Ayşegül Domaniç Yelçe

Ayvalık’ta güzel anılar biriktirdim…

23 Temmuz 2012
Merhabalar sevgili okurlar. Geçen yıl çıkamadığım Ayvalık yolculuğunu, nihayet, geçtiğimiz hafta gerçekleştirebildim. Bir hafta boyunca güzel anılar biriktirdim.

Aslında, engelliler için ulaşım şartlarında geçen yıldan bu yana değişen hiçbir şey yok.
8 Ağustos 2011 tarihinde yayımlanan “Çıkamadığım Ayvalık Yolculuğu” başlıklı yazımda, karayolu yolcu taşımacılığında engelli, özellikle de bedensel engelli, yolcuların düşünülmediğinden söz etmiş ve önde gelen yolcu taşıma şirketlerinin duyarlılık göstererek bu konuda bir fark yaratacaklarını ummuştum. Ancak, sonuç hiç de umduğum gibi olmadı; konu ile ilgilenen tek bir şirket bile çıkmadı. Ben de, bir yıl boyunca, pek çok ihtiyacımdan feragat ederek biraz para biriktirdim ve bu seyahat için şoförlü bir araba kiraladım.

Evdeki yardımcım ve çok sevgili Münevver Ablam yolculuğumun eşlikçileriydiler. (Münevver Abla’yı bir başka yazımda tanıtacağım sizlere.) Yolda beni rahat ettirebilmek için ne mümkünse yaptılar. Genç ve usta şoförümüz de onlardan hiç geri kalmadı bu konuda. Yalova’ya Pendik’ten kalkan hızlı feribotla gittik. Biletleri önceden almıştım. İDO sistemine göre araba, şoför ve yolcular için ayrı ayrı bilet alıyorsunuz. Şoför ve yolcular için ayrıca koltuk ücreti de alınıyor. Engelliler için küçük bir indirim var ama yine de çıkıp oturamayacakları bir koltuk bileti almaları zorunlu. Çıkıp oturamayacakları diyorum, çünkü feribotta asansör yok. Durum böyle olunca, şoförümüz dahil, eşlikçilerim de benimle birlikte arabada kaldılar yol boyunca. Neyse ki, giderken de dönerken de feribotta arabamıza verilen yer gölgelikti. Yalova-Ayvalık arasını ise, yol inşaatlarına rağmen, oldukça rahat geçtik sayılır. Yol boyunca tüm OPET istasyonlarında ve alışveriş merkezlerinde engelli tuvaleti bulunuyor. Hatta, Gemlik’teki Özdilek Alışveriş Merkezi’nde engelli misafirlerin kullanımına sunulan tekerlekli sandalye bile var. Son birkaç yılda bu konularda kaydedilen gelişme, gerçekten, umut verici.

Ayvalık’a vardığımızda oldukça yorgundum. Ama bir yıldan uzun bir süredir görmediğim kız kardeşime kavuşmak yorgunluğumu unutturdu bana. Birlikte geçirdiğimiz birkaç günü doya doya yaşadık. Otuz beş yıldır görmediğim eski bir arkadaşımla buluşmak, bu gezinin sürprizi oldu bana. Birlikte Cunda’ya gittik, güneşin batışını seyrettik, eski günleri yadettik….

Geçtiğimiz Mayıs ayında Ayça Akın adlı bir okurum gönderdiği e-postada; “Az önce iş arkadaşımın tavsiyesi üzerine yazılarınızı okuma şansını buldum ve açıkçası inanılmaz mutlu oldum ve sizinle hemen iletişime geçmek istedim. Ben de bir engelliyim ve tüm engelime-engellenmelere rağmen bugün "Hadi Cesaret!” adlı kitabın yazarıyım.” diyordu bana. Okurumun sözünü ettiği kitabı hemen almış, ancak okuma fırsatı bulamamıştım. Ayvalık seyahati bu fırsatı da kazandırdı bana.

Ayça Akın’ın rahatsızlığının adı, Juvenil Romatoid Artrit (JRA). Henüz bebekken başlayan rahatsızlığının doğru teşhis edilememiş ve dolayısı ile yanlış tedavi yapılmış olması onu engelli konumuna getirmiş. Kadir Has Üniversitesi Grafik Bölümü mezunu olan Akın, halen önemli bir reklam ajansında tasarımcı olarak çalışıyor. Kendisi gibi zorluk yaşamış engelli dostlarına ışık olabilmek, onların da istedikleri sürece başarabileceklerini gösterebilmek için yazmış “Hadi Cesaret!”i.

“Sözcükler, ağzımızdan çıkan her kelime, kurduğumuz her cümle bir sihir niteliğinde. Ağzınızdan çıkan cümleler ile bir hayatı mahvedebilirsiniz de, hayatınızda mucizeler yaratabilirsiniz de. Tıpkı benim gibi…” diyor Ayça Akın ve tüm okurlarının kendi hayatlarında harikalar yaratmalarını diliyor.

Ben büyük bir zevkle okudum Akın’ın kitabını. Yaşadığı olumsuzluklardan çıkardığı olumlu sonuçlar umutlarımı arttırdı. Bunun için teşekkür ediyorum ona.

Yazının Devamını Oku

“2012-ÖMSS/KURA ile Özürlü Memur Yerleştirmeleri”

20 Temmuz 2012
Merhabalar sevgili okurlar. 2012-ÖMSS/KURA ile Özürlü Memur Yerleştirmeleri için adaylardan tercih alınması işlemleri verilen süre bugün sona eriyor. ÖSYM Başkanlığı, tercih süresinin uzatılmasının söz konusu olmadığını bildirdi.

 

Özürlü Memur Seçme Sınavı ile ilgili olarak yazdığım 16 Temmuz tarihli yazımda da ifade etmiş olduğum gibi, tercihler yalnızca internet adresinden yapılabiliyor. ÖSYM’ye posta yoluyla gönderilen veya elden teslim edilen tercih listeleri hiçbir şekilde geçerli olmuyor.

Yalnızca internet kanalı ile yapılabilecek bir başvuru için sekiz günlük bir süre aslında biraz kısa. Tercih yapacak kişiler arasında ilkokul mezunları da var. Bu kişilerin hepsinin bilgisayar bilmeleri gerekmiyor. Onlara yardım alabilecekleri birisini bulabilmeleri için biraz daha uzun bir süre verilebilirdi. Üstelik, başvuru yapacak kişilerin hepsi engelli. Onların, engel gruplarına göre, başvuru işlemlerini tamamlamalarının biraz daha uzun bir zaman alabileceği de unutulmamalı. Kaldı ki, ne yazık ki, ülkemizde internet her zaman tıkır tıkır çalışmıyor. Örneğin ben, bir apartman yöneticisi olarak, internetteki aksaklık nedeni ile birkaç kez kapıcının SGK bildirimini zamanında gerçekleştiremedim. Sanırım, bu tercihler sırasında da benzer bir durumla karşı karşıya kalındı. Bu konu ile ilgili olarak, bir önceki yazımın hemen ardından aldığım bir e-postayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, neler yazmış okurum:

 

Ben Ankara Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktayım.

Bu alanda çalışan biri olarak, Hürriyet’teki yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum.

 

Bugünkü yazınızda da belirttiğiniz gibi ilk yapılan ÖMSS sınavı ve sonrasındaki yerleştirmelerin daha iyi olması için hepimizin katkı göstermesi gerekiyor, çok doğru söylemişsiniz.

Yazının Devamını Oku

Acınacak değil, değer verilecek bireyler olduğumuzu herkese göstermeliyiz.

16 Temmuz 2012
Merhabalar sevgili okurlar.

29 Nisan 2012 tarihinde 81 il merkezinde gerçekleştirilen Özürlü Memur Seçme Sınavı (ÖMSS) sonuçları 29 Mayıs 2012 tarihinde açıklandı. 2012-ÖMSS / KURA İle Özürlü Memur Yerleştirme Tercih Kılavuzu ise, 11 Temmuz 2012 tarihinde ÖSYM’nin http://www.osym.gov.tr  internet adresinde yayımlandı.

2012 Özürlü Memur Seçme Sınavı (ÖMSS) sonuçları ve kura usulü ile kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadrolarına ÖSYM tarafından yapılacak yerleştirme için hazırlanan kılavuzda; İlköğretim/ortaokul/ilkokul, ortaöğretim, ön lisans ve lisans düzeyleri ayrı olmak üzere tercih yapılabilecek kadrolar yer alıyor. 2012-ÖMSS/KURA ile Özürlü Memur Yerleştirme Tercih Kılavuzu'na göre tercihler, ÖSYM’nin http://ais.osym.gov.tr  internet adresinden, adayların kendileri tarafından yapılıyor. 11 Temmuz 2012 tarihinde başlayan tercih belirleme süresi  20 Temmuz 2012 tarihinde sona eriyor. Bir aday en fazla on beş tercih yapabiliyor. Tercih süresi bitene kadar, sisteme işlenen tercihlerin değiştirilebilmesi mümkün. ÖSYM’ye posta yoluyla gönderilen veya elden teslim edilen tercih listeleri ise geçerli olmuyor.

2012-ÖMSS / KURA İle Özürlü Memur Yerleştirme Tercih Kılavuzu’nun yayımlanmasının ardından bir okuyucumdan aldığım bir e-posta kılavuzu detaylı olarak incelememe neden oldu. Okuyucum, oldukça ağır bir dille eleştiriyordu kılavuzu. Örneğin,“Kılavuzdaki birçok kadro istenen nitelikler hasebiyle aslında yoktur/anlamsızdır. Bu ülkede var olan sayısını bilemediğim kadar çok sayıda KİT, Bakanlıklar, Müsteşarlıklar vb kadro açmamıştır. TSK, MEB, Emniyet, 7500 kişinin çalıştığı DHMİ gibi kurumlar ya hiç kadro açmamış ya da çok az açmıştır.” şeklinde bir iddiada bulunuyordu. Okurumun haklı olup olmadığını anlayabilmek için baştan sona okudum kılavuzu. Ancak, sanırım, benim bilgilerim bu değerlendirme için yeterli değil. Yalnızca, şunu söyleyebilirim: Bu yıl yapılan “Özürlü Memur Seçme Sınavı” Türkiye için bir ilktir. İlkler’in kusursuz olabilmesi her zaman çok zordur. İlkler’de görülen yanlışlıkların düzeltilmesi ikincileri, ikincilerdeki eksikliklerin giderilmesi ise üçüncüleri daha iyi yapar ve sonunda “mükemmel”e ulaşılır. Biraz daha hoşgörülü olabilir ve eksikliklerin giderilebilmesi için katkı verebilirsek, belki de, “mükemmel”e daha kolay ulaşabiliriz.

Okurumun aynı mesajda ilettiği ve kesinlikle katıldığım görüşünü ise sizlerle paylaşmak istiyorum. Çoğu derneğin engelliler için mücadele ettiğini iddia edip mücadeleyi kitlesel dilenciliğe indirgediğini ve bizlerin bu derneklerin yarattığı sosyal kodlarda birer acıma nesnesi haline getirildiğimizi söylüyor okurum. Haklı da… Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu’nca düzenlenen Panel’de, “Sivil Toplum Kuruluşları’nın yardım temelli çalışmalar yerine hak temelli çalışmalar yapması gerektiği” öne çıkan en önemli konulardan biri olmuştu. Aynı Panel’de öne çıkan bir diğer nokta ise, “engellilerin ötekileştirilmeyi ve yabancılaştırılmayı kabullenmeyip sosyal hayata katılmaları” gereği idi.

Haklarımızı kendimiz savunmayı ve korumayı öğrenmeliyiz artık. Bağlı olduğumuz derneklerden hak temelli çalışmalarını istemeliyiz. Acınacak değil, değer verilecek bireyler olduğumuzu herkese göstermeliyiz..
 
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...

Yazının Devamını Oku

Ve sonuçta, engelliler kazansın…

13 Temmuz 2012
Merhabalar sevgili okurlar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği –Türkiye Cumhuriyeti mali desteğiyle, yepyeni bir projeyi hayata geçiriyor.

“Özürlülerin Toplumsal Entegrasyonunun Güçlendirilmesi Hibe Programı” ile Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve engellilik alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri arasındaki işbirliğinin geliştirilecek projeler aracılığıyla güçlendirilmesi ve böylece sivil toplum örgütlerinin Türkiye'nin engellilik politikasına katılımlarının arttırılması hedefleniyor. Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü bölgesel hibe tanıtım toplantıları düzenleyerek ilgili sivil toplum kuruluşlarını konu hakkında bilgilendiriyor. İstanbul’da gerçekleştirilen Hibe Tanıtım Toplantısı’na ben de katıldım ve duyduklarımla umutlandım.

“Özürlülerin Toplumsal Entegrasyonunun Güçlendirilmesi Hibe Programı” kapsamında, başvuruda bulunan sivil toplum örgütlerine geliştirecekleri ve yürütecekleri proje karşılığında 25.000 ile 100.000 Euro arasında bir ödeme yapılacak. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, başvuruda bulunacaklar için bir rehber hazırlamış. Bu rehber, aynı zamanda, iki aşamalı bir teklif çağrısı niteliğinde. İlk aşamada değerlendirilecek olan Ön Teklifler için son başvurı tarihi 23 Temmuz 2012.  Ön Teklif’leri kabul edilen başvuru sahipleri, Tam Başvuru Formları’nı teslim etmeleri için ayrıca davet edilecekler. Tam Başvuru Formları’nın değerlendirmesinin ardından, şartlı kabul edilen başvuruların uygunluk denetimi yapılacak. Bu denetim, Sözleşme Makamı’nın talep ettiği destekleyici belgeler ve başvuru ile birlikte gönderilmiş olan imzalanmış “Başvuru Sahibi Beyanı” esas alınarak yapılacak.

Hibe Başvuru Sahipleri için Rehber’de, “Özürlülük olgusu, özürlü olmayı yalnızca bireysel bir durum olmaktan çıkarıp, toplumsal bir sorun haline getiren çok boyutlu bir kavramdır. Özürlülük konusunda temel problem, özürlü bireylerin toplumda her alanda çok sayıda farklı engellerle karşı karşıya kalmalarıdır.” deniliyor ve bu engeller şu şekilde sıralanıyor:

“(a) Tutumlarla ilgili engeller: Toplumda özürlülük olgusuna yönelik genelde olumsuz tutumlar nedeniyle özürlü bireyler bağımsız ve üretken bireyler olarak kolayca kabul görmemektedirler. İşverenlerin, kamu hizmetlerini sunanların, özellikle sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel sektörlerdeki çalışanların özürlü bireylere yönelik olumsuz tutumlarından kaynaklanan ayrımcı uygulamalar nedeniyle, özürlü bireyler toplumsal yaşamın her aşamasına diğer bireylerle birlikte katılamamaktadırlar. Ayrımcı uygulamalara maruz kalan özürlü bireyler, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmeleri’nde belirlenen temel hak ve hürriyetlerden yararlanamamaktadırlar.

(b) Politikayla ilgili engeller: Özürlülük olgusunun çok boyutlu yapısını göz önüne almadan oluşturulan politikalar ve bu politikaların uygulanması, özürlü kişilerin kendine yetebilen ve üretken bireyler olmasını engelleyebilmektedir. Bu nedenle, özürlülüğe dönük sosyal politikalar, özürlülüğün tüm yaşam alanları ile ilişkili olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmalıdır. Geliştirilen politikalar ve programlar özürlü bireylerin özel ihtiyaçlarına uygun olmalı ve bunlar fırsat eşitliğine ve ayrımcılıkla mücadeleye dayalı olmalıdır. Geniş kapsamlı politikalar ve toplumda her bireye eşit hak ve fırsatlar sunan programlarla sosyal entegrasyon sağlayarak, ayrımcı uygulamaların ortadan kaldırılması mümkündür.

(c) Fiziksel engeller:  Çevresel ve mimari engeller özürlü bireyin sosyal yaşama katılımında ve bağımsızlığını sağlamada ciddi bir sorun yaratmaktadır.  Kamusal alanların, açık ve kapalı tüm alanların özürlü bireyler için ulaşılabilir olması gerekmektedir. Ancak, özürlüler için problemli alanlardan biri erişim engelleridir.”

“Özürlülerin Toplumsal Entegrasyonunun Geliştirilmesi Projesi” yukarıda sıralanan engelleri kaldırabilme amacıyla hazırlanmış. Bu Hibe Programı’nın kurumsal yapısını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Merkezi Finans ve İhale Birimi oluşturuyor. Program, AB tarafından finanse ediliyor.

Teklif Çağrısının genel amacı; engellilerin mallara, hizmetlere ve hayatın tüm unsurlarına eşit erişimlerinin sağlanması. Özel amacı ise; engellilerin ve engelli kişilerin haklarını savunan sivil toplum örgütlerinin kapasitelerinin güçlendirilmesi ve Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile engellilik alanında çalışan sivil toplum örgütleri arasındaki diyaloğun geliştirilmesi. Başvuru için hazırlanacak tüm projelerin, Teklif Çağrısı’nın özel hedefine uygun olması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

“Susmuyoruz ve Engellenmeyi Kabul Etmiyoruz”

9 Temmuz 2012
Merhabalar sevgili okurlar. Çok uzun bir zamandan beri bugün yazmayı umduğum umut dolu yazının hayali ile yaşıyordum. Yazabilseydim eğer o yazıyı, artık biz engellilerin de engeli olmayan tüm vatandaşlarla aynı erişilebilirlik düzeyine kavuştuğumuzu müjdeliyor olacaktım sizlere.

Engellilerin hayatını kolaylaştıracak 5378 Sayılı Özürlüler Yasası 2005'te yürürlüğe girdiğinde hepimiz sevinmiştik. Bu yasa doğrultusunda başta belediyeler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarının alanlarına giren yerlerde yaya geçitleri, resmi yapılar, yeşil ve spor alanları gibi alt yapıları engellilerin erişilebilirliğine uyumlu hale getirmesi için "7 yıl"lık bir süre tanınmıştı. Ancak bu süre içerisinde hemen hemen hiçbir kurum üzerine düşeni yapmadı. Sonuçta, 7 yıllık sürenin dolmasına yalnızca üç-beş gün kala, AK Parti Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir'in verdiği kanun teklifi kabul edilerek 3 yıl daha ertelendi engellilerin erişilebilirlik hakları.
Engelli hakları konusunda çalışan sivil toplum örgütlerince oluşturulan “7 Temmuz Platformu", 28 Haziran’da Taksim’de gerçekleştirdiği protesto eyleminin ardından,  07 Temmuz Cumartesi günü saat 13:30 da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Saraçhane'deki binasının önünde toplanarak sürdürdü tepkilerini.

7 TEMMUZ PLATFORMU SARAÇHANE'DE / FOTO GALERİ

Ben, şahsen, bir vatandaşın devletine duyduğu güvenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu inancın herhangi bir şekilde zedelenmesinin hem kişileri hem de devleti yıpratacağını düşünüyorum. İnancımı hâlâ saklamaya çalışma nedenim ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün olağanüstü bir gayretle sürdürdüğü çalışmalar. Bu çalışmaların çoğuna yakından şahit oldum. Biliyorum ki, bünyesinde pek çok engelli eleman bulunan bu birim ilgili kurumların üzerlerine düşeni zamanında tamamlayabilmeleri için var gücü ile çalıştı. Ve yine biliyorum ki biz engellilerin düş kırıklığını yürekten paylaşıyor. Ancak bu düşüncelerim 7 Temmuz Platformu’nun 7 Temmuz 2012 tarih ve “Susmuyoruz ve Engellenmeyi Kabul Etmiyoruz” başlıklı basın bildirisi ile ifade ettiği görüşlere tamamen katılıyor olmama engel değil. (Söz konusu bildiri, henüz okuma fırsatı bulamamış olanlarınız için, bu yazı ekinde de yer alıyor.)
Umuyorum ve diliyorum ki, Sayın Cumhurbaşkanımız söz konusu yasayı onaylamadan önce konuya bir de biz engellilerin gözünden bakabilirler.

7 TEMMUZ BASIN BİLDİRİSİ 1 / PDF DOSYA

7 TEMMUZ BASIN BİLDİRİSİ 2 / PDF DOSYA

Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...

Yazının Devamını Oku

Ayşegül Domaniç Yelçe

6 Temmuz 2012
Ayşegül Domaniç Yelçe rahatsızlığı nedeni ile bugünkü yazısını yazamamıştır.

 

Yazının Devamını Oku

Engelli Gençlerin İtalya Gezisi

2 Temmuz 2012
Merhabalar sevgili okurlar. YMCA, gençler için dünyanın en eski ve en büyük akımlarından biri. 1844 yılında kurulmuş olan YMCA bugün 125 ülkede faaliyet gösteriyor ve dünya genelinde 45 milyonun üzerinde üyesi var. YMCA, gençlere ve toplumlarına -din, ırk, cinsiyet ve kültür ayrımı yapmaksızın- sosyal adalet ve barış götürmek için çalışıyor.

Haziran ayında İstanbul-Kadıköy Belediyesi YMCA tarafından engelli gençler için düzenlenen, dokuz gün süreli, Kültürlerarası Değişim Programı’nın bir parçası oldu. Programa katılan ülkeler Polonya, Litvanya, Letonya, İrlanda, Türkiye ve İtalya idi. Türkiye programdaki yerini dört engelli genç ve iki eğitmen ile aldı. Gençlerimizin biri görme, biri işitme, biri zihinsel, biri de bedensel engelliydi.

KÜLTÜRLERARASI DEĞİŞİM PROGRAMI 2012 / FOTO GALERİ

Çeşitli ülkelerden gelen gençler İtalya’nın Poggio Mirteto kasabasında küçük bir otele yerleştirildiler. Oda dağıtımları farklı ülkeler birbirleri ile eşleştirilerek yapıldı. Örneğin; ülkemizden giden bedensel engelli Gül, Litvanyalı zihinsel engelli bir genç kızla eşleştirildi. Ayrıca, Gül’e verilen odanın özel bir banyosu vardı ve sandalyesi ile rahatça dolaşabiliyordu odasında.

Her gün, her ülke ayrı bir işten sorumlu tutuldu program boyunca. Örneğin her gün ayrı bir ülke pişirdi yemekleri. Böylece gençler farklı tatları tanımış oldular. Bunun gibi; temizlik, bulaşık, bahçe bakımı ve benzeri işler hep farklı ülkelerin katılımcıları tarafından üstlenildi. Avrupa Gönüllü Servisi kanalıyla gelmiş bulunan gönüllüler ise her anlamda engelli gençlerin yanlarındaydılar.

Dokuz gün boyunca farklı etkinlikler düzenlendi gençler için. Gündüzleri çeşitli oyunlar oynadılar. Örneğin, mancınık yaptılar. Ben mancınığın ne olduğunu bilmiyordum. Bu vesile ile öğrendim. Belki bilmeyen başkaları da vardır diye kısaca anlatayım. Eskiden kullanılan bir savaş aracı olan mancınık günümüzde genellikle bir oyuncağın adı olarak anılıyor. Bu oyuncak gerilme kuvvetine dayalı olarak çalışıyor. Sonra; lego oynadılar, mum yaptılar, dekupaj çalışması gerçekleştirdiler ve hep birbirlerine yardım ettiler. Geceleri ise birbirlerinin yaptıkları güzel yemekleri yine birbirlerinin hazırladığı süslü sofralarda yerken, bir yandan da müzik dinleyip dans ettiler. Ayrıca, balonla dans, ışıklı balon uçurma gibi oyunlar oynadılar.

Dönüşte Roma’yı da gezdiler bu gençler. Bol bol fotoğraf çektiler. Foto galerisinde göreceğiniz tüm fotoğraflar bu gençlerin çektikleri. Bu gezi onlara büyük bir deneyim, çok güzel ve özel bir anı ve pek çok mektup arkadaşı kazandırdı.

Umarım, gün geçtikçe çoğalır bu gibi programlar ve tüm engelli gençlerimiz kavuşur bu deneyimi yaşama şansına. 

Yazının Devamını Oku

Engelliler üç yıl daha eve hapsedilmemeli…

29 Haziran 2012
Merhabalar sevgili okurlar. Bildiğiniz gibi, 7/7/2005 tarih ve 25868 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 1/7/2005 tarih ve 5378 sayılı Kanun ile tüm kamusal alanların ve tüm toplu taşıma araçlarının engellilerin erişimine uygun hale getirilmesi için verilen yedi yıllık süre 7 Temmuz’da doluyor. 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi yerel yönetimlere ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına çok açık yükümlülükler getiriyor. Bu maddede “Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.” hükmü yer alıyor. Verilen sürenin bitmesine sayılı günler kala, Adana Milletvekili M. Şükrü Erdinç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir tarafından T.B.M.M. Başkanlığı’na sunulan bir kanun teklifi ile bu sürenin 3 yıl daha uzatılması öngörülüyor.
Engelli hakları konusunda çalışan sivil toplum örgütleri "Yedi yılda yapamadığınızı, üç yılda mı yapacaksınız" diyerek 3 yıllık öteleme düzenlemesine karşı çıkmak için bir araya geldiler ve “7 Temmuz Platformu"nu oluşturdular. Platform üyeleri, 28 Haziran 2012 Perşembe günü saat 13.00'de, İstanbul Taksim Gezi Parkı'nda bir basın açıklaması yaparak 48 saat sürecek olan "UYUMUYORUZ" etkinliğini başlattılar.
Platform isteklerini şu şekilde sıralıyor:
* Bu yasa değişikliği teklifi hemen geri çekilmeli,
* 5378 sayılı Yasa'da ve BM Engellilerin Hakları Sözleşmesi'nde belirtilen erişilebilirlikle ilgili yükümlülükleri yerine getirmeyen yetkililer hakkında cezai müeyyide uygulanmalı,
* BM Engellilerin Haklarına Dair Sözleşme Ek Protokolünün onaylanmalı ve denetim birimi oluşturulmalı,
* Kentleşme ve kamu hizmetleri sunumu politikalarında engellilik bir odak noktası olarak kabul edilmeli,
* Erişilebilir olmayan alanların envanteri çıkarılmalı ve karmaşanın önlenmesi için her bir alan için sorumlu kurum belirlenmeli,
* Mevcut alanların erişilebilir hale getirilmesi için mali kaynaklar yaratılması ve aktarılması.
Ulaşılabilirlik konusunda bir çok yazı yazdım ben. Bu yazıların çoğu umut içeriyordu. Ama bugün “kandırılmış” hissediyorum kendimi. 7 Temmuz tarihinde sona erecek olan sürenin uzatılması, engellilerin yalnızca üç yıl daha eve hapsedilmeleri anlamına gelmiyor. Bu öteleme, aynı zamanda; engellilerin inançlarının yok edilmesi, umutlarının tükenme noktasına getirilmesi demek oluyor.
Türkiye’nin de imzalamış olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 1 inci maddesinde Sözleşme’nin amacı “engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik ve temin etmek ve insanlık onurlarına saygıyı güçlendirmek” olarak belirlenmiştir. Bana göre, söz konusu sürenin uzatılması için verilen yasa teklifi engellilerin vatandaş olarak hiçe sayıldıklarını göstermiş ve insanlık onurlarının kırılmasına neden olmuştur.
7 Temmuz Platformu adına konuşan Sayın Hakan Özgül’ün sözleri ile: "Bu değişiklik, 7 yıl boyunca görevlerini yapmayan başta Bakanlar Kurulu olmak üzere tüm kamu görevlilerini ve yerel yöneticileri sorumsuzluklarını sürdürmeleri için teşvik edecek. Bu bir af yasası, görevini yapmayanlar ödüllendiriliyor."
Umuyorum ki, verilen yasa önerisi geri çekilir ya da TBMM tarafından kabul görmez. Aslında yalnızca ummak değil, inanmak istiyorum…
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Yazının Devamını Oku