Geçen hafta stresin faydaları üzerine iki ayrı haber yayınlandı gazetelerde. Biri Amerika’da yazılan bir kitap, diğeriyse uzun soluklu bir araştırmanın sonuçlarıyla ilgiliydi
Antioksidanlar, bol sebze, kırmızı meyveler, reişi mantarı, yoğurt, zeytinyağı, spor, gülmek, balık, iyimserlik... Uzun yaşamın sırrı diye, dünya kadar reçete kondu önümüze bugüne kadar. Kendimizi spor salonlarına attık, yürüyüşlere çıktık, tatsız tuzsuz şeyler yedik, evde kedi-köpek besledik, yoga ve meditasyona sardırdık. Stresten kurtulacağız diye denemediğimiz yol kalmadı. Sonunda kimi bu yolda alışverişkolik oldu kimi alkolik... Meğer tüm ihtiyacımız biraz daha stresmiş! En azından şu kadarını söyleyeyim; iyimserlik ömrü kısaltıyor, orası kesin. Geçen hafta stresin faydaları üzerine iki ayrı haber yayınlandı gazetelerde. Biri Amerika’da yazılan bir kitap, diğeriyse uzun soluklu bir araştırmanın sonuçlarıyla ilgiliydi. Önce kitaptan bahsedelim.
ISSIZ ADAYI UNUTUN
Beyaz Saray’ın eski ekonomi danışmanlarından Todd Buchholz, gündelik hayatın telaşını ve iş dünyasındaki rekabeti göklere çıkaran bir kitap yazdı: Rush: Why You Need and Love the Rat Race- Acele: Keşmekeşe Neden İhtiyaç Duyarız ve Severiz) Buchholz, bütün yıl hayalini kurduğunuz seyahate aslında çıkmak istemediğinizi, zaten bu tatilin sizi mutlu etmeyeceğini iddia ediyor. Bütün o huzur ve sessizlik (emeklilik planları dahil) beynimizin ayarlarıyla oynuyor, perişan ediyormuş. Asla yakalayamayacağımızı bilsek de kuyruğumuzu kovalamaktan zevk alıyormuşuz aslında. İnsan beyninin, iş hayatı sırasında, günde belirli bir miktar enformasyon alımına alıştığını, bunun bir tür bağımlılık yaptığını ve emeklilikte bu alım kesildiğinden sıkıntı yaşandığını biliyorum. Bu yüzden psikiyatrlar yumuşak geçişi tavsiye ediyor, planlamadan emekli olmayın diyor. Yazar aslında başarı için ruhunu satanlarla ilgili bir kitap yazmak için yola çıkmış. Ancak işin içine girince, ruhunu satanların bir bildiği olduğunu anlamış. Konuyla ilgili görüşlerinin tamamen değiştiğini söylüyor. İnsanın doğası gereği en çok bir işe konsantre olmuş haldeyken mutlu hissettiğini, tatile çıkmanın veya emekliye ayrılmanınsa ciddi bir mutsuzluk sebebi olabileceğini savunuyor. Fakat özgeçmişinde antropolog, sosyolog ya da psikolog gibi bir ibare görmedim. Tezine göre Avrupa ülkelerinde en mutlu kişilerin İngiltere’de yaşaması gerek. BBC Türkçe masasının haberine göre; 2008-10 arasında haftada ortalama 42 saatle en uzun çalışan millet, İngilizler. Ama aynı habere göre Buchholz’un iş stresini öven argümanı, İngiltere’de eleştirilere hedef oldu. İşçi Sendikaları Kongesi’nden çalışma saatleri konusunda uzman Paul Sellers, küresel mali krizin bankaların ve şirketlerin tahtında oturan işkoliklerden kaynakladığını söyleyerek, çağın iş kültürünün toplumları istikrarsızlaştırdığını savundu. Sormak isterim, Buchholz tıbbi verilere bakmış mı acaba? Araştırmalara göre günde 11 saatten fazla çalışanların kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski üçte iki oranında artıyor.
90 YILLIK ARAŞTIRMA
Buchholz’un söyledikleri hoşunuza gitmediyse, Stanford Üniversitesi’nden 90 yıl süren bir araştırma verelim. Sağlık alanında çalışan Howard Friedman ile Leslie Martin, Uzun Yaşam Projesi araştırma sonuçlarını birkaç ay önce yayınladı. Projeyi 90 yıl önce başlatan, Stanford’tan Lewis Terman. Araştırması için 1500 başarılı kız ve erkek öğrenciyi hayatları boyu takip etmiş. Onlar ve aileleri hakkında her türlü bilgiyi toplamış. 1956’da ölünce çalışma başkaları tarafından yürütülmüş, Friedman ile Martin 1990’da görevi devralmış. Uzun ve sağlıklı yaşamda genetiğin rolünün 3’te 1 olduğunu söylüyorlar. Çocukluğunda iyimser ve neşeli olanlar fazla yaşamıyor. Çünkü başlarına kötü bir şey geleceği ihtimalini hiç hesaba katmıyorlar. Bu yüzden alkolik, tiryaki oluyor, riskli hobiler ediniyorlar. Sonuç: Bir miktar endişe iyidir. İkiliye göre ihtiyatlı, inatçı, sorumluluk sahibi, planlı insanlar uzun yaşıyor. Çünkü hem riske girmiyor hem de daha sağlıklı sosyal ilişkiler geliştiriyorlar. Sorumluluk sahibi olmakla stresle aynı pakette satılıyor maalesef. Fakat bu araştırma da stresin iyi olduğunu söylüyor.
HAYDİ KENDİNİZİ TEST EDİN
Bu tip araştırmalar bizim üzerimizde yapılsa sonuçların ne olacağını merak ederiz. Uzun ve sağlıklı bir yaşam için öncelikle kişilik özelliklerimizi iyi tanımak gerekiyor. Aşağıdaki sorular, Dr. Terman’ın deneklerine sorduğu sorulardan yola çıkılarak hazırlanmış. Her önermede size en yakın şıkkı işaretleyin. Hepsi bittikten sonra da şıkların numarasını toplayın. Yer darlığından sadece ilk önermenin şıklarını veriyoruz, bunu her önerme için uygulayın. * Her zaman hazırlıklıyımdır. 1- Bana hiç uymaz. 2- Kısmen uymaz. 3- Ne uyar ne uymaz. 4- Biraz uyar. 5- Tam beni anlatıyor. * Eşyalarımı sağda solda bırakırım. * İşimi detaylarıyla planlamaktan zevk alırım. * İşleri karmakarışık hale getiririm. * Bugünün işini yarına bırakmam. * Sık sık eşyaları aldığım yere geri bırakmayı unutuyorum. * Düzen severim. * Görevlerimden kaçarım. * Plan program dahilinde hareket ederim. * İşimi tamamlamak konusunda ısrarcıyımdır, hiç yarım bırakmam HESAPLAMA: Cevaplarınızın puanını toplayın. Ancak 2, 4, 6 ve 8. önermelerde puanlamayı tersine çevirin. Yani tam sizi tarif ediyorsa 5 puan değil 1 puan verin. Sizi hiç anlatmıyorsa da 1 değil 5. Aradaki cevapları da tersine çevireceksiniz elbette. 2, 4 olacak; 3, 3 olarak kalacak. Şimdi tüm cevapların puanlarını toplayın. 10-24 arası en düşük seviyede bilinç ve işine bağlılığı temsil ediyor. 37-50 arası, istisnai derece yüksek bilinç ve işe bağlılık demek. Yani 24 ile 37 arasında bir yerde durmaksa ortalama veya ‘normal’.