Banu Tuna

Milano’da komplekse girdim

14 Nisan 2006
Geçtiğimiz hafta Milano’da, mutfak konusunda düzenlenen en önemli fuarlardan biri olan Eurocucina vardı. Aslında banyo, ev tekstili, ev eşyası gibi başka başlıkları da bulunan Mobilya Fuarı’nın bir parçası. Ben de ne var ne yok diye bakmak üzere olay yerine intikal ettim.

İtalyanlar kentin epey bir dışında (İstanbul Beylikdüzü Tüyap ile karşılaştırılabilir) fuar alanı inşa etmişler. Merkeze uzaklık bakımından Tüyap ile mükayese edebiliriz, ancak mimariyi ve kurulan düzeni karşılaştırmaya kalkmak düpedüz terbiyesizlik olur. Detaylara girmeyeceğim, ancak son kez Tüyap’a gittiğimde açlıktan tansiyonum düştü, otomobil park edecek yer bulamadığımdan dizime kadar çamura battım ve neredeyse bir kamyonun altında kalacaktım o kadarını söyleyeyim.

Fuardan edindiğim izlenimler: Tüm ocaklar DJ’lerin kullandığı turntable’lara, tüm aspiratörler plazma televizyonlara benziyor. Neredeyse tüm markalar metal ile ahşabın birarada kullanıldığı mutfak tasarımları ile katılmışlar. Türkiye’den gelen ziyaretçilerin büyük kısmının elinde fotoğraf makinesi var. Rastladıkları tüm orijinal fikirlerin fotoğrafını çekiyorlar. Bu fotoğraf çekme faaliyetinin Türkiye ayağı şöyle gerçekleşiyor biliyorsunuz: "Hanımefendi tasarımlarımızın hepsi orijinal İtalyan’dır. Tüm modeller oradan geliyor. Üstelik de dörtte bir fiyatına satıyoruz."

Fuardan arta kalan kısıtlı zamanda Milano’nun en janjanlı alışveriş caddelerini dolaşma fırsatını bir nebze de olsa yakaladım elbette. Bu şehre üçüncü gidişim, her seferinde tarifsiz komplekslerle geri dönmekteyim. Ne giyersem giyeyim standardı bir türlü yakalamıyorum, kendimi ayak altında dolaşan sefil bir hamam böceği gibi hissediyorum.

Kadınlı erkekli Milano sakinleri, Prada, Calvin Klein, Roberto Cavalli gibi tasarımcıların mağazalarından elleri kolları poşet dolu çıkıyor, Vespa’larına atlayıp olay yerini terk ediyor. Prada’dan çıkan bir kadın, beyaz pantolonuyla Vespa’sına bindi ve gitti mesela gözümün önünde. Şimdi aynı hareketi İstanbul’da ya da Ankara’da, bilemediniz İzmir’de yapsak, bir defa motorun oturulan yeri çoktan tozlandığından pantolonun arkası simsiyah olur. Hadi bu badireyi atlattınız, yolda giderken yanınızdan geçen halk otobüsünün ayar isteyen egzozu aynı vazifeyi layıkıyla yerine getirir.

MARKA GİYEN ÇOCUKLAR İÇİN

Vespa’ya bineceğim diye tutturmadığınız sürece, yurdumuzda da ünlü tasarımcılara ait kıyafetler giymek mümkün elbette. Mesela yaklaşık bir ay önce İstanbul Bağdat Caddesi’nde yeni bir mağaza açıldı. Adı b’kids. Erenköy’deki mağazada Dior, Guess, Kenzo, Cavalli, DKNY, Escada, Laura Biagiotti, Ferre gibi markalara ait giysi ve aksesuvarlar bulabilirsiniz. Ama haberiniz olsun hepsi çocuklar için. Tüm saydığım markaların 0-16 yaş arası için tasarlanmış ürünlerini satıyorlar. Bazıları çocuk gibi giyinen çocuklar için. Bazıları ise yetişkin kokoşlara taş çıkartacak cinsten. Daha çok kendisi de ünlü markalardan giyinen anneler alışveriş yapıyormuş ve daha çok kızları için geliyorlarmış. Mağaza çalışanları bir anneden bahsetti; küçük kızına La Perla’dan başka gecelik almazmış. Uzun zamandır yurtdışından getirtmekteymiş de, artık yurdumuzda da bulunabildiğini görünce çok sevinmiş. Söz konusu taşlı geceliğin fiyatı 175 lira. Dior’un kokoş etekleri 334 lira civarında, Guess’in jean pantolonları 179-219 lira arasında bulunabilir.
Yazının Devamını Oku

Alışveriş bağımlısı mısınız?

7 Nisan 2006
Kadın ya da erkek fark etmez, ABD’de her 20 kişiden birinin alışveriş bağımlısı olduğunu biliyor muydunuz? Sayıları 17 milyonu buluyor. Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da bizde durum nedir bilmiyoruz. Ancak rakamlar saplantılı biçimde alışveriş yapanların sayısının Avrupa’da da arttığını gösteriyor. Alışveriş Yapıyorum Öyleyse Varım: Kompülsiv Satın Alma ve Kendini Arayış adlı kitabın yazarı, psikolog April Benson; çalışmak yerine sürekli internetten alışveriş yaptığı için işten atılan hastaları olduğunu söylüyor. Bu nedenle bozulan evlilikler var. Erkeklerde alışveriş bağımlılığı genellikle koleksiyonerlik şeklinde tezahür ediyor.

Eğer dolabınızda etiketi bile üzerinde duran, hiç giyilmemiş giysiler varsa, bitirmeye fırsat bulamadığınız kozmetik ürünleri koyacak yer bulamıyorsanız veya haftada bir kucak dolusu CD alıyorsanız aşağıdaki testi yapsanız iyi olur. Ben yaptım, bağımlı olmak üzeresiniz diye bir sonuç çıktı. Bir ihtimal daha varmış; karşıma çıkan avantajlı fırsatları kaçırmak istemiyor olabilirmişim. İki hafta boyunca yiyecek dışında bir şey almamaya karar verdim. Bakalım mide bulantısı, terleme, titreme yapacak mı? Testin orijinalini http://ynr.blogthings.com/areyouashopaholicquiz/ adresinde bulabilirsiniz. Maalesef sonuçları değerlendirme hizmeti veremiyoruz.

1. Kalbiniz kırılmışsa, yeni bir gardırop kurmak kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar mı?

a. Olabilir, alışveriş terapisi tamamen safsata olamaz.

b. Kesinlikle, yeni erkeklerle tanışmak için yeni giysiler gerekir.

c. Asla, maddi şeyler aşkın yerini tutamaz.

2. Acil durumlar için biriktirdiğiniz para sizi ne kadar idare edebilir?

a. Acil durum parası nedir?

b. Birkaç ay.

c. En az altı ay.

3. Para harcadıkça ödül kazandıran yeni bir kredi kartı almanız için ısrar ediliyor. Siz:

a. İlgilenmezsiniz, bir iki kredi kartı size yetiyor.

b. Başvuru formunu okur, ödüller iyiyse ilgilenebilirsiniz.

c. Hemen imzayı basarsınız.

4. Dışarıda yemek yeme sıklığınız:

a. Haftada bir iki kez

b. Ayda bir iki kez.

c. Neredeyse her gün.

5. Cumartesi öğleden sonra ne yaparsınız?

a. Arkadaşlarınızla takılırsınız.

b. Evde oturursunuz veya sevgilinizle buluşursunuz.

c. Alışveriş merkezine gidersiniz.

6. Çok şeker bir elbise buldunuz. Fiyatı 500 liradan 100 liraya düşmüş ama size iki beden küçük:

a. Hemen rejime başlamaya karar verir ve satın alırsınız.

b. Elbiseyi isteyecek bir arkadaşınız olup olmadığını düşünürsünüz.

c. 100 lira zaten bir elbiseye vermek için çok para deyip bırakırsınız.

7. İnternetten alışveriş ile aranız nasıl?

a. İndirimde bir şeyler var mı diye arada bir bakınıyorsunuz.

b. Kredi kartı numaralarınızı ezberlediniz bile.

c. İhtiyacınız olan şeylere uygun fiyatla sahip olmak için muhteşem bir araç.

8. En sevdiğiniz mağazaya girdiğinizde:

a. En uygun fiyatlı ürünleri bulacağınız bölümü ezbere bilirsiniz.

b. Uzun süre kullanabileceğiniz klasik parçalar alırsınız.

c. Orada çalışan herkes adınızı ve bedeninizi ezbere bilir.

Dükkanımız açık kalmış!

Önceki hafta sonu Kadıköy çarşı içindeki Koton’un önünden geçerken güneşli bahar havası dürttü, içimi ferahlatacak bir şey almak için içeri daldım. Karşıma çıkan ilk görevliden yardım istedim. Hemen aradığım tipte eteği buldu, getirdi, soyunma kabinine kadar eşlik etti. İçerisi nasıl kalabalık ve mağaza nasıl dar... Buna rağmen satış görevlisi gayet ilgili. Bana yardım ederken, bir yandan da soru soran diğer müşterilere cevap yetiştiriyor. Hayatımdan son derece memnunum, çöl ortasında su bulmuş gibi hissetmekteyim. Kabine girdim, tam eteği giyecekken ve tek ayak üzerindeyken kapı çaldı: "Nasıl oldu etek?" "Bir dakika" dedim ama duymamış olacak yeniden kapıyı çaldı, yeniden "Nasıl olduuuu" diye sordu. Aldı mı beni bir telaş... Apar topar eteği üzerime geçirip, dışarı çıkmaya kalktım. Bu arada daracık kabine konan tabure yüzünden kapıyı açınca içeride sıkışıp kaldım. Müfettiş Clouseau görse, benimle gurur duyacak, öyle bir telaş ve sakarlık hali. Bacağımdaki çürük hálá duruyor, sanırım tabureye çarptım.

Neyse, müsamereye çıkan ilkokul çocuğu gibi attım kendimi kızın önüne. "Sanki biraz bol gibi" dedim. O, "Yok yok tam olmuş ama dükkanımız açık kalmış" dedi. Bön bön bakmaktayım, hangi dükkan açık kalmış? Gülümseyerek üzerimdeki eteğin fermuarını yukarı çekti. Meğer o telaşla kabinden çıkarken açık unutmuşum. Hayatımda müşteriye böyle bir üslupla hitap edildiğini duymamıştım. Epey bir salaklaştım ama mesele yapmadım. Ne de olsa daha birkaç dakika önce kendisinin çölde karşıma çıkan bir bardak su olduğunu düşünmekteydim. Ama o başka çamlar daha devirmekte bir beis görmedi.

- Mango’da mı çalışıyorsunuz?

- Yoo, nereden çıkardınız?

- Üzerinizdeki bluzu iki sezon önce Mango’da çalışan kızlar giyiyordu da...

- !!!

Üzerimdeki bluz kardeşimin yeni yıl hediyesiydi. Bir yandan kızın densizliğine kızıyorum, bir yandan da "Vay alçak kardeş, bana serisonu hediye almış" diye içimden geçiriyorum.

Tüm yaptıklarına rağmen satış görevlisi kıza bir şey demedim, eteği de satın aldım. Çünkü zavallı ne yapmakta olduğunun farkında bile değildi. Ona muhtemelen "Müşteriye sıcak davran, diyalog kur" demişler, o da elinden geleni yapıyor.

Kıssadan hisse; siz siz olun soyunma kabininden çıkarken "dükkanınızı" açık unutmayın.
Yazının Devamını Oku

Reklam SMS’lerinden nasıl kurtulacaksınız

31 Mart 2006
Geçen hafta mağazalarla mesajlaşmaktan bıktım demiştim ya, dert paylaşmanın yanısıra çözüm de öneren pek çok mektup geldi. Nur Türkeli’nin yazdıklarını okuyunca, önemli bir konudan bahsetmeyi unutmuş olduğumu da fark ettim üstelik. Evet, Türkiye sınırları dahilindeyken cep telefonuna gelen reklam içerikli mesajlar insanın sinirini bozuyor, mesaj kutusunda lüzumsuz kalabalık yapıyor. Ama ya bir de siz yurtdışındayken gelirse... O zaman sırf bilmem hangi mağaza indirimde olduğunu haber verecek diye, size sormadan kabartılan telefon faturaları ödemek zorunda kalıyorsunuz. Bir de böyle bir durum var yani. Gelelim önerilere...

"Cuma günkü yazınız çok hoşuma gitti, kestim, işyerime getirdim, arkadaşlarıma gösterdim ve sıra geldi cevap yazmaya. Antalya’da özel bir telekomünikasyon şirketinde satış sorumlusu olarak çalışıyorum. Bulk SMS (hani şu mağazaların toplu olarak gönderdiği SMS’ ler var ya) ve interaktif SMS (anket, sipariş, randevu gibi geri dönüşümlü SMS) sistemlerini ve kontörlerini satıyorum. Bizim müşterilerimiz arasında da önemli markalar var ve bu tür sorunlarla mutlaka karşılaşıyoruz. Mağazalar müşteri kayıtlarını alırken SMS yoluyla bilgilendirme isteyip istemediklerini sormalılar diye düşünüyorum. Ancak düşünemediklerini varsayalım, eğer bulk SMS almak istemiyorsanız ve numaranızı verdiğiniz mağaza şubesini hatırlıyorsanız, mesaj istemediğinizi bildirirseniz listeden numaranızı sildirebilirsiniz. Bize de zaman zaman böyle istekler bildiriliyor ve listeden çıkmak isteyenleri derhal sistemden siliyoruz. Mağazalar, marketler, gece kulüpleri daha isteğe bağlı bir telefon listesi hazırlayarak insanları rahatsız etmeden, meşgul etmeden, bıkkınlık vermeden tanıtımlarını yapabilirler."

Deniz Akgök

*

Derdinize çare olabilecek bir yöntemi sizinle paylaşmak istedim. Bahsettiğiniz gibi SMS bloklama fonksiyonu olan bir telefon yok ama internetten indirebileceğiniz çeşitli programlar ile sorunu çözebiliyorsunuz. Bunun için Windows Mobile iletişim sistemi yüklü bir cep telefonu ve cep bilgisayarına sahip olmanız gerekiyor. Daha sonra http://www.mpx.gen.tr/ sitesinden SMS engelleyeci programı telefonunuza indirip bu dertten kurtulabilirsiniz.

Emre Yılmaztürk

*

Cep telefonuma gelen reklam mesajlarından bezmiştim ki, Telekomünikasyon Kurulu internet sitesine girdim. Tüketici hakları ile ilgili bir sayfada, cep telefonumuza gelen reklam mesajlarını istememe hakkımız olduğunu müşahade ettim. Servis sağlayıcı bu hizmeti vermek zorunda imiş. Hemen Turkcell’i aradım, "Evet böyle bir hizmet var" dediler. "Turkcell dışında hiçbir yerden reklam mesajı almak istemiyorum" dedim, tamam dediler. Ancak Finansbank ve bir başka yerden daha 2 mesaj geldi. Tekrar aradım ve gerçeği öğrendim: Böyle bir reklam mesajı aldığınızda, bu mesajı 2780’e iletirseniz, sistem size bir cevap gönderiyor. Böylece reklam gönderen bu yerden tekrar mesaj almayacak hale geliyorsunuz. Bir tür spam filter gibi yani :) İkna olmayanlar için ilgili sayfanın adresi: http://www.turkcell.com.tr/index/0,1028,79100,00.html

Gülser TEKE
Yazının Devamını Oku

Mağazalarla mesajlaşmaktan bıktım

24 Mart 2006
Markaların, yeni sezonu açtıklarını, indirime girdiklerini, yeni mağazalarının yerini bildiren SMS göndermelerinden bıktım usandım. Artık telefondan mesaj sinyali geldiğinde sol gözüm sinirden seğirmeye başlıyor. Yerli yersiz, zamanlı zamansız mesaj atıyorlar. Uyku saati, toplantı ortası fark etmiyor. Çoğunu okumadan siliyorum. Şimdiye kadar aldığım binlerce mesajdan sadece bir tanesi tesadüf eseri işime yaradı.

Kış indiriminden faydalanayım diye alışverişe çıkmıştım. Sokaklarda dolaşırken, tam da Top Shop’un önünde Top Shop’tan mesaj geldi. Her şey 10-20-30 YTL yazıyordu mesajda. E haliyle içeri girdim ben de. Hiç öyle abartılı bir kalabalık yoktu. Sakin sakin alışveriş yapıp çıktım. Bir saat sonra almadığıma pişman olduğum bir pantolon için geri döndüğümde ortalık Vahşi Batı’nın terk edilmiş kasabalarını andırıyordu. Hani Red Kit çizgi filmlerinde olur ya, ıssızlığı anlatmak için toz içindeki yolun ortasından çalılar uçuşarak geçer, işte tıpkı öyle. Talandan kurtulmuş bir iki kazak da üzerinden sarktıkları askılara tutunmaya çalışıyordu.

Cep telefonu mesajlarının sinirimi ne kadar bozduğunu aslında Mustafa Tekeli’nin e-postasını alınca fark ettim. Kendisi SMS gönderen markalardan şikayetçi:

"Bana SMS gönderen bütün mağazalardan şikayetçiyim. Beymen, Damat-Tween, Tefal gibi... İnanın bu tür mağazalar artık benden GSM numaramı istedikleri zaman ya yanlış numara veriyorum ya da kullanmadığım bir hattımın numarasını. Çünkü ben bu numarayı verirken ürünle ilgili tadilat gibi bir mevzuda bilgilendirme amacı ile ararlar diye düşünerek veriyorum. Ama gelin görün ki onlar sürekli SMS göndererek beni rahatsız etmek için kullanıyorlar. Numaramı talep ederken herhangi bir şekilde bilgilendirme SMS’i istiyor musunuz diye sormadan mesaj yolluyorlar sürekli. Olması gereken bence Vakko’nun yaptığı. Üye bilgi formu açılırken onlara numaramı doğru bir şekilde vermiş olmama rağmen, SMS yollamak gibi bir düşüncesizlik yapmak yerine e-posta ile ulaşma yolunu tercih ediyorlar. GSM şirketleri henüz SPAM mesaj diye bir şey tanımlamadılar ama e-postada bu var. İstemezseniz size e-posta gelmesi engellenebiliniyor. Müşteri memnuniyeti anketlerine bu hususu koymamaya devam etsinler, ben bana her mesaj geldiğinde gönderen firmanın mağazalarına gitmeme kararımı yeniliyorum. Bu arada durumu Turkcell’le de konuştum. Malum onlar da SMS’le tacizde bir numara. Dedikleri şu; bizim yolladıklarımızı keseriz ama diğerlerine sizin ulaşıp SMS yollamamalarını istemeniz gerekiyor dediler. Sonuç, Turkcell bile kesmedi... Yorum; bu ülkede SMS yakında pop-up’lardan beter bir hal alacak ve üreticilerin SMS bloklama fonksiyonu olan telefonları satış rekorları kıracak."

Alışveriş seven casuslar

Avustralya Güvenlik ve Haber Alma Örgütü (ASIO), personel sayısını iki katına çıkarmaya karar verince enteresan bir yönteme başvurmuş. Potansiyel casusları alışveriş ile kandırmaya çalışıyorlar.

Reuters’ın geçtiği habere göre, ASIO bir reklam kampanyası başlatmış. Kampanyada gerçek ajanlar kullanılmış. Bunlardan biri de 20’li yaşlarındaki Alison. Mesleğinin faydalarını bakın nasıl anlatıyor: "Ben de 20’li yaşlarını süren diğer genç kızlar gibiyim. Sadece yaptığım işten bahsetmem yasak o kadar. Bazen alışveriş yapan bir hedefi takip ettiğimde, ben de onunla birlikte alışveriş yapabiliyorum. Ya da bazen, yine bir hedefi takip ederken bir mağazanın vitrininde beğendiğim bir şey oluyor ve ’Hmmm, daha sonra buraya dönmem gerek’ diye düşünüyorum."

Birden gözümün önüne filmlerdeki takip sahneleri geldi. Hani takip edilen adam bir şeyden şüphelenip, geri dönüp bakar ya... Casus da şüphe çekmemek için hemen yakınlardaki bir vitrine göz gezdiriyormuş gibi yapar. Sanırım böyle bir sahneyi en son Münih’te gördüm. Demek Mossad ajanları Filistin Kurtuluş Örgütü’nün peşindeyken epey alışveriş yapmış.

En çok Karadenizlilerin burnu akıyormuş



İpek Kağıt, 18 ilde 2020 kişi ile bir araştırma yaptırmış. Amaç kağıt mendil tüketme alışkanlıklarını tespit etmek. Halkımız kağıt mendili nereden alıyor, alınca nerede kullanıyor, nasıl taşıyor diye bakmışlar.

Sonuçlara göre ya daha az nezle oluyoruz, ya da millet burnunu ceketin veya gömleğin yenine silmeye başladı. Çünkü 2003 yılında kağıt mendil kullanma oranı yüzde 30.1 iken, 2005’te 28.5’e düşmüş. Bir uzak ihtimal daha var; nostalji rüzgarının etkisiyle yeniden bez mendil kullanıyor olabilirler.

Kadınların yüzde 40’ı, erkeklerin ise yüzde 19’u yanında her zaman kağıt mendil bulundurduğunu söylüyor. Şimdi bunu nasıl yorumlamak lazım? a. Kadınlar soğukalgınlığına daha sık yakalanmaktadır. b. Çanta taşıma alışkanlığı bulunmayan erkekler gömlek veya pantolonun arka cebinde nüfus cüzdanı, para, tarak, bir adet tükenmez kalem ve sigara paketinden yer kalmadığı için mendil taşıyamamaktadır. c. Erkekler akan burunlarını pek umursamamaktadır.

Yine 2003’te bir kişi bir paket mendille 15 gün idare ediyormuş. Bu süre 2005’te 20 güne çıkmış. Şimdi bir paketin içinde 10 tane mendil var. Sanıyorum yumuşak ve emici olsun diye 4 katlı yapılan mendilleri katlarına ayırarak kullanıyorlar. Yoksa zor 20 gün kullanmak.

Kağıt mendil alışverişi benim için ihtiyacın yanısıra hayır işleme vesilesi aynı zamanda. Sokakta gördüğüm çocuklardan (biliyorum, alarak çocukları sokakta çalışmaya teşvik ediyorum ama dayanamıyorum) ve bir de Beyoğlu Odakule’nin köşesindeki zihinsel engelli genç adamdan her gördüğümde mendil alırım. Şimdiye kadar bakkaldan veya marketten almışlığım yoktur. Fakat araştırmanın sonuçlarına göre halkın sadece yüzde 7’si sokaktan mendil alıyor. Bu konuda lider olan Ankara. Sokak satıcılarından en çok onlar mendil alıyormuş.

Mendil tüketimi burun ebadıyla doğru orantılı galiba. Türkiye’de en fazla mendil Karadeniz bölgesinde tüketiliyormuş çünkü. Oran yüzde 58. Ardından yüzde 55 ile İç Anadolu bölgesi geliyor. İstanbul, Ankara ve İzmir’in ortalaması ise yüzde 54.
Yazının Devamını Oku

Müşterilerinden ses çıkmayınca gücenen mağaza hangisi

18 Mart 2006
Geçtiğimiz hafta, alışveriş yaptıkları mağazalarla ilgili memnuniyetlerini dile getiren okuyucuların mektuplarına yer vermiştim. Bu hafta ise bir mağazanın kendisinden mektup geldi. Silk&Cashmere’in Yönetim Kurulu Başkanı Ayşen Zamanpur, "Nerede bizim müşterilerimiz?" diye soruyor. "Köşenizdeki uygulama çok güzel. Keyifle okuyorum ve gözlerim Silk&Cashmere’i öven bir yazı arıyor:) Ama yok. Oysa pek çok müşterimiz mağazalardaki arkadaşlarımıza size mail attıklarını belirtmiş. Acaba sevinsinler diye mi söylemişler? Bizimkiler sormadan kendileri söylemişler halbuki. Elimde değil, KKM (Kaşmir Kalitesinde Mağazacılık) konusuna o kadar taktım ki... Elemanlarımızı sürekli koşulsuz müşteri mutluluğu için eğitiyoruz. Hatta bağımsız bir şirkete kendimizi denetlettiriyoruz. Casus müşteri uygulaması yaptırıp, sanal sorunlu müşteriler yaratıp elemanlarımızın tepkilerini ölçüyoruz. Hálá yazan bir müşterimiz yoksa, kırılacağım artık! Neredesiniz sürekli elemanlarımızı takdirlere boğan sevgili müşterilerimiz???

Şaka bir yana size çok sevgiler" Ayşen Zamanpur.

*

Artık tesadüf müdür bilmem, bu mektubu aldığımın ertesi günü, bu kez iki Silk&Cashmere müşterisi e-posta gönderdi. Her ikisi de başlarından geçen olayları anlatarak, markadan ve çalışanlarından ne kadar memnun olduklarını anlatıyorlar:

"Mağazalar kendi elemanlarını seçip resmini asıyor, ama onlar ne de olsa kendi değerlendirmesi. Ben her zaman bir memnuniyetim ya da mutsuzluğum olursa, ne yapar eder müdüre, sorumluya durumu muhakkak söylerim.

Ben 61 yaşında emekli bir kamu çalışanıyım. Bu maili de torunum yazmamı istedi. Anneanne, sen hep şikayet edecek ya da memnuniyet söyleyecek yer ararsın, bak Banu Tuna sana köşe yapmış dedi.

Ben de yazıyorum. Sadece bugün, sadece bu hafta değil, Carrefour Silk&Cashmere mağazası her zaman beni ve yakın arkadaşlarımı evimizde gibi ağırlar. İki güzel hanım, iki bey ve bir yeni eleman kapıdan gülerek karşılar. Fazla bir alışveriş etmediğimizi bilirler. Kırk yılda bir eşarp, fular, hediye kravat alırız. Ama oradaki herkes çok nazik, çok efendi ve kibardır. Bana hep oturacak yer gösterir ve samimi olarak hal hatır sorarlar. Ben de bazen gider orada dinlenirim.

Geçende mağazaya çok problem yaratan bir hanım girdi ve ben bir hanımefendinin bu kadar terbiyesiz olduğunu görmedim. İki sene önce aldığı, yanlış muamele ettiği malı suratlarına attı ve bağırdı, çağırdı. Ben bile kavga etmek istedim. İpek öyle yıkanmaz dedim ama onlar çok nazik şekilde yerden eşarbı alıp gerekli işlemleri yapmak üzere kayıt tuttu. Ben hayret ettim. İyi ki bu mağaza benim değil, bu kadın beni bile delirtir dedim. Aman demeyin, müşteri hep haklıdır dediler.

Bazı müşteriler çok terbiyesizce davranıyor. Ama Silk&Cashmere mağazası onlara bile çok güzel davranıyordu. Bu arkadaşları ayın, yılın, haftanın elemanları seçiyorum. Hepsini öpüyorum. Melahat Yezer Aydın/Emekli Evrak Memuresi

*

Eşimle birlikte geçirdiğimiz özel bir güne katkıları nedeniyle Silk&Cashmere mağazasında yaşadıklarımızı anlatmak istiyorum.

Eşim bir süre önce geçirdiği ve Allah’ıma şükürler olsun iyileştiği bir rahatsızlık nedeniyle moral olarak yıpranmıştı. İyileştiği için mutlu ancak bir kadın olarak mutsuz hissediyordu. İlaçlar nedeniyle biraz kilo almıştı. Eskisi gibi haftasonlarında dışarı çıkmak, dostlarımızla gittiğimiz mekanlara ve yemeklere dahi katılmak istemiyordu.

Kendisini iyi hissetmesi için geçen cumartesi, biraz da zorlayarak alışverişe çıkardım. Vitrinini beğendiğimiz Silk&Cashmere’e girmeye teşvik ettim. Çok ümitsiz bir hali vardı. Hiçbir şeyin artık ona yakışmayacağını düşünüyordu. Ben ise hiçbir zaman hoşlanmadım bu alışveriş olayından ve üstelik eşimin haklı olabileceğinden endişe ettiğimi belli etmemeye çalışıyordum.

Ancak satıştan sorumlu hanımlar bütün kara bulutları dağıtmayı başardılar. Sanki önceden kendilerine anlatmışım gibi eşime çok özel bir ilgi gösterdiler. Bana yalnızca bir kenarda durup keyifle izlemek kaldı. Eşime çok yakışan giysileri bulup, çıkardılar. Giyinmenin hünerini o gün anladım.

Kol kola dükkandan çıktığımızda, yıllar önceki zarif, güleryüzlü sevgili karım, eskisi gibi hafifçe bana yaslanmış akşama nereye gideceğimizi soruyordu. Karımı ve beni o gün anlayışları, nezaketleri ve hünerleri ile mutlu eden Silk&Cashmere çalışanlarına şahsınızın ve okuyucularınızın nezdinde teşekkür ediyorum. Yasin Erhan Kutluer
Yazının Devamını Oku

İşte bu ayın elemanları

11 Mart 2006
Ayın elemanı başvuruları tamamlanmıştır. Ancak bu kez tek bir adres gösteremiyoruz. İstanbul, İzmir ve Ankara’dan pek çok mağaza ve çalışanları hakkında teşekkür mektupları aldık. Seçim yapamayınca, yerimiz el verdiği kadarını yayınlayalım dedik. İzmirli Cazibe Dirican’ın mektubuna özellikle dikkatinizi çekerim. Kendisine internette bir alışveriş blog’u (internet günlüğü yani) kurmasını şiddetle tavsiye ederim. Okuyunca siz de bayılacaksınız, eminim.

12 MAĞAZA 12 FARKLI MUAMELE

Merhaba, bugün yazdıklarım çok iyimser oldu, ama sanırım iyi günümdeyim. Size şikayet mektuplarımla da ulaşmak isterim: 1. Migros Balçova’nın Divan Pastanesi bölümünde kepekli sandviç bulamadım. Sandviçi ayrı, salamları ayrı aldım. Şarküteri reyonu görevlisi böyle bir uygulamaları olmadığı halde sandviçimi yaptı. 2. Bodyshop Alsancak İzmir Mağazası çalışanları çok ilgili, Cevahir Alışveriş Merkezi’ndekiler de çok iyi davranıyor müşterilerine. 3. Alsancak Mango çalışanları "Hoşgeldiniz, nasılsınız" diyerek karşılıyor sizi. Sadece onların sevimli halini görmek için bile uğranabilir. 4. Alsancak Polo çalışanları da çok ilgili. 5. Nine West çalışanları da çok iyi. Park Bravo keza öyle. 6. İnci Kundura Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere çok sevimsiz, ilgisiz, İzmir’de bir keresinde neredeyse argoya varan konuşmalarına maruz kaldım. "Alın bir daha zor bulursunuz" diyerek alay ettiler. 7. İstanbul Elle Kundura çalışanları harikalar, yıllardır aynı elemanlar çalışıyor. Sağolsunlar, çizmelerimin kargo ücretini ödeyerek tamirini yapıp İzmir’e yolladılar İstanbul’dan. Yalnız Alsancak’ta Elle satan bir dükkan var, Mahmutpaşa esnafı gibiler. Canınızı zor kurtarıyorsunuz, eski tip satıcılık usulleri var. 8. İzmir Agora Mavi Jeans’te satıcı peşinize takılıyor, hiçbir şeye bakamıyorsunuz. Bu durumda geri geri yürüyorum, biraz kafaları karışıyor. 9. Konak Pier Remzi Kitabevi personeli çok ilgili. 10. Agora Marks and Spencer çalışanları çok sinirli, bir kaç sutyen deneyince sinirleniyorlar, saatlerine bakmaya başlıyorlar. 11. Agora Mudo sürekli eleman değiştiriyor ve çalışanları çok acemi, üşengeç, tembel. Sanırım maaşları çok az. 12. Alsancak Vakko çalışanları bazen bir tek müşteri ile ilgileniyor, sizin yüzünüze bile bakmıyor. Bir kez gittiğimde ünlü bir doktor (estetik cerrah) vardı ve herkes çevresinde dolaşıp, randevu tarihi soruyordu. Bizimle hiç ilgilenmediler. Vakko’ya giderken giydiğiniz kıyafet çok önemli, işim gereği bazen kötü giysilerim oluyor. Asitlerle uğraşılıyor çünkü. Kuyumculuk imalatında çalışıyorum. Bir keresinde eşarpları bile zor açtılar ama başka bir gün çok şık giyindim, ayakkabılarım oldukça pahalıydı çok ilgilendiler. Oysa Boston’da kıyafetime hiç dikkat etmeden gittiğim mağazalarda ’’Günaydın, nasılsınız bugün’’ diyen satış elemanları ile karşılaştım. Paris’te isterseniz çuval giyin, siz bir prensessiniz. Ama bizim ülkemizde sadece dış görünüşünüz ile varsınız. Şimdi anlıyorum gençlerin marka merakını. Saygılarımla,

Cazibe Dirican

İZMİR’DEKİ FUAR TAKSİ

İzmir Alsancak’ta oturuyorum. Karşıyaka’ya 1 aylık oğlum Derin’le hala ziyareti yapmak için eve taksi çağırdım. Pırıl pırıl yeni yıkanmış bir taksi durdu kapımın önünde!! Bindim, "Karşıyaka lütfen" dedim, "Tabii hanımefendi" dedi taksici!! Yanımda bebeğim olduğunu fark ettiğinde arabanın iç sıcaklığının iyi olup olmadığını sordu!! Bu üçüncü şaşırmamdı. "Gayet iyi" dedim. Hava güneşli olduğundan bebeğe güneş geliyorsa yan perdeleri kapatabileceğimi söyledi. Allahım neredeydim ben. Başka bir ülkede! "Beyefendi ne diyorsunuz siz" dedim; "Nerenin taksisi bu, hangi ülkedeyim?" Şoför saygıyla gülümsedi. "Hanımefendi artık taksiler böyle olacak, en az altı ay içinde. Siz de bu taksileri talep edeceksiniz" dedi. Aracı alalı altı ay olmuş, hiç sigara içilmemiş, "Yolcu sigara içmek isterse dururum, 5 dk. yol kenarında içer, ama araçta içmesin. Ben de sigara kullanmıyorum zaten" demez mi? Bununla da kalmayıp günlük gazete ve İzmir Guide pırıl pırıl durmasın mı arka koltukta... Şaşırdım hem de çok.... Aslında şaşırmamalıydım. Olması gerekendi bu. Ama öyle alışmışız ki her şeyi olduğu gibi kabullenmeye, böyle güzellikler yaşayınca insan ister istemez gülümsüyor, mutlu oluyor. İyi ki varsınız FUAR 26 AĞUSTOS TAKSİ.

Derin-Nurgül Dikkaya

REMZİ KİTABEVİ’NİN KASASINDAKİ HANIM

Kendisinin ismini bilmesem de, Rumeli Caddesi Remzi Kitabevi’nin kasasında oturan hanımefendi bence değil ayın, yılın elemanı bile olabilir. Kendisi her zaman güleryüzlü, sabırlı, bekleyen ne kadar olursa olsun ilgili, puanınızı hatırlatan, arkanızdaki çiftin çocuklarının sokağa fırlamak üzere olduğunu fark edip çaktırmadan güvenliğe bildiren, bir sene sonra bile kartınıza bakmadan isminizi anımsayan bu hanım hakikaten takdire şayan.

Elif Kaya

CAPİTOL HOTİÇ ÇALIŞANLARI


Altunizade Capitol Alışveriş merkezi, Hotiç çalışanları Gonca Hanım, Mert ve Süleyman beyler; iyi ki varsınız. Güler yüzünüz ve iş bitiriciliğiniz, evime çok ters bir yerde olmasına ramen mağazanızı tercih sebebim olacaktır. İndirim dönemlerinde mağazaların adeta mallarını satmak istemiyormuşçasına tutumları karşısında sizlerin müşteri isteklerini yerine getirebilmek için gösterdiğiniz çabayı tebrik ederim. İyi ki varsınız.

Çiğdem Sümer
Yazının Devamını Oku

Sudoku’dan sonra yeni salgın Ekmek yapma makinesi

3 Mart 2006
Çevremde pek çok kişinin yeni hobisi evde ekmek yapmak. Ama tabii teknoloji nesli bu, kimsenin elde hamur açmakla, kap kacak kirletmekle, ekmeğin fırında pişmesini beklemekle uğraşacak hali yok. O yüzden kime gitsem, evinin baş köşesinde bir ekmek yapma makinesi duruyor. Başkasında görüp heves etme yöntemiyle geometrik olarak artış gösteriyor. Bir kere alan hastası olup çıkıyor. Makine sahibi arkadaşlar, birbirlerine ekmekleriyle nispet yapıyor, reçete değiş tokuş ediyor.

Bir de ev yapımı ekmeğe alışan, bir daha dışarıdan ekmek almaz oluyor. Bu durumun söz konusu şahıslara misafir gidenler açısından iyi tarafları olduğu gibi kötü tarafları da var. İyi tarafı, kullanılan malzemeden, besin değerinden emin oluyorsunuz. Hijyen bol, katkı maddesi yok. Kötü tarafı, özellikle amatörlük döneminde ekmek yerine kurabiye yeme ihtimali var.

Evde ekmek yapmak gördüğüm kadarıyla çok oyuncaklı, zevkli bir iş. Kullanacağınız malzemeye tamamen kendiniz karar veriyorsunuz. Hamur için gereken ana malzemeyi koyduktan sonra gerisi size kalmış. Zeytinli, cevizli, müslili, ketentohumlu, üzümlü, peynirli, salamlı.... Geceden koyun malzemeyi makineye, saatini ayarlayın, sabah kalktığınızda sıcacık mis gibi ekmeğiniz hazır olsun. Normal ekmeğe kıyasla kat kat doyurucu. Katık değil yemek niyetine bile tüketilebilir. Üstelik kabuğunun sertliğine bile kendiniz karar verebiliyorsunuz. Birkaç derecesi var.

Ekmek makinesi sadece ekmek yapmıyor, reçel, kek ve kurabiye konusunda da yardımcı oluyor.

Şimdi ben "Çok moda, Sudoku gibi, tadan hastası oluyor" filan diyorum ama iddiamı rakamlarla da ispatlamak isterim.

Sadece 2005 yılında Türkiye’de 56 bin ekmek yapma makinesi satılmış. Benim gördüğüm kadarıyla sekiz marka ve bunların farklı modelleri var. Ev yapımı ekmeğe duyulan ilginin bir diğer ispatı, marketlerde satılan hazır ekmek harçları. Bildik un markaları, evde ekmek yapmak isteyenlere hazır paketler sunuyor. Bunların da yulaflı, çavdarlı, köy ekmeği gibi çeşitleri var.

Ben şu ana kadar Breville, Severin, Sinbo, Simtel, Fakir, Kenwood, Premier ve DeLonghi marka ekmek yapma makinelerinin varlığını tespit etmiş bulunuyorum. Breville’in üç çeşidi var. Fiyatları 170-405 lira arasında. En pahalı makine de bu fiyata satılıyor. Büyük çoğunluğu 200 lira civarında. Severin ve Sinbo’nun da üç farklı ürünü çıkmış. En ucuz makineyi Premier satıyor, 68 lira. Hepsiburada.com’a baktım, en çok da bu ürün satıyor.

Yatağa eldivenle girin

Angel eldivenlerini duydunuz mu? Sandığınız gibi sokağa çıkarken veya bulaşık yıkarken takılmıyor. Bunlar bakım eldiveni. Bilgisayarda çalışırken, kitap okurken, televizyon seyrederken veya uyurken takıyorsunuz. Kullanmadan önce elinize krem veya vazelin sürüyorsunuz. Beyaz penye eldivenler, cildinizin kremi hiçbir dış etkiye maruz kalmadan emmesini sağlıyor. Eldivenin içinde oluşan sıcak hava akımı yüzde 100 bakım sağlıyor.

Denedim, hakikaten elleriniz yumuşacık oluyor. Ama öyle uyurken filan kullanamam hafakanlar basar. Bakım yapmanın ötesinde pek çok faydası var. Örneğin geçen hafta eldiven sayesinde tırnaklarımı daha az yedim. Bilgisayar klavyesinin leş gibi olduğu ortaya çıktı. Bir de beyaz eldiven takmışken pandomimciliğe merak sardım.

Aynı tip eldivenlerden Mavala markası da üretiyor yalnış bilmiyorsam. Gerçekten çok işe yarıyor. En azından elinize sürdüğünüz krem sürer sürmez uçup gitmiyor, tamamiyle cilt tarafından emilmesi sağlanıyor. Parfümeri ve marketlerde bulabilirsiniz. Fiyatı 5 lira.

Ayın satış görevlisi seçimi için başvurular devam ediyor. Birkaç aday var ama henüz birinci olacak kadar çarpıcısına rastlamadım. Geçen ay hatırlarsanız, mağazada ayağı kırılan müşteriyi hastaneye kaldıran Metrocity Marks&Spencer çalışanları topyekun seçilmişti. Alışveriş sırasında hayatınızı kolaylaştıran, "İyi ki varsınız" dedirten kişileri lütfen bana yazın.
Yazının Devamını Oku

Lüks kozmetik markalarını kullanmaya bütçesi elvermeyenler buraya mutlaka gitsin

24 Şubat 2006
Kozmetik markalarının da bir ligi var. Bu lig kabaca üç gruptan oluşuyor ve gruplar fiyat politikasına göre birbirinden ayrılıyor. Böylece cebindeki paraya, ayırabildiği bütçeye göre herkes kozmetik ürünleri kullanabiliyor. Ben genellikle ikinci ligde top koşturuyorum. Eskişehirspor gibi nadiren birinci lige çıktığım oluyor ama bu genellikle parama kıyabildiğimden değil, hediye geldiğinden gerçekleşiyor.

Nuran Çakmakçı eğitim alanında olduğu kadar outlet’ler konusunda da uzmandır. Ortopedi ürünlerinin outleti nerede onu bile bilir. Vepa Kozmetiğin outlet’inden de geçenlerde kazara bahsetti. Kazara diyorum, çünkü onun için bir şeyleri dörtte bir fiyatına satın almak sıradanlaşmış bir olay olduğundan, ortalığı velveleye vermez.

Vepa Kozmetiğin outleti 4. Levent’te. Metrodan son durakta iniyorsunuz, Maslak yönünde ilerlemeye başlıyorsunuz. Yaklaşık 250 metre sonra Levent Hastanesi var. Hastaneyi geçer geçmez sola dönün, outlet mağazası 10 metre içeride solda. Caddenin adı Yavuz Sultan Selim. Estee Lauder, Shiseido, Clinique gibi birinci ligdeki markaların ürünlerini çok ucuza alabiliyorsunuz. Aynı markaların sezon ürünlerini de bulabilirsiniz. Bunlar da yüzde 10 ucuza satılıyor.

Outlet ürünlerinde fiyat farkı en az yüzde 50. Nakliyat sırasında kutusu zarar gören ürünler buraya getiriliyor. Bir de parfümerilere tester (deneme boyu) olarak gönderilip kullanılmayanlar toplanmış. Tester’ların ambalajları orijinalleri kadar havalı değil elbette ama Clinique’in kapatıcı pudrasını 10 YTL’ye başka nerede bulacaksınız. Ortak tuvaletlerde, spor salonlarında makyaj tazelerken birbirinin kullandığı ürünleri göz ucuyla kesen kadınların pek işi olmaz tahmin ederim.

Sadece makyaj malzemesi değil, cilt bakım ürünleri, parfüm ve şampuan da bulabilirsiniz. Clinique’in Happy adlı pürfümünün seti 98 YTL idi. İçinde sanırım 50 ml.’lik parfüm, çanta boyu parfüm ve bir de vücut bakım losyonu var. Tek parfümler daha da ucuz. Tommy Hilfiger’ın True Star’ları yarı fiyatınaydı.

Genel olarak rujlar 20-25 YTL arasında, göz ve dudak kalemleri 15, farlar 20 YTL civarında. Tester’lar arasından daha da ucuz şeyler bulabilirsiniz.

Dünyadan alışveriş haberleri

Amerika nar suyunu keşfetti

Akdeniz ve Ortadoğu mutfağının önemli bir parçası olan narı ABD yeni keşfetmiş. Bizde biliyorsunuz son bir iki yıldır nar ve nar suyu tüketiminde patlama yaşanıyor. Nar suyu market raflarında şişelenmiş olarak satılıyor, barmenler nar suyundan kokteyl hazırlıyor.

Pom Wonderful adlı marka şu anda Amerika’da bir numara. Gıda üreticileri bu yeni trend üzerine her şeye nar katmaya başlamış. Narlı çikolata, çiklet ve hatta tavuk sosisi bile bulabilirsiniz. Satışlardaki patlamanın ve artan ilginin bir nedeni Amerikalıların egzotik tatları sevmesi. Ama asıl neden nar suyunun kanser, kalp ve yüksek tansiyon gibi hastalıklara iyi geldiği yolundaki iddialar. Reklamlarda da bu özellikleri öne çıkartılıyor.

Starbucks nesli için Coca-Cola Blak

Coca Cola, Starbucks mağazalarından çıkmayan, susuzluğunu Redbull ile gideren X Nesli müşterilerini kaybetmemek için Coca Cola Blak’i çıkarıyor. Yeni ürünün tadı kahveye benziyor. Önümüzdeki ay Fransa’daki market raflarında olacağı söyleniyor. Tadı kahveye benzeyen bir ürün için doğru adres. Başkan Yardımcısı Marc Mathieu, alkolsüz içki pazarında yeni bir kategori yarattıklarına inanıyor. Günün her saatinde içilebilen Blak, alüminyum kutuda satılacakmış.
Yazının Devamını Oku