Paylaş
◊ “The Great” çok eğlenceli bir dizi. Severek izledim. Hollywood son dönemlerde Çariçe II. Katerina’nın dizilerini yapmayı seviyor galiba.
Helen Mirren’ın “Catherine The Great”inden sonra sizin diziniz geldi...
- İki dizi birbirinden çok farklı. Bizim dizimizde Katerina’nın gücünü fark etmesi, tahtı ele geçirmesi ve tahtın kurallarını öğrenmesi anlatılıyor.Her şeyin başlangıcı çok güzel. Umut dolu ve iyimser bir genç kadın. Peter ile buluştuğu ana kadar... Kocasıyla tanıştıktan sonra onu öldürmesi gerektiğini anlayacak kadar zeki! (Gülüyor)
◊ Katerina’nın hikayesinin nasıl şekilleneceğini merakla izledim. Sizi Katerina’nın en çok hangi özellikleri etkiledi?
- Katerina kadının gücünü simgeliyor. Rusya’ya kadın eğitimini o getirdi. Onun dönemi Rusya’nın saltanat dönemiydi. O zamanlar Fransa’dan ve diğer yerlerden Rusya’ya yeni fikirler getiren parlak bir ışıktı Katerina.Ayrıca “The Great” benim için oldukça heyecan verici bir proje, çünkü ilk televizyon işim. İlk dizim. Dizinin aynı zamanda yapımcısıyım. İşin diğer tarafında da bulunuyorum yani.Daha proje halindeyken erkeklerle dolu toplantılarda işimi sunup satmaya çalışmayı ilk defa yaşadım.En baştan beri bir bakıma Katerina gibi hissettim. Toplantılarda hem kendimi kanıtlamak hem de projemi bu adamlara satmak zorundaydım.
GÖZ ÖNÜNDE YAŞAMAK İLİŞKİYİ YORUYOR
◊ Çarlık Rusya’sında Katerina’nın kadının gücünü simgelediğini söylediniz. Size göre nedir güç?
- Güç nedir... Farkında olmak. Bana eğer kendi gücümün farkına varırsam ve ona sahip çıkarsam yıkılmayacağım öğretildi. Güçlü olmak tüm cevapları bilmek ve her zaman doğru olmak anlamına gelmiyor.
Katerina’da en sevdiğim şey de buydu. Her şeyi mükemmel yapmıyordu ama cesurdu. Hatalar yapıyordu, yanlış kararlar veriyordu, oldukça kusurlu yönleri vardı ama her şeye rağmen kendinde var olan gücün farkındaydı ve cesurdu.
◊ Katerina’yı bir tarafa bırakıp Elle’e geçersek; siz aşkı nasıl tanımlarsınız?
- Çok romantik biriyim. Her şeyi romantikleştiriyorum. Gerçek aşkın varlığına inanan umutsuz romantiklerdenim. Bu konulara önem veriyorum. Ayrıca özel tutmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. Çok fazla göz önünde yaşamanın ilişkiyi yorduğuna ve zorlaştırdığına inanıyorum.
◊ Günümüzde romantizmin tanımını değişti mi sizce?
- Daha teknolojik bir romantizm var. İnsanlar artık direkt mesajlarla ilişki kurmaya çalışıyor, ki bu bana göre hiç romantik değil.
◊ Sizi neler mutlu eder?
- Sürprizleri seviyorum. Birine hediye alma ritüelini seviyorum. Karşımdakinin seveceğini bildiğim, onu tanıdığımı ve düşündüğümü gösteren bir hediye mesela... Umutsuz bir romantik olduğum için böyle şeyleri önemsiyorum.
HER PROJE BÜYÜK BİR KARAR
◊ 3 yaşından beri göz önünde olan bir oyuncu olarak; proje seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
- Sektörün işleyişi gereği senaryo önce menajerime ya da ajansıma geliyor. Önce onlar okuyor, ilgimi çekeceğini düşünürlerse bana gönderiyorlar. Büyük kararı ben veriyorum.Seçimlerimde içgüdülerimi dinliyorum. Karakteri gerçekten oynamak istiyor muyum ya da kadrodaki oyuncularla çalışmak istiyor muyum, ona bakıyorum.Mesela bazı yönetmenler var ki, hangi filmle gelirse gelsinler cevabım “evet” olur. Çünkü çalışmak istediğim yönetmenlerdir.Çok fazla etken ve kriter etkili olabiliyor seçimlerimde. Dedim ya her proje büyük bir karar, çünkü aylarını sadece o işe ayırıyorsun. O yüzden seçim yaparken gerçekten düşünüyorum.
◊ Büyük markalarla işbirlikleriniz var. Geçtiğimiz yıllarda Tiffany’nin marka yüzü oldunuz. Takıların hayatınızda özel bir yeri olduğunu duydum...
- Evet. Neredeyse her doğum günümde annem hatıra kalacak bir kolye hediye eder. Hatırladığım en özel takılardan biri de 4 yaşında “Door in the Floor” filminde kızını oynadığım Kim Basinger’ın hediye ettiği Tiffany bileklik. Bir diğeri de Angelina’nın (Jolie) çok özel bir hediyesi.
GÜZEL OLDUĞUMUZU SÖYLEMEKTEN NEDEN UTANMALIYIZ?
◊ Fiziksel görünüm ya da güzelliğe dair düşünceleriniz neler?
- Güzel olduğumuzu söylemekten neden utanmalıyız?
◊ Güzel soru... Neden?
- Gerçekten yanlış. Neden söylemememiz gereken bir şey gibi lanse ediliyor? Utanmadan “Evet güzelim” diyebilmeliyiz.Başkalarını sevmek için önce kendimizi sevmeliyiz. “Güzelim dersen kendini beğenmişsin, kibirlisin, egolusun ya da fiziksel görünüme önem veriyorsundur” gibi bir algı var. Başkalarına güzelsin demek alçakgönüllü bir hareket olduğu kadar kendimizi sevmemiz ve beğenmemiz de güzel bir güven hissi.
KİMSE SİZİ KARDEŞİNİZDEN DAHA FAZLA SİNİR EDEMEZ
◊ Moda hakkında konuşalım mı biraz da? Hem kırmızı halıda hem de günlük yaşamınızda giyim stiliniz çok beğeniliyor.
- Modayı, kıyafetlere bakmayı, farklı tarzlara bakmayı seviyorum. Çok genç yaşlardan beri birlikte çalıştığım bir stilistim var. Kişiliğimi çok iyi biliyor ve kırmızı halı stilime yansıtıyor.Kırmızı halılar sinir bozucu olabilir. Birçok insan size bakıyor çünkü. Ama stilimi geliştirmek, kendimi ifade edebilmek ve gelişmek için de güvenli bir alandı.Ben tarzımı ortaya koydum ve bence kabul edildi. Stilimin yargılandığını hissetmedim.
◊ Ablanız Dakota Fanning ile ilk filminizi çekeceksiniz...
- Evet, sonunda! Filmin adı “The Nightingale”. Yıllardır birlikte film yapma hayali kuruyoruz. Bu proje tamamen bize hitap etti.Bizimle çalışan insanlar, sette çok farklı çalışma tarzlarımız olduğunu söyledi. Bilmiyorum. Göreceğiz. Hiç aynı sette çalışmadık.Birbirimizi sette çalışırken ziyaret ettik ama hiçbir zaman işlerimize karışmadık.İnsanın kız kardeşi olması açıklanamaz bir şey. Hiç kimse sizi daha fazla sinir edemez ya da damarınıza basamaz, aynı zamanda kimse sizi daha iyi anlayamaz ve sevemez. Çok karmaşık...
KATERINA’NIN EN SEVDİĞİ ŞEYLERDEN BİRİ SEKS
◊ Biraz da “The Great” dizisindeki cesur aşk sahnelerinden bahsedelim mi?
- Katerina’nın en sevdiği şeylerden biri seks yapmaktı. Vücuduyla oldukça barışık bir kadındı. Dizi aynı zamanda Katerina’nın cinsel isteklerini keşfetmesini ve kendine güvenmesini de anlatıyor.
◊ Peter (Nicholas Hoult) ile Katerina’nın düğün gecesi sahnesine de çok güldüm...
- İlk gece bir felaketti. Hayal ettiği her şeyin tam tersi oldu. Katerina’nın onca büyülü sözünden sonra hayalleri yıkıldı. O sahneyi okuduktan sonra dizinin mizahının delice olacağını anlamıştım.
HAYATIMI ASKIYA ALMADIM
◊ Koronavirüs günleriniz nasıl geçiyor?
- Annem, büyükannem, ablam ve ben birlikte yaşıyoruz. Ben normal günlerdeki gibi belli bir program takip ediyorum. Kalkıyorum, sporumu yapıyorum, yemek yapıyoruz. Hayatımı askıya almadım. Ama oturup başka şeyler düşünmek için daha çok vaktim var tabii. Zamana sahip olmak ve ailemle vakit geçirmek güzel bir şey.
CANNES’DA JÜRİ OLMAMI İSTEDİKLERİNDE ÇILDIRDIM
◊ Geçen sene Cannes Film Festivali’nde jüri üyesiydiniz. Festival jürisinde yer alan en genç oyuncu unvanı sizde. Nasıl bir deneyimdi?
- Jüri üyesi olmamı istediklerinde o kadar heyecanlandım ki anlatamam. Çıldırdım. O jüri grubun bir parçası olduğuma inanamadım. Gerçekten hayatımın en inanılmaz deneyimlerinden biriydi. 21 yaşındaydım. Bazı insanların çok genç olduğumu düşündüklerini ve eleştirdiğini biliyorum. Gençleri, kendi jenerasyonumu temsil ettim.
Paylaş