Dezavantajlı Grupların Toplumsal Entegrasyonu ve İstihdam Edilebilirliği Hibe Programı çerçevesinde, engelli bireylere istihdam olanağı yaratmayı amaçlayan yeni bir proje başlatılıyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Engelliler Konfederasyonu işbirliğinde gerçekleştirilecek olan “Engelleri Konuşarak Aşalım Çağrı Merkezi Projesi” kapsamında engelli bireylere çağrı merkezi operatörlüğü eğitimi verilecek. Proje; Amasya, Batman, Bursa, Elazığ, İstanbul, Kayseri ve Mersin illerinde uygulamaya konulacak. Kursiyerler günde beşer saatten toplamda 136 saatlik eğitim alacaklar. Süreç sonunda eğitimde başarı gösteren engellilere sertifika verilecek.
Engelliler İçin Uygulamalı Çağrı Merkezi Operatörlüğü Eğitimi aşağıdaki konuları kapsıyor:
İkna Kabiliyeti ve Diksiyon
İNSAN Platformu 2015’te üç beyaz yakalı çalışan tarafından tüm siyasi parti, kurum ve örgütlerden bağımsız olarak kurulmuş, kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu. Bu Platform; Türkiye’de yardıma muhtaç ve kısa sürede müdahale edilmesi gereken çocuklara ulaşmak, onların hikâyelerini dinlemek ve onları kendilerine destek olacak yardımseverlerle buluşturmak amacı ile çalışıyor.
Çalışmalarını İNSAN İletişim Derneği adı altında yürüten bu Platform, yardıma muhtaç çocukları dört ana destek kategorisine ayırmış bulunuyor.
- Açlık sınırında yoksulluk çeken çocuklar
- Eğitim şansı verilmeyen çocuklar
Engelsiz Dünya Platformu, engellilerle birlikte yaşama kültürünü yerleştirmek amacıyla alanında uzman üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve özel sektör kuruluşlarının bir araya gelerek hayata geçirdiği bir sivil toplum örgütü. Hedeflediği pilot çalışmaları tamamlayan Platform, bundan sonraki projelerin kurucu üyelerden Bağcılar Belediyesi’nin sorumluluğunda devam ettirilmesine karar vermiş ve bu kararını 2 Eylül 2016 tarihinde kamuoyuna duyurmuş bulunuyor.
Bağcılar Belediyesi bu karar doğrultusundaki ilk etkinliğini 9–10 Aralık tarihlerinde İstanbul Bağcılar Belediyesi Engelliler Sarayı’nda gerçekleştirdi. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi işbirliği ile Bağcılar Belediyesi koordinasyonunda düzenlenen “Engelsiz Dünya Kongresi”nde; ABD, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Belçika, Lübnan, Makedonya, Pakistan, İran ve Türkiye’den katılan akademisyenler, eğitimciler ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşan önemli konuklar ağırlandı.
Engelli bireylerin haklarının ve olanaklarının arttırılmasını hedefleyen Engelsiz Dünya Kongresi Programı; “Engelsiz Dünya Çalıştayı” ve “Engelsiz Dünya Ödülleri” başlıkları altında gerçekleşti.
Engelsiz Dünya Çalıştayı’nda; engellilik konusuna yönelik olarak,
“Sabancı Vakfı Filantropi Seminerleri”nin dokuzuncusu, “Her Şeye Rağmen İnsan Sevgisi” başlığı ile, 8 Aralık 2016’da Sabancı Center’da gerçekleştirildi.
Filantropi kelimesi Yunanca’daki, insan sevgisi anlamına gelen “Filantropia” sözünden geliyor. Filantropizm Wikipedia’da “başkalarının tıbbi, ekonomik ve sosyal standartlarını yükseltmek ve mutluluklarını arttırmak için organize faaliyetler düzenlemek” olarak tanımlanıyor. Modern tanımlamalar ise “bir bireyin veya grubun ortak paydayı ileriye götürmek ve yaşam koşullarını iyileştirmek için yaptıkları gönüllü bağışlar” kavramını da kapsıyor.
Bugün Türkiye’nin bir aile tarafından kurulan en büyük vakıflarından birisi durumunda olan Sabancı Vakfı, Sabancı Grubu’nun hayır işlerinin düzenli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla, 1974 yılında kurulmuş bulunuyor. “Toplumsal potansiyelin gelişimini sağlamak ve toplumsal duyarlılık bilincini gelecek nesillere aktarmak için özgün, yenilikçi ve kalıcı değerler oluşturarak insanların hayatında fark yaratmak” Sabancı Vakfı’nın var olma nedenini oluşturuyor. Vakıf, “kadınlar, gençler ve engellilere eşit fırsatların yaratılmasına ve topluma aktif katılımlarını destekleyen ortamların geliştirilmesine katkıda bulunmak” için hibe programları, ortaklıklar ve seminerler gibi destek amaçlı faaliyetler gerçekleştiriyor. Bu faaliyetler arasında yer alan Sabancı Vakfı Filantropi Seminerleri sivil toplum, vakıf, özel sektör ve kamu kuruluşu temsilcilerini uluslarası uzmanlarla bir araya getirerek vakıflar ve sivil toplumlar alanındaki yeni yaklaşımlar konusunda bilgi paylaşımına olanak sağlıyor.
“Her Şeye Rağmen İnsan Sevgisi” başlıklı Sabancı Vakfı 9. Filantropi Semineri’nin moderatörü Şirin Payzın, konuşmacıları ise yaşadıkları tüm zorluklara karşın insan sevgisini ön planda tutan insan iki genç kadın: gazeteci-yazar Amanda Lindhout ile model, insan hakları aktivisti ve yazar Waris Dirie idi.
İstanbul Üniversitesi, 5–16 Aralık 2016 tarihleri arasında, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla düzenlenen anlamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor.
İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Sergi Alanı’nda ziyarete açılan “Erişiyorsam Varım” Sergisi, İstanbul Üniversitesi Engelliler Uygulama ve Araştırma Merkezi ile İsveç İstanbul Baş Konsolosluğu işbirliği sonucunda gerçekleşmiş bulunuyor. Serginin açılışı
5 Aralık’ta, sergi mekânındaki törenle yapıldı.
“Erişiyorsam Varım” Sergisi Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne dikkat çekmek amacıyla tasarlanmış. Sergide İsveç’ten 14, Türkiye’den de 8 portre yer alıyor. Sergiyi gezenler engelli bireylerin günlük yaşamlarını aktaran hikâyelere tanık oluyorlar.
İstanbul Üniversitesi Engelliler Uygulama ve Araştırma Merkezi; engellilik alanında disiplinler arası ve sektörler arası ulusal ve uluslararası bilimsel araştırma ve projeler yürütüyor, proje ortağı oluyor. Engellilik olgusunun “hak temelli” olarak ele alınması, bu konuda toplumsal duyarlılığın arttırılması, “engelli” veya “engelsiz” kavramlarının ötesinde “herkes için” bir toplum ve çevrenin geliştirilmesi için çaba gösteriyor. Hacettepe Üniversitesi Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi ise Türkiye’de yaşayan tüm engelli bireylerin bilgi ve becerilerini en etkin şekilde kullanarak eğitime, öğretime, sosyal yaşama ve kültürel alanlara eşit bir şekilde katılımına destek olacak bilimsel araştırmaları ve etkinlikleri gerçekleştirmek; aynı zamanda, konu ile ilgili olarak geliştirilecek planlamalara, stratejilere ve politikalara katkı sağlamak amacı ile çalışıyor.
Bu iki saygın üniversitenin ortak olarak düzenlediği “1. Engellilik Araştırmaları Kongresi” 24–25 Kasım 2016 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi Kongre Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. 23 Mayıs 2016 tarihinde yayımlanan “Bir bilim dalı olarak Engellilik Araştırmaları” başlıklı yazımda yapılacağını duyurmuş olduğum bu Kongre, engellilik alanında çalışan akademisyenleri ve Sivil Toplum Kuruluşları’nı bir araya getirdi.
1. Engellilik Araştırmaları Kongresi’nde buluşan engellilik alanında çalışan akademisyenler ülkemizin konu ile ilgili sorunları ve bu sorunların çözümleri üzerinde tartıştılar. Kongre’ye, akademisyenler dışında, çok sayıda kamu yöneticisi, yerel yönetim temsilcisi ve sivil toplum temsilcisi de katkı sundu.
Söz konusu Kongre’nin ana teması; öncül araştırmalar, iyi uygulamalar, disiplinler ve sektörler arası işbirliği idi. Konferans ve panellerde; sosyal politikalar, araştırma yöntemleri, sosyal güvenlik ve sağlık hakkı, teknoloji kullanımı, erişilebilirlik, özel eğitim, görme ve işitme engellilerde rehabilitasyon, yaşlılık ve evde bakım, turizm, medya ve iletişim konuları ele alındı. Sunulan bildirilerin tümünde “engelliliğe hak temelli yaklaşım” vurgusu hâkimdi. Ayrıca, Kongre’nin birinci gününün sonunda, engellilik alanında hak temelli çalışan engelli kişilerle bir network oluşturmak amacıyla “Engellilik Araştırmaları İletişim Ağı” toplantısı yapıldı.
3 Aralık, 1992 yılında Birleşmiş Milletler ‘in kararı ile “Uluslararası Engelliler Günü” olarak kabul edildi. Bu karar; Mart 1993’te BM İnsan Hakları Komisyonu’nun 1993-29 sayılı bildirisi ile tüm dünyaya duyuruldu. Ve üye ülkelerden, 3 Aralık gününün “engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması” amacıyla “Dünya Engelliler Günü” olarak tanınması istendi. İşte o günden beri 3 Aralık “Dünya Engelliler Günü” olarak biliniyor. Ancak şunu ifade etmek isterim ki, kesinlikle kutlanacak bir gün değil bu. Amacı; engellilik konusunda farkındalık yaratmak, var olan farkındalığı arttırmak.
BM Genel Sekreteri Kofi Annan 2005 yılında 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle yaptığı konuşmada, “Engelliler dünyanın en büyük azınlık grubu. Orantısız derecede yoksullar, işsiz kalma olasılıkları daha yüksek, ölüm oranlarıysa toplumun geneline oranla çok daha yüksek.” demiş bulunuyor. Aynı gün, BM Engelli Hakları Özel Komitesi’nin Başkanı Luis Gallegos’da; mevcut insan hakları sözleşmelerinin kâğıt üzerinde engellilerin haklarını koruduğunu, ancak uygulamada engellilerin bu haklarından yararlanamadıklarını ifade etmiş ve ayrı bir engelli hakları sözleşmesinin şart olduğunu söylemiştir.
O günlerde müzakereleri henüz başlamış bulunan BM Engelli Hakları Sözleşmesi taslağı Mart 2007’de imzaya açıldı. TBMM ‘de 3 Aralık 2008’de onaylanan “Engellilerin İnsan Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” 29 Ekim 2009 tarihi itibariyle ülkemizde, iç yasa hükmünde, yürürlüğe girdi.
Engelli bireylerin sorunlarının öncelikle insan hakları bağlamında ele alınması BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin taraf devletlere yüklemiş olduğu bir sorumluluk. Ancak bugün, engelli bireyler toplumda ayrımcılıktan sosyal dışlanmaya kadar insan hakları ihlâlleri ile karşı karşıya kalmaktalar. Ayrıca, yoksulluk, işsizlik, sağlık hizmetlerine erişememe, sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında kalma ve eğitimden yoksunluk gibi birçok sorunla da baş etmek zorundalar.
2012 Yılının son aylarında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile UNİCEF Türkiye işbirliğinde, engelli çocuklar, aileleri ve toplum arasındaki sosyal mesafenin azaltılması yolunda bir çalışma başlatıldı.
Bu çalışma kapsamında, öncelikle, toplumumuzun engelli çocuklara yönelik tutum ve algıları bağımsız araştırma şirketi A&G’ye yaptırılan bir araştırma ile belirlendi. Bu araştırmada; toplumun engelli çocukları nasıl tanımladığı, hangi durumları engellilik olarak kabul ettiği, engelli çocuklar ile ilgili bilgi düzeyi, bazı sosyal olaylarda engelli çocuklara yaklaşım, eğitimde engelli çocukların karşılaştığı sorunlar ve engelli çocukların sosyal hayata katılmalarının önündeki temel engellerin neler olduğu üzerinde duruldu. Araştırmanın sonuçları Mayıs 2013’te Ankara’da gerçekleştirilen, benim de katılmış olduğum, Çalıştay’da değerlendirildi. Bakanlık ve UNİCEF Temsilcileri, ilgili Sivil Toplum Kuruluşları ve öğretim görevlilerinin katıldığı bu Çalıştay’da çeşitli proje önerileri geliştirildi. “Bir Sen Daha Var” isimli proje, yapılan tüm bu çalışmaların sonucunda ortaya çıktı.
“Bir Sen Daha Var” Projesi; engelli olan-olmayanın bir arada olması ve birbirini anlaması gerektiğini, çünkü herkesin aynı haklara ve aynı ihtiyaçlara sahip olduğunu savunuyor. Pek çoğumuzun aynı isimleri paylaşıyor olmamızdan yola çıkan bu proje ile engeli olan çocuklar, onların aileleri ve toplum arasında var olan mesafenin kapanması hedefleniyor. Aynı zamanda, engelli-engelsiz birlikteliğinin toplumumuzu nasıl güçlendireceğine dikkat çekilmek isteniyor.
BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, engeli olan çocukların “saygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini geliştiren ve toplumsal yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran koşullarda eksiksiz bir yaşam”a sahip olmalarını öngörüyor.