadığı ortaya çıkıyor. Bilgilendirmeyi iyi yapıp, cevap için aile kendi arasında görüşüp öyle karar veriyor. Bu yıl için yoğun bir organ bağışı bilgilendirme kampanyası var. İnsanlar bu konuda hassas olup, belki bir gün bize de organ gerekebilir düşüncesi taşımalılar. Bugün için Türkiye genelinde 55 bin böbrek bekleyen var. Sadece Ege Üniversitesi’nde 2 bin 500 üzerinde hasta böbrek bekliyor. Karaciğerde 400 kişi kayıtlı, 100 kişi de kalp bekliyor. Karaciğer ve kalp konusunda bekleme süresi çok az, bu hastaları kadavra olmadığı için çoğunlukla kaybediyoruz. Vatandaşların bu konuda daha da bilinçli olmasını, bir organın önemini ve kaybedilen bir yaşamın bağışla yeni bir hayat kurtulacağını bilinmesini istiyoruz.”
Kampanyaya destek konseri
100. Yıl Güzelbahçe Rotary Kulübü, sağlık ve eğitim olanaklarından yoksun çocuklara yardım amacıyla “Aşk Şarkıları”ndan oluşan bir konser düzenledi. Konserin solistliğini opera sanatçısı soprano Selmin Günöz yaptı. Sanatçıya piyanoda eşlik eden Kamil Sökmen, birinci bölümde solo eserlerle açılışı yaptı. İkinci bölümde de Günöz’ün kızı keman sanatçısı Özüm Günöz ve viyolonsel sanatçısı Serdar Gökmen birbirinden güzel aşk ezgileriyle konsere renk kattı. Konserden elde edilen tüm gelir çocuk felci aşısı kampanyasına ve eğitim bursu giderlerinde kullanılacak.
Kalp yetmezliği ve göğüs ağrısına karşı EECP aleti
KALP yetmezliğine karşı Özel TÜSAV Kardiyoloji Dal Merkezi yeni bir makine getirdi. İzmir’de ikinci olan makinenin kalp yetmezliğinde ve göğüs ağrısında kullanıldığını söyleyen Kurucu Prof. Dr. Öztekin Oto , “Adı EECP. Hastaya ilaç tedavisi uygulanıp, hala kalp yetmezliği tedavi edilemiyorsa bu makine ile uygulama yapılıyor. Her gün 1 saat uygulamayla dolaşımı aşağıdan yukarı doğru destekleyerek yüzde 30 fayda sağlanıyor. Kalbin kroner damarlarını düzeltip, kan dolaşımını rahatlatıyor. Eğer hastaya stent takılmış ya da kroner by-pass olmasına rağmen göğüs ağrısı devam ediyorsa, o durumda ağrıyı kesmede çok etkili oluyor. Bu makinenin yurt dışında sonuca ulaşılmasını 10 yıl bekledik. Sonuçlar çok iyi olunca yatırım yapmaya karar verdik ve İzmir’e kazandırdık” dedi.
Türk Patent Enstitüsü’nden patent ve marka tescil belgesi aldığını, bu implant ile göz içinde fazla basınç yaratan sıvının mikro tüp aracılığıyla gözün tabakaları arasına nakledildiğini belirten Prof. Dr. Günenç, “Ulusal kongrelerde sonuçlar sunuldu ve yöntemi tanımlayan video da çok ilgi gördü ve ödül aldım. Bu yeni yöntemde ilaçla %82 başarılı olunduğu, göz dışındaki tabakalar arasına yerleştirilen diğer klasik seton implantlarda görülen komplikasyonlara rastlanmadı” dedi.
Yılda bir kontrol
Glokomun dünyada körlüğe neden olan, sarı nokta hastalığı ve şeker hastalığıyla beraber en önemli 3 hastalıktan biri olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Üzeyir Günenç şunları söyledi:
“Ülkemizde mevcut 700 bin glokom hastasının 70 bin kadarı kör olma tehlikesiyle karşı karşıya. Hastaların %50’sinde glokom gözden kaçıyor ve
40 yaş üstü %1 oranında görülen, çok sinsi hastalık ancak rutin göz muayenesinde saptanabiliyor. Herkesin en az yılda bir kez göz muayenesi yaptırması gerekir. Ailesinde glokom öyküsü olanlar 5 kat daha fazla risk altında.”
Acilciden “ 10 Emir ”
DOKUZ Eylül Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Acil Tıp Anabilim Dalı, Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gürkan Ersoy, bu yıl için vatandaşlara “10 Emir” adı altında reçete yazdı. Benim başıma gelmez, ama bir gün olur da zor durumda kalırsan bu emirleri uygulayıp hayatların kurtarılabileceğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Ersoy’un 10 emri şöyle:
İlkyardım öğren.