Ayşegül Domaniç Yelçe

Engelinizi Yüksek Seçim Kurulu’na bildirdiniz mi?

24 Şubat 2017
Merhabalar sevgili okurlar.

16 Nisan’da yapılacak Anayasa Değişikliği Referandumu’na ilişkin olarak 16 Şubat Perşembe günü başlamış olan süreç 26 Şubat Pazar günü saat 17.00’de sona erecek.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden görme ve ortopedik engelli seçmenlere ait bilgiler çevrim dışı alınarak SEÇSİS’e işleniyor. Böylece bu seçmenlerin aileleri ile birlikte sandık alanlarının giriş katlarında oy kullanmaları sağlanıyor. Seçmen kütüğünde kayıtlı olunup olunmadığı, varsa engellilik durumu <www.ysk.gov.tr > internet adresindeki “Seçmen İşlemleri” bölümünden veya e-Devlet Kapısı’ndan öğrenilebiliyor.

Yüksek Seçim Kurulu’nun internet sitesinde ya da bağlı olduğunuz muhtarlığın askı listesinde “Engelli” olarak kayıtlı değilseniz, <www.ysk.gov.tr> internet adresinden indirdiğiniz “Engelli Beyan Formu”nu doldurarak bizzat veya bir yakınınız aracılığı ile İlçe Seçim Kurulu’na veya İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’na gönderilmek üzere Muhtarlığa veya Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü’ne başvuru yaptığınız takdirde seçmen durumunuz “Engelli” olarak güncelleniyor. Ancak bu işlemi 26 Şubat Pazar günü saat 17.00’ye kadar yapmış olmanız gerekiyor. (“Engelli Beyan Formu” için tıklayınız.)

Engelli kaydı olan seçmenlerin oy kullanacakları sandıklar –oylarını kolaylıkla kullanabilmeleri için- binaların giriş katlarına konuluyor. Görme engelliler, felçliler veya bu gibi bedenî engelleri açıkça belli olanlar o seçim çevresi seçmeni olan ve o sırada sandık alanında bulunan akrabalarından birinin, akrabası yoksa herhangi bir diğer seçmenin yardımı ile oylarını kullanabiliyorlar. Bir seçmen birden fazla engelliye yardım edemiyor. Gebelere, hastalara, engellilere ve yaşlılara sıra bekletilmeden oy kullandırılıyor.

Yüksek Seçim Kurulu tarafından engelli seçmenlerin bilgilendirilmesi amacıyla çeşitli broşür ve afişler hazırlanmış bulunuyor. Görme ve işitme engelli seçmenler broşür ve afişlerin üzerindeki QR kodu okutarak seslendirme ve işaret dili anlatımlı videolara ulaşabiliyorlar.

Söz konusu broşür ve afişleri Yüksek Seçim Kurulu’nun <www.ysk.gov.tr> adresli internet sitesini ziyaret ederek görüntüleyebilirsiniz. Bunun için önce internet sitesinin ikinci sayfasının sol üst köşesinde yer alan “Erişilebilirlik Paneli”ni tıklamalı, sonra da karşınıza gelen şıklar arasından “Tanıtım Videoları”nı seçmelisiniz. Afiş ve broşür videoları ile kare kodlu afiş ve broşürler burada yer alıyor.

Referandum için gümrük kapılarında ve yurtdışı temsilciliklerde oy verme işlemine 27 Mart 2017 tarihinde başlanacak. Oy verme işlemi; yurtdışı temsilciliklerde 9 Nisan 2017’de, gümrük kapılarında ise 16 Nisan 2017 (Saat 17.00)’de sona erecek.

Dilerim bu Referandum ülkemiz için hayırlara vesile olur…

Yazının Devamını Oku

“Farkında mısınız?”

20 Şubat 2017
Merhabalar sevgili okurlar.

Stratejik iletişim, reklam, etkinlik yönetimi ve video prodüksiyonu yapan YPMC Media 2016 yılından beri sosyal sorumluluk projesi olarak “Farkında mısınız?” adlı tematik bir kısa film yarışması düzenliyor. Yarışmanın amacı, dezavantajlı gruplara yönelik toplumsal farkındalık çalışmalarına kampanya niteliğinde ve sürdürülebilir bir kimlik kazandırmak.

Söz konusu etkinlik; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ile T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından destekleniyor. Kısa Film Yarışması ile hem katılımcıların hem de hedef kitlenin estetik duyum ve beğenilerinin geliştirilmesi, aynı zamanda kültürel değerlere ve toplumun tüm kesimlerine duyarlı birer birey olarak yer almalarına katkıda bulunulması amaçlanıyor.

27 Mayıs 2016 tarihinde yayımlanan “Farkında mısınız?” başlıklı yazımda sizlerle paylaşmış olduğum gibi, 2016 yılı Kısa Film Yarışması teması “Disleksi” idi. Yarışmanın 2017 yılı için seçmiş olduğu tema ise “Otizm”.

Otizm, yaşamın ilk üç yılı içinde ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren karmaşık gelişimsel bir bozukluk. Otizmin nedeni henüz tam olarak tespit edilebilmiş değil; ancak, pek çok nedene bağlı olduğu artık bilinen bir gerçek. Bununla birlikte, söz konusu bozukluğun genetik temelli olduğuna ilişkin bulgular da mevcut.

Otizm, günümüzde rastlanan en yaygın nörolojik bozukluk. Hastalıkları Kontrol Etme ve Önleme Merkezi (Centers for Disease Control Prevention)’ nin verilerine göre; 2006 yılında her 150 çocuktan 1’inde otizm görülürken, 2012 yılında her 88 çocuktan 1’inde, 2014 yılında ise her 68 çocuktan 1’inde otizme rastlanıyor. Otizm, erkeklerde kızlara oranla dört kat daha fazla görülüyor. Otistik bireylerin %70inde zekâ geriliği; normal olan %30luk kesimin %10’unda ise çok güçlü bellek, müzik yeteneği gibi üstün özellikler bulunuyor.

Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından 2000 yılında yayımlanmış olan kılavuzda (DSM-IV-TR) otizm belirtileri aşağıdaki şekilde sıralanmış bulunuyor:

 

-  Sosyal etkileşim için gerekli sözel olmayan davranışlarda yetersizlik (göz kontağı, jest ve mimik kullanımı gibi)

Yazının Devamını Oku

Dikkat kan aranıyor!

17 Şubat 2017
Merhabalar sevgili okurlar.

Geçen hafta bir okurumdan aldığım e-posta beni eskilere, çocukluğumda radyoda duyduğum “dikkat kan aranıyor” anonslarına götürdü. İnternet ve sosyal medyanın henüz icat edilmemiş olduğu o yıllarda kan ihtiyacını duyurmanın en pratik yolu radyo anonslarıydı. Aynı anons saatlerce, bazen günlerce tekrarlanır; aranan kan şans eseri bulunur, çoğu kez de bulunamazdı.

Kan bağışçısı olmanın toplumumuzda henüz gelişmiş ülkelerdeki kadar üst seviyelerde olmadığını vurgulayan okurum Barış Yılmaz, Kızılay’ın yanısıra diğer devlet kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı yayın ve bilgilendirmeler sayesinde eskiye nispeten çok daha iyi noktalara gelindiğini belirtiyor olsa da hâlâ kat edilecek çok yolumuz var. Barış Bey ve arkadaşları yaklaşık on yıl önce bir dostlarının eşi için kan aramak durumunda kaldıklarında, bu işin aslında ne kadar zor olduğunun farkına varmışlar ve bu sorunun çözümüne bireysel destek sağlamaya karar vermişler.

2008 yılında kan arayanlar ile gönüllü bağışçıları bir araya getirmeyi hedefleyen bir internet sitesiyle başlamışlar işe.  Dört yıl içinde üç binden fazla kan ihtiyacını duyuran sitenin üye sayısı da 13.000’nin üzerine çıkmış. Fakat üye sayısı daha da artınca, üyeleri ihtiyaçlar hakkında bilgilendirmek için gönderdikleri e-postalar güvenlik duvarlarına takılmaya başlamış; kısa mesajlar ise maliyeti karşılanamaz duruma gelmiş. Bir süre ara verdikten sonra, teknolojinin gelişmesi ve telefonlarda uygulamaların yaygınlaşmasıyla birlikte, Barış Bey bu kanaldan yürümeye ve ihtiyaç sahipleri ile gönüllü kan bağışçılarını buluşturma fikrini farklı bir formata taşımaya karar vermiş. Yazılımcı bir firmanın işbirliği ile gerekli uygulama geliştirilmiş ve proje 2016 Haziran ayında hayata geçmiş.

Barış Bey uygulamayı şöyle anlatıyor:

“Gönüllü olan bireyler uygulamamızı telefonlarına indirerek kuruyor ve kısa formumuzu doldurarak sadece kendi yaşadıkları şehirde kendi kan gruplarından olan taleplerden haberdar oluyor. Böylece sosyal medyadaki gibi yardımcı olamayacağı ancak bir süre sonra sıradan olarak algılayacağı için yardımcı olabileceklerini de gözden kaçırabileceği ihtimalini ortadan kaldırıyoruz. Talebi giren kişiyi öncelikle kendimiz arayarak hastanın gerçekten var olduğunu ve ihtiyacın internette görülen bir talep üzerine girilmediğini doğrulamaya çalışıyoruz. Amacımız gerçek ihtiyacı gerçek gönüllüye ulaştırmak; bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak. Lâkin geçmiş yıllarda tecrübe ettiğim, internetten gelen ‘Bu cuma ameliyat olacak yeğenim için kan aranıyor’ tarzı duyurulardaki irtibat numarasını aradığınızda o cumanın aslında aylar önce olduğunu öğrenebiliyorsunuz.”

İnternette “kantalebi.org” adlı siteden, AppStore veya Android Market ücretsiz olarak kolaylıkla indirilebilen bu uygulamanın adı kantalebi. Sadece indirmesi değil, kullanımı da tamamen ücretsiz ve gönüllülüğe dayalı olan sistemin işleyişi de kolay. Uygulamayı indirdikten sonra, gönüllü kişi kendisi ile ilgili bilgileri dolduruyor. Bu bilgiler ana sunucuda (server) kayıtlı olarak tutuluyor. Bu bilgiler ışığında gönüllü birey kendisi ile aynı ilde ve aynı kan grubunda olan ihtiyaç sahibinden haberdar ediliyor. Gönüllü, sağlık durumu uygun olması ve kan vermeye engel bir durumu olmaması halinde, mesaj içeriğindeki irtibat numarası ile iletişime geçerek kanın verileceği merkeze gidiyor ve kan verme işlemi gerçekleşiyor. İnternet sitesinden hem sistemin işleyişi hem de kan verirken dikkat edilecek noktalar hakkında daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…

Yazının Devamını Oku

“Engelsiz Yeni Hayata!”

13 Şubat 2017
Merhabalar sevgili okurlar.

Türkiye Sağlık Turizmi Derneği; ülkemizde sağlık turizmine hak ettiği değeri kazandırarak ülke kalkınmasına sağlık alanında hizmet etmek, konu ile ilgili sektör ve talepçiyi buluşturmak, sistematik bilgi ve kaynağına ulaşımı sağlamak amacı ile çalışıyor.

Söz konusu dernek, Kocatepe Üniversitesi Turizm Fakültesi’nin desteği ile, “Engelsiz Sağlık Turizmi ile Yeni Hayatlar” adlı bir proje başlatmış bulunuyor. Proje kapsamında dezavantajlı/engelli bireylere Çağrı Merkezi Operatörlüğü Eğitimi, Kat Hizmetleri Eğitimi ve Mesleki İngilizce Eğitimi veriliyor.

“Engelsiz Yeni Hayata!” diyerek başlatılan proje, sunduğu eğitim olanakları ile katılımcılarının mesleki beceri ve gelişimlerine destek veriyor. Uygun mesleklere yönelik olarak eğitilecek dezavantajlı/engelli bireyler, istihdam edilebilirliklerini de arttırmış olacaklar.

Türkiye Sağlık Turizmi Derneği tarafından Avrupa Birliği’nin Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı’nın (IPA-Instrument for Pre-Accession Assistance) hibe desteği ile geliştirilen “Engelsiz Sağlık Turizmi ile Yeni Hayatlar” projesi ile 66 bireye üç aylık eğitim ve iki aylık staj olanağı sunuluyor. Bu proje engelli bireylerin sağlık turizminde istihdamına olanak sağlamak üzere planlanmış bulunuyor. Projenin bir diğer amacı ise, toplumda engelli ve dezavantajlı kişilere karşı oluşmuş önyargıların kırılması. Projenin hedef kitlesi 18-45 yaş arası, en az ilkokul mezunu, kişisel bakımına özen gösteren ve kendini geliştirmek isteyen dezavantajlı/engelli bireyler. Eğitim verilecek 66 bireyin mesleki becerilerini geliştirmelerinin yanı sıra sosyal uyum, kendine güven, bağımsız olma ve ekonomik özgürlük gibi artıları da hayatlarına katmaları hedefleniyor.

Proje Kapsamında Verilecek Eğitimler:

-  Çağrı Merkezi Operatörlüğü Eğitimi: Kaliteli iletişimin engel tanımadığını etkili biçimde anlatan eğitim modeli sayesinde, kursiyerlerin iletişimin gücünü keşfederek bu özelliği iş sahasına taşıyabilmeleri sağlanacak. Bu eğitimi alan kursiyerler mesleki becerilerini geliştirerek istihdam edilebilirliklerini arttırmış olacaklar.

-  Mesleki İngilizce Eğitimi: Kursiyerlerin, İş İngilizcesi olarak adlandırılan eğitim modeli ile mesleki İngilizcelerini geliştirmeleri, güncel terimleri öğrenmeleri mümkün olacak. Programa dâhil olarak eğitim alan katılımcılar, modern iş dünyasında meslek dilleri ile ön plana çıkma şansını yakalayacaklar.

-  Kat Hizmetleri Eğitimi: Konaklama tarzı işletmelerde temizlik, düzen ve bakım becerisi kazandıracak bu eğitim, katılımcılar için iyi bir eleman olma şansı yaratacak; sonrasında ise konaklama tesisleri, acenteler ve temizlik şirketlerinde görev olanağı sunacak. Üç ay sürecek olan Kat Hizmetleri Eğitimi’nden sonra da uygun tesislerde iki aylık uygulamalı eğitim gerçekleştirilecek.

Yazının Devamını Oku

Bireysel şiddet katlanarak artıyor…

10 Şubat 2017
Merhabalar sevgili okurlar.

“5 yaşındaki oğlunun ateşlediği pompalı tüfekten çıkan saçmalarla hayatını kaybeden 36 yaşındaki Ahmet Esen, gözyaşları arasında toprağa verildi.”

 

Geçtiğimiz Çarşamba günü başta gazetem Hürriyet olmak üzere pek çok diğer gazetede de  yer alan bu haber, ülkemizde kanayan bir yaraya işaret ediyor. Bireysel silahlanmaya karşı mücadele veren “Umut Vakfı”; emniyet müdürlüklerinin envanterlerine bakıldığında Türkiye’de yaşanan şiddet ve cinayet olaylarının çok azının basına yansıdığının, ancak yaşanan bireysel şiddetin her yıl katlanarak arttığının görüldüğünü söylüyor.

 

Umut Vakfı’nın verilerine göre Türkiye’de % 85’i ruhsatsız en az 20 milyon dolayında bireysel silah var ve çok az bir kesim hariç herkes silaha hemen ulaşabilecek yakınlıkta. 80 milyonluk ülke nüfusunda her dört kişiden birine silah düşüyor. Dünya çapında silaha sahip olma oranları dikkate alındığında, Türkiye 27. sırada yer alıyor. Türkiye’de son on yılda ruhsatlı-ruhsatsız silah sayısı on kat artmış bulunuyor.

 

Ülkemiz terörle mücadelede sayısız şehit verirken, gündelik yaşamımızdaki şiddet olayları ve cinayetler de artarak devam ediyor. Gün geçmiyor ki ya yukarıdaki haberde görüldüğü gibi bir kaza kurşunu, ya havaya açılan bir ateş, ya da eski eşe bilerek doğrultulan bir silah can almamış olsun.

 

Yazının Devamını Oku

“İnsan Hakları Halısı Üzerinde Seksek Oyunu”

6 Şubat 2017
Merhabalar sevgili okurlar.

Dezavantajlı çocuk ve gençler için fırsat eşitliği oluşturmak amacı ile kurulmuş bulunan Genç Gönüllüler Derneği, 2004 yılından beri yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası projeler gerçekleştirerek hedeflerine ulaşmaya çalışıyor.

Derneğin Logosu’ nda; arkalarına dünyayı almış diyalog halinde iki genç görülüyor.

Logo;

-  Gençlerin inançları, dilleri, ırkları, mezhepleri ve ideolojileri ne olursa olsun belli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelebileceklerini

-  Gençlerin bir araya geldiklerinde aşamayacakları hiçbir engelin olamayacağını

ifade ediyor. Logo’da görülen iki gencin cinsiyetleri farklı. Burada kadın-erkek eşitliği ön planda tutulurken, aynı zamanda toplum önünde de fırsat eşitliği simgeleniyor.

Fırsat eşitliğinin toplumun her aşamasında dengeli olarak yaşanmasını vizyon olarak benimseyen bu derneğin hedef grupları arasında çocuklar, gençler, genç kadınlar, genç engelliler, genç mülteciler, suça itilmiş çocuklar ve gençler, cinsel istismara uğramış çocuklar ve gençler yer alıyor. 

Yazının Devamını Oku

Engelliler için çalışan, “Mükemmellikte Kararlılık Belgesi” sahibi bir STK

3 Şubat 2017
Merhabalar sevgili okurlar.

Kamu yararına çalışan Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği (BEDD), Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan tüm ortopedik engellilerin eğitim ve sağlık ihtiyaçlarına katkıda bulunarak sosyal dayanışmalarını sağlamak amacıyla kurulmuş bulunuyor. Söz konusu Dernek, çalışmalarını bünyesinde toplanan engelli vatandaşlar için din, dil, ırk, bölge ve cinsiyet ayırımı yapmaksızın sürdürüyor.

 

Türkiye’nin en çok bilinen ve güvenilen ilk yirmi sivil toplum kuruluşundan biri olan BEDD’in kuruluş tarihi 20 Temmuz 1993, kurucusu ise Kemal Demirel. 1970 yılında, henüz 10 yaşındayken geçirdiği yanlış omurilik ameliyatı sonucu belden aşağı felç olan ve on bir yılını hastanede geçiren Demirel, 1981 yılında hastaneden çıktığında güçlüklerle dolu bir hayat mücadelesinin içinde bulmuş kendisini. Önce okuma yazmayı öğrenmiş, ardından kendine has görüşlerini gazetelerin köşe yazarlarına ve radyolara göndermeye başlamış. Kazandığı başarılar onu engellilerin hayatında bir fark yaratabilmek için çalışmaya yöneltmiş. Bu amaçla 1993 yılında kurduğu BEDD’de uyguladığı yenilikçi çalışmalar sayısız devlet ödülü getirmiş kendisine.

 

Gerçekleştirdiği çalışmalarla engellerin yıkılmasında Türkiye’de öncü bir dernek haline gelmiş olan BEDD; adını daha çok yaptırdığı ameliyatlar, burs, gıda, tekerlekli sandalye, hasta bezi yardımları ve moral amaçlı büyük organizasyonlarla duyurmuş bir sivil toplum kuruluşu.

 

Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği 1 Mart 2016 tarihinde, daha fazla engelliye ulaşabilmek ve diplomatik misyonlarla birlikte ortak projelere imza atarak faaliyetlerini yurtdışına taşıyabilmek amacıyla, BEDD Ankara Ofisi’ni açmış bulunuyor. Ankara Ofisi’nce geliştirilen “BEDD Destekleyici İşyeri Projesi” ile pek çok saygın kurum ve kuruluştan destek alınıyor. Bu proje sayesinde BEDD üyesi engelli bireyler ünlü bir restoranın konuğu olabiliyor, bir sanat tasarım atölyesinde eğitim alabiliyor, ücretsiz diş taraması ve diş temizliği yaptırabiliyor, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde ek tedavi görebiliyor, ya da pek çok kurum ve kuruluştan çeşitli indirimler sağlayabiliyor. Aynı uygulama geçtiğimiz günlerde İstanbul’da da başlatılmış durumda.

 

Yazının Devamını Oku

Başarılarla dolu bir hikâye…

30 Ocak 2017
Merhabalar sevgili okurlar.

Sipina Bifida, Nöral Tüp Defekti adı verilen bir grup doğumsal anomalinin bir çeşidi. Açık omurga olarak da adlandırılıyor. Genelde omurga kemiğini, bazen de omuriliği etkiliyor. Sipina Bifida çocukluk çağı engellilik nedenleri arasında Serebral Palsi’den sonra ikinci sıklıkta görülen hastalık.

Nöral Tüp olarak adlandırılan oluşum embriyonik yaşamda bulunan ve beyin ile omuriliği meydana getiren yapı. Bu oluşumun gelişiminde meydana gelen anomaliler de Nöral Tüp Defekti olarak adlandırılıyor. Nöral Tüp Defektleri en sık görülen doğumsal anomalilerden. Yaklaşık 1500–2000 canlı doğumdan birinde değişik derecelerde Nöral Tüp Defekti bulunuyor.

Embriyonik dönemde bebeğin omurgası önce açık olarak oluşuyor. Döllenmeyi takip eden 29. günde her iki yanı açık olan omurga ortada birleşiyor ve kapalı bir oluşum haline geliyor. Sipina Bifida’da bu kapanma ya hiç olmuyor ya da bazı bölgelerde meydana gelmiyor.

Omurilik, genel anlamda, sinirlerden meydana gelmiş kapalı bir tüp. Bu sinirler kaslara beyinden gelen emirleri ileterek hareket etmelerini sağlıyor. Sipina Bifida ile doğan bebeklerin sinirlerinden emirlerin geçmesinde bir güçlük bulunuyor. Sinirlerle beyin arasında düzgün bir bağlantı olmadığı zaman da değişik derecelerde felçler ortaya çıkıyor. Hangi sinirlerin etkileneceği sırttaki açıklığın bulunduğu yere bağlı oluyor. Sırttaki açıklık ne kadar yukarıda ise daha çok sayıda sinir etkilenmiş oluyor ve bu da daha ağır bir felç durumu anlamına geliyor. Bu nedenle Sipina Bifida’lı bazı kişiler hiçbir cihaza ihtiyaç duymazken ya da pek az cihaz kullanırken, bazıları tekerlekli sandalye kullanma durumunda kalabiliyor.

Sipina Bifida’lı bebekler genellikle sırtlarında bir kese ile doğuyorlar. Bu kese doğumdan sonraki 36 saat içinde ameliyat ile kapatılabiliyor. Ancak bazı bebeklerde cerrahi tedaviye rağmen değişik derecelerde bacak felci, idrar ve gaita tutamama problemleri görülebiliyor. Sipina Bifida’lı doğan bebeklerde, genellikle, beyinde su birikmesi nedeniyle kafada büyüme (hidrosefali) görülebiliyor. Hidrosefali, şant adı verilen bir aletin beyne takılmasıyla tedavi edilebiliyor. Şant; beyinde emilemeyerek biriken beyin-omurilik sıvısının bir kateter yardımıyla beyinden diğer vücut boşluklarına aktarılmasına yarayan bir sistem. Bu sayede beyinde basınç artması ve beyin dokusunun zarar görmesi engelleniyor. Hidrosefali gelişmesi ve beynin hasar görmesi zamanında tedavi edilerek önlenebilirse, Sipina Bifida’lı çocukların zekâları normalden farklı olmuyor.

Bugün için Sipina Bifida’nın tamamen ortadan kaldırılması mümkün görülmüyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar bu hastalığın gebelik öncesi dönemde alınan folik asit ile önemli ölçüde önlenebileceğini göstermiş bulunuyor. Günümüzde birçok gelişmiş ülkede anne adayları daha gebe kalmadan önce folik asit almaya başlıyorlar. Zira annenin gebe kaldığını öğrenmesinden sonra artık Sipina Bifina’yı önleme zamanı geçmiş oluyor.

Sipina Bifida’lı hastalarda tedavi uzun sürüyor ve rehabilitasyon ömür boyu devam ediyor. Tedavide ekip çalışması çok önemli. Sipina Bifida tedavi ekibinin içinde beyin ve sinir hastalıkları cerrahisi, çocuk cerrahisi, çocuk ürolojisi, çocuk nörolojisi, çocuk nefrolojisi, çocuk ortopedisi, çocuk psikiyatrisi, fizik tedavi ve fizyoterapi uzmanları ile bu konuda deneyimli hemşireler yer alıyor.

28 Ocak Cumartesi akşamı Beşiktaş Belediyesi’nin rekortmen yüzücümüz Nil Şahin onuruna -Sipina Bifida konusunda farkındalık yaratabilmek amacı ile- düzenlemiş olduğu “Zirveye Yüzen Nil / Azmin Zaferi” isimli geceye katıldım. Sipina Bifida ile dünyaya gelen bu güzeller güzeli genç kızın başarıları beni hem duygulandırdı hem de gururlandırdı.

Yazının Devamını Oku