Banu Tuna

Elsiva fenomeni

15 Temmuz 2011
AC Nielsen araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre, aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin en sevilen hazır giyim markasıdır? a. Elsiva
b. Elsivakiki
c. Elsivaykiki
d. Hepsi
Doğru cevap, LC Waikiki yani hepsi. Aslına bakarsanız markanın adı c şıkkında olduğu gibi telaffuz ediliyor ama halkımız a ve b’deki gibi söylemeyi o kadar normalleştirmişki, hepsi şirket yöneticilerinin kabulü. En sevilen olduktan sonra, bir iki harfin lafı mı olur.
LC Waikiki son zamanlarda hepten dikkatimi çeken bir fenomen. Türkiye’de şu anda tam 335 mağazaları var ve bu sayı yıl bittiğinde 415, 2012 bittiğinde 500 olacak. Yurtdışında 7 ülkedeki mağaza sayısı ise 17.
Burger King’in ülke çapında restoran sayısı 372, Starbucks Coffee’nin 146, hesabı siz yapın işte. Bir sabah uyandığımda bizim çıkmaz sokakta da bir tane mağaza açtıklarını göreceğim diye düşünmeye başladım.
LC Waikiki 1988’den beri Türkiye’de. Hatırlayacaksınız, o zamanlar çok renkli giysiler satar ve hemen hepsinin üzerine kocaman, elinde muz tutan bir maymun koyarlardı. Bu yüzden de çocuk markası imajı hakimdi. Hiç hoşlanmazdım o maymundan.
Belki bu yüzden hala alışveriş rotamda olan bir adres değil ama çocuklu tüm arkadaşlarım, yakınlarım LC Waikiki’den vazgeçmiyor. Her gittiğimde kasa önünde uzun sıralar, kapıda kalabalık oluyor. En havalı alışveriş merkezlerinde bile karşıma çıkıyor.
Merakım giderek artınca kendileriyle tanışmaya karar verdim, Yönetim Kurulu Üyesi Pürlen Dizdar’ın kapısını çaldım.
1998’den beri yüzde 93 Türk markası LC Waikiki, Tema Group’a ait. Eski Fransız ortaklarından birinin küçük bir hissesi kalmış o kadar.
Tasarım ekibinde 30’dan fazla tasarımcı var. Aralarında İngiliz, Hollandalı, İspanyollar bulunuyor. Sloganları; iyi giyinmek hakkınızdır.
Pürlen Hanım’a, ev kadınları neden sizi bu kadar seviyor, diye soruyorum: “Çünkü biz bir aile markasıyız ve aileyi anne giydirir. Çocuk için de, kendi için de eşi için de alışveriş yapar. Bizde hepsini uygun fiyatlarla bulabiliyor” diyor.

38 LİRAYA NELER ALINIR

Alışveriş rakamlarına bakıldığında markanın sepet büyüklüğü 38 lira. Yani buradan alışveriş yapanlar, tek seferde ortalama 38 lira harcıyor. Küçük bir rakam gibi görünebilir ama bu paraya LC Waikiki’den bir pantolon ve bir gömlek veya iki tişört alınabilir.
Tüm mağazaların toplam hafta içi ziyaretçi sayısı 600 bin. Hafta sonu 1 milyon 250 bin kişiye çıkıyor. 14 bin kişi LC Waikiki için çalışıyor.
Üç aydır internetten de satış yapmaya başladılar ve ilk hafta tüm illerden sipariş almışlar. Siteyi haftada 1 milyon kişi ziyaret ediyor.
Siz söyleyin, gerçekten de bir hazır giyim fenomeni değil mi?

AVM’LERDE NELER OLUYOR

Limonata servisi

İstanbul Nişantaşı’ndaki City’s’de yarın tüm gün Shisedio ile ücretsiz makyaj aktivitesi, 14.00-15.00 arasında çocuklar için kum boyama, aynı saatlerde limonata dağıtımı var. Pazar 15:00-18:00 arasında çocuklar origami atölyesine katılabilir.

Dilekler gerçekleşsin

Altunizade Capitol Alışveriş Merkezi, Dilek Ağacı Projesi’ne devam ediyor. Bu yıl Mardinli çocukların dilekleri gerçekleştirilecek. Üzerinde dileklerin yazılı olduğu kağıtlar, AVM’deki ağaca yazıldı bile. Önümüzdeki iki ay süresince, Dilek Ağacı’ndaki dileklerden birini seçip hiç tanımadığınız bir çocuğun küçük ama onun için önemli dileğini gerçekleştirebilirsiniz.

Gebze’de mobilya fuarı

Gebze Center AVM’de, bugün bir Ev ve Mobilya Fuarı açılıyor. 17 Temmuz’a kadar ‘Ev ve Bahçe Mobilyalarına Yaz Dokunuşu’ isimli fuarda indirimli ev ve bahçe mobilyaları satılacak. Ev tekstil, mutfak ve beyaz eşya ürünleri de bulabilirsiniz.

HAFTANIN SİTESİ

Memleket lezzetleri kapıya geliyor

Doğduğu yöreden uzak yaşayan herkes özler memleketine ait tatları. Ya da seyahate gidersiniz, gittiğiniz yörenin nesi meşhursa toplamaya çalışırsınız ama bavulunuzun hacmi yettiği kadar. Geçen ay açılan www.yoreseltatlarimiz.com, bu tür ihtiyaçlar üzerine oluşturulmuş. Halihazırda Ankara, Adapazarı, Burdur, Çanakkale, Edirne, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hatay, Kahramanmaraş, Karabük, Kars, Kastamonu, Kayseri ve Tokat yöresine ait özel tatları bulabiliyorsunuz. Her gün yeni şehirlerin ürünleri ekleniyor.
Ürünlerin özelliği sadece yöre değil, o yörede ve o bölgenin en meşhur üreticileri tarafından üretiliyor olmaları. Sipariş verildiği anda tedarikçi firmaya bildirilerek tüketiciye ulaştırılıyor. Kayseri’nin Karamavuşlar sucuğu, Edirne’nin Arslanzade badem ezmeleri, Beypazarı’nın 80 kat baklavası, Burdur’un ceviz ezmesi, Gelibolu’nun Kızlı Sardalya’sı en çok istenen ürünler. İlk 500 üyeye indirim var.
Yazının Devamını Oku

Haftalık

10 Temmuz 2011

İLİŞKİLER

Canalis’i evlilik merakı yaktı

George Clooney’nin (50) iki yıllık bir ilişkiden sonra ayrıldığı İtalyan model sevgilisi Elisabetta Canalis, geçen hafta İtalyan basınına verdiği bir söyleşide “George evlenmek istemediğinden ayrılık kaçınılmazdı. Tabii biraz da Sandra Bullock’un parmağı var” dedi. Clooney ile Bullock (46), ayrılıktan hemen sona birlikte görüntülenmişti ancak olayın bir teselli buluşması olduğu açıklanmıştı. Bu arada, gözde bekâr hayatından memnuniyeti her halinden belli olan Clooney’den evlenme
teklifi beklediği için Canalis’e yılın hayalperesti ödülü vermek isteriz.

DİLEMMA

Uğurböceklerine pardon


Yazının Devamını Oku

Narsistik sapkınla baş etme kılavuzu

9 Temmuz 2011
Eşiniz veya sevgilinizle ilişkinizde boğuluyor gibi mi hissediyorsunuz? Sizi durmadan eleştiriyor ve kendinize duyduğunuz güveni yok mu ediyor?

Hayatınız onu mutlu etmeye çalışmakla geçiyor ve hep başarısız mı oluyorsunuz? Ailenizden ve arkadaşlarınızdan nasıl olduğunu anlamadığınız biçimde uzaklaştınız mı? O halde, bir narsistik sapkınla aynı hayatı paylaşıyor olabilirsiniz. ‘İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyon - Narsist Bir Partnerle Yüzleşmek’ İletişim Yayınları’ndan çıktı. İki yazarı var: Pascale Chapaux-Morelli ile Pascal Couderc. Psikanalist Pascal Couderc, “Bu kitap ikili ilişkilerinde acı çeken, değersiz hisseden ve psikolojik şiddete maruz kaldığını düşünenler için yazıldı” diyor

- Kitaptan anladığım kadarıyla narsistik sapkınlık daha ziyade erkeklerde görülen ya da sonuçlarının daha çok kadınları mağdur ettiği bir durum. Bunun sebebi nedir? - Narsistik bozuklukların erkeklerde görülmesinin iki sebebi var. Birincisi, sapkınlık özünde maskülen bir şey; ikincisi, tarihsel olarak bakıldığında erkekler, uzun süredir ikili ilişkilerde iktidar sahibi ama şimdi bu patolojik durumu destekleyen bağlantıda konumlarını kademeli olarak kaybediyorlar.
- Narsistik sapkınlık her zaman içinde şiddeti barındırır mı? Sadece fiziksel şiddet anlamında sormuyorum. - Her zaman ya da özellikle fiziksel şiddeti içermez. Sözcükler darbelerden çok daha güçlü olabilir. Sapkının iktidarında kurulan korku yeterlidir genellikle. Bir hastam şunu anlatmıştı: “Bir gün bana vuracağından korktum; kolumla yüzümü kapatmıştım. Bana ‘Sana vuracağım için mi korkuyorsun? Eğer sana vurursam korkmak için zamanın kalmaz ki’ dedi.” Bu durum kadının her an korku içinde yaşadığını gösteriyor; ne zaman geleceği değil, onu yeterince korkutup korkutmayacağı önemli.
- Böyle birini daha ilişkinin başında tanımak mümkün mü? - Tanımanız zor. Tam da partnerinin ihtiyacı olan bir anlama kapasitesine sahiptir ve başkaları için bir arzu nesnesi gibi görünür. İlişkinin başında herkes, karşısındaki kişiye inanmak ister. Bununla birlikte, onun o kadar da mükemmel olmadığını düşündürten bazı işaretler, ayrıntılar da mevcuttur.

ADETA BİR DİKTATÖR

- Narsistik sapkın karşısındakine neler yapar, nasıl yöntemler kullanır? - Kendi özel alanında bir diktatör gibi davranır. Partnerinin özsaygısını yok eder; onu en can alıcı yerinden vurmaya çalışarak fiziksel görünümünde sorunlar bulur (yeterince güzel değilsin, çok şişmansın, kötü giyiniyorsun gibi) ve buna rağmen onu istediğini söyler, kendisinden başka kimseyi bulamayacağına inandırır. Entelektüel yeterliliğini, başarısını, onu diğerlerinden farklı kılan her şeyi yerer, eleştirir. Duygusal ve ekonomik olarak bağımlı kılar. Ailesini ve arkadaşlarını uzaklaştırır. Yalnızca etkileyebileceklerini ve üzerinden bir şeyler elde edebileceklerini bırakacaktır etrafında.

Yazının Devamını Oku

Haftalık

3 Temmuz 2011
Görüntüyü yakalayan DHA muhabiri Soner Kocaer.

Hisseli harikalar motosikleti

HAFTANIN FOTOĞRAFI

Görüntüyü yakalayan DHA muhabiri Soner Kocaer. Geçtiğimiz hafta Antalya Çevre Yolu-Kütükçü Kavşağı yönünde ilerleyen motoru ve üstündekileri gören herkes şaşkınlığa uğradı. Her zamanki gibi sadece sürücüde kask var, o da doğal iklimlendirme yöntemi nedeniyle bir saç aksesuvarına dönüşmüş. Sürücünün sol ayağının dibinde bir terrier, sağ ayağının dibinde bir terrier var. Belli ikisinin de bu ilk Converse üstü seyahati değil. Tüm aile püfür püfür yolculuk ediyor.

FUTBOL

Bacağımı kesin

Ganalı forvet Yeboah Atta, Konya Engelli Gücü’ne bir protez bacak karşılığı transfer oldu. Ancak burada yapılan doktor kontrollerinde, futbolcunun şu anda sakat olan ve kesilmesi beklenen bacağının kurtarılabileceği anlaşıldı. Fakat bu durumda Atta bir daha futbol oynayamayacak. Bacağının kurtulma ihtimali olduğunu öğrenen Atta; futbolu çok sevdiğini, hem Konya’da hem de Gana Ampute Milli Takımı’nda oynamak için bacağının kesilmesini istediğini söyledi.

ÇEVRE

HES zaferleri

Yazının Devamını Oku

O, 2011’in en yaratıcı insanlarından biri

2 Temmuz 2011
Popüler iş hayatı dergisi, Amerikan Fast Company, her yıl en yaratıcı 100 isim listesi yayınlar. İsimler iş dünyasından seçilir. Bazıları çok ünlüdür, bazılarının adını bile bilmezsiniz ama milyon dolarlık şirketleri yönetirler. Bu yılın listesinde bir numarada El Cezire’nin genel müdürü Wadah Khanfar, sekiz numarada talk show’cu Conan O’Brian, 12 numarada Oprah Winfrey var. 53 numaradaysa Surui kabilesinin reisi Almir Narayamoga... Renkli kuş tüylerinden başlığı, parmak arası terlikler, Amazon Ormanları’nın ortasında objektife gülümsüyor sayfada. Kucağındaysa bir Mac Book duruyor

Almir Narayamoga Surui daha 36 yaşında. Brezilya Amazon Ormanları’nda yaşayan Surui kabilesinin şefi. Kabilenin nüfusu 1300. 17 yaşından beri halkının lideri. Suruiler arasından üniversiteyi giden ilk kişi. Kabilesini ve Amazonlar’ı kurtarmak için 14 yıldır uğraşıyor. Çalışmalarına Kyoto Protokolü’nün imzalandığı 1997’de başlamış. /images/100/0x0/55ea1f49f018fbb8f86c95ef
Ormanları ve dolayısıyla kabilesini yok olmanın eşiğine getiren tomrukçuluk, madencilik, tarım ve inşaat faaliyetleriyle mücadele ediyor. Bu yüzden ölüm tehditleri alıyor, şiddete maruz kalıyor.
Şef Almir’in en yaratıcı isimler listesine girmesinin nedeni, Google Earth ile yaptığı işbirliği. O, dış dünyayla ilk bağlantısını 7 Eylül 1969’da kurmuş bir kabilenin, ok ve yayları bırakıp eline cep telefonu almasını sağladı. Cep telefonları ve dizüstü bilgisayarlar, hayatta kalmalarını sağlıyor. En azından niyet bu.

YÜZDE 20’Sİ YOK OLDU

Almir Narayamoga, geleneksel yaşamlarına devam edebilmeleri için teknolojiye muhtaç olduklarını düşünüyor. Binlerce yıllık geleneklerini sürdürmek için ormana ihtiyaçları var. Fakat Amazonlar, barındırdığı ekonomik potansiyelle pek çok kişinin ağzını sulandırıyor. Sadece 2009’da 130 bir kilometrekaresi yok oldu. Teknoloji, ormanı korumak için lazım.
Şef, 2008’de Google’ın kapısını çaldı ve işbirliği önerdi. Google Earth üzerinden ormanın haritasını çıkaracak, üzerine kutsal yerleri, kültürel varlıkları işaretleyeceklerdi. Ayrıca güvenlik de bu yolla sağlanacaktı. Ormanın herhangi bir yerinde yürütülen yasadışı faaliyetler Google yardımıyla yakalanacaktı.
Bu arada işbirliği önerdiği tek şirket Google değil. İnternette saatlerini geçiriyor ve şirketlerin web sayfalarını inceliyor. Yağmur ormanlarına ya da genel olarak çevreye bütçe ayıran bir şirket bulursa, hemen ilgili kişiye bir e-posta gönderiyor ve yardım istiyor.

50 YILLIK PLAN HAZIR

Google ile sağlanan anlaşma sonrası düzenlenen basın toplantısında şöyle dedi: “Bundan 14 yıl önce, halkımın yaşam kalitesini korumak istiyorsam, Brezilya Amazonları’nı korumam gerektiğini anladım. İşbirliği ve dayanışmanın çok önemli olduğunu öğrendim. Google teknolojisini sadece burada olup biteni duyurmak için değil, çözüm yollarını tartışmak için de kullanmak istiyoruz. Bölgeyi ve ormanları korumak için 50 yıllık bir plan yaptık. Ekonomik gelişmeyle koruma arasında bir denge kurmaya çalışıyoruz. Ormanın kendisinin de ekonomik gelişmeye katkıda bulunacak ürünleri var.”

GENÇLER ÜNİVERSİTEDE

Teknolojiyi kullanmak için eğitim gerekiyordu. Hemen kabilenin gençlerinden 15 kişi seçildi ve iyi bir eğitim almak üzere üniversiteye gönderildiler. Bugün hepsinin üstüne aldığı bir alan var, herkesin görevi belli.
Kabilenin kalanı da cep telefonlarını yanlarında taşımaya alışmaya çalışıyor. Ormanda yasadışı faaliyete rastlarlarsa, tomrukçulara denk gelirlerse hemen fotoğrafını çekiyor ya da filme alıyorlar. Görüntü derhal internete veriliyor. Böylece yetkililer duruma müdahale ediyor.
Yazının Devamını Oku

Bana harcama pastanı söyle sana kim olduğunu söyleyeyim

1 Temmuz 2011
İki gün önce kredi kartı ekstresi geldi, ödenmesi gereken rakamı en tepede görüp mutad şokumu yaşadıktan sonra yine mutad “kesin bir yanlışlık var” hezeyanına kapılarak harcamaları kontrol etmeye başladım. Yine anlaşıldı ki, bir yanlışlık filan yok.

Yasın 5 aşaması vardır malum; inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Ben bu ruh halini her ay yaşadığımdan, artık aşamalar arası geçiş daha hızlı oluyor. Dolayısıyla 5 dakika sonra kabullenme fazına geçmiştim ve elimdeki kağıdı incelemeye başladım.
Gözüm yine en sondaki harcamalar pastasına takıldı. Tüm ekstrelerde bu var mı bilmiyorum ama benim bakmayı alışkanlık haline getirdiğim bir şema. O ay en çok hangi sektörlere para harcamışsınız onu gösteriyor. Gıda, kültür, sanat, eğlence, sağlık, giyim gibi. Harcamalar toplam borç üzerinden yüzde ile ifade ediliyor.
Önceki ay gıda harcamaları yüzde 50’nin üzerinde gelmişti de, depresyona girmiştim domestik biri haline mi geldim diye. Çünkü dışarıda yediğiniz yemek, eğlence kategorisinde ele alınıyor. Demek ki hep buzdolabı için alışveriş yapmışım. Eğitim, eğlence/sanat kategorilerinin yüzdesi yüksek gelirse sorun yok, havalı duruyor.
Tuhaf, bir ayın sağlamasını harcadığınız para üzerinden yapıyor, kendinize bankanın gözünden rakamsal veri olarak bakıyorsunuz.
İş yerinde yaptığım her zamanki gibi gayri bilimsel araştırmaya göre, genellikle 30 yaşa kadar eğlence/sanat, 35-50 arası gıda, giyim ve eğitim, 50 yaş üstünde sağlık/bakım harcamaları en büyük dilimi oluşturuyor.
Yalnız bu kategorileri biraz daha detaylandırmaları lazım bence. Örneğin eğlence ile sanat neden birarada ele alınıyor? Sağlık ile bakım aynı şekilde. Şimdi ben nereden bileceğim kartın sahibinde zatürre başlangıcı mı var, yoksa mevsimi geldi bütün parayı selülit kremlerine mi yatırdı?

ORADA NELER OLUYORTuvalet kağıdı tartışması

Fastcodesign.com, Amerikan dergisi Fast Company’nin tasarımla igili fikirlere, makalelere yer veren internet sitesinin adresi. Her gün bir de grafik yayınlarlar. Kafayı taktıkları bir meseleyi grafik üzerinden incelerler. Geçen pazartesi tuvalet kağıdına kafayı takmışlardı. Daha doğrusu, nasıl takarsanız daha az kağıt harcayacağınıza. Mühendisler işi gücü bırakmış, yapraklar dıştan mı içten mi dönerse daha verimli sonuç alınır araştırmışlar. Her iki yöntemin de ayrı ayrı avantajları olduğu ortaya çıkmış. Söylediklerine göre 5 kişiden biri, eğer kağıt alıştığı yönde takılmamışsa sinir oluyormuş. İşte her iki yöntemin karşılaştırması:

Yazının Devamını Oku

Doğal kaynaklar

26 Haziran 2011
Geçen hafta ABD’nin Oregon eyaletinde 30 milyon litre su boşa gitti.

30 milyon litre su boşa gitti

Mount Tabor Park hidrolik su havzasında bir genç, içme suyu olarak kullanılan göle tuvaletini yaparken güvenlik kamerasına yakalandı. Sular idaresi tüm gölü boşaltmaya karar verdi. Bilanço; 36 bin dolarlık zarar. Josh Seater adlı genç, o gece sarhoş olduğunu söylerek özür diledi ama niye bu kadar büyüttüklerini anlamadığını da ekledi: “Gölden ölü hayvanlar ve başka bir sürü şey çıkıyor. Üstelik ilk işeyen ben miyim?”

NAVİGASYON

Penguen yolunu kaybetti

Bir imparator penguen Antartika’dan suya daldı, Yeni Zelanda’dan çıktı. Kendisini Peka Peka plajında görenler epey şaşkındı. Penguenin 3 bin 200 kilometrelik yolu nasıl geldiği bilinmiyor.

TELEVİZYON

Vurdi vurdi vuruldi

Televizyon kanallarının anlı şanlı dizileri birer birer final yaptı bu hafta. Kimi sezon finali yaptı, kimi tamamen bitti. Yine kan gövdeyi götürdü, gözyaşı su gibi aktı. Ölen, yaralanan ya da ölüp ölmeyeceği önümüzdeki sezona kalanları saymak, Blues Brothers filminde pert olan arabaları saymak kadar zor. Kanuni’nin boynuna bıçak dayadılar, Ali Kaptan ile balıkçı ağır yaralı, Ezel ecele giderken yanında yine birkaç kişiyi götürdü, Hanımın Çiftliği’nde kimlerin öleceği zaten daha baştan belliydi. Bakalım ekime

Yazının Devamını Oku

Yumurta aklandı sıra streste... Meğer faydalıymış

25 Haziran 2011
Geçen hafta stresin faydaları üzerine iki ayrı haber yayınlandı gazetelerde. Biri Amerika’da yazılan bir kitap, diğeriyse uzun soluklu bir araştırmanın sonuçlarıyla ilgiliydi Antioksidanlar, bol sebze, kırmızı meyveler, reişi mantarı, yoğurt, zeytinyağı, spor, gülmek, balık, iyimserlik...
Uzun yaşamın sırrı diye, dünya kadar reçete kondu önümüze bugüne kadar. Kendimizi spor salonlarına attık, yürüyüşlere çıktık, tatsız tuzsuz şeyler yedik, evde kedi-köpek besledik, yoga ve meditasyona sardırdık.
Stresten kurtulacağız diye denemediğimiz yol kalmadı. Sonunda kimi bu yolda alışverişkolik oldu kimi alkolik...
Meğer tüm ihtiyacımız biraz daha stresmiş! En azından şu kadarını söyleyeyim; iyimserlik ömrü kısaltıyor, orası kesin.
Geçen hafta stresin faydaları üzerine iki ayrı haber yayınlandı gazetelerde. Biri Amerika’da yazılan bir kitap, diğeriyse uzun soluklu bir araştırmanın sonuçlarıyla ilgiliydi.
Önce kitaptan bahsedelim.

ISSIZ ADAYI UNUTUN

Beyaz Saray’ın eski ekonomi danışmanlarından Todd Buchholz, gündelik hayatın telaşını ve iş dünyasındaki rekabeti göklere çıkaran bir kitap yazdı: Rush: Why You Need and Love the Rat Race- Acele: Keşmekeşe Neden İhtiyaç Duyarız ve Severiz)
Buchholz, bütün yıl hayalini kurduğunuz seyahate aslında çıkmak istemediğinizi, zaten bu tatilin sizi mutlu etmeyeceğini iddia ediyor. Bütün o huzur ve sessizlik (emeklilik planları dahil) beynimizin ayarlarıyla oynuyor, perişan ediyormuş. Asla yakalayamayacağımızı bilsek de kuyruğumuzu kovalamaktan zevk alıyormuşuz aslında.
İnsan beyninin, iş hayatı sırasında, günde belirli bir miktar enformasyon alımına alıştığını, bunun bir tür bağımlılık yaptığını ve emeklilikte bu alım kesildiğinden sıkıntı yaşandığını biliyorum. Bu yüzden psikiyatrlar yumuşak geçişi tavsiye ediyor, planlamadan emekli olmayın diyor.
Yazar aslında başarı için ruhunu satanlarla ilgili bir kitap yazmak için yola çıkmış. Ancak işin içine girince, ruhunu satanların bir bildiği olduğunu anlamış. Konuyla ilgili görüşlerinin tamamen değiştiğini söylüyor. İnsanın doğası gereği en çok bir işe konsantre olmuş haldeyken mutlu hissettiğini, tatile çıkmanın veya emekliye ayrılmanınsa ciddi bir mutsuzluk sebebi olabileceğini savunuyor. Fakat özgeçmişinde antropolog, sosyolog ya da psikolog gibi bir ibare görmedim. Tezine göre Avrupa ülkelerinde en mutlu kişilerin İngiltere’de yaşaması gerek. BBC Türkçe masasının haberine göre; 2008-10 arasında haftada ortalama 42 saatle en uzun çalışan millet, İngilizler. Ama aynı habere göre Buchholz’un iş stresini öven argümanı, İngiltere’de eleştirilere hedef oldu.
İşçi Sendikaları Kongesi’nden çalışma saatleri konusunda uzman Paul Sellers, küresel mali krizin bankaların ve şirketlerin tahtında oturan işkoliklerden kaynakladığını söyleyerek, çağın iş kültürünün toplumları istikrarsızlaştırdığını savundu. Sormak isterim, Buchholz tıbbi verilere bakmış mı acaba? Araştırmalara göre günde 11 saatten fazla çalışanların kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski üçte iki oranında artıyor.

90 YILLIK ARAŞTIRMA

Buchholz’un söyledikleri hoşunuza gitmediyse, Stanford Üniversitesi’nden 90 yıl süren bir araştırma verelim. Sağlık alanında çalışan Howard Friedman ile Leslie Martin, Uzun Yaşam Projesi araştırma sonuçlarını birkaç ay önce yayınladı. Projeyi 90 yıl önce başlatan, Stanford’tan Lewis Terman. Araştırması için 1500 başarılı kız ve erkek öğrenciyi hayatları boyu takip etmiş. Onlar ve aileleri hakkında her türlü bilgiyi toplamış. 1956’da ölünce çalışma başkaları tarafından yürütülmüş, Friedman ile Martin 1990’da görevi devralmış.
Uzun ve sağlıklı yaşamda genetiğin rolünün 3’te 1 olduğunu söylüyorlar. Çocukluğunda iyimser ve neşeli olanlar fazla yaşamıyor. Çünkü başlarına kötü bir şey geleceği ihtimalini hiç hesaba katmıyorlar. Bu yüzden alkolik, tiryaki oluyor, riskli hobiler ediniyorlar. Sonuç: Bir miktar endişe iyidir. İkiliye göre ihtiyatlı, inatçı, sorumluluk sahibi, planlı insanlar uzun yaşıyor. Çünkü hem riske girmiyor hem de daha sağlıklı sosyal ilişkiler geliştiriyorlar.
Sorumluluk sahibi olmakla stresle aynı pakette satılıyor maalesef. Fakat bu araştırma da stresin iyi olduğunu söylüyor.

HAYDİ KENDİNİZİ TEST EDİN

Bu tip araştırmalar bizim üzerimizde yapılsa sonuçların ne olacağını merak ederiz. Uzun ve sağlıklı bir yaşam için öncelikle kişilik özelliklerimizi iyi tanımak gerekiyor. Aşağıdaki sorular, Dr. Terman’ın deneklerine sorduğu sorulardan yola çıkılarak hazırlanmış. Her önermede size en yakın şıkkı işaretleyin. Hepsi bittikten sonra da şıkların numarasını toplayın. Yer darlığından sadece ilk önermenin şıklarını veriyoruz, bunu her önerme için uygulayın.
* Her zaman hazırlıklıyımdır.
1- Bana hiç uymaz.
2- Kısmen uymaz.
3- Ne uyar ne uymaz.
4- Biraz uyar.
5- Tam beni anlatıyor.
* Eşyalarımı sağda solda bırakırım.
* İşimi detaylarıyla planlamaktan zevk alırım.
* İşleri karmakarışık hale getiririm.
* Bugünün işini yarına bırakmam.
* Sık sık eşyaları aldığım yere geri bırakmayı unutuyorum.
* Düzen severim.
* Görevlerimden kaçarım.
* Plan program dahilinde hareket ederim.
* İşimi tamamlamak konusunda ısrarcıyımdır, hiç yarım bırakmam
HESAPLAMA: Cevaplarınızın puanını toplayın. Ancak 2, 4, 6 ve 8. önermelerde puanlamayı tersine çevirin. Yani tam sizi tarif ediyorsa 5 puan değil 1 puan verin. Sizi hiç anlatmıyorsa da 1 değil 5. Aradaki cevapları da tersine çevireceksiniz elbette. 2, 4 olacak; 3, 3 olarak kalacak. Şimdi tüm cevapların puanlarını toplayın. 10-24 arası en düşük seviyede bilinç ve işine bağlılığı temsil ediyor. 37-50 arası, istisnai derece yüksek bilinç ve işe bağlılık demek. Yani 24 ile 37 arasında bir yerde durmaksa ortalama veya ‘normal’.
Yazının Devamını Oku