Barbaros Tapan

Çok şanslı, çok mutlu, çok heyecanlı

9 Ağustos 2020
İki büyük film serisinin (“Yüzüklerin Efendisi” ve “Karayip Korsanları”) yakışıklı aktörü Orlando Bloom, dijital olarak vizyona giren son filmi “Retaliation” ile seyirci karşısında. İkinci kez baba olmaya hazırlanan ünlü oyuncuyla görüntülü olarak konuştum. Taciz suçundan mahkum olan yapımcı Harvey Weinstein’in partisinde pop yıldızı Katy Perry ile aşklarının nasıl başladığını ve babalık heyecanını Kelebek okurları için anlattı.

“Retaliation” etkileyici bir hikaye... Filmin karanlık dünyasına girmeden önce heyecan durumunuzu sormak istiyorum. Bebeğinizin doğmasına çok az kaldı...

- Çok heyecanlıyım. Eşi görülmemiş bir zaman diliminden geçiyoruz. Herkes için düşünme zamanı. Neyin gerçekten önemli olduğunu düşünme zamanı... Yeniden baba olmak hem benim hem de Katy (Perry) için muhteşem bir his...

İş açısından nasıl etkiledi bu “eşi görülmemiş zaman dilimi” sizi?

- İki film yapmıştım. “The Outpost” önce dijital olarak, normalleşme döneminde de sinemada gösterime girdi. “Retaliation” ise 26 Temmuz’da dijital olarak seyirciyle buluştu. İzleyenlerin tepkileri beni çok mutlu etti.

SOSYAL MEDYA BİZİ MEŞGULTUTMAK İÇİN KURULMUŞ GİBİ

“Retaliation”da çocukken cinsel tacize uğramış bir adamı canlandırıyorsunuz. Karanlık bir hikaye... Akıl sağlığı, konunun ayrılmaz bir parçası.

- Akıl sağlığı zamanımızın en zorlayıcı konularından biri. Özellikle sosyal medya ve farklı platformlar bizi doğal olmayan yollardan meşgul tutmak için kurulmuş gibi. Benim kendimi meşgul tutma yolum, her gün ter dökmeye yönelik. Vücudumu mümkün olabilecek her şekilde aktif tutmak ve hareket etmek... Cihazlarla harcadığım süreyi sınırlandırmak ve ruhumu besleyecek uğraşlarla meşgul olmak... Kendi merkezimi bulmak için bana yardımcı olduğunu düşündüğüm birkaç yol var. Budizm bu yollardan biri. Doğayla iç içe olmak ise her zaman en iyi seçenek.

Yazının Devamını Oku

Suşi imparatoru NOBU

5 Ağustos 2020
Şef Nobu, 1949’da Tokyo’nun 30 dakika uzağındaki Saitama’da doğdu. 1973’de 24 yaşındayken Peru’ya taşındı ve bir ortakla ilk restoranını açtı. Umduğunu bulamayınca Alaska’ya taşındı ve kendi restoranını açtı.

Açılıştan iki hafta sonra gece yarısı restoranında yangın çıktı.

Restoranın neredeyse tamamı yandı, kendi ölümden döndü... Şef Nobu vazgeçmedi. Bu sefer istikameti Los Angeles’a çevirdi.

1977’de Los Angeles’a taşındı. İlk 10 yıl suşi restoranlarında çalıştıktan sonra 1987’de Batı Los Angeles’ta Matsuhisa’yı açtı.

Yarattığı lezzetleri Hollywood yıldızlarının keşfetmesi hızlı oldu.

Kısa zamanda Hollywood elitlerinin bile rezervasyon yapmakta zorlandığı Matsuhisa’ya 1988’de restoranın müdavimlerinden yönetmen Roland Joffe, aktör Robert De Niro’yu getirdi.

De Niro özellikle “Black Cod Miso” ve Japon sakesi “Hokusetsu”ya bayıldı. Yemek sonunda şefi birlikte bir şeyler içmek için masaya davet etti.

Karşılıklı ilk konuşma o gün o masada oldu.

New York’ta yaşayan De Niro ne zaman Los Angeles’a gelse Matsuhisa’ya gitmeye devam etti.

Yazının Devamını Oku

Ölenler, yas tutanlar acı çekenler... Her şeye tanık oldum

2 Ağustos 2020
Sean Penn’in hayat kurtarmanın etik bir zorunluluk olduğunu düşünerek başladığı aktivizm hareketi, bugün toplumların felaketler karşısında toparlanabilmeleri için çalışan dev bir organizasyon haline geldi. Amerika’da 1 milyonun üzerinde Covid-19 testi yapılmasını sağlayan CORE (The Community Organized Relief Effort) organizasyonu, dünyanın çeşitli yerlerinde de krizlerden ve felaketlerden etkilenen savunmasız insanlar için hizmet veriyor. Hollywood’un en etkili ve başarılı aktörlerinden Sean Penn ile görüntülü olarak konuştum. İki Oscar’lı oyuncu, hayatını adadığı yardım faaliyetlerini anlattı.

CORE hakkında konuşulacak çok şey var ama önce Covid-19 ile mücadelenizi soracağım. Nasıl başladı çalışmalarınız?

- Bir felaket yardım organizasyonu olarak sahip olduğumuz altyapıyı sunmalıydık. İşe başlamak için önce Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’a gittik. Vali, Los Angeles Belediye Başkanı Eric Garcetti’ye yönlendirdi. O zaman Los Angeles’ta birkaç büyük test alanı kurulmuştu ama genel olarak daha her şey gelişim aşamasındaydı.

Mevcut test sahalarında Los Angeles İtfaiye Teşkilatı’nın itfaiyecileri duruyordu. Biz önce işe alım ve eğitimlere başladık. Test sahalarındaki itfaiyecileri rahatlatacak bir grup oluşturduk. Testleri biz yapmaya başlayıp sahalarda yapılacak diğer görevleri öğrendik. İtfaiye Teşkilatı’nın irtibat ve lojistik görevlerine bizimle devam edip diğer departmanların normal görevlerine geri dönmelerini sağladık. Los Angeles’ta sonrasında Kaliforniya’da başlayan girişimimiz 8 eyalete daha yayıldı.

Toplum için bu kadar tutkulu ve enerji dolu çalışırken aktörlük için aynı tutku ve enerji kalıyor mu? Eskisi kadar film yapmıyorsunuz. Hollywood’dan bıktınız mı yoksa?

- Bıkmadım. Filmlere âşığım. Pandora’nın kutusunun kapanıp kapanmayacağını henüz bilmiyorum. Sinema deneyimi için talep olacak mı, sinemalar seri filmler dışında filmlerle devam edebilecek mi bilmiyoruz. İzleyici olarak her tür filmden zevk alıyorum, fakat sinemada gösterilen filmlerde denge görmek istiyorum. Sinema salonlarının Cirque du Soleil filmleri tarafından devralınmasına üzülüyorum. Aslında söylediğim adil bir tanımlama olmadı, çünkü sirkler olağanüstü sanat eserleridir. Özellikle Cirque du Soleil. İyi yapılmış seri filmlere (süper kahraman filmleri) yılda bir kere katlanabiliyorum... Benim âşık olduğum “kız”, yabancı insanlarla karanlık salona girip sonsuza kadar kalacak deneyimleri yaşamaktı. Gençlik yıllarımda defalarca yaşadım o hissi.

Bizim jenerasyondaki sinemaseverlerle tanıştığında, bir filmin adını söylersen bilirler. Filmi, oyuncuların kimler olduğunu, replikleri ve en etkili sahneleri bilirler. Bugün bu durum çok nadir oluyor. Çok fazla içerik var çünkü. İzleme yollarımız da çok çeşitli. Gerçi bu söylediklerim mevcut içeriklerin ya da teknolojinin iyi olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece benim âşık olduğum kız bu değil. Ve âşık olduğum kıza ihanet etmeyeceğim. Ben hâlâ sinemaya gitmek, sinemada farklı türleri ,çeşitleri ve teknikleri görmek istiyorum.

Yazının Devamını Oku

Kanye West başkanlık kampanyasını ağlayarak başlattı

28 Temmuz 2020
Dünyaca ünlü rap’çi Kanye West başkanlık adaylığını açıkladıktan sonraki pazar günü Charleston’da (South Carolina) seçim kampanyasının ilk mitingini yaptı. Kurşun geçirmez yelek ve kilise müzikleri eşliğinde çıktığı sahnede kürtaj, kadınlar ve kölelik hakkında konuştu.

Kanye neler söyledi?

Konuşmasına Amerika tarihinin en önemli figürlerinden Harriet Tubman’a karşı sözler ile başladı. Harriet Tubman kimdir?
Kölelik karşıtı aktivist, özgürlük savaşçısı “Binlerce köleyi özgürleştirdim, binlercesini de özgürleştirebilirdim eğer köle olduklarını fark etselerdi” sözünün sahibi.
Kanye seçim konuşmasında “Harriet Tubman köleleri hiçbir zaman özgürleştirmedi sadece beyaz insanlar için çalışmasını sağladı. NBA’de takımların sahibi beyaz, müzik sektöründe patronlar beyaz. Gerçek gücü biz görmüyoruz. Adidas’ın yönetim kurulunda değilim, GAP’in yönetim kurulunda değilim... Bu durum hemen değişmeli yoksa işbirliklerime son veririm” dedi.
Kürtaj hakkında konuşurken göz yaşlarına boğuldu, “Neredeyse kızımı öldürüyordum” dedi. Kim Kardashian’ın hamileliğine bir ara son vermeyi düşündüklerini söyledi.
“43 yıl önce annem benim hayatımı kurtardı. Babam doğmamı istememiş. Eğer annem babamı dinleseydi bugün Kanye West olmayabilirdi çünkü babam çok meşguldü” dedi.
“Karım beni bu konuşmalarımdan dolayı boşayabilir. Benim, North’ü istemediğim zamanlar olduğu halde Kim, kızım North’ü doğurdu” dedi.

Yazının Devamını Oku

İkinci sezon için gün sayıyorduk

26 Temmuz 2020
19. yüzyılda New York’ta azılı bir seri katili yakalamak için bir araya gelen üçlünün hikayesini konu alan “The Alienist”in ikinci sezon bölümleri, bugün izleyiciyle buluşuyor. Daniel Brühl, Luke Evans ve Dakota Fanning dizinin ikinci sezonunda da bir arada. Brühl seri katillerin davranışlarını inceleyen psikoloğu, Evans gazeteciyi, Fanning ise dedektifi canlandırıyor... Üç başarılı oyuncuyla görüntülü olarak görüştüm, yeni sezonu konuştum.

◊ Neredesiniz şu anda?

Luke Evans: Londra’dayım... 3 ay Florida’da kaldım. Uçuşlar açılınca Londra’ya geçtim.

◊ Nasıl geçti karantina Florida’da?

- Çalışmamanın ve sorumluluk olmadan yaşamanın tadını çıkarmaya çalıştım. Okumak ve düşünmek için zamanım oldu. Normal şartlarda setlerde meşgul olacak insanlarla evden zihinsel konuşmalar gerçekleştirdik.Her zaman birlikte çalışmak istediğim şarkı sözü yazarlarıyla birlikte söz yazdık, müzik yaptık. Zevkliydi aslında. Zorunlu aradan keyif aldım.Bu durumun olumlu yönlerini benimsemeye çalıştım. Dünyanın yaşadığı olumsuzlukları ve trajediyi unutmadım tabii.Asla unutamayacağım bir zaman dilimiydi.

◊ İçinde bulunduğumuz koşullarda Florida’dan Londra’ya uçmak nasıldı?

- Markette ve sahilde gördüğüm birkaç insan dışında neredeyse kimseyi görmemiştim. 3 ay eve kapandıktan sonra yeniden dünyaya karışıp farklı bir ortama girmek konusunda çok endişeliydim. Ama eve gitmek zorundaydım. 5 aydır evime gidememiştim.Söylenenleri yaptım, maskemi taktım. Naomi Campbell gibi donanımlı bir şekilde koruyucu kıyafetler giymedim. Onun tüm uçuşu o şekilde gerçekleştirmesinden etkilendim, o ayrı konu. İçinde pişmiş olmalı ama her neyse. Maskemi taktım, uçuş boyunca çıkarmadım.Miami Havaalanı’ndan ayrıldığımda sadece iki uluslararası uçuş vardı. Ertesi sabah Londra’ya indiğimde dört uçuş vardı. Çok garipti. Yüzlerce uçuşun olduğu havaalanları boştu. Alanlarda binlerce insanı, alt alta onlarca uçuşun yazdığı büyük panoları görmeye alışkınız. Hiçbir şey yoktu. Londra Heathrow Havaalanı’na indikten sonra arabamla en hızlı çıkışı yaptım. Çok tuhaf ve ürkütücüydü.

KARANTİNA SÜRECİNDE 4 PROJEYE İMZA ATTIM

◊ “İnsanlarla zihinsel konuşmalar yaptım” dediniz. Peki, fiziksel olarak işe dönmeye hazır mısınız?

Yazının Devamını Oku

Hayalim “Bodrum Uluslararası Film Festivali”

22 Temmuz 2020
Var mı, bilmiyorum. Araştırmadım...


Yıllardır kurduğum bir hayaldir. Venedik, Cannes, Taormina Festivalleri gibi sanat tatille birleşsin.
Los Angeles, Londra, Berlin, Paris’ten oyuncular, yönetmenler, stüdyo patronları, modeller Bodrum’a gelsin.
En şaşaalı kırmızı halı törenlerini yapalım.
Dünyanın en güzel yemeklerini yesinler. Muhteşem otellerimizde kalsınlar.
Masmavi denizde tekneyle açılsınlar.
Tüm dünya, festivali takip etsin.

Yazının Devamını Oku

Yeni normal ve Bodrum

21 Temmuz 2020
Sosyal temas ve yeniden sosyal hayata katılma korkusunun üstesinden gelmek mi istiyorsunuz... Tavsiyem Bodrum... “Şartlar sana uymuyorsa sen şartlara uyacaksın” sözünü Bodrum pandemiye güzel adapte etmiş. Ortak sorumluluk duygusu, azami özen ve daha çok empati bu dönemde Bodrum’da gittiğim her yerde gözüme çarptı.

Frankie kültürü
Kaya Demirer’in liderliğindeki ekip Frankie İstanbul’dan sonra Frankie Beach Club ve Malva Restaurant ile Bodrum Susona’da yerini almış. Frankie, Türk markası...
Dünyaca ünlü yabancı markalarda her detay üzerine kafa patlatılır ve sırandıktan uzak bir konsept yaratılır ya Kaya bey de Frankie Beach Club’da Ege’nin atmosferine uygun yerli dokunuşları global bakış açısıyla birleştirmiş. Türk markası olarak Bodrum’a yeni bir kültür getirmiş.
Frankie’nin doğal ve yerel ürünler kullanarak oluşturduğu menüsü, uzun öğle yemekleri yani ‘power lunch’ konseptine göre hazırlanmış.
Büyük balıklar, büyük etler, deniz mahsulleri, paylaşımlık tabaklar, sağlıklı sebzeler...
Amerika’da genellikle uzun iş toplantıları için tercih edilir “power lunch”... Cennet Bodrum’da yeni bir mekanda iş için değil de keyif için farklı lezzetleri paylaşmak, uzun uzun sohbet etmek büyük masalar, dostlar ve harika bir manzara...
Frankie Beach Club, pandemide rahatlamak için geri dönmek isteyeceğiniz mekanlar arasına girebilir...

Yazının Devamını Oku

Will’in babasını oynayacak yaşa mı gelmişim!

19 Temmuz 2020
“James Bond” serisinin efsane aktörü Pierce Brosnan, Sony Pictures’ın merakla beklenen projesi “Cinderella”nın çekimlerine pandemi nedeniyle ara verilince soluğu Hawaii’de aldı. Şimdilerde “Eurovision Şarkı Yarışması: Fire Saga’nın Hikâyesi” filmiyle seyirciyle buluşan ünlü oyuncuyla görüntülü olarak sohbet ettik. Hem filmlerini hem de pandemi sürecini nasıl geçirdiğini konuştuk. 

Merhabalar...

- Kauai’nin kuzey kıyısından merhaba. Eşim Keely ve oğullarım Dylan ve Paris’le Hawaii’deyiz.

Hawaii ile başlayalım o zaman. Pandemi sürecini geçirecek daha güzel bir lokasyon düşünemiyorum.

- Dünyadaki cennet. Burası ve burada olmak çok güzel.

Ne zaman gittiniz Hawaii’ye?

- Martta geldik. Londra’da Camilla Cabello ile “Cinderella”nın çekimlerindeydim. 13 Mart’ta prodüksiyon durdu, Kauai’ye geldik. O zamandan beri de buradayız. Kauai’de az vaka var ama yine de endişeliyim.

Yazının Devamını Oku