◊ Dizi, psikiyatri hemşiresi canavar kadın Mildred Ratched’ın hikayesini anlatıyor. Mildred’ı 5 Oscar ödüllü “One Flew Over The Cuckoo’s Nest” filminden tanıyoruz. Sizin Mildred’ınızı biraz anlatır mısınız?
Sarah Paulson: O filmi çekimlere başlamadan önce bir kere daha izledim. Hemşire Ratched filmin kötüsü, buna kimse itiraz edemez. Ama ben karakteri oynayan aktris olarak, Mildred Ratched’in aklının değil kalbinin neler düşündüğüne odaklanmanın bir yolunu bulmalıydım.
Dizide davranışlarının nedenini açıklıyoruz demeyelim de bazen insanların çaresiz koşullar içinde olduklarında kendilerini bir şeyler yaparken bulduklarını anlatıyoruz.
Bence Mildred hastalarını insan olarak görmüyor. O korkunç şeyleri bu şekilde yapabiliyor. Ayrıca bence Mildred, yalnızlığın bir kişiye neler yaptığı hakkında bir karakter çalışması.
Hayatınızda tek bir kişinin bile rehberliği olmadığında, çok yalnız kaldığınızda, tartışmalı bir şekilde hayatınızdaki en önemli kişiden ayrıldığınızda... Neyse burada daha fazlasını anlatmayayım, diziyi izlediklerinde Mildred’ın hikayesini anlayacaklar. Ayrıca Mildred kendini kesinlikle canavar olarak görmüyor. Korkunç şeyler yapıyor ama bunları hayatta kalabilmek için yaptığını söyleyeceğini düşünüyorum.
Sarah Paulson, hemşire Mildred Ratched rolünde.
BAZI DETAYLARI LOUISE FLETCHER’IN PERFORMANSINDAN ALDIM
◊ Biyografik belgeseller genelde daha geç yaşlarda yapılır. Siz ise henüz 30’lu yaşlardasınız. Neden şimdi çekildi bu belgesel?
- Bir değil, birkaç hayat yaşadığımı hissediyorum. Tüm hayatımı tek bir filme sığdıramadık bile. Hepsini sığdırmak için 10 film yapmalıydık. Yıllardır yapım şirketleri ekibimi arayıp fikirlerini paylaşıyor. Cevabım her seferinde “hayır” oluyordu. IPC bu fikirle gelince cevabım yine “hayır” oldu. Sonra yüz yüze görüşmek istediler. Gittim. Vizyonlarını, hakkımda düşündüklerini dinledim. Eve geldim, söylediklerini düşündüm. Yaptıkları projelerin tamamını izledim. İzlediklerimden etkilendim ve “Evet, yapalım” dedim.
Belgeselin temelinde iş kadını yönüm, ailem ve şaşaalı hayatım olacaktı. Yıllardır sakladığım sırlarımı ve yaşadığım travmaları kamera önünde konuşmayı planlamamıştık. İçimden çıkarıp attığım için mutluyum.
◊ Belgesel magazin basınının gündeminde yer almaya başladı bile. Utah’ta Provo Canyon School’da (Duygusal sorunları olan gençleri tedavi eden yatılı okul) taciz ve işkenceye maruz kaldığınızı, sabah uyandığınız andan yatana kadar size bağırıldığını, fiziksel şiddetle itaat etmenizi sağlamaya çalıştıklarını söylediniz. Yaşadıklarınız hayatınızı nasıl etkiledi?
- Tamamen üstesinden geleceğim bir şey olduğunu sanmıyorum. Ama bu konu hakkında belgeselde ilk defa konuşmak, terapi gibi bir deneyimdi. Hayatımın en zor dönemiydi. Her gün cehennemi yaşamak gibiydi. Gençlik yıllarımdan beri yaşadıklarım yüzünden geceleri kabuslar görüyorum. Hayatımı birçok yönden etkiledi ama bir yandan da güçlendirdi.
Bütün bunları yaşadıktan sonra her şeyin üstesinden gelebilirim. Filmi yaparken duyguları serbest bırakmak ve bu konudaki sessizliği kırmak fark yarattı.
◊
◊ Merhaba, nereden bağlanıyorsunuz?
- Kuzey Santa Barbara, Santa Ynez’den... Çiftliğimdeyim.
◊ Ne kadar doğalsınız. Belgeselinizde de hayran kalmıştım doğallığınıza...
- 63 yaşındayım. Böyle görünmem gerekiyor.
◊ Siz hiçbir zaman estetiğe başvurmadınız...
- Tanrı’nın verdiği kemik yapısıyla kutsanmış bir kadınım. Görüntüm, hayatımı bu kadar büyülü yapmanın bir parçasıydı. Kapıları açtığı bir gerçek... Ama şimdi her zaman çalışmıyorum. Uzun dönemler geçtiğinde kendime ait bir fotoğrafı görünce şoke oluyorum. Sonra kendime gelip “Kabul etmelisin” diyorum. Dediğim gibi 63 yaşındayım, böyle görünmeliyim...
◊
Hafta sonu 44 eyalette salonların yüzde 26’sı açıktı. Peki, sonuç? Bence hayal kırıklığı değil hatta iyimser bile düşünebiliriz.
Russell Crowe’un aksiyon gerilim filmi “Unhinged”, Amerika genelinde bin 823 salonda vizyona girdi ve hafta sonu 4 milyon dolarlık gişe hasılatı yaptı... Normalde kötü açılış sınıfına sokacağımız bu rakam, pandemiyi düşününce hiç de fena değil. Filmin maliyeti 33 milyon dolar. Gösterime girdiği ülkelerde zaten 8 milyon dolarlık gişe hasılatı yapmıştı.
Filmi yapan bağımsız stüdyo Solstice’nin CEO’su Mark Gill, Amerika’da en az 30 milyon dolar hasılat beklediklerini açıkladı. Böyle bir ortamda filmin masrafını çıkartması umut verici.
Eylül ayında Amerika’daki sinema salonlarının yüzde 70’inin açık olması bekleniyor. “James Bond”, “Hızlı ve Öfkeli” gibi gişe filmleri 2020 takviminden tamamen çıkarılsa da Christopher Nolan’ın merakla beklenen yapımı “Tenet” 3 Eylül’de, Disney’in “The New Mutants”ı 28 Ağustos’ta vizyonda olacak.
Disney, dev bütçeli filmi “Mulan” içinse farklı bir yol izleyerek Disney Plus olan ülkelerde dijital olarak vizyona sokmaya karar verdi. Disney Plus olmayan sinema salonlarının açık olduğu ülkelerde ise film, 4 Eylül’de vizyonda olacak.
Sinemaya gitmeyi özlemişiz
Bu hafta Amerika’da pandeminin sinema salonlarına etkisini gördüğümüz ilk hafta oldu. Önümüzdeki birkaç hafta daha belirleyici olacaktır diye düşünüyorum.
◊ Neredesiniz, Londra’da mı?
- Prag’dayım. Karantina başladığında burada çalışıyordum. Sonrasında kaldım.
◊ Aileniz?
- Ailem de burada. Çocuklarım burada. Çek Cumhuriyeti pandeminin başından beri çok sıkı ve rahatlatıcı bir politika izledi. Kendimizi burada güvende hissettik.
◊ Alıştınız mı Çek Cumhuriyeti’nde yaşamaya?
- Çek Cumhuriyeti harika parklar, sürprizler ve gizemlerle dolu bir ülke. Çekler açık hava macerasından hoşlanan bir millet. Buradayken özlediğim tek şey ailem. Annemle babamı görmek istiyorum. Seyahat yasakları kalktı. Artık gelebilirler. Sadece işe başlamadan güvenli bir şekilde gelmelerini istiyorum.
◊ “The Wheel of Time”ın çekimleri için Prag’daydınız değil mi? Başladınız mı çekimlere yeniden?
- Hayır... Çekimi yapılan filmler var. Henüz büyük ölçekte başlayan bir prodüksiyon yok. Bizim dizimizin çekimleri başladığında tüm gözler üzerimizde olacak. Çünkü karantinadan sonra tekrar çalışmaya başlayacak en büyük yapım bizimki olacak.
Kral, güzel prenses Salome’nin dansından etkilenir, ona ne dilerse dilesin vermeyi teklif eder...
Oscar Wilde’ın aşk, ihtiras ve trajedi dolu oyunu “Salome”yi 10 yıl önce Los Angeles’ta izledim.
Al Pacino’nun Kral Herod’u canlandırdığı oyunu, hikayenin kısmen geçtiği topraklarda oynaması izlediğim andan beri hayalim oldu...
Al Pacino ile oyunu Kapadokya’da oynaması için iki defa görüştüm.
Hatta verdiği tepki kayıt altında olsun diye kendisiyle televizyon röportajı yaparken “Oyunu (Salome’yi) Kapadokya’da oynamak ister misin” diye sordum.
Ben sorduktan sonraki ilk sözleri “Aman Allah’ım müthiş bir davet” oldu.
◊ Genç Adam’ın hastalığı sebebiyle yaşadığı dramın duygusal hikayesi, pandemiye rağmen vizyona girecek filmlerden...
Andy Garcia: Keşke akıl sağlığı hakkında daha çok film yapılsa. Bu film sadece akıl sağlığı hakkında değil, okul çağındaki bir gencin akıl sağlığı hakkında. Kimlik oluşumunda yaş, oldukça hassas bir konu. O yüzden filmi desteklemek istedim.Eğer hikaye beni teşvik ediyorsa, katkıda bulunmak istiyorum. Genç bireylerin akıl sağlıkları hakkında belirli bir farkındalık kazandırmak önemli.
◊ Filmde rahibi oynuyorsunuz. Karakterinize nasıl adapte oldunuz?
- Hayatım boyunca Katolik olarak yetiştirildim. Kendi inancım, araştırmalarımın büyük bir parçasıydı. Ama en önemlisi karakterin hikayeye nasıl hizmet etmesi gerektiği... Senaryoyu okuduğumda desteklenmesi gereken bir hikaye olduğunu düşündüm. Akıl sağlığı gerçeği... Nasıl tedavi edilir... Hassas bir konu. Benim karakterime dönersem, modern bir rahip yaratmak istedim. Gerçek Katolik bir rahiple ilişkilendiremeyeceğimiz bir rahatlık ve ilginçlik kattım karaktere.
TERAPİ YAPAN BİR RAHİP
◊ Psikiyatrist gibi de bir rahip. Genç adamın sorunlarına karşı izlediği yol çok güzeldi. Yaratırken herhangi bir kişiyi baz aldınız mı?
- Doğal çekiciliği olan rahiplerle tanıştım ama karakteri tanıdığım herhangi birine dayandırmadım. Senaryoda yazılı sayfalardan aldım, kendi hayal gücümü ve yorumumu kullandım. Kendini sadece dürüst bir şekilde dinine adayan ve yardım eden bir rahip değil, aynı zamanda terapi yapan bir yönü de var.
◊
“İskoçya’ya gelen turist sayısı, ‘Outlander’dan sonra katlanarak arttı. İlk sezonu çektiğimiz Doune Castle’a ziyaretçi sayısı yüzde 800 artmış. Yüzde 800! Artık birçok tarihi yer ziyarete açılıyor.
Hepsinin sebebi ‘Outlander’.İskoç hükümeti başlarda bu durumu kavrayamadı ama şimdi olup bitenin farkındalar. Bu farkındalıkla İskoçya’nın turizm potansiyelini anladılar” demişti ocak ayında “Outlander”ın başarılı başrol oyuncusu Sam Heughan...
Sadece “Outlander” mı?
“Mamma Mia” filminin Yunanistan’ın Skopelos Adası’na getirisi... “Yüzüklerin Efendisi”nin çekimlerine tanık olabilmek için Yeni Zelanda’ya akın eden fanlar ve filmle birlikte ‘Hobbiton’un ülkenin en popüler ziyaretçi lokasyonu haline gelmesi...
Peki ya “Game of Thrones”un çekildiği yerlerin turist merkezi haline gelmesi...
Dizinin kurgu şehri Kings Landing’in yer aldığı Dubrovnik’e (Hırvatistan) gelen turist sayısının katlanarak artması...
Dünyaca ünlü şarkıcı Cardi B, Hürrem ve Kösem’i izledikten sonra Twitter’da 14 milyon takipçisine neredeyse