Buğra Adil Buyrukcu

Probiyotikler neden önemlidir

3 Temmuz 2022
Geçmiş yıllarda vücudumuzun beyin ve kalp tarafından yönetildiğini düşünüyorduk ancak güncel araştırmalar hayatımızı yönlendiren bir diğer organımızın da bağırsaklarımız ve içerisinde yaşayan bakteriler olduğu gözler önüne serdi.

Bağırsakların genel sağlığımız üzerindeki etkisi net bir şekilde ortaya çıkınca probiyotiklerin adını da sıkça duymaya başladık. Özellikle pandemi sürecinde bağışıklık sistemini güçlendirmeye destek olması, kabızlık sorununun giderilmesi ve kilo kontrolünde etkili olması nedeniyle probiyotikler, oldukça sık kullanıldı. Peki, en iyi probiyotik kaynağı besinler nelerdir? Probiyotik nasıl kullanılmalıdır? Gelin, bugün hep birlikte probiyotik dosyası açarak, bu önemli konuyu mercek altına alalım.

BAĞIRSAK FLORASI NEDİR

Probiyotiklerin işlevini iyi anlayabilmemiz açısından öncelikle bilmemiz gereken en önemli kavram, bağırsak florasının ne olduğudur. Aslında vücudumuzun her yerinde flora vardır. Flora, yaşayan canlıların bütünüdür ve bağırsağımızda da birbirinden farklı canlılar bulunur. Bu canlılar, bizim sağlıklı yaşamamızı veya sağlıksız olmamızı sağlayan ya da bizi dışarıya karşı koruyan temel yapı taşlarını oluşturur. Bağırsak florası da vücudumuzdaki floranın yüzde 90’ını oluşturan ana yerdir ve burada iyi ve kötü huylu bakteriler bulunur. Bağırsak florasının yüzde 90’ını iyi huylular, yüzde 10’unu ise kötü huylular oluşturur. Bağırsak florasında bulunan ve yararlı etkiler oluşturan canlı mikroorganizmalara da probiyotik diyoruz. Prebiyotikler ise faydalı ya da faydasız bakterilerin beslenmesi yani yaşaması ve sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için gerekli olan besin maddelerine verilen isimdir. Ama bu besin maddesi vücudumuzda sindirilemeyen bir besin maddesi olmak zorundadır. Eğer bir besin maddesi midemizde veya ince bağırsakta safra ile sindiriliyorsa o zaman prebiyotik olamıyor.

KİLO VERMEDE ETKİLİLER

Son yapılan çalışmalara göre insan bağırsağında bin 150 tür farklı bakteri, virüs ve mantar yaşıyor. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve sağlıklı olması içinse mutlaka probiyotik ve prebiyotiklerin olması gerekiyor. Vücudumuzda inflamasyon dediğimiz vücudun toksik ve asidik yapısının ortadan kaldırılması da tamamen probiyotik ve prebiyotikleri bağlı. İnsülin direncini bağırsaklarımızda yaşayan canlıların yarattığını biliyoruz. Ayrıca kilo verme mekanizmasında oldukça etkililer. Yeni nesil kilo vermelerde gaita transferi yapılarak, mikrobiyotayı toparlamaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra bazı hormonların üretiminde mikrobiyota çok önemli. Bunların başında mutluluk hormonu olan serotonin geliyor. Kısırlığa, romatizmal hastalıklara, obezite gibi daha birçok hastalığa mikrobiyotanın yol açtığına dair çalışmalar var. Günümüzde artık probiyotik dengenin tedavisi yapılmadan gerçekten sağlıklı bir tedavi gerçekleştirilemeyeceğine dair ciddi kanıtlar mevcut.

PROBİYOTİK DENGE NEDEN BOZULUR

Yazının Devamını Oku

Yaz aylarında nasıl beslenmeliyiz

26 Haziran 2022
Yaz aylarında tatilin verdiği rahatlamayla beslenme düzenimizde değişiyor, yağlı yiyecekleri daha çok tüketiyor ve sofralarda daha çok vakit geçiriyoruz. Bu durum da bizlere fazla kilo olarak geri dönüyor. Ancak bunun yanı sıra nefes almakta bile zorlandığımız sıcaklarda serin içeceklerle susuzluğumuzu gidermeye çalışıyoruz. İçtiğimiz gazlı ve şekerli içecekler de maalesef ki, sağlığımızı olumsuz etkiliyor. “Peki yaz aylarında nasıl beslenmeliyiz?” ve “Özellikle vücudun su ve mineral kaybettiği sıcak havalarda sağlığımızı korumak için neler içmeliyiz?” Gelin bugün yazın beslenme listemizde nelerin olması gerektiğine bir göz gezdirelim.

Öncelikle yazın kavurucu sıcaklarında vücudumuzun en çok ihtiyaç duyduğu su tüketimine dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü, su ile birlikte sodyum, potasyum, fosfat, magnezyum ve kalsiyum gibi birçok önemli mineralleri alabiliyoruz. Yaz aylarında kaybettiğiniz sıvı kaybını yerine koymadığınız zaman ise baş ağrısı ve kabızlık gibi sağlık sorunları ortaya çıkarak, zamanla daha önemli hastalıklara kadar uzayan bir süreç başlayabiliyor. Bu nedenle 20 kilograma 1 litre su olacak şekilde su içilmesi çok önemli. Yani 80 kiloluk bir kişinin günlük 4 litre su tüketmesi oldukça faydalı olacaktır. Suyun yanı sıra evlerinizde de rahatlıkla hazırlayabileceğiniz sağlıklı ve serin tutan içecekler tüketmek, yaz ayların rahat geçirmenize yardımcı olur. Vücut ısısını artıran yüksek kalorili ve zor sindirilen besinlerden kaçınmanız da önemli. Bunlar yerine sebze ve meyve ağırlıklı beslenip, kızartmalardan ve yağlı gıdalardan uzak durmaya özen göstermeyi de ihmal etmemelisiniz.

 
HAFİF YİYECEKLER TERCİH EDİN
Sıcak havalarda beslenmenize her zamankinden çok daha fazla dikkat etmemizde fayda var. Özellikle bu süreçte sıvı gıdalar tüketip, vücut ısısını artıran yüksek kalorili ve zor sindirilen besinlerden uzak durmalısınız. Su içeriği yüksek olan yiyecekler, hem daha kolay sindirilir hem de vücudunuzu ferahlatır. Kırmızı et, tavuk, kuru baklagiller, sindirimi uzun süren gıdalardır ve vücut ısısının artmasına neden olur. Bu nedenle yaz aylarında bu besinleri ölçülü olarak tüketmek gerekir. Protein zengini yumurtayı haşlama olarak veya salatalarda, et ürünlerini de ızgara veya sebze yemeklerinin içerisinde az miktarda kullanarak yiyebilirsiniz. Mevsiminde sebze tüketmek ise her zaman en sağlıklı beslenme şeklidir. Öğünlerin vazgeçilmezi olan salatalar da yaz aylarında favorileriniz arasında olmaya devam etsin. Mevsim yeşilliklerinden oluşan klasik salataları bolca tüketebilirsiniz.
BAHARATI AZALTIN, PAKETLİ GIDALARDAN UZAK DURUN

Yaz aylarında sağlığımızı tehdit eden en önemli beslenme alışkanlıklarından biri de bol baharatlı ve tuzlu yiyecekler tüketmektir. Baharatı bol besinler, vücudumuzun ısı üretiminin artmasına, fazla tuz ise kan dengesini bozarak, vücudun su ihtiyacının artmasına neden olur. Sıcak havalarda özellikle yağlı atıştırmalıklar, cipsler, krakerler, kremalar, soslar, hazır dondurmalar, donmuş hamur ürünleri, donmuş patates gibi içerisinde trans yağ bulunan besinlerden kaçınılmalıdır. Bu tür besinlerin hem sindirimi zordur hem vücudun su ihtiyacını artırır hem de en sağlıksız gıdalardır. Bu nedenle kesinlikle tüketilmemelidir. Yaz aylarında ayrıca mümkünse öğün sayısını da azaltın. Mesela öğle öğününü ara öğün gibi yapıp, akşam öğününü de mümkün olduğu kadar kolay sindirilebilen besinlerden tercih edin.


Yazının Devamını Oku

Orhan Gencebay’ın sağlıklı yaşam tüyoları

19 Haziran 2022
Bu hafta ülkemizin yetiştirdiği en değerli sanatçılardan biri olan ve yaptığı bestelerle hem kalbimize hem de yaşamımıza dokunan Sevgili Orhan Gencebay ile Ankara’da bir araya geldik. Kaldığı otelde buluştuğumuz Orhan Gencebay ile ruh ve beden sağlığını nasıl koruduğunu, beslenme alışkanlıklarını, günlük rutininin vazgeçilmezlerini ve sağlıklı yaşam sırlarını hoş bir sohbet eşliğinde konuştuk. Gencebay’ın verdiği öğütler de altın değerinde...

 ÖMRÜNÜZÜ BOŞ BİR DOSYA KAĞIDI GİBİ DÜŞÜNÜN

*Siz sağlıklı yaşama önem veren sanatçılarımızdan da birisiniz. Sizin için sağlıklı yaşamak ne anlama geliyor?

Her zaman dediğim gibi; önce sağlık. Çünkü sağlık olmadan hiçbir şey olmaz. Bir insanın sağlığını düşünmesi, bencillik anlamına gelmez. Ama herkes şunu bilmeli ki, bir insan yalnız kendine ait değildir. Önce kendine, sonra ailesine, sevdiklerine, görev yaptığı yere, vatanına ve insanlığa aittir. Ama önce kendine aittir. Sağlıklı bir insan, daha yararlı olur. Kendine hayrı olmayanın başkasına da hayrı olmaz. Sağlıklı olmak için öncelikle hareketli olmalıyız. Vücut fonksiyonlarımız normal ise onu bozmamaya dikkat edeceğiz. Aşırılığa gerek yok. Bir insan, 100 kilogramlık bir güce sahip ise her gün 100 kilogram güç sarf etmesine gerek yok. Hayat, 20, 30 veya 40 kilogramla da yerine geliyor. Fakat bazılarımız daha iyi olmak adına büyük bir güç sarf ederek spor yapmaya çalışıyor. Bence buna dikkat etmeleri gerekiyor. Bir insan taşıyabileceğini kaldırabilir. Aşırı olanı anlaması lazım. Ancak taşıyabileceğiniz yükü taşıyarak, sağlıklı kalabilirsiniz. Daha fazlasını zorlamamalısınız. Bu durum zihinsel ya da bedensel olarak fark etmez. Her ikisi içinde geçerlidir. Bunun için verdiğim bir örnek de vardır. Boş bir dosya kağıdının üzerine küçük küçük noktalar koyun ve bunu bir ömür süreci olarak düşünün. Küçük noktaları da yaşayabileceğimiz olaylar olarak görün. Fakat biz bazen, bu olaylardan bir tanesine takılıp, koskoca dosya kağıdını harcayabilecek derecede eyleme geçebiliyoruz. Bu son derece zararlı. Onun için dengede kalmalıyız.

YÜRÜYÜŞ YAPMAK KENDİNE SAYGIDIR

*Sizin eski bir sporcu olduğunuzu biliyoruz. Bugünlerde sporla aranız nasıl? Özellikle yaptığınız bir spor var mı?

Yürüyüşün yapılması gereken en güzel eylemlerden biri olduğunu düşünüyorum. Aslına bakarsanız yürüyüş, kendine saygıdır. Çünkü yürüyüş yapmayan kişiler, ileride mutlaka bunun sıkıntısı çekerler. Yürüyemezler, ayakları tutmayabilir ve vücutları gücünü kaybeder. Ben tüm spor aktivitelerini seviyorum ve hepsinden de nasiplendim. Bazı spor alanlarını daha da ileriye götürüp, dünya şampiyonluklarına dahi katılabilirdim. Mesela güreşte ilerleyebilirdim. O dönemde bizi Milli Takım Antrenörümüz Nuri Boytorun hoca çalıştırırdı. Kasımpaşa Güreş Kulübünde de çok çalıştım. Ama ben vücut meraklısıydım. Bu nedenle body çok çalıştım. Dünya Şampiyonu Steve Reeves, bu konuda adeta benim ilahımdı. Onun dışında sevdiğim sporcular arasında eski Vücut Dünya Şampiyonu Gordon Scott ve biz de Ahmet Enünlü vardı. Ama o dönemde ben de vücutta çok iyiydim.

*Günlük beslenmenizde nelere dikkat edersiniz?

Yazının Devamını Oku

Bilinçsiz vitamin kullanımına dikkat

12 Haziran 2022
Koronavirüs salgını nedeniyle son 3 yıldır özellikle C vitamini, magnezyum, D vitamini ve omega 3 gibi birçok gıda takviyesi, herkes tarafından bilinçsiz bir şekilde kullanıldı ve kullanılmaya da devam ediliyor. Ancak göz arda edilen çok önemli bir unsur var. O da masum görünen bu gıda takviyelerinin kontrolsüz bir şekilde kullanıldığı zaman sağlığımızı olumsuz etkilediği... Eğer, siz de evinizde sayısız vitamin takviyesi bulunduruyor ve doktor önerisi olmadan kullanıyorsanız, bu yazımızı okumanızda fayda var.


GIDA TAKVİYESİ ALIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

Gıda takviyesi alacağımız zaman öncelikle 6 ana unsura dikkat etmemiz gerekiyor. Bunlar; kullanım dozajı, ürünün nasıl alınması gerektiği, ne kadar ve ne süreyle kullanılacağı, ürün etiketinin iyi okunması, aldığımız ürünlerin etkileşimleri ile kimlerin nerede ve nasıl kullanılacağıdır. Bu etkenlere dikkat edilmediği zaman şifa niyetine aldığınız takviyeler, size ciddi sağlık sorunları olarak geri dönebiliyor.

 


Yazının Devamını Oku

Güneş yanığı tatil keyfinizi kaçırmasın

5 Haziran 2022
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte deniz, kum ve güneş üçlüsünü özleyenler, şimdiden şezlonglarda yerini almaya başladı. Ancak bilinçsiz bir şekilde güneşlendiğiniz taktirde sizleri güneş yanığı ve lekeli bir cildin beklediğini de unutmamanız gerekiyor. Bu istenmeyen sonuçlarla karşılaşmamak içinse özellikle güneş kremlerini nasıl kullanmanız gerektiğini ve hangi ürünün size uygun olduğunu bilmeniz çok önemli. Bunun yanı sıra yazın yıpranan cildinize iyi gelebilecek ve evinizde de kolaylıkla hazırlayabileceğiniz doğal bakım kremlerinin ne olduğunu merak edenlerdenseniz, bu haftaki yazımız tam da size göre...

Aylardır beklediğiniz tatil keyfinizin kaçmaması için öncelikle güneş yanığı olmamaya dikkat etmeniz gerekiyor. Güneşten korunmak içinse elimizdeki en etkili silahımız güneş koruyucu kremler. Ancak her krem cildinize uygun olmayabilir. Bu nedenle güneş koruyucunuzu nasıl seçmeniz gerektiğini ve nasıl kullanacağınızı bilmeniz oldukça önemli. Aksi taktirde lekelerle kaplanmış ve sağlığını kaybetmiş bir cilt ile tatilden dönmeniz kaçınılmaz olabilir.

GÜNEŞ YANIĞI NASIL OLUR?

Güneşin ultraviyole ışınları maalesef ki, cildimizin en büyük düşmanıdır. Güneş ışınlarının en etkili olduğu saatler 11.00 ile 15.00’tir ki, bu saatlerde güneşlenmek oldukça tehlikelidir. Özellikle öğle saatlerinde koruyucu sürmeden güneşe çıktığınız zaman ise güneş yanığına maruz kalabilirsiniz. Genelde insanlar, 1 saat güneşlendiklerinde yanmadıklarını düşünerek, daha fazla güneşte kalıyor. Bu da aslında güneş yanığının oluşmasının en önemli nedenlerinden biri. Çünkü yanma etkisi, 2 veya 4 saat sonra ortaya çıkar. Eğer bir de güneş koruma kullanmazsanız, 2 saat sonra ikinci derece yanığa kadar gelen sonuçla karşı karşıya kalabilirsiniz.

 GÜNEŞ YANIĞI OLDUĞUNUZU NASIL ANLARSINIZ?

Güneş yanığı olduğunuzda cildinizde kızarıklık, ağrı ve şişlik meydana gelir. Bu belirtiler de güneşlenmenizin üstünden 4 veya 5 saat geçtikten sonra ortaya çıkar. Daha sonraki, süreçte cilt gerilir ve soyulmaya başlar. Özellikle çok hızlı yanan kişilerde soyulma daha hızlı olur. Eğer soyulmaya başladığınız aşamada güneşlenmeye devam ederseniz de bölgesel yanıklar daha da netleşir. İşte bu durum da güneş lekelerinin kalıcı hale gelmesinin en önemli nedenidir. Güneş yanığı çok yoğun olduğu zamanlar da cildiniz su toplamaya da başlayabilir. Böyle bir durum olduğu zaman ise mutlaka bir hekime başvurulmalıdır. Çünkü o yanıklara artık pansuman yapılması gerekir. Aksi halde cildinizde ciddi izler kalabilir.


 GÜNEŞ KORUYUCU KREMLERDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Güneşten korunmanın en iyi yolu güneş kremi kullanmaktır. Doğal olmayan hiçbir şeyi önermiyorum ama güneş koruyucu kremi kullanmamız gerçekten şart. Ayrıca bu kremleri sadece yazın değil, kışın da kullanmamız gerekiyor. Eğer kuru bir cildiniz varsa nemlendirici özelliği yoğun su bazlı, yağlı bir cildiniz varsa yağ bazlı, karma ciltler de her ikisini içeren güneş kremlerini kullanmaları gerekiyor. Güneş kremlerinde diğer önemli bir konu da kremin koruma özelliği olması. Bunu da biz SPF değerinden anlayabiliyoruz. Eğer kremde SPF 30 yazıyorsa, bu sizi yüzde 93 oranında koruyor demektir. Çocuklarda 30 faktör yeterli olacaktır. Yetişkinler ise ciltlerine 50, vücutlarına 30-40 faktör kullanabilirler.

Yazının Devamını Oku

Güzelleşirken sağlığınızdan olmayın

29 Mayıs 2022
Kimse sürdüğü bir ruj nedeniyle erken menopoza gireceğini ya da kullandığı herhangi bir makyaj malzemesinin çocuk sahibi olmasını etkileyeceğini hatta kansere yakalanma riskini arttıracağını düşünmez. Ancak piyasada satılan birçok makyaj malzemesinden ve cilt bakım ürünlerinden vücudumuza kolaylıkla giren kimyasallar, beraberinde ciddi hastalıkları da getiriyor.

 

 

Gündelik hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yer alan kozmetik ürünlerin içeriğinde bulunan sentetik ve toksik maddeler, maalesef ki sağlığımızı çok ciddi şekilde tehdit ediyor. Hemen hemen her yerde satılan makyaj malzemeleri ve cilt bakım ürünlerinin içinde bulunan zararlı kimyasallar, cilt yoluyla, oral yolla ya da solunum yoluyla vücudumuza nüfuz ettiğinde ciltte tahriş, alerji, iltihaplanma, akne gibi sorunlara neden olabildiği gibi kanser oluşumuna da yol açabiliyor. Sinir sistemini de olumsuz etkileyen bu toksik maddeler, üreme sistemini de bozuyor. Endokrin sistemini olumsuz etkileyen kimyasallar ise maalesef ki, şampuanlar, saç şekillendiricileri, jöleler, briyantinler, saç spreyleri, tıraş ürünleri, güneş koruyucuları, losyonlar, parfümler ve cilt bakım ürünlerinin içinde bulunuyor.
ERKEN MENOPOZA NEDEN OLUYOR

Piyasada satılan kozmetik ürünlerin birçoğu sağlığımız için tehlikeli olan sentetik ve toksik maddeleri barındırıyor. Bu toksik maddelere uzun süre maruz kalan kişiler ise gelecekte erken menopoz, cinsel isteksizlik, çocuk sahibi olamama gibi üreme sorunlarıyla karşılaşıyor. Özellikle hamilelerde toksik maddelerin etkileri, bebekte gelişim anamolilikleri veya genetik mutasyonlar şeklinde ortaya çıkıyor. Tüm bunların yanı sıra kozmetik ürünlerden vücudumuza giren kimyasalların Alzheimer ve demansa neden olup olmadıklarının incelendiği çok ciddi bilimsel yayımlar var. Mesela, 2017 yılında yapılan bir çalışmada yoğun makyaj yapan kadınlar ve yapmayan kadınlar araştırıldı. Çalışma sonucunda yoğun makyaj yapanların daha erken yaşta emeklilik istedikleri, daha fazla sağlık problemleriyle karşılaştıkları ve daha fazla unutkanlık yaşadıkları gözlendi.


Yazının Devamını Oku

Mucize mineral iyotun yararları

22 Mayıs 2022
Vücudumuzun kendi kendine üretemediği ve dışarıdan almak durumunda olduğu iyot, sağlığımız açısından çok önemli bir mineraldir. ‘İyot yararlı mı, yoksa zararlı mı’ sorusu ise en çok tartışılan konulardan biridir. Ancak yapılan araştırmalar, bu mineralin insan sağlığı açısından oldukça faydalı olduğunu ve iyot eksikliğinin de birçok hastalığı beraberinde getirdiğini gözler önüne sermiştir.

Vücudumuzun işleyiş mekanizmalarının devamlılığı açısından en önemli mineraller arasında yer alan iyotun sağlığa faydaları her zaman merak edilen konulardan biri olmuş ve kullanımı da birçok tartışmaya yol açmıştır. Maalesef ki, toplumumuzda da iyot, kulaktan dolma ve yanlış bilgiler doğrultusunda kullanılmakta ya da zararlı olduğu düşüncesiyle uzak durulmaktadır. Ayrıca iyot eksikliği, ülkemiz de dahil olmak üzere dünyada sıklıkla görülen bir durumdur. Bu nedenle ben de bugün iyot konusunu tüm yönleriyle ele almak istedim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, iyot ile ilgili araştırmalar 100 yıldır yapılmaktadır ve elde edilen bulgular da iyotun insan sağlığına oldukça faydalı olduğunu göstermektedir. Şimdi gelelim iyotun ne olduğuna, faydalarına, nasıl alınması gerektiğine ve iyot eksikliğinin nasıl anlaşılacağına... Hazırsanız başlayalım...

İYOT NEDİR

İyot, her hücremiz için gerekli olan ve vücudumuz tarafından üretilmeyen bir mineraldir. Aslında bulabileceğiniz en ucuz ve iyi antioksidan olduğunu da söyleyebilirim. Bakteri ve virüsler, iyot bakımından zengin ortamlarda barınamazlar. Çünkü iyot, hastalığa sebep olan patojenlerle savaşır. Bu nedenle vücutta iyi bakterileri de öldüren antibiyotikler yerine iyi bakterileri öldürmeyen iyotu tercih etmek gerekir. Ayrıca patojenler, antibiyotiklere karşı direnç geliştirebilir ama hiçbir mikroorganizma, iyota direnç geliştiremez. Dolayısıyla iyot, tüm bu özellikleriyle vücudu korur ve antioksidanları aktif hale getirerek, kanser gibi daha birçok ciddi hastalığa karşı savaşır. İyot eksikliği ise ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirir.

HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR

Antibakteriyel bir etkiye sahip olan iyot, virüslerin ve parazitlerin yok edilmesinde oldukça etkilidir. Mesela ağızdan iyot kullanımında parazitlerin çok çabuk gittiği gözlenmiştir. Ayrıca mantarlar üzerinde oldukça etkilidir. Özellikle ayak ve vajinal mantarlarda iyot kullanımı oldukça faydalıdır. Anti kanser özelliği vardır. Radyasyonun vücuttan atılmasını sağlar. Bir film çektirdiğiniz ya da tomografiye girdiğinizde radyasyon alırsınız. Eğer bu radyasyonu vücudunuzdan atmak istiyorsanız, iyot kullanmanız çok büyük fayda sağlayacaktır. İşlemi yaptırdıktan sonraki 10 gün boyunca zeolit ve yüzde 2’lik iyottan günde 5 damla olacak şekilde kullanabilirsiniz. Bunların yanı sıra alerjik astımda, kalp damar tıkanıklığında, daha önce stent taktırmış hastalarda, memede fibrokistlerin azaltılmasında, kanser tedavisine ve akciğerle ilgili hastalıklara da iyi gelir. Migren, hipertansiyon, enfeksiyon hastalıklarında, karaciğer rahatsızlıklarında, yumurtalıkların aşırı çalışmasında, ağızda oluşan hastalıklarda ve tiroid ile ilgili sorunlarda aktif olarak kullanıldığında etkilidir. İyot, iyi bir akne yok edicisi olmasının yanı sıra vücutta bulunan toksik maddelerin atılmasına da yardımcı olur. Özellikle gribal enfeksiyonlarda iyotun çok faydalı olduğu gözlenmiş.

GEBELİKTE EKSİKLİĞİNE DİKKAT

İyot eksikliği, gebelik sürecinde oldukça fazla dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çünkü gebelerde iyot eksikliği çok fazla görülür ve bu durum da çocukta gelişim patolojilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bu nedenle gebelerde iyot eksikliği çok iyi kontrol edilmeli ve mutlaka iyot takviyesi kullanılmalıdır.

İYOT NASIL KULLANILIR

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı kilo vermenin sırları

15 Mayıs 2022
Çağımızın en önemli halk sağlığı sorunlarından biri haline gelen obezite yani fazla kilo, sadece estetik açıdan değil, beraberinde getirdiği hastalıklar nedeniyle de her yıl milyonlarca insanın hayatını kabusa çeviriyor. Öyle ki, diyabetten kalp hastalıklarına kısırlıktan kansere kadar pek çok hastalığın oluşmasının ana nedenleri arasında obezite yer alıyor. Bu nedenle sağlıklı kilo vermek için gerekli uygulamaların ve tedavilerin yapılması da hayati bir önem taşıyor.

ZAYIFLAMADA KAKA TRANSFERİ

Yaz mevsimi yaklaşıyor. Birçok kişi, fazla kilolarından kurtulmak için şimdilerde sık sık zayıflama yöntemlerini araştırıyor ve şok diyetler gibi yanlış uygulamalarla kilo vermeye çalışıyor. Ancak şunu belirtmeliyim ki, sağlıklı zayıflamanın yolu dönemsel değil, zaman içinde kilo vermeyi hedeflemekten geçiyor. Peki “Neden zayıflayamıyoruz?”, “Sağlıklı kilo nasıl verilir?”, “Günümüzde hangi zayıflama yöntemleri kullanılıyor?”, “Zayıflamaya çalışırken sık yapılan hatalar neler?” Gelin bugün hep birlikte sağlıklı kilo vermenin ve zayıf kalabilmenin yöntemlerine dair bir yol haritası çizelim. Ama öncesinde sizlere son yedi yıldır uygulanan ve başarılı sonuçlar elde edilen kaka transferi ile zayıflama yönteminden biraz bahsetmek istiyorum.
SONUÇLARIYLA YÜZ GÜLDÜRÜYOR

Kaka transferinin son yıllarda kalıcı zayıflamaya yönelik atılan adımların en önemlisi olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki, artık İtalya’da kaka bankaları kurulmaya başlandı bile. Birçok yöntemi deneyerek kilo veremeyen kişilerin başvurduğu kaka transferi, sonuçlarıyla da yüz güldürüyor. Ancak bu tedaviye başlanmadan önce tabii ki bazı hazırlıklar da yapılması gerekiyor. İlk olarak hastaların bağırsak duvarını onaracak destek tedaviler uygulanıyor. Bu süreç, iki ya da üç hafta sürebiliyor. Daha sonra kişinin ailesine bakılıyor ve eğer zayıf bir insan varsa o kişinin mikrobiyata (Kaka) analizi inceleniyor ve sağlıklı bakteriler araştırılıyor. Sonrasında kişiye ailesindeki insandan alınan kaka, belirli aşamalarda ortalama sekiz ile 16 seans arasında olacak şekilde transfer ediliyor. Transfer işlemi de kolonoskopi veya ufak kateterle içeriye girilerek gerçekleştiriliyor. Yöntemdeki ana amaç, zayıf insandaki iyi bakterileri alıp, bağırsağı bozulmuş kişiye vermek ve orada sağlıklı bakterileri oluşturmak. Tedavinin süresi kişiye göre değişiklik gösterse de ortalama üç ay sürüyor. Yöntemi bu kadar çekici kılan şey ise, sonuçların oldukça başarılı olması.
NEDEN ZAYIFLAYAMIYORUZ

“Hiçbir şey yemiyorum, ama kilo alıyorum?”, “Diyetle kilo veriyorum ama sonra daha fazla kilo alıyorum” diyenlerdensiniz, öncelikle bunun birçok nedeni olduğunu söyleyebilirim. Gelin bu nedenlerin başlıcalarını birlikte inceleyelim.

Metabolik hastalıklar: Tiroid, böbrek, karaciğer ile ilgili hastalıklar, metabolik dengeyi bozabilir. Böyle bir durumun olup olmadığı incelenmelidir. Bunun yanı sıra eğer fast food tarzı besleniyor ve şekerli ya da paketli gıdalar tüketiyorsanız, o zaman vücudunuza bolca toksik madde alıyorsunuz demektir. Bu durum da kilo vermemizi engelleyebilir. Yapacağınız üç, beş ve yedi günlük detokslar yardımıyla vücudunuzu toksik maddelerden arındırabilir, kilo vermeye başlayabilirsiniz. Ancak detoks yaparken çok dikkatli olunmalıdır. Bu nedenle doktor kontrolünde detoks yapmanızı öneririm.

Kabızlık

Yazının Devamını Oku