Bülent Katarcı

Gıda alerjinizi biliyor musunuz

27 Nisan 2014

BESİN alerjisini belirlemek artık kan testleriyle mümkün. Üstelik bu test, katkı maddelerinden hangilerine alerjik reasksiyon verildiğini de gün yüzüne çıkarabiliyor.

İzmir’e bu hizmeti getiren Alsancak’taki Ege Detay Tıp Laboratuvarı’nın müdürü Dr. Serdar Canko, “Distrübütörü olduğumuz firmanın CYTOTOXIC Testi ‘gıda intolerans testi’ni yapıyoruz. Laboratuvarda işlenmesi ve çalışma teknikleriyle ilgili uzman doktor ve teknisyenlerimiz görev yapıyor. İşlem kan almayla başlar ve üzerinde çalışma yapılır. Sonuçlar, aynı gün içinde çıkar. Toplamda 123 gıda işleme tabi tutulur. Hastanın 9 aylık kişisel beslenme programı çıkarılır. Her ay için hastanın tolere edebildiği gıdalar YEŞİL, az tolere edebildiği gıdalar TURUNCU, hiç tolere edemediği gıdalar ise çıkan raporda KIRMIZI olarak belirtilir. Renkler, aynı zamanda tüketilmesine izin verilen, az izin verilen, hiç izin verilmeyen anlamına da gelir. Hastanın intolerans seviyesine göre çıkan bu raporun güzel yanı da hiç bir gıdanın sonsuza dek yasak olmaması diyebiliriz” diye konuştu.

Kilo alma ve verme
Vücudun birçok semptom ve sorun sergilediğini belirten Dr. Canko, “En sık görülen semptom hızlı kilo alımıdır. Gıda intoleransı demek yavaş metabolizma demektir. Çok sağlıklı bildiğiniz kalorisi az gıdalar bile sizi şişmanlatabilir. Herkes sağlıklı besleniyorum dese de nedense kilo vermek herkese nasip olmaz, bu kısır döngünün sebebinin gıda intoleransı olduğu tıp dünyası tarafından da kabul edilmiştir. Vücut sindiremediği zaman aynı bir enfeksiyon gibi metabolizmayı yavaşlatır, savaşırken yorulur ve bu da kilo alımını sağlar. CYTOTOXIC Test yaptırdığınızda size özel bir beslenme listesi çıkar ve kırmızı gıdaları tüketmekten bir müddet kaçınırsanız hayatınız değişecektir.

Kanseri yendi, şimdi ikinci çocuğuna hamile

İZMİRLİ Funda Çeliker’in yaşamı ve hayalleri kanserle altüst oldu, ancak mücadeleyle hepsini yendi. Evlendikten sonra cildinde leke oluşan Çeliker, dermatoloji doktoruna gitti. Çekilen ultrasonda 4 santimlik kitle tespit edildi ve yayılma olasılığının yüksek olduğu söylendi. İşte, hayatı bu noktada kararan genç kadın yaşadıklarını şöyle anlattı:

Yazının Devamını Oku

Anılarınızı iyi biriktirin

6 Nisan 2014

Alzheimer ve Demans günümüzün en yaygın ve zor hastalıkları arasında. Hem hastayı hem de hasta yakınlarını tüketen bu hastalığın tedavisi henüz yok. Hasta sayısı ise yaşlanan nüfusa bağlı olarak hızla artıyor. Halen dünyada 35 ile 40 milyon, Türkiye’de ise 400 bin Alzheimer hastası var.
Alanında sadece Türkiye değil Avrupa’nın da önde gelen isimlerden olan Nöroloji Uzmanı Dr. Aysel Gürsoy, “Ortalama 60 ile 65 yaşından sonra sıklıkla ortaya çıkıyor. Yaşı 65’in üzerinde olan her 20 kişide biri, 80 yaşından sonra ise her 3 kişiden biri Alzheimer hastası oluyor” diyor.
Hastalar ve hasta yakınları açısından çok önemli bir boşluğu dolduracak olan Türkiye’nin ilk Alzheimer ve Demans üzerine ihtisaslaşmış huzur ve yaşlı bakım evi Dr. Aysel Gürsoy ve Dr. Banu Kınay yönetiminde 5 ay önce faaliyete geçti. Dr. Gürsoy ‘Anılar’ isimli tesisi kurma nedenlerini şöyle açıklıyor:

İlk ihtisas bakım evi

Alzheimer henüz bilmediğimiz bir nedenle beyindeki nöronların ölmesiyle sinsi bir şekilde başlayıp geriye dönüşü olmayan, kişiden kişiye değişerek 10 ile 20 yıl gibi süren nörodejaratif bir hastalık. En belli başlı özellikleri yakın bellek dediğimiz hafıza kayıtları, davranış biçimlerinde bozukluk, daha önce olmayan kişilik belirtilerinin sergilenmesi. İlgi kayıpları, izol hayal görmeler, yakınlarını, bakıcılarını hırsızlıkla, cinsel tacizle suçlama, para harcama biçimlerinde değişiklik aşırı savurganlık ya da cimrilik gibi. Alzheimer hastası için öyle bir zaman geliyor ki, artık sadece anıları onu ana bağlıyor. Hastada yeni kayıt yok. Ta ki eski belleğe anıların saklandığı bölüme gidinceye kadar eşine kim diyor, nasıl yemek yenir, banyo ne demektir, aç mıyım, tok muyum bilgileri giderek kayboluyor. İlk anılar iyi olursa pozitif duygular insanı daha sağlıklı tutuyor, sizinle ilgilenmek isteyen insanı daha coşkulu kılıyor. Merkezimizde uzun ve kısa süreli bakım, hastane sonrası evde bakım için bakıcıyı ve hasta yakınlarını eğitmek, evdeki hazırlıkları yapmak, hasta yakınlarına psikolojik danışmanlık gibi hizmetler veriyoruz. Genel sağlık sorunu nedeniyle bir süre bakım merkezinde bulundurulan hasta evde bakıma uygun hale geldiğinde tekrar gönderiliyor.”

Su içmeyi, yemeyi unutuyorlar

Alzheimer hastalarının zaman zaman değişik ihtiyaçları olabileceğini söyleyen Dr. Aysel Gürsoy, “Genel durum bozukluğu beslenme bozukluğu, su içme eksikliği, enfeksiyon, depresyon olabilir” diyerek sık yaşanan sorunları şöyle özetledi:

Yazının Devamını Oku

Kaşkaloğlu 14 yaşında

28 Ocak 2014

KONUSUNDA uzmanlaşan hastane ve merkezler yaygınlaşmaya başladı. Bunların arasında en köklü olan ve en hızlı yayılanlardan biri de göz hastaneleri. Sürekli yenilenen son teknolojiyle üretilmiş cihazlarla donatılan bu hastanelerde katarakt ameliyatından glokom tedavisine, şaşılıktan göz estetiğine kadar pek çok rahatsızlık başarıyla tedavi ediliyor.

Prof. Dr. Mahmut Kaşkaloğlu ve Uzman Dr. Selma Kaşkaloğlu tarafından kurulan hastane 14 yılı geride bıraktı. 2000 yılında Ege Bölgesi ve İzmir’in özel göz dal hastanesi unvanına sahip hastane 1600 metrekare toplam alana sahip 6 katlı binada 35 çalışanla hizmet veriyor. SGK anlaşması mevcut olan hastane, 2004 yılından beri TÜV-CERT ISO 9001:2008 belgesine sahip . Hastanenin Kurucusu Prof. Dr. Mahmut Kaşkaloğlu, “İşimizi doğru ve titiz yapmaya gayret gösteriyoruz, tüm dünyada kullanılan en iyi malzemeleri kullanıyoruz, gerçek kazancın hasta memnuniyeti olduğunu biliyoruz. Hastalarımızın en kısa sürede evine, işine geri dönmelerini, yani sağlığına kavuşmalarını, hasta memnuniyetinin ön koşulu olarak görüyoruz. Güleryüzlü personelimizle, hastanemizi tercih eden tüm hastalarımızın hizmetindeyiz” dedi.

Böbrek taşı diyerek geçme

Özel İzmir Gazi Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Ümit Yıldırım, kanser kadar ciddiye alınması gereken taş hastalığı için alternatif tıp yerine gerçek tıbbı önerdi. Yıldırım, böbrek taşının oluşumunun hem geleneksel, hem de çevresel bakımdan etkili olduğunu belirterek, “Sıvıyı az almamız, yediklerimizin genelde et ve et ürünleri olması, genetik yatkınlık, böbrekteki şekilsel bozukluklar böbrek taşının oluşmasına etki eder. Bu orta yaşlarda daha sık oluşur. Bazı kişiler bunu farkına varmadan düşürüyor. Ancak bazı işlerde taşın oluşmasına etki edebilir. Örneğin fırında çalışan kişi ateşle daha fazla müdahil olduğu için aşırı terleme ile sıvı kaybına sebep oluyor.

Batı diyetleri, hamburger, konserve gıdalar, tuz oranı yüksek gıdalar da böbrek taşı oluşmasına etkilidir” şeklinde konuştu. Alternatif tıbbın hastaya zarar vermediği sürece kullanılabileceğini ifade eden Op. Dr. Ümit Yıldırım, “Çünkü şifalı sular diye tabir edilen sular, hasta tarafından daha fazla tüketiliyor, hasta onu gidip aldığı için daha fazla su içiyor. Ancak hasta ağrı çekiyorsa ve taş tanısı aldıysa mutlaka tedavi olmalı. Çünkü taş hastalığı günümüzde bir kanser kadar çok konuşulmayan ama organ kaybı yapabilen bir hastalık. Kişiler taş tanısı aldıysa en azından yılda bir defa kontrole gelsinler” dedi.

Yazının Devamını Oku

Hipnozla doğum

21 Ocak 2014

Davranış geliştirme ve yeniden yapılandırma uzmanı Banu İmer, hipnozun, insanların mutlu ve üretken olmalarını, gelişmelerini, sahip oldukları potansiyeli kullanmalarını engelleyen olumsuz duygu ve düşüncelerin yol açtığı duygu ve davranışları çözümlemede güçlü bir yöntem olduğunu söyledi. Hipnozun toplumda doğru algılanması gerektiğini kaydeden İmer, şöyle dedi;

“Özellikle anne adayları doğumla ilgili endişe, kaygı ve korkularından kurtulmak, rahat, sağlıklı, huzurlu bir doğum yapmak için hipnoz tekniğinden yararlanabilir. Çünkü doğum, özellikle son yıllarda artan oranda korku ve gerginliklerin yaşandığı bir sürece dönüştürülmüştür. Çevremizden duyduklarımız, doğumla ilgili eskiye dayalı inançlar, normal doğumun bir risk olacağına ilişkin yönlendirmeler bu korkuları iyice pekiştirmektedir. Doğumda çok ağrı çekileceğine dair inançlar da kaynağını bu korkulardan alır. Sakin, ağrısız ve rahat bir doğum yapmak için önce bu negatif duyguların temizlenmesi gerekir. Zihin korkudan ve gerginlikten kurtulduğunda beden de ağrıdan kurtulur. Doğum doğanın kadına bahşettiği doğal bir süreçtir. İşte hypnobirthing anne adaylarına bedenlerine, doğanın kendilerine verdiği doğal güce inanmayı öğretir. Hypnobirthing tekniğinin içerisinde kasların tamamen gevşemesini sağlayan gevşeme teknikleri, doğum süresince ihtiyacı olan nefes teknikleri ve ileri gevşeme teknikleri yer almaktadır.”

Kendini tedavi etti ayağından oluyordu

SON yıllarda komşusundan veya görsel medyadaki sağlık programlarından duydukları ile kendilerini tedavi etmeye çalışanların sayısı arttı. Ortopedist Doç. Dr. Levent Köstem, kendisine başvuran bir hastasından örnek vererek Sağlık Dünyası’na şunları söyledi; “Dizi ağrıyan bir hasta, televizyon programından duymuş ve dizine ceviz yaprağı sarmış.

Sonuç ortada. Neredeyse açık yara olacak. Bu hasta ameliyatlık değil, ama ameliyat gerekse bu cilt yapısı ile en az üç ay yapamayız. Bu geldiğimiz nokta, tıbbın eğitim kalitesinin düşmesinin sonucu. Hastalara sorunlarını açık olarak anlatmamanın ve hastaların da gidip kendi başlarına yol aramalarının bir sonucudur. Bu tip hasta sayısı o kadar çoğaldı ki. İnanın her gün çok sayıda bu tip tedaviler kullanan ve çıkıkçıya giden hastalar geliyor. Televizyon sağlık programları aslında hastalara ve sağlıklı insanlara faydalı olabilecek programlar.

Aslında daha çok koruyucu hekimlik anlamında programlar yapılması gerekiyor. Hastanın kendi kendine yaptığı tedavileri sonraları düzeltmek zor oluyor” dedi

Yazının Devamını Oku

Medikal Park 2 yaşında

14 Ocak 2014

46 bin metrekare alana kurulu Medikal Park İzmir Hastanesi, dünya hastanesi olma yolunda. Genel Müdür Veysi Kubba, iki yıl önce İzmir’de hizmet vermeye başlayan hastanenin vizyonunun kaliteli sağlık hizmetini toplumun çoğunluğuna ulaştırmak, misyonunun ise uzmanlaştığı tüm sağlık hizmetlerinde tıbbi etiklerden ödün vermeden, hasta haklarına saygı duyarak, gelişmiş sağlık teknolojisi ve tesisleri ile öncü olma özelliğini sürdürmek olduğunu söyledi.

13 ameliyathane, 7 genel ameliyathane, 2 kardiyovasküler cerrahi ameliyathanesi, 4 kadın doğum ameliyathanesi bulunan Medikal Park’ın toplam hasta yatak kapasitesi 170.

İkinci yaşam merkezi

Başhekim Yardımcısı Dr. Zeki Hozar da kemik iliği transplantasyonu merkezinin 100’e yakın hastaya şifa dağıttığını belirterek, “Dünyaya açıldık. 62 ayrı ülkeden 12 binden fazla hastaya hizmet verdik. İki yılda en fazla bilimsel yayın yapan, en çok bilimsel sempozyum gerçekleştiren özel hastane olduk” dedi.

Yaşlılarda beslenme

Dengeli beslenme; büyüme, gelişme ve hayatımızı devam ettirebilmemiz için vücudumuzun ihtiyaç duyduğu temel besin öğelerinin ihtiyaç duyulan oranda alınmasını ifade ediyor. Beslenme bozukluğundan ise aşırı beslenmenin neden olduğu obeziteden, yetersiz beslenmeye kadar uzanan geniş bir yelpaze kastedilmekte. Yaşlanma fiziksel aktivitenin azalmasına, dolayısıyla günlük ihtiyaç duyduğumuz kalorinin de azalmasına neden olmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Amalgam dolgu zararlı değil

7 Ocak 2014

EGE Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Rıza Alpöz, son günlerde medyada hiçbir bilimsel kaynağa dayanmayan, ağızdaki metal dolgularda bulunan civanın oluşturduğu zararlardan bahsedildiğini belirterek, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Metal dolgular, gümüş ve civanın karışımından oluşan dolgulardır ve ağızda en uzun süre kalabilen tek restorasyon materyalidir. Estetiğin ön plana çıktığı günümüzde neredeyse kliniklerde kullanımı yok denecek kadar azalsa da, halen farklı ülkelerde gümüş amalgam dolguları sıkça kullanan diş hekimlerinin sayısı hiç de az değildir. Civa bir ağır metal olarak elbette toksik ve zararlı bir maddedir, fakat yıllar önce yapılmış ve hiçbir sorun yaratmayan bir metal dolguyu söktürüp diş rengi (beyaz, ışınlı kompozit) dolgu yaptırmaya da hiç gerek yoktur. Çünkü sertleşmiş ve 24 saat sonra parlatılmış bir metal dolgudan civa salınması mümkün değildir.
Hele hamilelik sırasında, eğer dişte dolgunun sökülmesini gerektirecek bir problem yoksa çok gereksizdir. Zira metal dolgu sökülürken oluşan ısı nedeniyle civa açığa çıkabilir. Diş rengi dolguların da çok masum oldukları söylenemez, içerdikleri Bis GMA nedeniyle zararlı etkileri olabilir, mutlaka kaliteli bir materyal ve güçlü ışık kaynağı kullanılarak uygulanmalıdırlar. Son yıllarda cam iyonomer dediğimiz materyaller çok geliştirilmiş ve toksik olmamaları nedeniyle kullanım alanları hem çocuk, hem de erişkinlerde giderek yaygınlaşmıştır.”

UYARILAR
Prof. Alpöz, vatandaşın diş söktürürken şu kurallara dikkat etmesi gerektiğini söyledi
* Hamileyseniz, ağzınızda metal dolgularınız var ve hiçbir sorununuz yoksa söktürüp yerine beyaz (kompozit) dolgu yaptırmayın.
* Dolgunuz kırık veya ağrınız var ve sökülmesi gerekiyorsa mutlaka su soğutması altında çok iyi bir aspirasyon ile söktürün.

Yazının Devamını Oku

2014’e kalbinizi koruyarak girin..

31 Aralık 2013

Kalbiniz sahip olduğunuz en değerli şeydir. Bu yüzden onu formda tutmak için elinizden geleni yapmanız sizin için hayati önem taşır. Yılbaşı günü ve gecesi de sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat etmeye devam edilmelidir.
Kalp damar hastalığı bulunan, by-pass’lı, stent takılanlar, hipertansiyonu, kalp yetersizliği olanlar, kapak ameliyatı olup kan sulandırıcı veya diğer ilaç alanlar, diyabet, gut, karaciğer, böbrek, mide-bağırsak hastalığı, reflüsü olanların yılbaşı gecesine dikkat etmeleri uyarısı geldi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Azem Akıllı, şunları söyledi:

“Aşırı heyecan, ani sevinç veya hayal kırıklığı (büyük ikramiyeyi kazanan veya kaybedenler), yorgunluk, fazla yemek, yağlı ve yüksek kalorili gıdalar, aşırı alkol, tuzlu kuruyemişleri fazla kaçırmak ani tansiyon yükselmesi, beyin kanaması, kalp krizi, nefes darlığı, kalp yetersizliği, kan şekerinde ani yükselmeler gibi istenmeyen durumlara yol açabilir.

Yılın son günü sabah hafif bir kahvaltı, öğlen hafif ve sebze ağırlıklı yemek, akşamüzeri düşük kalorili çorba, salata veya meyve gibi ara öğün alınmalı ve böylece akşam yemeğine çok aç olarak oturulmamalıdır. Akşam yemeği küçük lokmalarla, azar azar ve yavaş yenilmeli, yemek zamana yayılmalı, saat 10:00-10:30’da sofradan kalkılmış olmalıdır. Sonrasında hafif bir sütlü tatlı, 1-2 çay veya kahve, kurabiye veya meyve, biraz kuruyemişle (yer fıstığı, ceviz, badem, fındık, fıstık ve çekirdek) yeni yıla sağlıkla girilmelidir. Alkol kullanılıyorsa kırmızı şarap 2-3 kadehi geçmemelidir.
İlaç kullanan hastalar yiyecek ve içeceklerin ilaçlarıyla etkileşimine dikkat etmeli, acil ilaçlarını da göz önüne koymalıdırlar.”

Mavişehir’e tıp merkezi

Yazının Devamını Oku

Çocuk sahibi olmak için yeni yöntem: IMSI

24 Aralık 2013

BAYRAKLI’da bin 500 metrekare üzerinde 4 katlı müstakil alanda ikisi suit yedisi özel olmak üzere toplam 15 yatakla faaliyetini sürdüren ve 7 yılda yaklaşık 2 bin 500 aileye bebek mutluluğu yaşatan Smyrna Art Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi, canlı sperm hücrelerini 8 bin kata kadar büyüten IMSI mikroskobu sayesinde tedavide başarı şansını artırıyor.
Opr. Dr. Sühendan Cebeci, IMSI tekniğinin doğru endikasyonlu hastaya uygulanması halinde olumlu sonuçlar verdiğini söyledi, ”IMSI yönteminin uygun vakalarda kullanıldığında başarı oranını artırdığı tüm dünyada kabul görüyor. Bulguların tıbbi yayınlarla kanıtlanması ile merkezimize bu teknolojiyi getirdik ve uygulamaya başladık” dedi.
Opr. Dr. Funda Koçyiğit ise konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “IMSI yöntemi İzmir ve Ege’de sadece merkezimizde kullanılıyor. Intrasitoplazmik morfolojiye göre seçilmiş sperm injeksiyonu (IMSI) tekniği, 2004’te Benjamin Baartoy tarafından geliştirildi. Bu teknikte amaç, en iyi kalitedeki spermleri seçmek ve mikroenjeksiyon sonrası yüksek döllenme oranları elde etmek. İyi kalitede sperm ve yumurta, embriyo gelişimini de etkiliyor ve gebelik şansını artırıyor. Standart mikroenjeksiyon mikroskopları 200-400 kat büyütersek sperm seçiyor, IMSI tekniğinde ise yaklaşık 8 bin kat büyütmeli mercek sistemi olan mikroskop yardımıyla sperm seçimi yapılıyor. Spermlerdeki genetik bilgiyi taşıyan DNA’nın hasarı veya anormallikleri sperm basında vakuol diye adlandırdığımız hava kabarcıklarına neden olur. Şiddetli vakuoller standart ICSI mikroskobunda da ayırt edilebilmekle birlikte hafif ve orta şiddetteki vakuoller net izlenemez ve bu sorunlu spermler normal gibi algılanıp seçilebilir. IMSI teknolojisinde ise spermin başında olabilecek ve normal mikroskopla görülemeyecek herhangi bir anormallik daha rahat saptanabilir ve daha doğru spermin seçilmesine olanak tanır.”

Hangi hastalarda öneriliyor?

* Sperm testinde yüksek oranda anormal sperm tespit edilmiş hastalarda
* İyi yumurta kalitesine rağmen daha önceki uygulamalarda iyi kalite embriyo elde edilememiş hastalarda

Yazının Devamını Oku