Paylaş
Şef Uğur Urşan’ın yönettiği, Seher Dilmaç Meriç’in konuk sanatçı olduğu konserin sunuculuğunu Bircan Demirkapı yaptı. Kendisini gönüllü olarak sedef hastalarına adayan Sedef Vitilogo Derneği Başkanı Feryal Erkal, dernek olarak sponsorlara büyük ihtiyaçları olduğunu belirterek, “Amacımız, sedef hastalığından çok, toplumun bu tür genetik hastalıkların bulaşıcı olmadığı konusunda bilinçlendirilmesini kapsıyor. 70-80 yaşında ilk defa sedef olan hastalarımız var. Stres en büyük tetikleyici nedenlerden” dedi.
Tuza dikkat
İNSAN vücudunda su dengesinin ve tansiyonun ayarlanmasında gerekli en önemli maddelerden biri tuzdur. Günlük tuz ihtiyacı 3-6 gram, bu da 1 çay kaşığına denktir. Son günlerde tuz sofralardan kaldırılıp, bu konuda kampanyalar düzenlemeye başladı.
“Tuz yemeklere ekilmese bile besinlerin içinde zaten var” diyen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Azem Akıllı, yemeklerin tadına bakmadan tuz kullanma alışkanlığına son verilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Akıllı, “Yetişkinler için en az sodyum gereksinmesi günde çeyrek tatlı kaşığı tuzdur. Tüketilen sodyumun yüzde 70-80 gibi kısım yemeğe eklenen tuzdan değil, işlem görmüş besinlerden gelir. Tuz eklenmemiş besinlerin tercih edilmeli, hazır ürünlerde tuz içeriğinin kontrolü, taze sebze ve meyve tüketimi arttırılmalı. Potasyum, kalsiyum ve C vitamini içeriği yüksek besinler (ıspanak, marul, maydanoz gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, kurutulmuş meyveler, kurubaklagiller, fındık, badem, ayçiçek çekirdeği) tercih edilmeli. Maden suyu azaltılmalı, içinde sodyum olan romatizma ilaçları, ağrı kesiciler ve diğer ilaçlardan mecbur kalmayınca alınmamalı. Tuz-sodyum içeriği az olan ıspanak, enginar, kereviz, börülce, mercimek, barbunya, taze fasulye, salatalık, pırasa, domates, patates, pirinç, irmik, makarna, şeker, buğday unu (ekmeklik), ayva, nar, armut, kiraz, badem, mandalina, ceviz, fındık, vişne, elma üzerine tercih yapılmalı.”
Yaşamları kurtaran zincir ve halkaları
BİR kaza veya yaşamı tehlikeye düşüren durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun kötüye gitmesini önleyebilmek amacı ile olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalara ilkyardım denilir. Dünya Sağlık Örgütü de hayat kurtarmanın önemine değinerek “Hayat Zinciri” adlı 4 halkalı resimli ilkyardım anlatımını bayraklaştırdı. Örgüt, bu resmi tüm dünya ülkelerine anlatabilmek için uğraşı veriyor.
“Bir zincirin sağlamlığı en zayıf halkası kadardır” diyen İzmir Tabip Odası İlkyardım Eğitim Merkezi Mesul Müdürü Dr. Oğuz Yanık, “Tüm halkalar çelik olabilir. Ancak araya bir tane pamuk ipliğinden halka koyarsanız, zinciriniz pamuk ipliği gücünde olur. Bu nedenle hayat zincirini oluşturan dört halkanın hepsi de güçlü olmalıdır. Bir halkanın gücünü göz ardı ederseniz hayat zinciriniz o kadar güçsüz kalır” dedi.
Halkaların anlamı
Dört halkadan oluşan hayat kurtarma zincirinin son iki halkası ileri yaşam desteğine aittir ve ilkyardımcının görevi değildir. Dr. Oğuz Yanık, halkaların ne olduğunu ve neler yapılması gerektiği konusunda şunları söyledi:
Birinci halka: İletişimdir. Ne kadar güçlü iletişim olursa zincir de o kadar güçlüdür.
İkinci halka: Vatandaşların ilkyardım bilgisidir. Her köşe başına hastane yapılsa da, doktor, sağlık personeli koyulsa da, vatandaşınız ilkyardımı bilmiyorsa sokaklarda insanlar ölebilir, sakat kalabilir.
Üçüncü halka: Ambülans ağıdır.
Dördüncü halka: Hastanelerdir. Milyarlarca dolar harcayıp, her köşe başına bir hastane yapmakla hayat zinciri tamamlanmış olmaz. Diğer halkaların da güçlendirilmesi gerekir.
İzmir Tabip Odası’nın da 2. halka olan ilkyardımın toplum için ne kadar önemli olduğunun farkında olduğunu belirten Dr. Yanık, “2005 yılında İlkyardım Eğitim Merkezi açıldı. Her kesime ilkyardım eğitimi vererek bilinçlendirmeyi amaç edindik. Bugüne kadar İzmir’de işyerlerinde yaklaşık 3000 kişiye sertifikalı (Dünya Sağlık Örgütü standartlarına uygun) ilkyardım eğitimi verdik” dedi.
Paylaş