İstanbul Gedik Üniversitesi 2015 yılından beri engelli bireylerin topluma katılımına ve yaşam kalitelerinin arttırılmasına yönelik katkıda bulunan kişi ve kurumları ödüllendirmeyi sürdürüyor.
Gedik Üniversitesi uzun yıllar ülkemiz eğitimine önemli katkılar sağlamış bulunan Gedik Eğitim Vakfı tarafından 2010 yılında İstanbul’da kurulmuş bulunuyor. Gedik Eğitim Vakfı’nın ve İstanbul Gedik Üniversitesi’nin kurucusu olan merhum Halil Kaya Gedik’in eşi merhum Vala Gedik, Vakfın gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projelerinde üstlenmiş olduğu önemli rollerle anılıyor. Vala Hanım’ın özellikle engelli çocukların eğitimine, kendi adını taşıyan Özel Eğitim Okulları ile vermiş olduğu destek yadsınamaz.
Kurucusu Halil Kaya Gedik ve eşi Vala Gedik' in eğitime hizmet anlayışı İstanbul Gedik Üniversitesi’nin kuruluş misyonu olarak benimsenmiş ve özel gereksinimli kişilerin eğitimine büyük önem verilmiş bulunuyor. Bu bağlamda, Gedik Üniversitesi’nce 2015 yılından beri her yıl başarıları ile topluma rol model olan özel gereksinimli bireyler ve bu bireylere yönelik başarılı hizmetler gerçekleştiren kişi ve kuruluşlara, ülkemize yararlı hizmetlerde bulunmayı ilke edinmiş bir toplum gönüllüsü olan Vala Gedik anısına ödül veriliyor. Söz konusu ödüller, “Farklıyız ama eşitiz, birlikte daha güçlüyüz” mottosu ile düzenlenen ödül töreni ile, “Vala Gedik Ödülleri” adı altında sunuluyor.
Bu yıl 13 Haziran 2017 tarihinde Four Seasons Bosphorus İstanbul Hotel’de üçüncüsü düzenlenen Vala Gedik Ödülleri Gecesi’nde altı kategoride 15 ödül sunuldu. Gece’de ayrıca ulusal ve uluslararası yarışmalarda Gedik Üniversitesi’ni ve ülkemizi temsil ederek önemli dereceler kazanmış İstanbul Gedik Üniversitesi öğrencilerine de çeşitli dallarda ödül verildi. Ben de, ödüle lâyık görülenlerden biri olarak, bu özel gecenin konukları arasındaydım. Bremen Mızıkacıları Perküsyon Grubu’nun konseri ile başlayan etkinlik, İstanbul Gedik Üniversitesi’nin çeşitli başarılara imza atmış öğrencilerinin ödüllendirilmesi ile devam etti. Ardından konuklara iftar yemeği ikram edildi. Gece, Vala Gedik Ödülleri’nin sahiplerine sunulması ile son buldu.
2017 yılı Vala Gedik Ödül Kategorileri ve Kazananları ise şöyle belirlenmişti:
Sporculuğun Ötesinde
Gizem Girişken – Paralimpik Okçu
Korhan Yamaç
Sabancı Vakfı kadın, genç ve engellilerin eşit fırsatlara sahip olabilmeleri ve topluma aktif biçimde katılabilmeleri amacı ile sivil toplum kuruluşlarının ‘eğitim’ alanında uygulayacağı projeleri desteklemeyi yıllardır sürdürüyor.
Sabancı Vakfı’nın Açık Çağrılı Hibe Programı kapsamında destek verdiği projelerden biri de, Tohum Otizm Vakfı’nın İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Öğretmenler Akademisi Vakfı (ÖRAV) ortaklığı ile başlattığı “Eğitime İlk Adım: Okul Öncesinde Kaynaştırma” Projesi.
15 Temmuz 2016’da başlamış olan proje, 14 Temmuz 2017 tarihinde sona eriyor.
Tohum Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı, “Otizm Spektrum Bozukluğu ve Yaygın Gelişim Bozukluğu” olan çocukların erken tanısının konulması, özel eğitim ile topluma kazandırılmasına öncülük edilmesi ve bunun yurt çapında yaygınlaştırılması amacıyla kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Kurum, kâr amacı gütmeyen ve kamu yararını gözeten bir sağlık ve eğitim vakfı olarak, 15 Nisan 2003 tarihinden beri Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocukların yanı sıra diğer özel eğitim gerektiren çocukların ve gençlerin de bağımsız yaşam ve kaynaştırma gereksinimlerinin dünya standartlarında karşılanabilmesi için çalışıyor.
Tohum Otizm Vakfı, ‘kaynaştırma’yı; “özel gereksinimli çocukların genel eğitim kurumlarında normal gelişim gösteren çocuklarla birlikte eğitimlerini sürdürmelerinin sağlanması ve gereksinimleri olan özel eğitim hizmetlerinin karşılanması süreci” olarak tanımlıyor. Özel gereksinimli çocuklar, okul öncesinde kaynaştırma uygulamaları sayesinde akranları ile aynı eğitim ortamında bulunarak genel eğitim sisteminden yararlanıyorlar. Bu uygulama bir yandan özel gereksinimli çocukların bilişsel, sosyal, dil ve psikomotor gelişimlerini olumlu yönde etkilerken, diğer yandan normal gelişen çocukların öğrenmeleri ve bireysel farklılıkları kabul etmeleri üzerinde de etkili oluyor.
Tohum Otizm Vakfı; “Eğitime İlk Adım: Okul Öncesinde Kaynaştırma” Projesi’ni, okul öncesi dönemde kaynaştırma uygulamalarının niteliğinin arttırılması ve yaygınlaştırılmasının ülkemiz için öncelikli bir konu olduğunu düşündüğü için başlatmış bulunuyor. Proje’nin saha çalışmaları tamamlanmış durumda.
Proje kapsamında; İstanbul’da,
- 20 özel eğitim öğretmenine kaynaştırma konusunda eğitici eğitimi
Türk Sanat Müziği’nden hoşlanıyor musunuz? Eğer hoşlanıyorsanız, “Kimseye Etmem Şikâyet” adlı eseri mutlaka dinlemişsinizdir. Peki ya hikâyesini biliyor musunuz bu güzel eserin?
Henüz 13 yaşındayken zorla evlendirilen bir kız çocuğunun haykırışları yatar bu şarkının dizelerinde. Bu çocuk, II. Abdülhamit döneminin Nafıa ve Ziraat Nazırı Köse Mehmed Raif Paşa’nın kızı İhsan Raif’tir.
İleride tanınmış kadın şairlerimizden biri olacak İhsan Raif Hanım 1877’de Beyrut’ta dünyaya gelir. İlk çocukluk yılları Adana’da geçer. Çocuklarının eğitimine çok önem veren baba Raif Paşa onlara özel hocalardan müzik, edebiyat ve Fransızca dersleri aldırır. İhsan Raif’in edebiyata ilgisi daha o yıllarda başlar.
Ziraat Nazırı Köse Mehmed Raif Paşa ve ailesi İstanbul’a gelişlerinde, bugün Şişli Kaymakamlığı olarak hizmet veren Taş Konak’ta yaşamaya başlar. O günlerde henüz 13 yaşında olan İhsan Raif ve ablası Belkıs bir gün birlikte oynarlarken birdenbire odalarının kapısı açılır ve içeriye o güne kadar hiç görmemiş oldukları bir adam girer. Bu kötü niyetli adam İhsan Raif’i kaçırmak ister ancak çocukların çığlıklarıyla koşarak kaçar. Kısa bir süre içinde eve giren bu adamın reji memuru Mehmet Ali olduğu ve küçük kızı kaçırabilmek için evdeki hizmetkârlardan yardım aldığı anlaşılır. Raif Paşa bu olayı temizlenmesi gereken bir namus meselesi olarak görür ve İhsan Raif’i, kızının ve diğer aile fertlerinin itirazlarına ve yalvarmalarına aldırmadan, evlendirmeye karar verir. Böylece, 13 yaşındaki küçük kız hiç acımaksızın Mehmet Ali ile evlendirilir ve bir sürgün havasında İzmir’e yollanır.
“Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…”
Çalıştay; İzmir Büyükşehir Belediyesi Engelli Hizmetleri Müdürlüğü, İzmir Üniversiteleri Platformu Engelsiz Üniversiteler Kurulu, İş ve İşçi Bulma Kurumu İzmir İl Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, İzmir Tabip Odası, Karabağlar Belediyesi Engelli Hizmetleri Merkezi, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası Müdürlüğü ve engellilik alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek engellilik ve istihdam alanında yürüttükleri çok katılımlı bir çalışmanın sonucu olarak düzenleniyor.
Hazırlık aşamasında çok fazla emek barındıran “Engellilik ve Sürdürülebilir İstihdam Çalıştayı” 12 Haziran Pazartesi günü 09.00–17.00 saatleri arasında Ege Üniversitesi, Prof. Dr. Yusuf Vardar MÖTBE Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Çalıştay “Emeğin değeri - istihdam için göze alınanlar” konusunu ele alan giriş konferansı ile başlayacak. Ardından, 10.00–12.30 saatleri arasındaki “İzmir Çözümü Tartışıyor” isimli panel ile engelli bireylerin, İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ve işverenin gözünden ‘engellilik ve istihdam’ konusunda önemli paylaşımlarda bulunulacak.
Çalıştay’ın öğleden sonraki bölümlerinde engelli bireyler, işveren temsilcileri ve İş ve İşçi Bulma Kurumu İzmir İl Müdürlüğü iş ve meslek danışmanlarının katılacağı kariyer etkinliği yapılacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası da, eş zamanlı olarak, tanıtım sunumu gerçekleştirecek. Tüm engelliler ve ilgililer bu etkinliğe davetli.
Engellilik ve Sürdürülebilir İstihdam Çalıştayı’nın düzenleyicileri, engelli birey istihdamı konusunda farklı kesimlerin bakış açılarının ortaya konulacağı bu Çalıştay ile önemli bir farkındalık yaratmayı hedefliyorlar.
Umarım İzmir’de bir ilk olan bu Çalıştay, engelli istihdamı konusunu olması gereken noktaya ulaştırmak için iyi bir başlangıç olur.
Bir önceki yazımda da ifade etmiş olduğum gibi, bugünkü köşemin konusu ‘havayoluyla şehirlerarası taşıma hizmetinde engellilerin erişilebilirliğinin sağlanması’. Bu konuda, 2015 yılının sonlarında Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce çok önemli bir adım atılmış ve havayolunda tüm engellerin kaldırılmasına yönelik yasal bir düzenleme getirilmiş bulunuyor.
24.11.2015 tarihinde yayımlanan “Engelli veya Hareket Kabiliyeti Kısıtlı Havayolu Yolcuları Talimatı”, havayolu ile seyahat eden engelli veya hareket kabiliyeti kısıtlı kişilerin yardım almalarını sağlıyor ve onları ayrımcılığa karşı koruyacak kuralları ve esasları belirliyor.
Mevzuat uyarınca, havayolu şirketi işletmeleri geçerli bir bileti ve rezervasyonu olan kişinin uçağa binişini engellilik durumunu veya hareket kabiliyeti kısıtlılığını gerekçe göstererek engelleyemiyor. Bu kapsamda havayolu şirketinin, engelli kişiler ve refakatçilerinin yanı sıra rehber köpeklerinin de taşınmasına öncelik tanıması gerekiyor. Ancak hava taşıma işletmecisi engelli veya hareket kabiliyetinin kısıtlı olması sebebiyle kişinin rezervasyonunu yapmayı veya uçağa binişini; havacılık emniyetine yönelik uluslararası ve ulusal mevzuatta yer alan gereklilikleri yerine getirmek için ya da uçağın veya kapılarının boyutları sebebiyle söz konusu kişinin uçağa binmesinin veya uçakta taşınmasının fiziksel bakımdan imkânsız olması halinde reddedebiliyor. Bu gerekçelere dayanarak rezervasyonun veya uçağa binişin reddedilmesi halinde, hava taşıma işletmecisinin ilgili kişi ile varsa refakatçisine para iadesi veya güzergâh değişikliği hakkı sunması gerekiyor.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, engelsiz havalimanı için sadece havayolu şirketlerini değil, havalimanı ve terminal işletmelerini de sorumlu tutuyor ve onlara bazı sorumluluklar yüklüyor. Bu çerçevede, havalimanı/terminal işletmecisi:
ile yükümlü bulunuyor.
Engelli veya hareket kısıtlılığı bulunan kişilere yapılacak yardımlar da aşağıdaki şekilde belirlenmiş bulunuyor:
Yukarıda sıralanmış bulunan yardımlar dışında;
Engelli veya hareket kabiliyeti kısıtlı yolculara düşen ise, uçuş saatinden en az bir buçuk saat önce yardım noktasında ya da uçuş saatinden en az bir saat önce check-in noktasında hazır bulunmak.
5378 Sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un 4. maddesinin d bendinde, “Engellilerin bağımsız yaşayabilmeleri ve topluma tam etkin katılımları için erişilebilirliğin sağlanması esastır.”denilmekte.
Aynı Kanun’un geçici 3. maddesi uyarınca, özel ve kamu şehirlerarası toplu taşıma hizmetleriile yolcu gemilerinin 7.7.2018 tarihine kadar engelliler için erişilebilir duruma getirilmesigerekiyor. 7.7.2018 tarihine kadar da; karayolu turizm taşımacılığı yapan veya şehirlerarasıtoplu taşıma hizmeti veren gerçek ve tüzel kişiler, engelli bireyin erişilebilir toplu taşıma hizmeti sağlanmasına ilişkin talebini azami 72 saat içinde karşılamakla yükümlü bulunuyor.
13 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca 5378 SayılıEngelliler Hakkında Kanun’un geçici 3. maddesine dayanılarak hazırlanmış bir yönetmelikyayımlandı. “Şehirlerarası Yolcu Taşıma Hizmetleri ile Servis ve Turizm TaşımacılığıHizmetinin Erişilebilir Hale Getirilmesine Dair Yönetmelik” in amacı, taşımacılık hizmetlerinin erişilebilir hale getirilmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi.
Söz konusu yönetmeliğin 7. maddesi uyarınca, erişilebilirliğin sağlanması ile ilgili olarak;
Karayolunda şehirlerarası taşıma hizmeti sağlayıcıların yükümlülükleri:
a) Taşıma hizmeti sağlayıcılarının yazıhanelerinde bankoların erişilebilir olması gerekir.
b) Taşıma hizmeti sağlayıcılar yazıhanelerde görüntülü konuşma ile işaret dili hizmeti sağlar.
c) Şehirlerarası ulaşım hizmetini sağlayan araç bu yönetmeliğin ikinci bölümünde belirtilenerişilebilirlik şartlarını taşımıyorsa, taşıma hizmeti sağlayıcısı engeline bağlı hareket kısıtlılığı olan bireyin bilet rezervasyonu yapılırken veya bilet satın alınırken belirttiği erişilebilir taşıma hizmeti sağlanmasına ilişkin talebini azami yetmiş iki saat içinde karşılamakla yükümlüdür.
Bilmem aramızdan kaç kişi hatırlıyor ama bundan tam bir yıl önce bugün 24 yaşında gencecik bir kadın eski kocası tarafından öldürüldü. Ne ilk kadın cinayetiydi bu ülkemizdeki, ne de son…
Oysaki Esra ve katili olan eski kocası Tolga birbirlerini severek evlenmişlerdi. Üstelik bu evliliği Esra’nın ailesinin karşı çıkmış olmasına rağmen gerçekleştirmişlerdi. Esra’nın ailesinin bu evliliğe karşı çıkmakta ne kadar haklı olduğu kısa süre içinde doğrulanmış, yeni evli çift hemen her konuda anlaşmazlık yaşamaya başlamıştı. Aralarına katılarak evliliklerini taçlandıran güzeller güzeli kızları bile bu anlaşmazlıkların sona ermesini sağlayamamış ve genç çiftin birlikteliği boşanma ile sonuçlanmıştı. Mahkeme küçük kızlarının velâyetini Esra’ya vermişti.
Esra, mahkeme sürecinde kızını da alarak baba evine dönmüştü. Ailesinin ifadesine göre, Ocak 2016’da ayrı yaşadığı kocası tarafından kaçırılmış ve yaklaşık bir, bir buçuk ay süre ile alıkoyulmuştu. Kocası tarafından tehdit edildiği için hakkında koruma kararı bulunuyordu. Buna rağmen Tolga’nın kızını görmesine izin verilmişti. Bu sebepten her pazar kızını almak üzere eski eşinin ailesinin evine geliyordu.
29 Mayıs 2016 Pazar günü Tolga yine kızını almak üzere üvey kardeşi Serdar ile birlikte Esra’nın Balıkesir’in Edremit ilçesindeki baba evine gitti. Esra çocuğu teslim etmek için apartmanın önüne çıktı. Ve eski kocası onu cebinden çıkardığı bıçakla yaralayarak kızını da aldı ve kardeşiyle birlikte kaçtı.
Esra ikisi kalbinden, biri de göğsünden olmak üzere üç bıçak darbesi almıştı. Hemen Edremit Devlet Hastanesi’ne götürüldüyse de yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı…
24 yaşında, hayata yeni başlaması gereken gencecik bir kadın ölmüş; henüz 25 yaşında olan genç bir baba katil olmuş; yirmi aylık bir bebek annesiz ve babasız kalmıştı.
Esra’nın annesi -polisin önerisi ile- olay sırasında cep telefonu ile bir çekim yapıyordu. Ancak böylesi bir durumla karşılaşabileceğini hiç mi hiç getirmemişti aklına.
İstanbul Üniversitesi ülkemizin engellilik konusunu bilimsel açıdan ele alan en önemli kurumlarının başında geliyor. Üniversite bünyesinde yer alan “İstanbul Üniversitesi Engelliler Uygulama ve Araştırma Merkezi” engellilik alanında disiplinler arası ve sektörler arası, ulusal ve uluslararası bilimsel araştırmalar ve projeler yürütüyor ve bu gibi projelere ortak oluyor. Merkez, aynı zamanda, engellilik olgusunun ‘hak temelli’ olarak ele alınması, bu konuda toplumsal duyarlılığın arttırılması, ‘engelli’ veya ‘engelsiz’ kavramlarının ötesinde ‘herkes için’ bir toplum ve çevrenin geliştirilmesi için çaba gösteriyor.
Ülkemizde 5370 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’un çıkmasının ardından geçen on bir yılda engellilik alanında önemli kazanımlar elde edilmiş olmasına karşın pek çok sorunun halâ çözümlenmemiş bulunduğunu dikkate alan İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Engellilik Araştırmaları Anabilim Dalı bünyesinde “Engellilik Araştırmaları Tezli Yüksek Lisans Programı” açılmasına karar vermiş bulunuyor.
“Engellilik Araştırmaları” engellilik deneyiminin büyüme ve gelişmeyi, öğrenme sürecini, benlik gelişimini, ilişkileri nasıl şekillendirdiğini; temel hak ve özgürlüklerin kullanımını nasıl etkilediğini irdeleyen yeni bir disiplinler arası bilim alanı. “Engellilik Araştırmaları Tezli Yüksek Lisans Programı”; tıp, hukuk, psikoloji, sosyoloji, ekonomi, enformatik, iletişim ve mimarlık alanlarındaki farklı bilim dallarından zorunlu ve seçmeli ders modülleri içeriyor. Program, aynı zamanda, engellilik konusunda faaliyetlerde bulunan kamu ve sivil toplum kuruluşlarından farklı sektör temsilcilerinin de katılımıyla oluşturulan seminer dersleriyle destekleniyor. Bu Program ile farklı disiplinlerden öğrencilerin bilgiye erişme, bilgiyi değerlendirme ve yorumlama yeteneğini kazanarak engellilik konusunda yenilikçi araştırmalar plânlama ve yürütme becerileri kazanmaları hedefleniyor.
Engellilik Araştırmaları Yüksek Lisans Programı’nda ‘engellilik olgusu’ yaşam deneyiminin bir parçası olarak tanımlanıyor; tıbbi, bireysel ve yetersizlik odaklı yaklaşımların etkileri kabul ediliyor. Program kapsamında, ağırlıklı olarak, sosyal modele dayalı eğitim verilmesi plânlanıyor. Engellilikle ilgili temel verilerin bilimsel düzeyde ortaya konulması, engelliliğin önlenmesi ve sorunların azaltılması, engellilikle ilgili toplumsal tutumların geliştirilmesi bu programın amaçlarını oluşturuyor.
“Engellilik Araştırmaları Tezli Yüksek Lisans Programı”na yurtiçinden başvuracak adayların en az bir lisans derecesine sahip bulunmaları ya da öğrenimlerinin son yarıyılında olmaları, lisans not ortalamalarının 100 üzerinden 60’ın altında kalmaması gerekiyor. Yurtdışından ise en az bir lisans derecesini tamamlamamış adayların başvuruları kabul edilmiyor. Başvurular sadece online olarak yapılabiliyor, online başvurusu sırasında doldurulan bilgiler adayın beyanı olarak kabul ediliyor.
Sivil Toplum Kuruluşları, Sosyal Hizmet Kurumları, Belediyeler, Bakım Rehabilitasyon ve Özel Eğitim Merkezleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Yaşlı ve Engelli Hizmetleri Müdürlüğü ve Üniversiteler ’de görev alacak “Engellilik Araştırmaları Tezli Yüksek Lisans Programı” mezunlarının engellilik alanında önemli bir fark yaratacağına ve bu farkın toplumsal farkındalığı büyük oranda arttıracağına inanıyorum.
Eğitim durumu başvuru şartlarına uygun olan toplumsal konulara duyarlı gençlerimizin bu yüksek lisans programına hak ettiği değeri vereceklerini umuyorum.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…