◊ Merhaba, Los Angeles’ta mısınız?
- Mexico City’deyim. Meksika’daki evimize geldik. 3 aydır Los Angeles’ta karantinadaydık.
◊ Nasıl geçti son 3 ayınız?
- Oğlum Santi henüz okula gitmediği için şanslıydım. Çocukları evden eğitim almak zorunda kalan tüm arkadaşlarım neredeyse deliriyordu! Oğlum tam sevilecek ve oynanacak yaşta. Günlerimizi oyun oynayarak geçiriyoruz. Diğer yandan kitap okuyorum, film senaryoları ve televizyon senaryoları okuyorum.
İzleme fırsatı bulamadığım birçok dizi ve filmi izledim bu süreçte. Zaman geçirmek için değil ama. Ödev olarak izliyorum sevdiğim yazarların ve yönetmenlerin işlerini. En büyük terapim ise yemek pişirmek. Sosyal medyada beni takip ediyorsan yemek pişirmeyi sevdiğimi görmüşsündür.
◊ Takip ediyorum. Oğlunuzun doğum gününü karantinada kutladığınızı gördüm.
- Zaten büyük bir doğum günü planlamıyordum. Birinci yaş günü büyüktü. Bu kez evde ailemle pasta kesmeyi planlıyordum, öyle de yaptım.
Kadın ve siyah üyelerinin sayılarını artırma hedefinden ödün vermeyen Akedemi’ye bu yıl 819 yeni üye kabul edildi...
Yeni üyelerin yüzde 49’u 68 farklı ülkeden katılan uluslararası üyeler.
Bu yıl davet edilen üyelerin yüzde 36’sı yeterince temsil hakkı olmayan etnik köklerden yani farklı ırk ve renge sahip sinemacılardan... Yüzde 45’ise kadın üye...
Hâlâ beyaz ve erkek üyeler çoğunlukta olsa da Akademi değişim ve çeşitlilik sözünün arkasında duruyor.
2015 yılında kadın üye sayısı sadece yüzde 25’e denk gelirken 2020’de yüzde 33’e çıktı.
Keza farklı renk ve ırktaki üyelerin oranı da yüzde 10’dan 19’a yükseldi.
Üyelik daveti nasıl geliyor
Akademi’nin farklı dalları her yıl aktif olarak üye olmaya uygun kişileri araştırıyor ancak davet gitmesi için son kararı yönetim kurulu veriyor.
◊ Profesyonel davranmam gerekiyor biliyorum ama The Beatles hayranı olduğumu gizleyemeyeceğim. Doğum gününüz kutlu olsun. 7 Temmuz’da 80 yaşına gireceksiniz...
- Teşekkürler. 70’li yaşlarım harikaydı.
◊ Geriye dönüp baktığınızda başarılarınızı, pişmanlıklarınızı, yaptıklarınızı, yapamadıklarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Sadece davul çalmayı seviyorum ve hâlâ çalıyorum. Şu anda bu yılın ilk turnesinde çalıyor olmalıydım. Doğum günüm için ara verip, eylül-ekim gibi yılın ikinci turnesine başlayacaktım.Çok özledim. Aslına bakarsan şimdilerde grubumla (All Star) hiç çalmadığım kadar çok çalıyorum.Yılda bir kere tura çıkıyorduk, şimdi yılda iki tur yapıyorum. Geriye dönersem... Sahip olduğum birçok nimet var. Ailem en büyük nimetim. Çocuklarım, sekiz torunum, bir de torunumun çocuğu var. Hepsi bana bahşedilen birer lütuf. Ve eşim Barbara... En büyük rüyam Houstan’da yaşamaktı. Lightnin’ Hopkins (müzisyen, blues şarkıcısı, gitarist, şarkı sözü yazarı) yüzünden.Eğer gidebilseydim Houston’a... Ya da Rory (The Beatles’tan önceki müzik grubu) ile kalsaydım ne olurdu acaba? Ama buradayım. Doğru seçimlerle yoluma devam etmişim.Düşündükçe aklımı kaçırıyorum. 13 yaşında hastanede yatıyordum. Hasta yatan tüberkülozlu çocukları meşgul tutmak için bir müzik öğretmeni hastaneye geldi. Bana minik bir davul hediye etti. O andan itibaren sadece davulcu olmak istedim. Bana bak... Hâlâ da çalışıyorum. Harika bir işe sahibim. Emekli olmak zorunda değilim. Devam edebildiğim sürece çalışacağım. Ve 80’den daha sonra da çalışmayı planlıyorum.
DAHA İYİ BİR BABA OLABİLİRDİM
◊ “Hayattaki en büyük nimetlerim çocuklarım ve torunlarım” dediniz. Neler öğrendiniz onlardan?
- Daha iyi bir baba olabilirdim. O günkü bildiklerime göre yapabildiğim en iyi babalığı yaptım. Büyükbaba olmayı çok seviyorum, çünkü çocuğu istediğin kadar sevip, sonra anne babasına geri verebilirsin! (Gülüyor)
Şahsen benim korona günlerimi Kanuni Sultan Süleyman’ın söylediği söz özetliyor: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...”
Sağlıktan kıymetli başka bir şey yokmuş...
Unutamayacağımız bir şekilde hatırlattı bu virüs....
Bu dönemde en çok özlediğim rutinim ise sinemada film izlemek oldu...
Düşünsenize filmler, diziler, kitaplar olmasaydı evde ne yapardık, karantina günlerini nasıl geçirirdik...
Her şeyden vazgeçip evlerimize kapandık.
◊ “Yellowstone”, “The Walking Dead”den sonra kablolu televizyonda en çok izlenen drama oldu. Modern bir western dizisi. Bu sezon toprağın önemi ve toprak için verilen mücadeleleri izliyoruz. Siz de toprağa yatırım yapan birisiniz.
- Amerika’daki meselelerin kaynağı çoğu zaman topraktı. Avrupa’dan gelenlerin kendi ülkelerinde sahip olmadıkları ama bu ülkede fazlasıyla var olan bir şeydi. Göç ettiklerinde yeterince acımasız, yeterince sert ve yeterince zeki olanlar batıya geldiklerinde hiçbir kanunun olmadığını fark ettiler. Ve istediklerini aldılar. Kimden aldılar? Yerli Amerikalılardan (Kızılderililerden). Sonra da birbirleriyle savaşmaya başladılar. Bu dağlar, bu topraklar, bu nehirler Amerika’yı güzel yapan şeyler.
Bizim dizimize bakarsan, toprak sahipleri beşinci nesil. Geçmişi 1800’li yıllara kadar giden ama modern şekilde devam eden bir çiftlik.
Bazı şeyler hiç değişmiyor. Zaman geçse de, devir değişse de toprak her şeyin merkezi kalıyor. Dizide ailenin başı, benim karakterim John Dutton, yaşadığı yüzyılla anlaşamıyor. Büyük babaları gibi davranmaya devam ediyor. Onlar gibi davranmanın bedelini ödeyecek. Bu sezon bu konularla flört ediyoruz. Çok şiddetli bir dizi, biraz da melodram.
◊ İnsanların yasalarla yaşadıkları sorunlar, hayal kırıklıkları ve engellemeler de var dizide. Kuralların işleyişi hakkında neler söylemek istersiniz?
- Yasalar artık daha sert. Bazen mantıklılar, bazen mantıksızlar. Dizide hükümetin ve politikacıların pozisyonunu da araştırıyoruz. Çevreciliği de araştırıyoruz. Kızılderili meselelerini de işliyoruz. John Dutton, kendinden önceki kuşakların uğraşmak zorunda olmadığı bir sürü güçle mücadele ediyor.
◊ Sizin de geniş arazileriniz var. Toprak sahibi olarak yaşadığınız sorunlar oluyor mu?
Wuhan Central Hastanesi’nden doktor Ai Fen, doktor arkadaşlarını hastalığa karşı uyardı... Diğer bir doktor Li Wenliang, meslektaşlarına grup mesajı yollayarak hastalıktan korunmak için koruyucu üniformalar giymenin şart olduğunu söyledi.
Aralık sonunda Çinli yetkililer 27 vakanın varlığını açıkladı. “7 tanesi kritik durumda ama insandan insana bulaşma tespit edilmemiştir” dediler.
Doktor Ai Fen, “Söylenti yaymak” suçlamasıyla hastane disiplin kurulu tarafından uyarıldı. Hastanelerin virüs hakkında bilgi vermeleri engellendi...
Ocak ayının ortalarında Çin Komünist Partisi, “vakalarda artış bildirilmemiştir” açıklaması yaptı. 23 Ocak’ta ise Wuhan’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Tabii ocak ayında Çin Yeni Yılı (Lunar New Year) için milyonlar seyahat edince virüs, dünyaya dağılmıştı bile...
Trump, hem Çin’e hem Dünya Sağlık Örgütü’ne öfkeli.
Çin’i virüs hakkında şeffaf olmamakla, DSÖ’yü ise Çin’den yana tavır sergilemekle suçluyor.
◊ “The Great” çok eğlenceli bir dizi. Severek izledim. Hollywood son dönemlerde Çariçe II. Katerina’nın dizilerini yapmayı seviyor galiba.
Helen Mirren’ın “Catherine The Great”inden sonra sizin diziniz geldi...
- İki dizi birbirinden çok farklı. Bizim dizimizde Katerina’nın gücünü fark etmesi, tahtı ele geçirmesi ve tahtın kurallarını öğrenmesi anlatılıyor.Her şeyin başlangıcı çok güzel. Umut dolu ve iyimser bir genç kadın. Peter ile buluştuğu ana kadar... Kocasıyla tanıştıktan sonra onu öldürmesi gerektiğini anlayacak kadar zeki! (Gülüyor)
◊ Katerina’nın hikayesinin nasıl şekilleneceğini merakla izledim. Sizi Katerina’nın en çok hangi özellikleri etkiledi?
- Katerina kadının gücünü simgeliyor. Rusya’ya kadın eğitimini o getirdi. Onun dönemi Rusya’nın saltanat dönemiydi. O zamanlar Fransa’dan ve diğer yerlerden Rusya’ya yeni fikirler getiren parlak bir ışıktı Katerina.Ayrıca “The Great” benim için oldukça heyecan verici bir proje, çünkü ilk televizyon işim. İlk dizim. Dizinin aynı zamanda yapımcısıyım. İşin diğer tarafında da bulunuyorum yani.Daha proje halindeyken erkeklerle dolu toplantılarda işimi sunup satmaya çalışmayı ilk defa yaşadım.En baştan beri bir bakıma Katerina gibi hissettim. Toplantılarda hem kendimi kanıtlamak hem de projemi bu adamlara satmak zorundaydım.
GÖZ ÖNÜNDE YAŞAMAK İLİŞKİYİ YORUYOR
◊ Çarlık Rusya’sında Katerina’nın kadının gücünü simgelediğini söylediniz. Size göre nedir güç?
Son zamanlarda yaşanan protesto hareketleriyle “Sporcudan daha fazlası” sloganın farklı bir akım yarattığını duymaya başladım...
Los Angeles’ta nasıl olduklarını sormak için aradığım arkadaşlarım da “Siyahi toplumdan daha çok doktor, avukat, mühendis, hakim, yargıç çıkması gerekiyor” dedi laf arasında...
Doğru, katılıyorum...
Seslerini duyurma gücü olan sporcular, şarkıcılar ya da oyuncular platformlarını kullanarak ırkçılığa karşı mücadele ediyor.
Sistemli olarak hayatın her aşamasında karşılaşılan ayrımcılığa karşı daha güçlü durmak ve değişimin bir parçası olmak için farklı iş kollarına yayılmak şart.
Peki fırsat eşitliği...
Sistemli ırkçılık denilen şey doğdukları andan itibaren başlıyor. Aynı fırsatlara sahip değiller...