Buğra Adil Buyrukcu

Tehlikeli ev kazalarına dikkat!

23 Ekim 2022
Ev kazaları, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık sorunları arasında. Farkında olmasak da aslında her yıl yaklaşık 20 bin kişi, düşmeler, yanıklar ve zehirlenmeler gibi ev kazaları nedeniyle hayatını kaybediyor.

Maalesef evimizde basit bir kaza olarak gördüğümüz bu olaylar, ölümcül yaralanmalara neden olabiliyor. Her yaş grubunda görülmesine karşın özellikle çocuklar ve yaşlılar, ev kazalarından çok fazla etkileniyor. Oysaki bu kazaları, basit tedbirlerle önlemek mümkün.
Düşmeler, yanıklar, zehirlenmeler, yabancı cisim yutma ve kesikler, ev kazalarındaki ağır yaralanma ve can kayıplarının en önemli sebeplerden. Evlerde meydana gelen bu tip kazalar nedeniyle her yıl yaklaşık 20 bin kişi hayatını kaybederken, 21 milyon kişi de hastaneye başvuruyor. Tüm kazaların yüzde 25’ini de yine ev kazaları oluşturuyor. Acil servisteki ölümcül yaralanmaların yüzde 20’si ise maalesef yine ev kazalarından kaynaklanıyor. Basit tedbirlerle önlemenin mümkün olduğu ev kazalarına ise en çok yaşlılar ve çocuklar maruz kalıyor.

EN ÇOK BURKULMA VE KESİLME VAKALARINA RASTLANIYOR

Ev kazaları arasında en sık burkulma, incinme ve kesilme vakalarına rastlanıyor. İstatistiklere göre her 4 kazanın 1’i evinizin içinde yürürken meydana geliyor. Ev kazalarının yüzde 25’i de çocuklarla oyun oynarken gerçekleşiyor. 2016 yılında yayımlanan ve Türkiye’deki ev kazalarının incelendiği bir araştırma, kadınların mutfakta iş yaparken el kesilmesi nedeniyle sıkça acil servislere başvurduğunu göstermektedir. El kesikleri de çok önemlidir. Eğer kesilen bölgede deri açılmış ve kas yapısı görülüyorsa dikiş atılması gerekir. Eğer kan fışkırıyor ve duruyorsa, bu atar damarın kesildiğini gösterir. Böyle bir kesikle karşılaşıldığında hemen acile gidilmelidir. Çünkü atar damar kesilmesi ölümcül olabilir.

YAŞLILARIN DÜŞMESİ ÇOK TEHLİKELİ

Araştırmaya göre ikinci sırada düşmeye bağlı ayak, omuz, el burkulmaları ve incinmeleri yer alıyor. Burada düşmenin veya çarpmanın etkisiyle bilincin gidip gitmediğini kontrol etmek önemli. Boyun darbe aldıysa, hastayı ani hareket ettirmemek gerekiyor. Düşen kişinin ağrısı, kanaması ya da duruş bozukluğu olup olmadığına bakmanız da önemli. Bunlarla ilgili bir sıkıntı yoksa hastaneye gidilmesine gerek yok. Ancak 65 yaş üstü kişilerde bu tarz düşmeler sonucunda uyluk kemiği kırılması yaşanabiliyor. O zamanda hastaların çok şiddetli ağrısı oluyor ve ayaklarını oynatamıyorlar. Böyle bir durumla karşılaştığınız zaman hastayı kesinlikle yerinden oynatmayın ve hemen ambulansa haber verin. Kanama varsa, kanamanın olduğu yere sıkıca bastırın ve ambulansı bekleyin.

Yazının Devamını Oku

Meme kanseri dünyada birinci sıraya yerleşti

16 Ekim 2022
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre meme kanseri, son yıllarda en sık görülen kanser türü haline geldi ve yeni kanser vakalarının yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor.

Verilerde ayrıca obezite görülme sıklığının artış göstermesinin de meme kanserine yakalanma oranında etkili olduğu en dikkat çekici bilgiler arasında. Bu nedenle obezite ile mücadele ederseniz aynı zamanda meme kanserine yakalanma riskinizi de azaltabiliyorsunuz. Çünkü yapılan araştırmalar, sağlıklı beslenmenin meme sağlığını koruduğunu ve meme kanserine yakalanma riskini yüzde 40 civarında düşürebildiğini gösteriyor.Hastalıkların görülme sıklığını ifade etmeye başladığımız zaman rakamlardan yardım alırız. Bazen bu rakamlar, önemli değilmiş gibi görünür. Ancak hastalıkları rakamlarla değerlendirdiğimiz zaman, ‘1’ bile güçlü bir anlam kazanır. Çünkü günümüzde her 8 kadından 1’i ve her 100 erkekten 1’i meme kanserine yakalanmaktadır. Dünyada ise her yıl 2 milyon 300 bin kişi, meme kanseriyle karşı karşıya kalmaktadır. Yılda 1 kez klinik meme muayenesi yaptırmak ise erken tanıyla hayatınızın kurtulmasını sağlayabilir. Maalesef ki, meme kanseri dünyada en sık görülen kanser türü olarak artık çok daha güçlü bir düşman haline geldi. Bu zorlu düşmanla mücadele etmek içinse risk faktörlerini bilmek, sağlıklı beslenmek ve hareketli bir yaşam tarzını benimsemek çok önemli. Özellikle sebze ve meyve bakımından zengin beslenmenin meme sağlığını koruduğunu ve meme kanserine yakalanma riskini yüzde 40 oranında düşürebildiğini artık biliyoruz.

GENETİK MİRASIMIZ ÖNEMLİ

Meme kanserinde genetik mirasımız çok önemli. Ailesinde meme kanseri hikâyesi olanların bu hastalığa karşı daha uyanık olmaları gerekiyor. Ancak meme kanserlerinin yüzde 85’i ailesinde daha önce meme kanserli yakını bulunmayan kişilerde görülmektedir. Bu nedenle ailede bu hikâyenin olmaması, kişinin kanser olmayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü kadın olmak, her zaman meme kanseri riski taşımak demektir. Özellikle 40 yaşından sonra yılda 1 kez mamografi çektirmek, hastalığı erken evrede yakalama imkânı verir. Erken tanı sayesinde günümüzde meme kanserine yakalanan birçok hastada yüzde 90 oranında iyileşme sağlanabilmektedir. Bu nedenle lütfen yılda 1 saatinizi mutlaka kendinize ayırarak, sağlık taramalarınızı yaptırmayı ihmal etmeyin.

OBEZİTE, MEME KANSERİNE DAVETİYE ÇIKARTIYOR

Meme kanserine yakalanma riskinizi azaltabilmek için yaşam tarzınıza çok dikkat etmeniz gerekiyor. Sigara kullanmamak, alkolü bırakmak veya azaltmak, stresten uzak ve sporla iç içe bir yaşam sürmeye çalışmak çok önemli. Özellikle sağlıklı ve dengeli beslenmeyi alışkanlık haline getirmek, hayati bir önem taşıyor. Çünkü obezite yani fazla kilo, birçok hastalığı tetiklediği gibi meme kanserine de davetiye çıkartıyor. Bu nedenle et tüketimini azaltın, aşırı yağlı ve şekerli yiyeceklerden, kızartmalardan, tütsülenmiş besinlerden, paketlenmiş gıdalardan ve fast food tarzı beslenmeden uzak durun. Bunların yerine tercihinizi içeriğinde bolca antioksidan, vitamin ve mineral bulunduran besinlerden yana kullanın. Peki, meme sağlığımızı koruyan bu besinler neler? İşte size mini bir liste...

Yazının Devamını Oku

Bilinmeyen yönleriyle hacamat ve kupa tedavisi

9 Ekim 2022
Mısır, Babil ve Çin başta olmak üzere binlerce yıldır birçok medeniyet tarafından hastalıkların tedavisinde kullanılan hacamat, günümüzde yeniden popüler bir hale geldi. Ancak vücudumuzda biriken toksinlerin dışarı atılmasını sağlamak için uygulanan hacamatı yaptırırken, oldukça dikkat etmek gerekiyor. Çünkü hacamat, hekimler tarafından, steril ortamda ve sterilize edilmiş ürünler kullanılarak yapılmadığı taktirde, ciddi sağlık sorunlarına da neden olabiliyor.

Peki hacamat nasıl yapılır? Hangi hastalıklar için uygulanmalıdır? Hacamat yaptırırken nelere dikkat edilmelidir? Gelin, bugün eskilerin değimiyle ‘bardak çekme’ yani hacamat ile ilgili merak edilen her şeyi ele alalım...

ÖNCE BESLENMEYE DİKKAT

Sağlığımızın iyi olması için her zaman beslenmemize dikkat etmemiz gerekiyor. Ancak her ne kadar dengeli ve sağlıklı besleniyor olsak da yine de vücudumuzu biriken toksinlerden arındırmamız gerekiyor. Bunu yapmanın en iyi yollarından biri ise hacamattır. Kupa tedavisi ve hacamat, aslında 5 bin yıllık geçmişiyle bilinen en eski tedavi yöntemlerinden biridir. Uygulanmalarındaki en önemli amaç; vücudumuzda biriken toksinleri temizlemektir. Vücudumuzda biriken bu toksik maddeler, kupa pompası yardımı ile vakumlanmakta, ardından intradermal çizikler ile temizlenerek dışarı atılmaktadır. Kupa terapisi, özellikle sırtımız, boynumuz, başımız gibi vücudumuzun çeşitli alanlarına yapılabilmektedir.

KUPA TEDAVİSİ NASIL ETKİ EDER?

Vücudumuzdaki damarlarda gezen toksinler, direkt olarak cildin altında birikir. Kupa tedavisiyle kan damarlarında bulunan bu toksinleri vakumlayarak, derinin altına çekeriz. Böylece hem kan dolaşımını arttırırız hem bağışıklık sistemini uyarırız hem de bu toksinlerin dışarıya çıkmasını sağlarız.

Yazının Devamını Oku

Hastalıklarla savaşan sebzeleri tüketmenin tam zamanı!

2 Ekim 2022
Soğuk havaların kendini iyice hissettirdiği ekim ayında özellikle üst solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığı da artar. Ancak ekim ayıyla birlikte tezgâhlarda yerini almaya başlayan muhteşem kış sebzeleri hastalıklarla savaşımızda bizlerin yardımına koşuyor.

Özellikle soğuk algınlığı, grip ve koronavirüse karşı mutfağınızdan bu sebzeleri eksik etmemenizde fayda var. Çünkü bu sebzeleri bol bol tüketerek, bağışıklığınızı güçlendirebilir, vücut direncinizi arttırabilirsiniz. Peki, bu mucize sebzeler nelerdir ve nasıl tüketilmelidir? Gelin, hep birlikte ekim ayının en taze ve sağlıklı sebzelerine bir bakalım... Günümüzde artık her mevsim her sebzeyi bulmak mümkün. Ancak mevsiminde tüketilmeyen sebzelerin ne kadar sağlıklı olduğu da bir o kadar tartışmalı bir konu. Bu nedenle ben her zaman sağlıklı beslenmenin ilk adımlarından birinin mevsiminde beslenmekten geçtiğini savunuyorum. Özellikle ekim ve kasım aylarında sağlığımız açısından oldukça faydalı sebzeler yetişiyor ve tezgâhlarda bol bol yer alıyor. Üstelik bu sebzeler, bağışıklık sistemimizi güçlendirerek, bizleri üst solunum yolu enfeksiyonlarından, koronavirüsten ve birçok hastalıktan koruyabilme özellikleri de taşıyor. Ancak bu muhteşem sebzelerden tam anlamıyla faydalanabilmek için öncelikle nasıl tüketilmeleri gerektiği bilmek gerekiyor. Çünkü yanlış teknikle pişirilen sebzelerin besin değerleri azalıyor ve sağlığımız açısından faydasız bir hala gelebiliyor.

EKİM VE KASIM AYININ ÖNE ÇIKAN SEBZELERİ

Kış aylarında hastalıklara yakalanmamak için yeterli ve dengeli beslenmemiz çok önemli. Ancak endişelenmeyin! Çünkü ekim ayı sağlıklı bir sebze grubunu da beraberinde getiriyor.
*Ispanak: Antioksidan özelliği yüksek olan ıspanak, demir, magnezyum ve kalsiyum bakımından da zengindir. Özellikle süt ürünleri tüketemeyenler, kalsiyum içeriği zengin olan ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeleri rahatlıkla yiyebilirler. Ancak ıspanağı çiğ olarak tüketmek çok daha faydalıdır. Mesela salatasını yapabilirsiniz. Ispanağı pişirmek istiyorsanız da sadece 2 dakika suda haşlayın, üstüne hafif zeytinyağı gezdirin ve o şekilde tüketmeye özen gösterin.

VÜCUDU TEMİZLİYOR

Yazının Devamını Oku

Kalbinizin en büyük düşmanı: Obezite

25 Eylül 2022
Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürebilmenin yolunun ‘kalp sağlığımızı korumaktan’ geçtiğini her fırsatta dile getiriyorum. Ancak kalp sağlığımızın öyle bir düşmanı var ki artık Avrupa genelinde salgın boyutlarına ulaşarak, sebep olduğu hastalıklarla milyonlarca kişinin ölümüne neden oluyor. Peki, bu düşman kim mi? Kalp ve damar hastalıklarının yanı sıra birçok kronik rahatsızlığın da ana nedenlerinden biri olan bu düşmanımız: Obezite!

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Ofisi’nin geçen aylarda hazırladığı bir rapor, aşırı kilo sorununun en yaygın olduğu Avrupa ülkesinin Türkiye olduğunu gözler önüne serdi. Obezitenin Avrupa genelinde salgın boyutlarına ulaştığının ve obez sayısının yükselmeye devam ettiğini belirten DSÖ, ayrıca neredeyse her üç çocuktan birinin ya aşırı kilolu ya da obez olduğunu açıkladı. Rapor, maalesef ki ülkemizde de obezite salgınının tehlikeli bir şekilde artış gösterdiğini gözler önüne seriyor.


Verilere göre:
* Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 66.8’i fazla kilolu
* ‘Obez’ olarak nitelendirilenlerin oranı ise yüzde 32.1
Bu rakamların gerçekten endişe verici olduğunu söylemeliyim. Bu nedenle obezitenin sadece estetik bir sorun olmadığının anlaşılması, birçok hastalığın yanı sıra özellikle kalp hastalıklarının da bir numaralı risk faktörü olduğunun bilinmesi büyük önem arz ediyor.

Yazının Devamını Oku

Unutkanlığa iyi gelen mucize besinler

18 Eylül 2022
Yoğun çalışma temposu, şehir hayatının stresi, ailesel sorunlar ve gelecek kaygısı gibi birçok neden hafızamızı olumsuz etkileyerek, unutkanlığa neden olabiliyor.

Günümüzde her 10 kişiden 8’i günlük hayatında mutlaka unutkanlık yaşıyor. Ancak eğer unutkanlığınız yaşam kalitenizi olumsuz etkilemeye başladıysa, tekrar eden bir döngüye girdiyse, o zaman bu durumu ciddiye almalı ve tedavisini ihmal etmemelisiniz. Çünkü artık demans ve Alzheimer hastalığının görülme sıklığı giderek artıyor. Peki, unutkanlık ile nasıl savaşacağız? Hafızamızı güçlendirmeye yardımcı olan besinler nelerdir? Demans ve Alzheimer’a iyi gelen geleneksel tıp yöntemleri var mıdır? Gelin, bugün çağımızın en önemli sorunlarından biri olmaya başlayan ‘unutkanlığı’ mercek altına alalım.

UNUTKANLIK NE ZAMAN HASTALIK HALİNE GELİR?

Günümüzde unutkanlık, her yaşta ortaya çıkabiliyor. Bugün 10 kişiye unutkanlık yaşayıp yaşamadıklarını sorduğunuz zaman 8’i ‘Evet’ cevabını veriyor. Biz kendi içimizde çok fazla şeyi unuttuğumuzu düşünüyoruz. Ancak bunun nedeni gereksiz bilgilerin hafızamızın içine yer etmesine izin vermememizden kaynaklanıyor. Örnek vermek gerekirse, yeni tanıştığımız birinin ismini ya da akşam yapmamız gereken bir işi unutabiliriz. Aslında bu unutkanlık değil, bu dikkat eksikliği diye nitelendirdiğimiz bir durum. Unutkanlığın hastalık olabilmesi için belirli bir şeyi sürekli unutmamız gerekir. Mesela ocağa yemeği koydunuz ve unuttunuz. Bunda bir sorun yok. Ancak bir hafta içinde 3 veya 4 kez ocağa yemek koyduğunuzu unutursanız, bu bir sıkıntı olduğunu gösterir. Bir kişiye demans hastalığı tanısı koyabilmemiz için kişinin normal yaşantısını sürdüremez hale gelmesi gerekir. Mesela faturalarını ödememeye başlar, uygun giyinmez, yemek yeme aktivitesini unutur ya da her zaman kullandığı yolları hatırlamaz. Bu gibi durumlarda artık hastalık meydana gelmiştir ve kişinin mutlaka bir hekime görünmesi gerekir.

UNUTKANLIĞI TETİKLEYEN FAKTÖRLER

Unutkanlık, insanların günlük yaşamını ve iş hayatını olumsuz etkileyebilen önemli bir sorundur. Unutkanlığın bir hormonal eksiklik olduğunu biliyoruz ama modern çağın yaşam koşulları, gelecek kaygısı, asosyal yaşam, stres, hareketsizlik, sağlıksız beslenme, düzensiz uyku, bilgisayar ve akıllı telefonların sık kullanılması, unutkanlığın en önemli nedenleri arasındadır. Beynimizin hafıza bölgesini yormazsak ve çaba göstermezsek, zamanla beynin hafıza kapasitesi azalır ve bilgiyi kayıt edemez hale gelir. Böylece unutkanlık ortaya çıkar. Hafızamızı bozan önemli faktörlerin başında bir de televizyon gelmektedir. Çünkü televizyon, düşünme yetimizi etkiliyor. Hafıza problemi yaşıyorsanız, kısıtlı şekilde televizyon izlemeye özen göstermelisiniz. Özellikle ileri yaşta hafızayı diri tutabilmek, demans ve Alzheimer riskini azaltabilmek için televizyon izlememek çok önemlidir. Unutkanlığı arttıran, demans yaratan ve Alzheimer’ı tetikleyen ana faktörlerden bir diğeri ise uyku problemleridir. 6 saatten az uyumak veya 8 saatten çok uyumak, unutkanlığı tetikler. Yoğun bir şekilde alkol ve uyuşturucu kullanmak, bilinçsiz yapılan diyetler, vitamin ve mineral eksiklikleri, inaktif bir yaşam ve bazı hastalıklar unutkanlığı artırır. Unutkanlık, her yaşta mutlaka ciddiye alınması gereken bir sağlık sorunudur. Çünkü aşama aşama ilerleyen unutkanlık, son evresinde Alzheimer hastalığına dönüşebilir.

AKUPUNKTUR İLE ALZHEİMER TEDAVİSİ

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda zihin açan muhteşem besinler

11 Eylül 2022
Çocuklarınıza bol bol yedirin! Bu besinler zihin açıyor...

Yaz tatili bitti. Artık okul zamanı. Yarın milyonlarca öğrenci, ilk ders zilinin çalmasıyla birlikte yeni eğitim ve öğretim yılına başlayacak. Ancak tatilden yeni çıkan birçok öğrenci, yaz aylarının getirdiği yetersiz ve dengesiz beslenme nedeniyle derslerine konsantre olmakta zorlanacak. Bu nedenle ebeveynlerin okul çağındaki çocuklarının günlük öğünlerine mutlaka zihin açan ve zekâ geliştiren gıdalar eklemesi büyük önem taşıyor. Çünkü yapılan birçok araştırma, çocuklarda okul başarısının beslenmeyle çok alakalı olduğunu kanıtlıyor.

KONSANTRASYON ZORLAŞACAK

Okulların açılmasıyla birlikte öğrenciler de yoğun bir eğitim ve öğretim sürecine girecek. Ancak uzun yaz tatilinin ardından bir anda ders yükümlülüğünün altına giren öğrencilerin birçoğu, maalesef ki konsantrasyon eksikliği ile karşı karşıya kalacak ve bu durumda okul başarılarını olumsuz etkileyecek. Çocuklarının okulda yüksek başarı göstermesini isteyen ailelerin ise en dikkat etmesi gereken şey, çocuklarının beslenmesi. Çünkü yetersiz ve sağlıksız beslenen çocuklar, ihtiyaç duydukları enerjiyi besinlerden alamadıkları için halsizlik, yorgunluk ve performans düşüklüğü gibi sorunlar yaşıyorlar. Bu durum çocukların derslerine konsantre olmalarını engelleyerek, dikkat eksikliğini de beraberinde getiriyor.

BESLENME OKUL BAŞARISINI ETKİLİYOR

Yapılan birçok araştırma, okul çağındaki çocuklarda gelişme, büyüme ve okul başarısının beslenmeyle yakından alakalı olduğunu kanıtladı. Bu nedenle eğitim döneminde çocukların günlük beslenmesine mutlaka zekâ geliştiren ve zihin açan besinler eklenmesi gerekiyor. Mesela, süt ürünleri çocukların dikkat kabiliyeti ve zihinsel gelişiminde kilit rol oynarken, kuru baklagiller ve badem, ceviz gibi yağlı tohumlar hafızalarını güçlendirmeye yardımcı olabiliyor. Ancak çocukların enerji veren şekerli gıdaları fazla tüketmeleri, beslenmelerini de engelliyor. Yeteri kadar gıda alamayan çocuklar da bu sefer de yorgunluk baş gösteriyor ve esnemeye başlayan çocuklar, derslerine odaklanamıyor. Bu nedenle bir taraftan çocuğun dikkatini arttıracak bir taraftan da tatlı ihtiyacını karşılayacak besinleri tüketmeleri çok önemli.

DİKKAT ARTTIRAN SMOOTHİELER

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı beslenmek okul çağında başlar

4 Eylül 2022
Uzun bir yaz tatilinin ardından çocuklar ders başı yapmaya hazırlanıyor. Ancak eğitim kadar sağlıklı beslenme de öğrencilerin başarısını etkileyen önemli bir konu.

Okul çağı, çocukların bedensel, zihinsel ve duygusal anlamda gelişmesinin hızlandığı bir dönem. Aynı zamanda da ailesinin kontrolü dışında olduğu için kötü beslenme alışkanlıklarını edindiği ve sağlıklı beslenmeden uzaklaştığı bir süreç. O nedenle okul çağındaki çocukların beslenmelerine çok dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü yetersiz ve dengesiz besin tüketimi, çocuklarda dikkat eksikliğine, öğrenme güçlüğüne, obeziteye ve demir eksikliği anemisi gibi daha birçok sağlık sorununa yol açabiliyor. Peki ilk, ortaokul ve lise öğrencileri için günlük beslenme programını nasıl mı hazırlayacaksınız? Gelin hep birlikte bu konunun ayrıntılarını inceleyelim.

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNE NEDEN OLUYOR

Yeni eğitim ve öğretim yılı önümüzdeki günlerde başlayacak. Milyonlarca çocuk, ders başı yapmak için okullarının yolunu tutacak. Ancak okul çağında çocukları olan anne ve babaların dikkat etmesi gereken çok önemli bir konu var. O da çocuklarının beslenmesini nasıl organize edecekleri. Çünkü okulların açılmasıyla birlikte çocuklar, ailelerinin kontrolü dışında olacakları için kötü beslenme alışkanlıklarına açık olacaklar. Sağlıksız ve dengesiz beslenme ise çocukların bedensel, zihinsel ve duygusal gelişimini maalesef ki olumsuz etkileyebiliyor. Yetersiz beslenme ile birlikte çocuklarda dikkat eksikliği, algılamada zorlanma ve öğrenme güçlüğü gibi ciddi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bunun yanı sıra gelişim geriliği, obezite, demir eksikliği anemisi ve diş çürükleri de çocukluk çağındaki beslenme alışkanlıklarına bağlı ortaya çıkan önemli sağlık sorunları arasında. Dolayısıyla okul çağındaki çocukların doğru şekilde beslenmesine çok dikkat edilmesi gerekiyor.

KAHVALTIYI ASLA ATLAMAYIN

Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki, 5-18 yaş arası çocukların enerji, protein, vitamin ve mineral gereksinimi yetişkinlerden daha yüksektir. Ayrıca metabolizmaları çok hızlı çalışır ve yeni doku yapımının da en hızlı olduğu dönemdir. Bu nedenle sabah, öğlen ve akşam öğünleri çok iyi hazırlanmalıdır. Öncelikle okula giden çocuklar derslerde konsantrasyonunun düşmemesi için mutlaka sabah kahvaltısı yapmalıdır. Ancak kahvaltıda patates kızartması, açma, poğaça, börek gibi yağlı yiyecekler ve kola, gazoz, meyve suyu gibi asit ile şeker içeriği yüksek besinler asla tüketilmemelidir.

ÇOCUKLAR KAHVALTIDA NELER TÜKETMELİDİR?

Yazının Devamını Oku