Banu Tuna

Haftalık

29 Mayıs 2011

GİRİŞİMCİLİK

Samast bereleri çıkacak mı?

Gazeteci Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ın uzaktan akrabası Orhan Samast, ailenin soyadının patentini aldı. Yani bundan sonra Samast marka ürünler piyasaya çıkabilir. Nedir aklımıza ilk gelen? Samast marka beyaz bereler olabilir mi acaba? Ama telaşa gerek yok, patent sadece gazete, kitap, dergi yayınlama hizmetleriyle film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetlerinde kullanılmak üzere alınmış. Rahatladık değil mi?

TELEVİZYON

Behzat Ç.’den yasak mesajı

Behzat Ç’de bu hafta yine gündeme dair gördermeler dikkat çekti. Dizide gazeteci rolündeki Ilgın,  toplatılan kitabıyla gazeteci Ahmet Şık’ın basılmadan toplatılan ‘İmamın Ordusu’ kitabına gönderme yaptı. Ilgın, internet gazeteciliği yapmayı düşündüğünü ama 22 Ağustos’tan sonra internetin biteceğini de söyleyerek bir anlamda izleyeciye yasaklara karşı ‘mesaj’ verdi.

ÇEVRE

Kumul yürümeyle aşındı

Yazının Devamını Oku

Diyarbakırlı kadınlar vekaleten değil hür iradeyle oy kullanmak istiyor

28 Mayıs 2011
Hürriyet Treni, tam bir hafta önce Diyarbakır’daydı. En coşkulu karşılamalardan biri burada yaşandı çünkü herkesin anlatacak bir şeyi vardı.En çok da Sur Belediyesi Başkanı Abdullah Demirbaş’ın. O, kadınlar için çalışan bir erkek. Belediyenin personel sözleşmelerine ilk kez eşe şiddet maddesini koyan, Kadın Akademisi’ni kuran o. Daha iki yılını doldurmayan Akademi, gözle görülür, elle tutulur sonuçlar almaya başlamış Diyarbakır’da her yüz kadından 40’ı 18 yaş ve altında evlendiriliyor.
Evliliklerin yüzde 27’si birinci dereceden akrabalarla gerçekleştiriliyor.
Her 100 kadından 51’i, eşinden şiddet görüyor.
Küçük yaşta, görücü usulüyle ve resmi nikahsız evliliklerde kadınlar daha çok şiddete maruz kalıyor.
Şiddet gören kadınların yüzde 52.4’ü bir daha dünyaya kadın olarak gelmek istemediğini söylüyor.
Şiddet görmeyen yüzde 38 de dünyaya bir daha kadın olarak gelmek istemiyor.
Eder sana yüzde 90.4.
Demek ki kadın olmaktan şikayeti bulunmayanların oranı sadece yüzde 9.6.
Bunlar; Bağlar Belediyesi, Diyarbakır Kadın Akademisi ve Bağlar Kadın Kooperatifi’nin katkılarıyla A&G Araştırma Şirketi’nin gerçekleştirdiği Diyarbakır’ın Şiddet Araştırması’nın sonuçları. Yaklaşık üç ay önce açıklanmıştı.
“Dünyaya bir daha gelsem, kadın olarak gelmek istemezdim!”
Bir kadın varlığıyla, kimliğiyle, hayatta durduğu yerle ilgili daha ağır, daha yaralayıcı bir şey söyleyebilir mi?
Oysa doğduğuna çoktan pişman olmuş Diyarbakırlı kadın, öyle çok fazla bir şey istemiyor. Akşam 9’dan sonra sokakta rahatça yürümek, çocuğunu parka götürebilmek, yer yer dizine kadar yükselen kaldırımlarla boğuşmadan sokakta dolaşmak, oy kullanabilmek, o oyu kendi seçtiği isme atabilmek istiyor.
Nereden mi biliyorum?
Sur Belediyesi tarafından kurulan ve 2009 yılı sonlarında faaliyete geçen Diyarbakır Kadın Akademisi başkanı Gülbahar Örmek anlatıyor. Akademi’nin başında ondan önce Mülkiye Birtane vardı. Şimdi Kars’tan bağımsız milletvekili adayı ve seçilirse Kars için bir ilk olacak.

ŞİDDET UYGULAYANLARDA DÜŞÜŞ

Kadın Akademisi de, tıpkı belediye personeli sözleşmelerine konan eşe şiddet maddesi gibi, Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın işi. Eşini döven personele yaptırım uygulanması ilk kez Sur Belediyesi’nde başlamış, sonra BDP’nin tüm belediyelerine yayılmıştı.
Hürriyet Treni’nde ilk sözleşmenin hikayesini anlattı Abdullah Demirbaş:
“2005 yılında bir personelin eşi, yanında iki çocuğuyla bana geldi. ‘Başkanım benim eşim bahis işine bulaştı. Alacaklılar kapımıza dayanıyor. Kocam borcu ödeyemediği için bana ve çocuklarıma şiddet uyguluyor. Alacaklı en son ya kocan bu borcu ödeyecek ya da ben seni götüreceğim dedi’ dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Çağırdım personeli. Muhasebecimizi de çağırdım. Maaşınının büyük bölümünü karısına vereceğine dair kağıt imzalattırdım ve notere de tasdiklettirdim. Borçlarını da düzenledik. Bir yıl sonra eşiyle geldi, teşekkür etti. Sayenizde ailemiz kurtuldu, dedi. Eşine sordum doğru mu diye, doğru. Bu olaydan sonra 2006’da sözleşmeye işte o ilgili maddeyi koymaya başladık. Bizim yaptığımız meşru ve haklıdır. Biz bu madde sayesinde kadına yönelik şiddetin önünü aldık. İtiraz eden de çıkmıyor. Bu madde sayesinde, bugüne kadar şiddet görüp söyleyemeyen kadın şimdi çıkıp söylüyor. Erkek kendisine yaptırım uygulanacağını bildiği için duruyor.”
Uygulama başladığında eşine şiddet uygulayan erkek personel sayısı 10’ken şimdi 3’e inmiş. Tabii bu sadece eşlerinin ortaya çıkıp şiddet gördüğünü açıkladığı personelin sayısı. Gerçek sayıyı bilmek mümkün değil.

AKADEMİNİN ÜÇ PROJESİ

Kadın Akademisi’nin amacı, kadınla ilgili sorunları daha akademik incelemek. Kadınlara ama özellikle erkeklere cinsiyet eşitliği üzerine eğitimler veriliyor. Belediye personelinin yaklaşık üçte biri burada eğitimden geçmiş. Eğitim alan erkeklerin davranış biçiminde büyük değişiklikler oluyor.
Akademide halihazırda yürüyen üç proje var: Kadının Siyasetteki Yeri, Evden İstihdama Geçiş Nasıl Sağlanır ve Kadın Kenti Yaratma Konusunda Kadının Beklentileri. Üçü de Sur Belediyesi sınırları içindeki mahallelerde yaklaşık dokuz aydır devam ediyor. Şu ana kadar binden fazla kadınla yüzyüze görüşmeler yapılmış, bu sayının 2 bin 500’ü bulması hedefleniyor.
Gülbahar Örmek, “Siyaseti sadece erkekler yapmıyor, kadınlar isterse aktif olarak yer alabilir. Dünya modellerini anlatıyoruz. Zor olmadığını gösteriyoruz. Diyarbakır’daki kadınların yüzde 70’i sadece Kürtçe biliyor. Kalanların Türkçesi de çat pat. O yüzden Kürtçe konuşuyoruz” diyor.
Bölgelerindeki beş seçim bürosunda 114 kadın çalışıyor. Hepsi ev kadını, gönüllü olarak günde birkaç saat ayırıyorlar. Bazılarının okuma yazması bile yok. İlçe yönetiminde dahi okuma yazma bilmeyen anneler var. Seçim bürolarında çalışan kadın sayısı, 2009 seçimlerinde sadece 38’miş.
“Köylerde kadınlar oy kullanmak nedir, bilmezler. Ömründe sandığa gitmemiş olanlar var. Onların yerine kocaları, oğulları, sözü geçenler kullanır. 10 yıl evvel Diyarbakır da böyleydi. Şimdi köyler de değişecek. Kadını sandığın başına götürmeye çalışıyoruz” diye anlatıyor Örmek.
Çalışmalarının tuhaf bir sonucu da olmuş. Geçen yıl referandum için Diyarbakır’da sandık başına gidenlerin yüzde 80’i, Sur Belediyesi bölgesinde yüzde 90’ı kadınmış. Fakat sebebi yine kadınların hür iradelerini kullanmaları değil. BDP’nin boykot kararı yüzünden çevresinden çekinip sandığa gidemeyen erkekler, yerlerine eşlerini göndermiş. Oy erkeğin oyu yine yani.

48 KADIN AYDA 900 LİRA KAZANIYOR

En somut sonuçların alındığı çalışma; evden istihdama geçiş. Üç ayrı iş dalı yaratmışlar evdeki kadınlar için. Bir grup ekmek yapımı, bir grup mantar yetiştiriciliği, bir grup da kına geceleri için süslü keseler yapıyor. 48 kadın bu yolla para kazanıyor. Ücretler birbirine eşit tutulmuş. Günde 30-33 lira kazanıyorlar ki, Diyarbakır için bu iyi bir rakam. Bu kadınların hiçbirinin kocasının düzenli bir işi yok. Bu yüzden kocalara da cinsiyet eşitliği eğitimi veriliyor ki, evde sorunlar yaşanmasın.
Diyarbakır Kadın Akademisi’nin akademik desteğe ihtiyacı var. Ekonomik olarak da kendi ayakları üzerinde duramıyor henüz. Eğitim için gelen akademisyenlerin masraflarını ya kişiler kendileri ya da belediye karşılıyor. Sınıflarında bilgisayar sayısı yetersiz. Sahaya inerken profesyonel anlamda anket çalışması yapamıyorlar. Anketleri kendileri hazırlıyorlar. Çünkü bu işin uzmanları en az 20 bin lira istiyor. /images/100/0x0/55eaf79cf018fbb8f8a249d2

DAHA 26 YAŞINDA

Gülbahar Örmek 26 yaşında, Dicle Üniversitesi muzunu. İki yıl ziraat mühendisi olarak çalıştıktan sonra, Yerel Gündem 21 projesiyle siyasete atıldı. Şu anda hem Sur Belediyesi Başkan Yardımcısı, hem de Kadın Akademisi yöneticisi. Güne, çoğumuz daha uykudayken başlıyor. Hava kararana kadar sahada, kadınları ziyaret ediyor. Evde istihdam yaratma projelerinden biri olan mantar yetiştiriciliği üzerine de eğitim veriyor.
Yazının Devamını Oku

Haftalık

22 Mayıs 2011

Işınla bizi ScottyUZAY

Dünyanın sonunu getirecek eylemlerimiz nedeniyle endişelenmeye gerek kalmadı. Bilim insanları sonunda yaşama uygun bir gezegen buldu: Kırmızı cüce yıldız Gliese’nin yörüngesinde dönen Gliese 581d. Tabii oraya yerleşince önce bir adını değiştirmek lazım. Bu haliyle fazla soğuk ve teknik. Bir de küçük bir sorun var; gezegene ulaşmak için 3 bin insan ömrü yol gitmek gerekiyor. Işınla bizi Scotty!

Uzanayım şuracığaTREND

20 yaşındaki Avustralyalı genç Acton Beale, geçen hafta balkondan düşüp öldü. Hayır, bizdeki gibi bir düğün ya da asker uğurlaması meselesi değildi. Evli sevgilisinin evinden kaçmaya da çalışmıyordu. Beale, sosyal paylaşım sitelerindeki yeni bir modanın kurbanı: Planking. Bulduğunuz yere yüzükoyun uzanıyor, fotoğrafınızı çektiriyorsunuz. Kendisi işi abartıp balkonun kenarına çıkmış ve dengesini kaybedip aşağı düşmüş. Avustralya polisi bu tip ölüm vakalarının artmasından korkuyor. İşin kötü tarafı bu arada yeni bir moda daha çıktı: Rooftopping. Bu kez amaç, gökdelen tepesinden fotoğraf çekmek.

Bayıltan ‘Hayır’EVLİLİK

Antalya’da Ramazan Emirli ile Hatice Ş. Görücü usulü tanışıp nişanlandı. Birkaç gün önce de, az sayıda davetlinin katıldığı nikah törenleri vardı. Nikah memuru geline dönüp, “Hiç kimsenin baskısı altında kalmadan özgür iradenizle ve kendi arzunuzla Ramazan Emirli ile evlenmek istiyor musunuz?” diye sordu. Prosedür gereği sorulan soruya, gelinin “Hayır” diyeceği kimin aklına gelirdi ki? Akrabalar fenalaşan damadı kendine getirdikten sonra çiftin arasını yapmak için çalışmaya koyuldu.

Naylon poşet yasaklandıÇEVRE

Bozcaada Belediyesi, ilçede naylon poşet kullanımı yasakladı. Başkan Mustafa Mutay, torbaların doğada çok uzun süre erimeyip sağlık açısından büyük tehdit oluşturduğunu söyledi. Yasak, Dünya Çevre Günü olan 5 Haziran’da başlayacak. Esnafa bez torba ve kese kağıdı düşük fiyatlarla satılacak.

Yazının Devamını Oku

Bu akşam gerçekten kıyamet kopar mı dersiniz

21 Mayıs 2011
Sürprizlerden hoşlanmam; kendimi hazırlamışım 21 Aralık 2012’ye, son dakika şu sahte peygamber çıkıp tarihi öne çekti. Kıyamet bu akşam 18.00’de kopuyor, iyi mi. İşim gücüm var, nasıl hazır olacağım ben akşama kadar? Kıyamete nasıl hazırlanılır bilen var mı bu arada? İnsanoğlu, kendi sonuyla lanetlenmiş gibi. Tarihin başından, hatta öncesinden bu yana felaket senaryoları, kıyamet günü, dünyanın sonuyla kafayı bozmuşuz.
Tarih ve yazı öncesine dair kesin veri elde etmek zor. Fakat kayan her yıldız, düşen her göktaşı, açıklanamayan her olayla paniğe kapılan ilkel insanı hayal etmek kolay.
Tek tanrılı dinlerin farklı kıyamet günü tanımları var. Hıristiyanlık’ta İsa Mesih’in geri dönüşüyle başlayacak her şey mesela. O yüzden de, neredeyse milattan bu yana, düzenli aralıklarla kıyamet günü kehanetleri ortaya çıkmış.
Ulaşabildiğim bilgilere göre, bunlardan ilki M.S 44 yılına ait. Daha tüm İnciller bile yazılmadan önce, Teudas adlı biri çıkıp kendini Mesih ilan etmiş ve peşine 400 kişiyi takmayı da başarmış.

21.12.2012
ŞİMDİLİK RAFA KALKTI


Son zamanlarda aklımızda tek bir tarih var: 21 Aralık 2012. O kadar ciddiye alınıyor ki, Hollywood dev bütçeli filmini bile yaptı. Kimilerine göre bu tarihte Marduk geliyor, kimi Maya takvimini esas alıyor. Fakat birbirinden ayrı 4-5 kaynak hep bu tarihi söylüyor. Aztekler, Kızılderililer, Nostradamus ve şu meşhur Bulgar kahin...
Şahsen bende paniğe sebep olmuyor, bundan bir buçuk yıl sonra kıyamet kopuyor olması. Neticede 7 milyar insan hep birlikte gideceğiz gibi görünüyor, gözün arkada kalacağı bir çöplük olmayacak. Ayrıca kıyamet gününü görmek şahane bir ayrıcalık olurdu.
Fakat ben kendimi böyle güzel güzel hazırlamışken, Kaliforniyalı bir Evangelist çıkıp, kıyamet 21 Mayıs’ta kopuyor, dedi.

SAATİ BİLE BELLİ

Hareketin başında Harold Camping (89) var. Kendisi Evangelist bir radyonun sahibi. Ona göre bugün akşam 18.00’de Mesih Kudüs’te görülecek. 21 Ekim’de de dünya yok olacak. Elbette tarihin öne gelmesinin sebebi, günahkar insanoğlunun bir türlü ıslah olmaması.
Hatırlarsınız, 1999 depreminin de bu yüzden olduğunu iddia eden büyük Türk şahsiyetleri vardı.
Camping tezini, İncil’de saklı kehanetler üzerinden yarattığı bir matematik sistemine dayandırıyor.
Son zamanlarda Arkansas’ta yaşanan toplu hayvan ölümleri, kendisinin inandırıcılığına tuz biber ekmiş durumda.
Ama bir tesellimiz var; Camping daha önce de bir kıyamet tarihi vermişti ve üzerinden 17 yıl geçti. Bu hatayı esas alıp yeni tarih konusunda kendisini sorgulayanlara; “bekleyin ve görün” diyor.
Radyosundan sürekli kıyamet gününün geldiğine dair yayın yapıyor. Üstelik eyaletteki billboardları da donatmış durumda.
Harold Camping’e rahatlıkla sahte peygamber deyip geçebiliriz. Zaten bugün kıyamet de kopmayacak. Ama bugün, ya sahiden dünyadaki son gününüz olsaydı? İnsan son gününde ne yapmak ister, siz ne yapmak isterdiniz?

HESABI NASIL YAPTI

Peter’ın İncil’i, kıyametin Nuh Tufanı’ndan 7 bin sonra kopacağını ima ediyor. İncil’in Yaradılış bölümü de tufanın ikinci ayın 17’sinde olduğunu söylüyor. Camping, Yahudi takvimine de bakmış, tüm verilerin ışığında bahsedilen günün bugün olduğu sonucuna varmış. Akşam altıda birden bire depremler başlayacak ve beş ay boyunca devam edecek.

144 maddede terapi

Vakit bulamayanlar, parası olmayanlar, hızlı çözüm arayanlar, çocuğunu sevindirmek isteyenler... Gel vatandaş gel, 144 maddede terapi burada. Okuyun, mis gibi olun!

Bayılıyorum bu hap tedavi kitaplarına. En yenisi Derin Kitap’tan çıkan Cep Terapisi. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, adı yeterli doneyi sağlıyor zaten. Yazarı Therese J. Borchard, bunun duygusal açıdan bir hayatta kalma kılavuzu olduğunu söylüyor. Acil durumlarda güya size iyi gelecek 144 öneri var.
Kitap maalesef fazla Amerikalı ve kişisel. Yazarın karmaşık ve zorlama metaforlarından başınızı alabilirseniz belki işe yarar ipuçları bulabilirsiniz. Bana anlamlı gelen birkaçını buraya aldım:
1. Dörde kadar sayın
2. Yapın gitsin
3. Sevin gitsin
4. Bir adım atın
5. Somurtmayın, çünkü somurtmayı unutamazsınız
6. Tutkunuzu keşfedin
7. Akrobasi yapmayı bırakın
8. Etrafında dolaşmayın, üstüne gidin
9. Etiketleri çıkarın
10. Eğlenmeyi unutmayın...
Vazgeçtim, sıralarken bile son derece beylik ve bayat geldi. Siz en iyisi boşverin bu kitabı.

BEYAZ ADAM ÇATAL DİLLİ
1. Geleneksel Tarkan Müzik Ödülleri


Hafta başında yapılan 17. Kral Müzik Ödülleri’nde Tarkan tam 7 ödül topladı malumunuz. En iyi kadın sanatçı, en iyi grup, en iyi film müziği gibi teknik olarak alması imkansız kategoriler dışında ne varsa topladı, diyebiliriz. Fakat ödülleri almak üzere sahneye hiç çıkmadı; son ana kadar. Olimpos tanrıları gibi kulisteki monitörden izlemiş olmalı onun yerine ödül alan arkadaşlarını. Haklı tabii, insan bir gecede yedi kere sahneye çıkarsa yüzü eskiyiverir.
Benim o gece gördüğüm, beğenin ya da beğenmeyin, bu yıl 17. kez dağıtılan bir ödülün, Tarkan’ın imajını parlatmak uğruna feda edildiğidir. Sanki tüm organizasyon, Tarkan’ın finaldeki havalı çıkışı için inşa edilmiş.
Bir de sormak isterim, Tarkan’ı demode bulan bir tek ben miyim? Tamam albümü beğenildi, ama yılın en büyük müzik olayı olmadığı ortada. Ya da değil mi? Bir tek ben mi böyle düşünüyorum? Peki ya o dans, giyim, saç, bakışlar? Yoksa koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi mi diyoruz?
Yazının Devamını Oku

Çekirdek mevsimi geldi bu yıl da 100 bin ton çitleyeceğiz

20 Mayıs 2011
Son zamanlarda market raflarına dikkat ettiniz mi? Kuruyemiş reyonunda gözden kaçmayacak bir çeşitlenme var. Bundan önce çiklet ve cips pazarında meydana gelen şey, şimdi kuruyemişte yaşanıyor. Sürekli yeni ürünler, yeni tatlar, yeni markalar çıkıyor. Bugüne kadar kuruyemişçiden açık aldığımız pek çok ürün de ambalaja giriyor.
Papağan Kuruyemiş Yönetim Kurulu Başkanı Kani Emekçi, sektörün her yıl yüzde 20 büyüdüğünü söylüyor. Büyümeyi tetikleyen ilginç etkenler var; sigara yasağı ve ekonomik kriz gibi...
Sigara yasağı, tiryakilerin sayısında azalmaya neden olunca sigarayı bırakan çekirdeğe ya da herhangi bir kuruyemişe sarılmış. Bu da 2009’da sırf Papağan’ın yüzde 30 büyümesine neden olmuş. Markanın büyüme oranı 2010’da ise yüzde 50.

BAYAT SANILAN BEYAZ YAKALI YEMİŞİ

Papağan yenilikçi bir marka. Bu yıl Çevreye Duyarlı Ambalaj Ödülü aldılar. Nedeni, ayçekirdeği ambalajlarına eklenen çöp poşeti. Böylece sahillerde, parklarda çekirdek yiyenler kabukları yere değil, poşete atıyor. Yani amaç bu ama, efektif kullanılıyor mu bilemeyiz tabii. Neticede bir iki haftaya kalmaz gezinti yerlerinde küçük tepecikler oluşmaya başlar yine. Malum, çitleyerek dolaşma sezonu açıldı.
Bir de Fit diye bir ürünleri var. Beyaz yakalı yemişi olarak tarif ediyorlar. İçinde diyetisyenler tarafından tavsiye edilen sağlıklı yemişler ile kayısı, kivi, yaban mersini gibi kurutulmuş meyve parçaları var. Yağsız ve doğal kalması için badem, fındık, fıstık gibi yemişler kavrulmamış, çiğ bırakılmış. Bu yüzden de kıtır kıtır değiller. Müşteri paketi açınca bayatladığını sanıp şikayet ediyormuş, bu yüzden ambalajların üzerine uyarı yapıştırmışlar.
Önümüzdeki hafta acılı ve karamelli patlamış mısır çıkaracaklar. Bu ikisi de Türkiye için yeni. Şekerli patlamış mısır yurtdışında gördüğüm, insanların sevdiği, benim son derece manasız bulduğum bir şey. Test için Papağan’ınkini de denedim; fikrim değişmedi. Dileyen muhafazakar olarak yaftalabilir. Acılı fena değil, en azından acılı cips yerine yenebilir. Neticede daha az kalorili olduğu kesin.

AVM’LERDE NELER OLUYOR

Satranç turnuvası

İstanbul Nişantaşı’ndaki City’s AVM’de yarın 10:30’da satranç turnuvası var. 12 yaş altı çocuklar için. 11:00’de ise Disney Okul Başarı Günleri başlayacak. Oyun atölyesinde çalışmalar yapılacak.

Uçurtma atölyesi

İstanbul Akmerkez’de düzenlenen haftasonu atölyelerinde çocuklar yaratıcılıklarını sergiliyor. Bu haftasonu çanta ve uçurtma atölyeleri var. Yarın 14:00-16:00 arasında gerçekleşecek ‘Kendi çantanı süsle’ adlı atölyede çocuklar kendi çantalarını hayallerindeki gibi süsleyerek el becerilerini sergileyecek. Yarın aynı saatte Benim Renkli Uçurtmam adlı atölye var. Rezervasyon için: cocukaktiviteleri@akmerkez.com.tr

Çizmeli Kedi burada

İstanbul Ataköy’deki Galleria’da yarın çocuk oyunu Çizmeli Kedi sahneleniyor. Ücretsiz izlenebilir, başlama saati 16:30. Yarın Etkinlik Alanı’nda Serhat Kaner ve Safiye Aydoğan tarafından sahnelecek Oldies ve Unutulmaz Klasikler ise her yaştan izleyiciyi nostaljik bir yolculuğa davet ediyor.

Zeka oyunları yarışması

Kozyatağı Palladium’da zeka oyunları yarışması yapılacak haftasonu. Çocuklar, 10 kişilik gruplar halinde zekâ küpü gibi farklı zekâ oyunlarıyla oyuncaklar oluşturmaya çalışacaklar. Yaptıkları her oyuncak kendilerine hediye edilecek.

HAFTANIN SİTESİ

Ayakkabı cenneti

Zizigo daha çok yeni bir internet sitesi. Türkiye’nin en büyük online ayakkabı mağazası olduklarını iddia ediyorlar. Fakat girdim, baktım; hakikaten yerli ve yabancı 56 markanın kadın, erkek ve çocuk kategorilerinde ürünlerini bulmak mümkün. Her biri kendi içinde günlük, spor, abiye gibi başlıklara ayrılıyor. Ayakkabı modellerini görebilmek için üye olmak gerekli değil ama satın almak için gerekli. Zaten üye olmak da zor bir şey değil. 365 gün iade, ücretsiz kargo ve iade, 7/24 müşteri destek, 24 saatte kargo gönderimi, ortalama 72 saatte ürün teslimi gibi hizmetler sunuyorlar.
Yazının Devamını Oku

Haftalık

15 Mayıs 2011

187 basamak Bülent Özveren’i çıldırttıEUROVISION

Malum, bu yıl Eurovision’da şansımız yaver gitmedi, Yüksek Sadakat yarı finalde elendi. Uzun zamandır yaşamadığımız Eurovision hezimetinin önemli noktalarını üç başlık altında ele almak mümkün. Bülent Özveren’in tepesinin atışı, grup üyelerinin yarışma sonrası açıklamaları ve Twitter geyikleri. Teknik aksaklıklar nedeniyle yarışmayı telefonda anlatmak zorunda kalan Bülent Özveren, yayın sırasında küçük bir sinir krizi geçirdi: “Sunum yaptığımız odalara tam 187 basamakla çıkılıyor. Dünyanın hiçbir yerinde hiç kimseye bu kadar acı çektirilmez! Daracık havasız bir odaya tıkıldık. Soluk bile almakta güçlük çekiyoruz. Medeniyetin beşiği Almanya’da teknik altyapı onların tabiriyle kaput.” Ardından Kutlu Özmakinacı’nın beyanatıyla şaşkınlığa uğradık: “Elenmesek üçüncü olurduk!” Nasıl yani? Twitter’da yazdıkları gibi: Sahi, Survivor’a giderken ülkeyi bize emanet eden Nihat Doğan’a biri elendiğimizi söyledi mi?

3D’yi 2D’ye çeviren gözlük TEKNOLOJİ

Derdi veren teknoloji çaresini de veriyor. 3D film seyretmek hoşlanmayanlar için, üç boyutu iki boyuta çeviren gözlükler geliştirildi.

Cimri hırsız minibüsle kaçmaya kalkınca yakalandıEMNİYET

Serkan Çarık (25), İstanbul Sarıyer’de hırsızlık için bir eve girdi. Olay yerinden uzaklaşmak için, çaldığı eşyalarla birlikte Sarıyer-Beşiktaş hattında çalışan bir minibüse bindi. Görgü tanıklarından eşkalini belirleyen ve minibüsle kaçtığını öğrenen polis, bir-iki durak sonra aracı durdurdu. Çarık, çaldıklarıyla birlikte yakalandı.

Dondan çıkan servetSUÇ

Erzincan’a gelen seyyar hırsızlar, gözlerine kestirdikleri bir evde ziynet eşyası ve para çalarak kaçmaya çalıştı. Polislerin sıkı takibi sonucu yakalanan 13 kişi gözaltına alındı. Yakalananlar arasında K.Ç. isimli hamile bir kadın da vardı. Rahatsızlandığını söyleyince polisler tarafından hastaneye götürüldü. Muayene sırasında iç çamaşırından 17 bin lira, 1000 dolar, bir erkek kol saati, altı kolye, bir künye, iki çocuk bileziği, dört çift küpe ve iki yüzük çıktı.

Yazının Devamını Oku

Hesaba reklam arası

13 Mayıs 2011
Tam da reklamın girmediği yer kalmadığını düşünüyordum ki, bakir kalmış son mecraya da ilan verildi. Artık hesaba da reklam alınıyor. Bir restoran ya da kafeye gittiniz, yediniz içtiniz, sıra hesabı ödemeye geldi. Masaya gelen kutuyu bir açıyorsunuz, içinde reklam oynuyor.
Fikrin sahibi Cem Stamati ile Enis Yangın. Cem Stamati’yi belki Seferad grusundan hatırlarsınız; grubun kurucularından ve bas gitarcısıydı. Enis Yangın da kuzeni.
Aynı zamanda 10 yıllık reklamcı olan Stamati, alternatif ve Türkiye’de ilk olabilecek bir mecra üzerinde düşünürken gelmiş fikir aklına. Bilgisayar mühendisi Enis Yangın, bu fikrin uygulayıcısı.
İkili en çok hesap kutusu üzerinde çalışmış. Kapağına küçük bir LED ekran yerleşeceğinden, sağlam ama hafif olması gerekiyormuş. Her açılışında, reklam filmi baştan başlıyor. Bu arada kutuların adı ad.d.Box.
Ben yeni fark ettim ama 6 aydır İstanbul’daki bazı mekanlarda bu kutulardan var. Günaydın Et Restoranları, Bebek Koru Cafe, Aşşk Cafe, Chocolate, Tribeca, Casita, Kafepi, Fincan, Polonez Şarküteri, Osmani ve Harvard Cafe gibi. Ama her mekana ayrı kutu yapılıyor, üzerinde adı mekanın yazıyor. Siz hesabı isteyene kadar kutu şarjda duruyor, hesap istenince prizden çıkarılıp getiriliyor.
Söylendiğine göre müşteriler reklamlı kutulardan memnunmuş. Hatta daha fazla bahşiş bıraktıkları oluyormuş.
Her mekanda ayrı reklam filmleri göstermek mümkün. Hatta aynı mekanın farklı şubelerinde bile farklı filmler gösterilebiliyor. Bugüne kadar Garanti Bankası, Digitürk, Mey İçki, Arkon Kozmetik, Laselle Moda Akademisi reklam vermiş. Laselle Moda Akademisi sadece Kuruçeşme ve Nişantaşı’ndaki hesap kutularında görünmek istemiş.
Bu uygulama yüzünden bir adet daha değişecek kesin; eskiden hesap geldi mi ödeyen masadaki diğer kişilerden kutuyu saklardı, şimdi açıp göstermek zorunda kalacak.

HAFTANIN SİTESİ
Başka nerede bulacaksınız


Bywonderland, tasarımıyla bile kendine çeken bir site. Pamuk helva tadında, retro bir görüntüsü var. İngiltere, Amerika ve Japonya’dan ithal edilen ürünler satılıyor. Hepsi ortak bir zevki yansıtıyor. Yani ürünlerden birini beğenirseniz, muhtemelen hepsini beğenirsiniz. Türkiye’nin her yerine kargo hizmeti var. Ürünleri Daha İyi Müzik, Küçük Mutluluklar, Hediye başlıkları altında toplamışlar. Hepsi ufak tefek ama gönülçelen parçalar. www.bywonderland.com

VİTRİNDE GÖRDÜM
Geleneksel indirim başlıyor

Sezonda sadece bir kez yapılan DKNY Büyük İndirimi, markanın tüm mağazalarında ardı ardına üç Pazar devam edecek. Geçmiş sezon ürünlerinde yüzde 60-85 arası indirim var. 6-7 taksit avantajı da sunuluyor. Takvim şöyle:
14-15 Mayıs Cumartesi-Pazar Suadiye
22 Mayıs Pazar Nişantaşı
29 Mayıs Pazar İstinye Park

AVM’LERDE NELER OLUYOR

Lüks araçla eve servis

İstanbul’daki A Plus Ataköy AVM, ziyaretçilerine evlerine kadar eşlik ediyor. “Evinize bırakmamızı ister misiniz?” projesi, aynı gün içerisinde 500 lira ve üzeri alışveriş yapan tüm ziyaretçilerinin, ücretsiz olarak Volvo araçlar ve özel şoförleri ile evlerine kadar bırakılmasını içeriyor. 6 Mayıs-6 Haziran, 1 Ağustos-1 Eylül, 1 Aralık-31 Aralık tarihleri arasında pazartesi hariç haftanın her günü 12:00 22:00 saatleri arasında yararlanabilirsiniz.

Streetball turnuvası

Çorlu’daki Orion AVM, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı Streetball Turnuvası düzenleyerek kutluyor. Çorlu Belediyesi ile birlikte düzenlenen turnuva için Türkiye’nin tek basketbol akrobasi gösteri grubu Karizma Show ekibi de AVM’ye geliyor. 16-19 Mayıs arasında dört gün sürecek turnuva sonunda kazanan takımlara 5 bin lira değerinde ödül verilecek. Başvurular yarın akşam sona erecek.
Yazının Devamını Oku

Onun hayatı, İngiltere’nin en çok satanı

7 Mayıs 2011
Katie Piper (28), tüm hayatını güzellik üzerine kurmuştu. Güzellik uzmanlığı eğitim aldı. Küçük çaplı güzellik yarışmalarında dereceler aldı. Fotomodellik, etkinliklerde tanıtım modelliği yaptı. Ama 25 yaşına geldiğinde her şey değişti; güzelliği bir anda elinden kayıp gitti. Şimdi İngiltere’nin en çok satan kitabının yazarı. Okuyacağınız; ıstırap dolu bir hayata tutunma ve cesaret öyküsü. Üstelik gerçek!

Katie, İngiltere Hampshire’de doğdu. Babası berberdi, annesi ilkokulda sınıf asistanı olarak çalışıyordu. Moda ve güzelliğe meraklıydı. Lisede güzellik uzmanlığı eğitimi almaya karar verdi. Güzellik yarışmalarına dereceye de giriyordu. Modellik yaptı; fotoğrafları İngiliz dergilerini süsledi. Ardından dövüş sanatları turnuvaları geldi. Hani ringde kart taşıyan kızlar vardır ya, onlardan biriydi. Dikkat çekmeye, küçük televizyon kanallarında iş bulmaya başladı. 25 yaşındaydı, kariyeri istediği gibi ilerliyordu. Ailesinin Hampshire’deki evinden ayrılmanın zamanı gelmişti; Londra’nın kuzeyinde bir arkadaşlarıyla ev tuttu.
Daniel Lynch, dövüş sanatlarına bayılan bir adamdı. Katie’yi dövüş turnuvaları ve basından takip ediyordu. Facebook’ta tanışmayı başardı. İkili ilk kez, Katie’nin iş yerinde buluştu. Genç kız, Daniel’dan hoşlanmıştı ama bilmediği bir şey vardı: Lynch, daha önce bir adamın yüzüne kaynar su dökmekten hapis yatmıştı. İlişkilerinin ikinci haftasında, romantik bir akşam yemeğinden sonra şehir dışında bir otele gittiler. Lynch Katie’ye saldırdı, tecavüz etti ve dövdü. Tıraş bıçağıyla kesmekle tehdit edip bağladı ve kolunu birkaç yerinden bıçakladı. Genç kıza sekiz saat boyunca işkence etti. Sonra bir şey olmamış gibi evine bıraktı.

KORKUSUNDAN ANLATAMADI

Katie hemen hastaneye gitti. Ama vücudundaki yaraların nasıl açıldığını ne polise ne de doktorlara anlattı; korkuyordu. Olayın ardından defalarca telefon açtı Lynch. Özür diliyor, affedilmek istiyordu. Olaydan iki gün sonra kızı bir internet kafeye gitmeye ikna etti. Söylediğine göre Facebook’tan bir mesaj göndermişti ve okumasını istiyordu.
Başına gelecekler konusunda en ufak fikri olmayan Katie, evden çıktı. Yanına Latin görünüşlü, esmer bir adam yaklaştı. Katie, adamın para isteyeceğini sandı. Ama o, yüzüne sülfrik asit atıp kaçtı. Adamın adı Stefan Sylvestre’ydi; Lynch tarafından gönderilmişti. Katie kendini en yakındaki kafeye attı. Ambulans çağrıldı ama sonraki bir saat boyunca hiç bir şey yapılamadı. Yüzüne atılan maddenin ne olduğu bilinmiyordu.
Asidin bir kısmını yutmuştu Katie. Sol gözü kör oldu. Yüzünde, boynunda, kolunda ve göğsünde derece derece yanıklar vardı. Cerrahlar yüzündeki tüm deriyi soydu, yerine matriderm denen derinin muadili bir tabaka yerleştirdi. Böylece yeni ve sağlıklı bir cildin gelişmesi sağlanacaktı. Bu iki işlem ilk kez tek seferde yapılıyordu.

40 AMELİYAT GEÇİRDİ

Genç kız 12 gün boyunca uyutuldu, 38 kiloya düştü. Tam 40 ameliyat geçirdi, yara izlerini düzleştiren ve nemlendiren bir maskeyi her gün 23 saat taktı. Devlet tarafından Fransa’nın güneyindeki bir kliniğe gönderildi. İngiltere’ye döndükten sonra Londra’daki dairesinden ayrıldı, ailesinin yanına döndü. Annesi ona bakabilmek için işini bıraktı.

Yazının Devamını Oku