2010 yılında kurulan. EŞHİD ayrımcılığın önlenmesi, insan hakları ve farklılıklara saygının geliştirilmesi ve demokratik bir toplumun yaratılması için izleme ve raporlama çalışmaları yapıyor. Dernek, hak ihlâllerinin ve ayrımcılığın önlenmesi için savunuculuk yapan sivil örgütlerle dayanışma içinde sürdürüyor çalışmalarını. Sivil toplum örgütleri arasında ortak çalışma alanları yaratmayı ve bilgi paylaşım ağının güçlenmesine katkı sağlamayı amaçlıyor.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Türkiye’nin farklı bölgelerinde, farklı tematik alanlarda çalışan sivil toplum örgütleri ve aktivistlerden oluşan “İzleme Platformu”nun da üyesi. İzleme Platformu, öncelikle hak ihlâlleri merkezli çalışmalar yürütmek ve bu çalışmaların sonuçlarını kamuoyu ile paylaşarak farkındalığın arttırılmasını sağlamayı amaçlıyor. Platform, bu sayede toplumsal barışın ve eşitliğin sağlanmasına katkı sunmaya çalışıyor. Farklı alanlarda izleme faaliyetlerini sürdüren platform üyeleri, başta “Engelli Bireylere Yönelik Ayrımcılığın İzlenmesi” ve “Irk ve Etnik Kökene Dayalı Ayrımcılığın İzlenmesi” olmak üzere iki farklı alanda sürdürüyor çalışmalarını.
Ayrımcılık İzleme Platformu üyesi 21 sivil toplum örgütü tarafından Eşit Haklar İçin İzleme Derneği koordinasyonunda hazırlanan “2011 Yılı Engellilere Yönelik Ayrımcılık ve Hak İhlâlleri İzleme Raporu” geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Rapor, engelli bireylerin sorunlarının bir insan hakları sorunu olduğu ve dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de engelli bireylerin temel haklardan yararlanmada ayrımcılıkla karşılaştığı kabul edilerek hazırlanmış. Amaç ise engelli bireylere yönelik ayrımcılık ve hak ihlâllerinin görünür kılınması yoluyla farkındalık yaratılmasına ve yasama/yürütme otoritesinin engelliler alanındaki politika ve uygulamalarının insan hakları ve fırsat eşitliği temeline oturtulmasına katkıda bulunmak.
Raporda engellilere yönelik ayrımcılık ve hak ihlâlleriyle ilgili önemli bilgiler yer alıyor. Bu bilgilerden yeri geldikçe yararlanacağım yazılarımda. Ancak bugün, engelli çocuk sahibi iki annenin, raporda yer bulmuş, yakarışlarını iletmek istiyorum sizlere.
“Bazı akraba ve dostlar beni suçlar gibi bakıyorlar. Bir ceza gibi görüyorlar... Çocugˆum özürlü diye dıs¸lanıyor. ‘Beni sevmiyorlar anne’ diyor”( Zihinsel ve bedensel engelli bir çocuğa sahip bu anne)
“Etrafımızdaki insanlar, ‘siz bu c¸ocukları sadece para almak ic¸in rehabilitasyon merkezine go¨tu¨ru¨yorsunuz. Sizinki o¨zenti, ne gerek var yoksa’ dediler. Herkesin go¨zu¨ bizim aldıgˆımız bakıcı parasında. Bizim aldıgˆımız parayı kıskanıyorlar. Alay ediyorlar. U¨stu¨mu¨ze geliyorlar. Millet, ‘daha ne istiyorsunuz o kadar para alıyorsunuz’ diyorlar. U¨c¸ tane c¸ocuk bo¨yle, nasıl mutlu olabiliriz ki?” ( Zihinsel engelli üç çocuğa sahip bu anne)
Ben bu raporu incelerken, bir fotoğraf geldi e-postama. Öyle hoşuma gitti ki, sizlerle de paylaşmak istedim. Sonuçta bizimkiler de çocuk, fotoğraftakiler de…
Bu festivalin açılışını İstanbul’dan gelen “Bremen Mızıkacıları” adlı Perküsyon Gurubu yaptı.
Bremen Mızıkacıları zihinsel engelli bireylerden oluşuyor. Tam 5 yıl önce bir araya gelmişler. Gönüllü Ritim Eğitmeni Yaşar Morpınar Hocaları ile Bremen Mızıkacıları'nın gençleri, ilk kez, 2007 yılında özel bir rehabilitasyon merkezinde buluşmuşlar. "Ritim nedir, ritim aletleri nelerdir, nasıl çalınır?" gibi soruların yanıtlarını ilk kez o gün öğrenmeye başlamışlar. Önceleri, ebeveynler ritim atölyelerini sadece çocukları ve kendileri için birlikte hoşça vakit geçirebilecekleri bir etkinlik olarak kullanabilmeyi amaçlıyorlarmış. Ancak Yaşar Hoca disiplinli bir çalışma ile bu gençleri elleri ve yürekleri ritim tutan bireyler haline getirmiş.
BREMEN MIZIKACILARI GRUBU - WEB TV
Müziğin insan psikolojisi üzerindeki olumlu ve iyileştirici etkisi çok eskiden beri bilinen bir gerçek. “Bremen Mızıkacıları”nın başarısı ve bugün gelmiş olduğu nokta bunun en güzel örneği. Bu gençlerin sosyal hayata tutunabilmek için bir araç olarak kullandıkları ritim, artık onlar için bir tutkuya dönüşmüş ve hayatlarının önemli bir parçası olmuş. En güzeli ise, göğüslerini kabarta kabarta "bu hayatta bizler de varız" diyebiliyor olmaları.
Yoğun çalışmanın, emeğin ve bu yolda birbirlerine inanmış dev bir ekibin başarısı Bremen Mızıkacıları. 5 yıldır verdikleri 100 civarında konser ise bunun en büyük kanıtı.
Ağrı Patnos’tan güzel bir haber daha aldım geçtiğimiz günlerde. Patnos Rehberlik ve Araştırma Merkezi Özel Eğitim Bölüm Başkanlığı’ndan Sayın Savcı Gürbüz, Patnos Rehberlik ve Araştırma Merkezi olarak “Özel Eğitim ile Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik“ konulu bir dergi yayınlamayı hedeflediklerini müjdeledi.
Söz konusu dergi yılda en az dört kez yayınlanan hakemli bir dergi olacakmış. Engelli bireylerin yaşam kalitelerinin nasıl artırılabileceğinin yanı sıra, yaşam standartlarında yapılması gereken değişikliklere de yer verilecekmiş bu dergide. Ayrıca, yapılan bilimsel araştırmalar ve kongrelerde yayınlanan makaleler de yer bulacakmış bu bilimsel yayında. Sayın Gürbüz, yapacakları bu çalışma ile geniş bir yelpazeye ulaşmayı hedeflediklerini ifade ediyor.
Derginin ilk sayısının 15.07.2012 tarihinde yayınlanması planlanıyor. Patnos Rehberlik ve Araştırma Merkezi dergide yayınlanmak üzere makale bekliyor ilgililerden. İlk sayı için gönderilecek makalelerin son kabul tarihi 01.07.2012. Dergiye gönderilecek makalelerin yazımında uyulması gereken bazı kurallar var. Kurallarla ilgili bilgiyi,
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu olarak İstanbul’da uluslararası sanat festivalleri düzenlemek amacıyla 1973 yılında Dr. Nejat F. Eczacıbaşı önderliğindeki 17 işadamı ve sanatsever tarafından kuruldu ve aynı yıl ilk müzik festivali gerçekleştirildi. Ben o tarihte henüz yirmi bir yaşında bir üniversite öğrencisiydim. Aynı zamanda, tıpkı İKSV gibi çiçeği burnunda bir kuruluş olan Cam Elyaf Sanayi A.Ş.’nde çalışıyordum. Benim kadar olmasa da, çalışan herkes çok gençti. O zamanlar Şirketimiz’in Genel Müdürü olan Sayın Tarhan Erdem izlemek istediğimiz konserlere toplu bilet aldırtarak bu ilk festivale katılmamızı sağlamıştı. O yıl, Boğaz Köprüsü henüz tamamlanmamıştı. Konserlerden sonra, eve dönebilmek için arabalı vapur kuyruğuna girer ve saatlerce beklerdik. Vapura bindiğimizde saatin sabahın beşini gösterdiği günleri hatırlıyorum. Yine de hiç şikâyet etmez, bir sonraki konseri sabırsızlıkla beklerdik.
1973’ü izleyen otuz beş yıl boyunca, hep, sadık bir izleyicisi oldum İstanbul Müzik Festivali’nin. Ancak, Festival’e duyduğum ilgi her yıl daha da artarken kaslarımın gücü her yıl daha da azaldı. Sonunda, sadık izleyiciliğim sona ermek zorunda kaldı.
Bugün sizlerle İstanbul Müzik Festivali ve kurucusu Sayın Dr. Nejat F. Eczacıbaşı ile ilgili çok özel bir anıyı paylaşmak istiyorum.
80’li yılların başıydı. Festival kapsamında, Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşen bir konsere katılmıştık bir arkadaşımla. Çoğunuz hatırlayacaktır, AKM’de konserlerin yapıldığı büyük salona ulaşmak için oldukça fazla sayıda merdiven çıkılması gerekiyordu. O yıllarda, biraz yardımla, yavaş yavaş çıkabiliyordum merdivenleri. Bu yüzden, her konsere erken gidiyor ve kalabalık başlamadan girmiş oluyordum salona. O gün de öyle yapmış, erkenden yerimizi almıştık konser salonunda. Sayın Dr. Nejat Eczacıbaşı ve Eşi de, her zamanki gibi, oradaydılar.
Harika bir konser izledik o gün. Ben çok ağır yürüyebildiğim için, çıkmak için salonun boşalmasını bekledik. Bizden önce Sayın Nejat Eczacıbaşı ve Eşi çıktılar salondan, ardından da biz kalktık yerimizden. Tam merdivenlere ulaştığımız da, salon görevlisi arkadaşımla bana seslendi: “Hadi, hadi çabuk olun!” Bunu duyan Sayın Eczacıbaşı ve eşi, hiçbir şey söylemeden ve hiçbir imada bulunmadan, geri döndüler ve tekrar yerlerine oturdular ve karşılıklı sohbete başladılar. Biz, önce salon içindeki merdivenleri çıktık, sonra üst fuaye merdivenlerinden aşağıya indik. Çıkış kapısına ulaşmak üzere iken, Sayın Eczacıbaşı ve Eşi’nin arkamızda olduklarını fark ettik. Kendileri ile selamlaştık ve Atatürk Kültür Merkezi’nden ayrıldık.
Sayın Dr. Nejat Eczacıbaşı, altmış yıllık yaşamım boyunca şahit olduğum en büyük inceliklerden birini yaşatmıştı o gece bana. Onu ve duyarlılığını hiç unutmadım. İstanbul Festivali 40. yılını kutlarken, derin bir saygı ve sevgiyle anıyorum kendisini.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Avrupa Konseyi tarafından ilan edilen Özürlülük Eylem Planı’nın (2006-2015) uygulanmasının izlenmesi için her yıl toplanacak olan Özürlülerin Hakları ile ilgili Uzmanlar Komitesi, ilk toplantısını bu yıl gerçekleştirdi. Toplantıda, Komite’nin görev süresi 1 yıl olan başkan ve başkan yardımcılarının seçimi de yapıldı. Seçim sonucunda, Komite Başkan Yardımcılığı görevine, Ülkemiz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi getirildi.
Avrupa Konseyi Özürlüler Eylem Planı 2006 – 2015; Avrupa Konseyi’nin insan haklarına, ayrımcılıkla mücadeleye, fırsat eşitliğine, tam vatandaşlığa ve özürlü bireylerin önümüzdeki on yıl içinde Avrupa özürlüler politikasına katılımlarının sağlanmasına ilişkin amaçlarını gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Bu plan, ülkelerin kendilerine özgü koşullarına cevap verebilecek nitelikte, esnek, uyarlanabilir ve kapsamlı bir çerçeve sunmayı hedefliyor. Özürlüler Eylem Planı uygun planların, programların veya yenilikçi stratejilerin tasarlanması, uyarlanması veya uygulanması aşamalarında karar yetkisine sahip merciler için yol gösterici nitelikte olması amacıyla hazırlanmış buluyor. Avrupa Konseyi bu planı bütün üye devletlere tavsiye kararları, bildirgeler ve uzmanlık bilgisi sunarak uygulamaya koymaya çalışacak.
Özürlülerin Hakları ile ilgili Uzmanlar Komitesi’nin 6 - 8 Haziran 2012 tarihleri arasında gerçekleşen ilk toplantısında; Özürlülük Eylem Planı kapsamında belirlenen eylem alanlarına yönelik olarak Avrupa Konseyi katkısıyla üye ülkeler ev sahipliğinde yürütülecek olan çalışmalar konusunda açıklamalarda bulunuldu ve yapılacak çalışmalara katkıda bulunmak isteyen ülkelerin önerileri alındı.
Komite’nin bir sonraki toplantısı, 12-14 Haziran 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Ülkemizde, engelliler adına güzel şeyler yapılmaya başlandı ve devam ediliyor. Kaydedilen gelişmeler küçük görünüyorsa da, aslında, çok önemli ve geçmişe kıyasla oldukça büyük. Türkiye’nin Avrupa Konseyi Engelli Hakları Komitesi yönetiminde yer almış olması, bence, bunun en büyük göstergesi.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Ancak biz bu dairelerle ilgili işlerin azalmasını ve kolaylaşmasını beklerken, gereğini anlayamadığımız yeni uygulamalarla karşılaşıyoruz.
Geçtiğimiz hafta yan dairemde oturan komşum sokağımızın adının değiştirilmiş olduğunu tesadüfen öğrendiğini haber verdi. Bu değişikliği fark ettiği anda, bağlı bulunduğumuz Kadıköy Belediyesi’ne giderek nedenini sorduğunu; öğrendiğine göre, değişikliğin doğrudan İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmış olduğunu anlattı. Söylediğine göre; pek çok sokak adı, bizlere danışılmadığı ve bilgi verilmediği gibi Kadıköy Belediyesi’ne de danışılmadan değiştirilmiş. Eski sokak isimlerimizin Kadıköy Belediyesi’nce yakında yenilenmiş olan tabelaları, Büyükşehir Belediyesi’nce yapılan değişikliklere göre yeniden hazırlatılmış.
Ben, halen oturduğum sokakla 1968 yılında tanıştım. Mis gibi ıhlamur kokan o sokakta, sevgili eşim anne ve babası ile birlikte oturuyordu o vakitler. Bağdat Caddesi’ne açılan çıkmaz sokağın adı, sanırım kokusundan geliyordu: Ihlamur Çıkmazı…
Eşimin anne ve babasını kaybettikten sonra, 1978 yılında biz taşındık o sokaktaki eve. O tarihten beri de hiç ayrılmadık sokağımızdan. Tüm resmi belgelerimizde aynı adres kayıtlı.
Bedensel engelli olduğum için, alış verişlerimin çoğunu internet kanalı ile yapıyorum ben. Tüm sitelerde kayıtlı adresim; verilmiş ancak henüz teslim edilmemiş siparişlerim var. Bunları değiştirmek hiç kolay değil, özellikle de biz engelliler için.
Bizimki gibi köklü bir sokağın adının değiştirilmesi için geçerli bir neden olması gerekir. Bir sokağın “Ihlamur Çıkmazı” olan adının “Rüzgâr Gülü Çıkmazı” olarak değiştirilmesinin ne gibi bir sebebi olabilir? Diyelim ki geçerli bir nedeni var bunun; o zaman da konunun değişimden önce sokak sakinlerine bildirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması için süre verilmesi gerekmez mi?
Oturduğumuz apartmanın yöneticisiyim ben. Yedi sekiz ay kadar önce kapıcımızın SSK prim tahakkuk belgesini hazırlamak üzere internete girdiğimde “adres kayıt sistemi” ile giriş yapmam istendi. Günlerce uğraştığım halde bir türlü başaramadım bu sisteme kayıt olmayı. 1994 yılından beri kapıcı çalıştırıyoruz apartmanımızda. O yıldan beri hep aynı adresle işlem yapıyoruz SSK’da. Ama o ay, adres sistemine kayıt olamadığım için, gerçekleştiremedim tahakkuk işlemini. Artık verilen yasal süre içinde elden tahakkuk işlemi yaptırmak olanaksız. Tabii ki cezaya girdi apartman. Noterden vekâlet çıkardım, kendim gidemediğim için adres kaydına. Kapıcımız güç belâ halletti kayıt ve tahakkuk işlemlerini. Verilen para cezasını da ödedik, ister istemez. Şimdi, bütün bu işlemleri yeni baştan mı yapmalıyım ben?
Bir de seçmen kütükleri konusu var. Tam da iyi kötü bir düzene girmişken kütükler, yine değişecek her şey. Öğrendiğime göre, adı değişen sokak yalnızca bizimki değil. Bu sokaklarda oturan yaşlılar ve engelliler var. Kaldı ki, sağlam insanlar için bile kolay değil yapılan bu değişikliğin gereklerini yerine getirebilmek.
Okuyanlarınız hatırlayacaklardır, 30 Mart 2012 tarihinde yayınlanan “Pırıl Pırıl Bir Gençlik Geliyor” başlıklı yazımda Koç Lisesi öğrencilerinin kurduğu Otizm Kulübü’nden ve etkinliklerinden söz etmiştim. Bu yazının ardından Engellerin Ötesinde Derneği Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi Ersin Koyunoğlu’ndan sevindirici bir e-posta aldım. “Yeditepe Üniversitesi engelli farkındalığı için ve engelsiz üniversite için çok çalışmakta. İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Kulübü, “Sihrin Fikrin Olsun!” gibi çok güzel bir slogana sahip projeleri ile yola çıkıp üniversiteler arası bir yarışma başlattılar. Amaç, üniversitede okuyan engelli bireylerin sosyalleşebilmesi için yapılması gerekenler.” diyordu Ersin Bey mesajında.
E-postada sözü edilen konuyu önce internet ortamında araştırdım. Ardından söz konusu kulübün başkanı ile görüştüm. Şimdi de, büyük bir mutlulukla, öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu projenin öncelikli amacı; üniversitelerdeki engelli öğrencilerin sosyalleşmesi sürecine katkı sağlayacak yeni çözüm önerileri geliştirilmesi ve üniversitenin engelli öğrencilerin akademik gelişimlerinin yanı sıra bireysel gelişimlerine de katkı sağlayan bir kuruma dönüştürülmesi. Ayrıca, bu proje ile üniversitelerde okuyan tüm öğrenciler arasında engellilere yönelik genel bir farkındalık oluşturulması hedefleniyor.
"Sihrin fikrin olsun, engelleri sihirliyoruz" sloganıyla yola çıkan Kulüp üyeleri, “Engelsiz Üniversite” oluşumunun kilometre taşlarından biri olmaya çaba gösteriyorlar. Yarışmanın konusu; “ Üniversitelerdeki engelli öğrencilerin sosyalleşmesi ve kampüs alanının erişilebilir hale getirilmesi”. Yarışmaya, Türkiye’deki üniversitelerin bölümlerinde lisans düzeyinde öğrenci olan herkes katılabiliyor.
"Sihrin Fikrin Olsun, Engelleri Sihirliyoruz!" proje yarışması sonucunda sihir kahramanlarının projelerinin; Kulüp ekibinin de çalışmalarıyla, diğer üniversitelerin engelli birimleri ile işbirliği yapılarak uygulamaya geçirilmesi planlanıyor. İlk uygulama Yeditepe Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek. Bu uygulamanın diğer üniversitelere de model olması amaçlanıyor.
Projenin önce Mayıs 2012 olarak belirlenen son başvuru tarihi, Ekim 2012’ye kadar uzatılmış. Kulüp üyeleri çok sayıda başvuru bekliyorlar. Yeditepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Kulübü Başkanı Ezgi Tekin “Bu projeden çok umutluyuz. Farkındalık yaratmakla kalmayıp farklı bir kampus de yaratmayı hedefliyoruz.” diyor.
Ben de buradan seslenmek istiyorum üniversiteli gençlerimize: “Haydi siz de katılın bu yarışmaya. Sizin fikriniz de bir engeli sihirlesin…” İnanıyorum ki, aydınlık fikirlerle sihirlenen engeller engel olmaktan çıkacaklardır.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Kentlerimizde ulaşılabilirliğin önündeki engellerin kaldırılması için yasanın tanıdığı sürenin dolmasına yaklaşık 30 günden az zaman kaldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, gerek Bakanlıklar ve bağlı kurumlarına, gerekse tüm Türkiye’deki yerel yönetimlerin yönetici ve teknik personeline ulaşılabilirlik konusunda bilgilendirme toplantıları düzenlemeyi, büyük bir gayret içerisinde, sürdürüyor. Bu kapsamda Mayıs ayı içerisinde altı “Ulaşılabilirlik Bölgesel Paylaşım Toplantısı” yapıldı. Türkiye genelinde tüm sorumlu kurum ve kuruluşların 2012 yılı Temmuz ayına kadar engellilerin önündeki engelleri kaldırmaları ve sonrasında da daha kaliteli hizmet verebilmeleri için yerel yönetimleri bilgilendirme amacı ile düzenlenen bu toplantılar, sırası ile; Ankara (9 Mayıs), Bursa (12 Mayıs), İstanbul (14 Mayıs), Van (26 Mayıs), Samsun (28 Mayıs) ve Malatya’da (31 Mayıs) gerçekleştirildi.
EngelsizKent.org, da, kentlerimizdeki ulaşılabilirliğin iyileştirilmesine katkı sağlamak için, özellikle belediyelerimizin üst düzey yöneticilerine ve teknik elemanlarına yönelik olarak ulaşılabilirlik teknik bilgilendirme ve farkındalık arttırma seminerleri düzenliyor. Bu seminerlerden ilki 23 Mart 2012 tarihinde, Adana Büyükşehir Belediyesi personeli ile gerçekleştirildi. Seminerde temel olarak, kentlerimizde ulaşılabilirliğin mevcut durumu, ulaşılmak istenen nokta ve bu noktaya nasıl ulaşılabileceği konuları irdelendi. Benzer bir seminer Haziran Ayı içerisinde Antalya’da tekrarlanacak.
Herkes için Erişilebilir İstanbul Koordinasyon Kurulu, İstanbul genelinde yaptığı erişilebilirlik çalışmalarına bir yenisini daha ekledi. Kurulun İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı ile ortaklaşa yürüttüğü çalışma sonucunda Emirgan Korusu erişilebilir hale getirildi. Görme engelli bireylerin parkta rahatça
hareket edebilmeleri amacıyla hissedilebilir yüzeyler uygulandı ve parkın kabartma haritası çıkartıldı. Emirgan Parkı’nda engelli tuvaletinin yanı sıra beş adet engelli otoparkı da hizmete açıldı. Park’ta, ayrıca, ortopedik engelli bireylerin erişiminin sağlanması amacıyla yol, kaldırım ve rampa düzenlemeleri standartlara uygun şekle getirildi. Park’ta gerçekleştirilen rehabilitasyon çalışmaları neticesinde herkes için erişilebilir hale getirilen Emirgan Parkı,
tüm Türkiye’ye model olacak. Ben de en yakın zamanda bu örnek parka gidip, deneyimlerimi aktaracağım sizlere.
Niğde Belediyesi Özel Halk Otobüslerine 7 tane daha engelli rampalı araç ekledi. Antalya Büyükşehir Belediyesi ise, bedensel engelli vatandaşların toplumla bütünleşmesi ve bazı ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla ‘Alo Engelsiz Taksi’ uygulamasını başlattı. Engelliler, engelsiz taksiden ücretsiz yararlanabiliyorlar. Tabii bunun için engelli raporuna sahip olunması gerekiyor. Aslında, bildiğim kadarı ile, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kadıköy İlçe Belediyesi’nin de benzer uygulamaları var. Ancak bunlar Taksi olarak değil de “engellilere hizmet” olarak adlandırılıyor. Bu hizmetten yararlanmak için, raporunuzla, ilgili birime kayıt yaptırıyorsunuz. Hizmetten yararlanmak istediğinizde arayıp randevu alıyorsunuz. Ancak, bir yere gitmek için bir hafta öncesinden aramanız gerekiyor. Kadıköy Belediyesi’nin tek bir tekerlekli iskemle taşıyabilen iki aracı var ve 09:00 – 17:00 saatleri arasında hizmet veriyor. Bu iki araç, yoğunluktan dolayı, yalnızca sağlık nedenli istekleri karşılayabiliyor. Ben bu birimlerin ikisine de kayıt yaptırdım. Kadıköy Belediyesi’nin aracı ile bir kez oy vermeye, bir kez de hastaneye gittim. Büyükşehir Belediyesi’nin araçlarından hiç yararlanamadım; her aradığımda kontenjanları dolmuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Mayıs sonunda yaptığı bir konuşmada, İstanbul’daki minibüs, dolmuş ve taksilerin engellilerin tekerlekli sandalyeyle binebileceği şekilde düzenleneceğini açıkladı. Sayın Topbaş’ın, “Dolmuşların da tekerlekli sandalyeyi alabilen tarzda olması üzerine arkadaşlarıma talimat verdim. Taksiler de böyle olacak. Bu yönde bir çalışmamız var. New York'ta veya Londra'da özürlüler tekerlekli sandalyeyle taksiye binebiliyorlar. Niye benim şehrimde binemesin ki? Burada da rahatlıkla bir taksiyi çevirsin, binsin ve istediği yere gidebilsin. Bu niçin olmasın?” sözleri, doğrusu çok mutlu etti beni. Ancak bu uygulamanın bir an önce başlatılması daha da mutlu edecek. Çünkü öğrendiğime göre birkaç yıl alacakmış hazırlıklar. Şimdilik isteyen taksi şirketlerine bir ya da birkaç arabalarını “engelsiz taksi”ye çevirme izni verilerek engellilerin mağduriyetleri bir ölçüde giderilebilir. Hem bu uygulamadan raporu olmayanlar, yani geçici engellilik yaşayanlar da yararlanabilirler.
Türkiye’de ulaşılabilirliğin sağlanması için tüm kurum ve kuruluşlara tanınan süre Temmuz ayında sonlanacak. Temmuz 2012’den itibaren, engelli vatandaşlar kendileri için
Kozyatağı Kültür Merkezi 11 Mayıs 2012 Cuma gecesi çok önemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Kültür Merkezi’nde yer alan Gönül Ülkü Gazanfer Özcan Sahnesi, “Sanatla uğraşan engelliler” ile ünlü sanatçıları buluşturdu o gece. Bu özel gecenin sunuculuğunu Doğa Rutkay üstlenmişti. Kendisinin söyledikleri anında işaret diline çevrildi. Doğa Rutkay’ın doğuştan işitme engelli olan anneanne ve dedesi tarafından büyütüldüğünü ve işaret dilini bildiğini o gece öğrendim. Zamanının oldukça büyük bir bölümünü engellilere destek programlarına ayıran zarif sanatçının duyarlılığı;
YARIN HER ŞEY DEĞİŞEBİLİR - WEB TV
“İnanın bana engelliler yok aslında; engelleri yaratan bizleriz, bizim duyarsızlıklarımız, bizim unuttuğumuz şeyler. Onlara kucak açarsanız eğer, bambaşka duyularını görebilirseniz onların, hayat cennet oluyor. Ben bunu bizzat yaşıyorum.”
sözleri ile tüm salona yansıdı.
Geceye katılan gönüllü sanatçılar Dilek Türkan, Hakan Aysev, Melike Demirağ, Orhan Alkaya, Sabahat Akkiraz ve Soner Arıca idi. Engelli sanatçılar Emre Şahinalp, Mert Karagüzel ve Seçkin Akurgal piyano ile, Özgür Altınok keman ile, Adem Sevindik bağlama ile, Emrah Erdem ve Arzu Şensoy ise sesleri ile eşlik ettiler gönüllü ünlülerimize. Mezuniyet gecesinde geçirdiği motor kazası sonucunda omurilik felci olan balet Memet Sefa Öztürk, kendi yazdığı şiirlerden ikisini, keman ve piyano eşliğinde okudu bizlere. Konser tüm sanatçıların, Kadıköy Belediye Başkanı Sayın Selami Öztürk’ü de aralarına alarak, birlikte seslendirdikleri “Hayat Bayram Olsa” şarkısı ile sona erdi.
11 Mayıs baştan sona coşku dolu bir geceydi. Ancak, daha da önemli bir anlamı vardı o gecenin. Hayallerimiz gerçek olmuştu… Engelli-engelsiz ayrımı yapılmaksızın, birlikte imza atılmıştı bu güzel etkinliğe. Biz engelliler her gün ve her gece, tıpkı o gece olduğu gibi, gerçek bir parçası olmak istiyoruz toplumun. Birlikte çalışmak, birlikte üretmek, birlikte başarmak istiyoruz. İnsanın, bir gece için de olsa, hayallerinin gerçekleştiğini görmesi büyük mutluluk veriyor. Engellilere ve ailelerine eğitim, istihdam gibi konularda danışmanlık ve sosyal destek hizmeti vererek, engellilerin yaşam kalitelerini arttırmayı ve onların sosyal hayata daha aktif katılımını amaçlayan Kadıköy Belediyesi yaşattı bize bu mutluluğu. Ve sanıyorum, bizlere bu büyük mutluluğu yaşatırken, toplumun engelli olmayan kesimine de farkındalık yaratacak bir mesaj vermiş oldu.
Rüya gibi bir geceydi… Katılmaktan hem büyük onur duyduğum hem de eşsiz bir keyif aldığım ender etkinliklerden biriydi. O geceden beri, sürdürebilmek için aldığım keyfi ve duyduğum mutluluğu Soner Arıca’nın seslendirdiği, sözleri kendisine ait olan, “Yarın Her Şey Değişebilir” adlı şarkıyı düşünüyorum. Mutluluk belki de o şarkının sözlerinde saklı.
“Yarın her şey değişebilir