Ayşegül Domaniç Yelçe

Gaziantep’te geçirdiğim dört güzel günü hiç unutmayacağım…

22 Eylül 2014
Merhabalar sevgili okurlar.

Gaziantep engellilere en çok kolaylık sağlayan şehir olmayı hedefliyor. Bu yolda hızlı adımlarla ilerlediğine bizzat şahit oldum.

Şehrin kaldırımlarının ve rampalarının çok muntazam olduğunu gördüm. Ana caddelerdeki kaldırımların birçoğunda duyumsanabilir yüzey uygulamasının bulunduğunu gördüm. Yeni yapılan ana kavşaklardaki üst geçitlerde merdivenlerin yanı sıra rampalı çıkışlar olduğunu gördüm. Trafik ışıklarının bir kısmında sesli uyarı sistemi olduğunu gördüm. Şehirde engellilerin araçlarına ayrılmış park yerlerinin sık olduğunu gördüm. Minibüslerin ve otobüslerin pek çoğunun engellilerin binmesine uygun olduğunu gördüm. Tramvay vagonlarının ve duraklarının erişilebilir olduğunu, tramvay yolunun yeşil halı saha çimi ile kaplı olduğunu gördüm. Ve hepsinden önemlisi, bütün bunların mümkün olmasına ve devamının sağlanmasına gönül veren ekibi gördüm…

Türkiye’de bir belediye bünyesinde kurulan ilk Engelliler Daire Başkanlığı’nın başında kendisi de engelli olan Yusuf Çelebi bulunuyor. Görme engelli olan Yusuf Çelebi daha önce Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanlığı yapmış gayet deneyimli bir isim. Ziyaretimiz boyunca Yusuf Bey bize evsahipliği yaptı ve tıpkı Gaziantep’i güzelleştirdiği gibi bizim Gaziantep günlerimizi de güzelleştirdi. Kendisi başarılı olduğu kadar candan ve espritüel bir insan. Beni “Düşkünler Evi”ne davet ettiği zaman, bu daveti kendisini kırmamak için kabul ettim. Ancak oraya gittiğimde cennet gibi bir bahçe ve yürekleri parlayan engellilerle karşılaştım. Orada gördüğüm tablo beni o kadar mutlu etti ki bir ara gözyaşlarımı tutamadım.


DÜŞKÜNLER EVİ / Foto Galeri


Yazının Devamını Oku

Engelliliğin önlenmesi amaçlı genetik tanı yöntemi…

19 Eylül 2014
Merhabalar sevgili okurlar.

Sizlere Gaziantep’le ilgili olarak aktaracaklarım henüz bitmedi. Ancak bugün için gezi anılarıma küçük bir mola verip, çok önem verdiğim bir konudan söz etmek istiyorum: Genetik, yani kalıtsal, hastalıklar…

Bu konuya ilk kez 11 Mart 2013 tarih ve “Düşümdeki Uçurtma” başlıklı yazımda değinmiştim. 16 Haziran 2014 tarih ve “Genetik hastalıklar ve akraba evlilikleri” başlıklı yazımda ise konuyu genel anlamda irdelemiştim.

Daha önceki yazılarımda da ifade etmiş olduğum gibi, akraba evliliği ülkemizin, geleneklerle ve inançlarla bağlantılı, yadsınamaz bir gerçeği. Türkiye genelinde akraba evliliği oranı ortalama %22; istatistikler, yapılan her dört evlilikten birinin akraba evliliği olduğunu gösteriyor. Akraba evlilikleri, kişilerin ortak bir atadan gelmeleri ve aynı mutant geni taşıma risklerinin yükselmesi nedeniyle genetik hastalıkların görülme sıklığını arttırıyor.

Okurum Ayşe Sarı’yı 29 Ağustos 2014 tarihli yazımda tanıtmıştım sizlere. Kendisi, TSK Elele Vakfı GATA Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde hemşire. Aynı zamanda, Sivil Memurlar Sendikası Engelliler Komisyon Başkanı. Geçtiğimiz Ağustos sonunda Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na “Genetik Tanı Yöntemi İle Tüp Bebek Tedavisi” konulu bir dilekçe sunmuş. Bugün, geniş bir özet olarak, sizlere de aktarmak istiyorum bu dilekçeyi:

Yazının Devamını Oku

Fırat’ın gizli tanıkları…

15 Eylül 2014
Merhabalar sevgili okurlar.

Bugün önce Zeugma Antik Kenti’ne, yani Belkıs’a; ardından da Halfeti’ye gidiyoruz sizlerle.
Kültür miraslarımız arasında farklı ve çok özel bir yeri olan Zeugma Gaziantep ili, Nizip İlçesi, Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri ve Birecik Baraj gölünün kıyısında yedi tepe üzerine kurulmuş. Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerinde yerleşmiş olan Antik Kent; Fırat' nehrinin geçilebilir en sığ yerinde, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuş. Döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma, tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmış

Büyük İskender’in generallerinden, daha sonra Suriye Kralı da olan, I. Seleukos Nikator kendi adıyla Fırat nehrinin adını birleştirerek M.Ö.300 yılında bu bölgede Selevkos Euphrates adında bir kent kurmuş. Bu kentin karşısına da eşi Apameia’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu ikiz kenti bir köprüyle birbirine bağlamış. Kommagane kralı Mitridates I. Kallinikos’un, Selevkos kralının kızı Leodike ile evlenmesiyle kent, çeyiz olarak Kommagane krallığına verilmiş. 40 yıl Kommagene Krallığı'nın dört büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlanmış ve ''köprü'', ''geçit'' anlamına gelen ''Zeugma'' adını almış. Kommagene, M.S. 17’de Roma eyaleti olmuş.

FIRAT'IN GİZLİ TANIKLARI - FOTO GALERİ

İhtişamlı ve stratejik öneme sahip Zeugma’yı M.S. 256 yılında Sasani kralı I. Şapur ele geçirerek yakıp yıkmış, daha sonra kent bir depremle alt üst olmuş. Bu tarihten sonra artık Zeugma bir daha kendini toparlayamamış ve eski ihtişamına ulaşamamış. 5. ve 6. yüzyıllarda Bizans hâkimiyetine giren Zeugma, M.S. 636’da Bizans ordusunun Emeviler’e yenilmesiyle İslam hâkimiyetine geçmiş ve önemi azalmış. “16 /17. yüzyıllarda bu bölgeye yerleşen Türk boyları, ilk kez karşılaştıkları antik mimarî eserlerini gördüklerinde, dînî hikâyelerde anlatılan Sabâ Melîkesi Belkıs’ın mâmur ülkesine benzettikleri için buraya Belkıs harabeleri adını vermişler, daha sonra yakınına kurdukları köylerini de aynı isimle anmışlar.” (Yrd. Doç. Dr. Rifat Ergeç, Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı imiş – Birinci Dönem Zeugma Kazıları Başkanı.)

1989 yılında Kültür Bakanlığı, GAP çerçevesine giren baraj alanlarından etkilenecek taşınmaz kültür varlıklarının tespit edilmesi için ekipler oluşturmuş. Bu ekiplerin yaptığı çalışmalar sonucunda, Gaziantep bölgesindeki 5 barajın gölü altında kalacak arkeolojik yerleşim yerleri belirlenmiş. Adana KTVK Kurulunun 23.01.1990 gün ve 514 sayılı kararında da bu yerlerde acilen bilimsel kazıların başlatılması Kültür Bakanlığına tavsiye edilmiş. 1990’ların sonlarında Birecik Barajı’nın bitip su tutmaya hazır hale gelmesiyle birlikte de kurtarma kazıları hız kazanmış. 1997’de, baraj kazan buldozerler Roma hamam kalıntılarına denk gelmiş. Mozaikler Gaziantep Müzesi tarafından kısmen kurtarılmış. Su basmadan, Haziran 2000’e kadar, yaklaşık 900 metrekare mozaik kurtarılmış. Ama nasıl muhafaza edileceklerine, sergileneceklerine dair plâna vakit olmamış.

Kurtarma kazılarına 2000 Haziran ayından itibaren destek veren Packard Humanities Institute arkeologları Zeugma’nın yüzde 30’unun su altında kaldığını tahmin ediyorlar; karşısındaki Apamea kenti ise tamamen sulara gömülmüş.

Sanıyorum Antik Kent’le ilgili bu kadar tarihi bilgi yeter. Artık yolculuk vakti…

Yazının Devamını Oku

Ben gidebildim, siz de gitmelisiniz…

12 Eylül 2014
Merhabalar sevgili okurlar.

Her şey “hurriyet.com.tr”de Zeugma Müzesi’nin dünyanın bir numaralı mozaik müzesi olduğuna dair haberi okuduğumda başladı. Korkularımı aşmalı ve gidip bu müzeyi ziyaret etmeliydim.

Kızım bu niyetimi duyar duymaz, vazgeçemeyeyim diye olsa gerek, hemen uçak ve otel ayarlamalarını yapmış. Gazetem de beni bu konuda destekleyince Gaziantep’e gidip Zeugma’yı görmemin önünde hiçbir engel kalmadı. Sabancı Üniversitesi’nde Sanatta Klasik Mitoloji dersi veren tarih doktoru kızımı ve çok sevdiğim bir arkadaşımı da kandırdım; hep birlikte yola çıktık. Bu yolculuğun tekerlekli sandalyedeki iki insan için çok da kolay olmadığını sanırım tahmin edersiniz. Ancak ben yazılarıma bu zorlukları anlatarak başlamak istemiyorum. Onun yerine, bugün size beni Gaziantep’e götüren neden olan Zeugma Müzesi’nde gördüklerimi aktaracağım. Yolculuk sırasında karşılaştığımız engeller ve Gaziantep’te karşıma çıkan güzellikler ise önümüzdeki birkaç yazımın konusu olacak.

Zeugma Müzesi Gaziantep şehir merkezinde; ulaşımı da erişimi de kolay bir yer. Müze bedensel engelliler açısından erişilebilirlik anlamında benden tam not aldı. Caddeden binaya doğru çıkan basamaklar sizi korkutmasın, hem kaldırıma hem de binaya çıkışta yumuşak eğimli ve rahatlıkla çıkılan rampalar var. Binanın girişi düzayak, turnikelerde engelli ziyaretçiler için ayrı bir geçiş yapılmış. Binanın farklı kısımlarında standartlara uygun, müstakil engelli tuvaletleri de mevcut. Katlar arasındaki ulaşım sesli uyarı sistemine sahip iki adet asansörle rahatlıkla sağlanıyor. Müzenin tek eksiği, kafede yiyecek bulunmaması. Bizim gezmemiz üç saatten uzun sürdü. Arkadaşım Şenay’ın hep yanında taşıdığı bademleri olmasaydı sıkıntılı bir durum olacaktı. Özellikle şeker hastalarının yanlarında atıştıracak bir şey bulundurmalarını tavsiye ederim.

Kapıdan girince şehre bir zamanlar hakim olan Kommagene krallarından Antiokhos karşılıyor bizi. Hem de yalnız değil. Soldaki kabartmada antik dünyanın en güçlü şahsiyeti olan Herkül’den icazet alıyor; soldaki kabartmada ise güneş tanrısı Apollo’dan.



Yazının Devamını Oku

Gaziantep’ten sevgiler…

8 Eylül 2014
Merhabalar sevgili okurlar.

Seyahat biz bedensel engelliler için yaşamın en zor alanlarından biri. Ülkemizin çeşitli illerindeki güzellikleri hep duyarız da gidip görmeye bir türlü cesaret edemeyiz. Gaziantep’teki Zeugma Müzesi’nin dünyanın bir numaralı mozaik müzesi olduğunu öğrendiğimde bu zinciri kırmaya karar verdim. Gidip müzeyi gezecek ve deneyimlerimi sizlerle paylaşacaktım.

Ve işte Gaziantep’teyim. Evet, müzeyi de kazı alanını da ziyaret ettim.


Yazının Devamını Oku

Darülaceze’nin yenilenen yüzü

5 Eylül 2014
Merhabalar sevgili okurlar.

Dr. Aylin Çiftçi, artık, Darülaceze Başkanı. Kendisini makamında ziyaret ettim ve kim bilir ne gibi mucizeler gerçekleştireceği bu özel kurumu en küçük noktasına varıncaya kadar gezdim.

1968 yılında Karadeniz Ereğli’de doğan Aylin Çiftçi TED Koleji ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Mecburi hizmetini Artvin’de tamamladıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Daire Başkanlığı’nda 1995 yılında göreve başladı. Başbakan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı görevini yürüttüğü dönemde, Türkiye’de ilk kez kurulan İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Özürlüler Merkezi’nin (İSÖM) kuruluşunda aktif rol oynadı. İSÖM adına 1997’de İngiltere’de engelli rehabilitasyonu ve 1998’de İsveç’te madde bağımlılığı rehabilitasyonu alanında eğitim aldı. Uzun yıllar engelliler, kadın sağlığı, evde bakım, sokak çocukları ve yaşlı bakımı alanlarındaki projelerin planlanması, yürütülmesi ve denetiminde uygulamacı ve idareci olarak görev yaptı. 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Ben kendisini tam da o yıllarda tanıdım. Dokunduğu yeri sanki sihirli bir değnek değmişçesine güzelleştiren, son derece verici bir kişiliğe sahip olan Çiftçi, bu makamda biz engelliler adına çok önemli gelişmelerin öncüsü oldu.

DARÜLACEZE'DE BÜYÜK DEĞİŞİM / FOTO GALERİ

DARÜLACEZE'NİN YENİLENEN YÜZÜ / HÜRRİYET TV

Dr. Aylin Çiftçi Haziran 2014’de Darülaceze Başkanlığı’na atandı. Bu atama, her ne kadar biz engellileri çok üzmüş de olsa, Darülaceze için büyük bir kazanç.

Darülaceze 1895 yılında Sultan II. Abdülhamit Han!ın fermanı ile kurulmuş. Büyük dinlerin ibadethanelerinden olan cami, kilise ve havra Kurum’un bahçesinde bir arada yer alıyor. Bu yönden dünyada eşi benzeri olmayan bir hayır kurumu olan Darülaceze, kurulduğu günden bugüne, 30.000’i çocuk olmak üzere toplam 72.000 kişiye Şefkat Yuvası olmuş.

Yazının Devamını Oku

Özel eğitime gönül vereni anlayabilmek…

1 Eylül 2014
Merhabalar sevgili okurlar.

10 Haziran 2014 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren “Milli Eğitim Bakanlığı`na Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmelik” sonrasında Türkiye çapında bütün eğitim kurumlarında 4 yılı dolduran eğitim yöneticilerinin görevlerinin yerlerine yenilerinin atanması ile birlikte sona ereceği açıklanmıştı.

Geçtiğimiz günlerde söz konusu uygulama gerçekleştirildi. Türkiye çapında pek çok okul müdürü görevinden alındı. Yazılı ve görsel medyada uygulamanın nedenleri ile ilgili pek çok haber ve yorum yer buldu. Ben bugün köşemde bu haberlerin içinde belki de kaybolup gitmiş olan bir haykırışa yer vermek istiyorum. Hepimizi iyice düşündürmesi gereken bir haykırışa… Çünkü bu sesin sahibi gibiler kolay yetişmiyorlar bu ülkede…

“21/08/2014, Saat 12.30. Yönetici değerlendirme süreci başladığından beri beklentimiz adil bir değerlendirme yapılması. Ancak sürecin uzaması biz okul yöneticilerini kaygılandırıyor.

benim hikâyem kısaca de şöyle: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Planlaması bölümü 1989 mezunuyum. Halen bulunmakta olduğum okul müdürlüğüne 2010 yılında sınavlı atama sonucu geldim. Şu anda inanıyorum ki MEB deki en verimli dönemimi yaşıyorum. Neden mi diyecekseniz? Çünkü mezun olduğum eğitim yönetimi ve planlaması alanında gördüğüm lisans eğitimini yıllar sonra uygulama şansını yakaladım. Okulumuzda tüm paydaşlarımızla (öğrenci, veli, öğretmen, idareci, çalışanlar, servis görevlisi şoförler) mutlu bir süreç yaşamaktayız. Bu sürecin bozulmaması gerektiğini tüm paydaşlarımız dile getiriyor. Okulumuz özel eğitim alanında sadece Mamak’ta değil, Ankara’da parmakla gösterilir oldu. İnanın başarısız olsaydım, zaten bu okulda durmazdım. Okulumun bana puan verecek tüm paydaşlarından tam puan aldığımı biliyorum. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim. Uzun yıllar Gaziantep ve Çankırı’da değişik köylerde sınıf öğretmenliği yaptıktan sonra branş değişikliği ile rehber öğretmenliğe geçtim. Halen branşım, yeni adımızla rehberlik. Beş yıl Kıbrıs’ta rehber öğretmen olarak yurtdışı görevinde bulundum. İki yıl Ankara Akyurt’ta rehber öğretmenlik yaptıktan sonra şimdiki okuluma sınavla atanarak okul müdürü oldum. Bu yaptığım görevler sırasında beş sınıfı da, üç sınıfı da birleştirilmiş sınıf olarak okuttuğum yıllar da oldu. Hiç yorulmadım… Hep zevkle yaptım işimi. Şu an okulum da zevkle yaptığım okul yöneticiliği gibi…

Okulumuz Mamak Özel Eğitim Uygulama Okulu, bazılarınızın bildiği gibi, zihinsel engelliler okulu. Okulumuzda orta ve ağır zihinsel engelliler eğitim görüyorlar. Bu öğrencilerimizle görev yapmak ne kadar zorsa, bir o kadar da zevkli. Çünkü bizim öğrencilerimiz yalansız, dolansız, içi neyse dışı da o olan, aklından geçeni olduğu gibi söyleyen, şu dünyanın bana göre en dürüst insanları. Halbuki ilk atandığımda, “ben nereye geldim, burada ne işim var benim'' diyordum. O zamanlar müdür yardımcılığı sınavını da kazanmıştım. Okula geldiğimin ilk aylarında sınavlı müdür yardımcılığı ve müdür başyardımcılığı başvuruları da yaptım bu okuldan gideyim diye, ancak olmadı. Kaldım burada, iyi ki de kalmışım… Geldiğim zaman okul darmadağındı, tüm yöneticilerin soruşturmayla görev yeri değiştirilmişti. Okulun tüm paydaşları birbirinden şikayetçi olmuş, kalanlar ise huzursuzdu. Ancak uzun uğraşlardan sonra okulun tüm paydaşlarına –kendim de dahil- burada görev yapmanın önemini anlattım ve bu öğrencileri acımadan, onları kendimiz gibi birer birey olarak kabul etmelerini sağladım. Eskiden okula gelirken ayağı geri geri giden öğretmenler, öğrenciler, veliler, çalışanlar, yöneticiler okula koşa koşa gelmeye başladılar. Dört buçuk yıl oldu, hiç bir zaman makama saplanmadım. İşim olmadığı halde, hergün tüm paydaşlarımı okul kapısında karşıladım. Öğrencilerimizi servislerinden iner inmez ''günaydın'' diyerek buyur ettim okula, ders bitiminde ''iyi günler'' dileyerek uğurladım. Şimdi artık tüm öğrencilerimiz
-konuşabiliyorlarsa konuşarak, konuşamıyorlarsa vücut dilleri ve gözleriyle- bizden önce ''günaydın'' ve ''iyi günler'' diyorlar. Her yıl yaptıklarımızla mutlaka sesimizi ilçe ve il genelinde duyuruyoruz. Ödüller alıyoruz… Ödüller çok önemli değil, ama takdir edilmek hepimizi mutlu ediyor. Öğrencilerimiz kapasitelerinin üzerinde performans sergileyerek yıllardır tiyatro oyunları, halk oyunları, el ürünleri, sportif faaliyetler vs. her türlü etkinliği takdire şayan bir şekilde sergiliyorlar. Bunlarda okulumuzdaki tüm paydaşların emeği de inkâr edilemez. Velilerimizin her gün ''Allah sizden razı olsun, bizi insan yerine koydunuz. Burası bizim için cennet.” demeleri benim için her şeye bedel. Öğrencilerimizin “Müdürüm seni çok seviyoruz'' demeleri ben “niye?” diye sorduğumda da “sen çok iyi birisin” demelerini inanın hiç bir şeye değişmem. Ben başarısız olsam zaten okul değerlendiricilerinden tam puan alamazdım. Bunu kendileri söylüyorlar.

Okul için yaptıklarımızı uzun uzadıya daha fazla anlatmak istemiyorum. Okulumuz hem tüm okul paydaşları için, hem de bulunduğumuz mahallenin bir yaşam merkezi ve huzurevi oldu diyebilirim. Tüm okul müdürlerinin olduğu gibi ben de tedirginim. Hak etmediğim bir sonuçla karşılaşmak istemiyorum. Bu alandan mezun oldum, sınıf öğretmenliği yaptım, rehber öğretmenlik yaptım, yurtdışı görevimi yerine getirdim. Köy, belde, ilçe, yurtdışı tüm coğrafi yerleşim yerlerinde zorlukları ve güzellikleri ile görev yaptım. Kendimi yetiştirmek için özel eğitim sınıf öğretmenliği sertifikası da dahil birçok kursa eğitim yönetimi alanı da dahil sayısız seminerlere katıldım. Yazımın burasında -saat 14:00 civarında- müdür yardımcısı yanıma gelerek sonuçların açıklandığını yeterli puan alamadığımdan okul müdürlüğü görevime son verildiğini bildirdi. Okuldan almam gereken 35 puanı okul paydaşlarımdan (altı kişi) tam almama rağmen İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü paydaşları (üç) kişi 28,08 vererek 63,08 puanla 75 altı olduğu için başarısız sayıldım. Türkiye tarihinde görülmemiş bir kıyım gerçekleşti. 7000 okul müdürü görevden alındı. Buradan tüm okul öğretmenlerime, okul aile birliği yöneticilerine, okul müdür yardımcılarına, öğrencilerime, servis rehberlerine, servis şoförlerine, servis yetkililerine, yemekhane çalışanlarına, okul çalışanlarına ayrı ayrı teşekkür ederim. Şu da bilinsin ki, yasal yollardan hakkımı sonuna kadar arayacağım. Bir gün ansızın gelebilirim...”

Yazının Devamını Oku

“Ağrı / Patnos'tan Engelliler için iki güzel müjde daha”

29 Ağustos 2014

Merhabalar sevgili okurlar.

Ağrı’nın Patnos İlçesi’nde görev yapan idealist öğretmen Gürbüz Savcı’dan ilk kez 27 Nisan 2012 tarihli yazımda söz etmiştim sizlere. Savcı Bey ‘zihinsel engelliler sınıf öğretmeni’; Van Erciş'ten gelmiş Ağrı’ya. Halen Patnos Rehberlik ve Araştırma Merkezi Özel Eğitim Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyor. Tıpkı kendisi gibi bir idealist olan Ağrı-Patnos Milli Eğitim Müdürü Salih Eskin ile birlikte engellilerin daha iyi eğitilebilmeleri için uğraş veriyorlar.

Birkaç gün önce, “Ağrı / Patnos'tan Engelliler için iki güzel müjde daha” başlıklı bir e-posta mesajı aldım Sevgili Savcı Gürbüz’den. Mesajında, Milli Eğitim Müdürü Salih Eskin’in bir ilke daha imza atarak hem bedensel engeli hem de görme yetisinin azlığından dolayı evden çıkamadığı için okula devam edemeyen bir kız öğrenci için “Evde Eğitim Programı” başlattığını bildiriyor bana. Öğretmenin öğrencinin evine giderek ders vermeye başladığını, öğrencinin bu sayede akranları gibi karne alma sevincini de yaşadığını ve böylelikle hayata daha sıkı bağlanmaya başladığını müjdeliyor. Savcı Bey, ayrıca, Milli Eğitim Müdürü’nün bu eğitim öğretim yılında en az 10 öğrenciye daha bu eğitimi sunmak için bütün adımları atmış bulunduğunu ve gerekli tüm koşulların sağlanmış olduğunu da söylüyor.

Sayın Gürbüz’ün bir müjdesi daha var Ağrı / Patnos'tan. Ağrı Milletvekilleri -Ağrı Valiliği, Ağrı Milli Eğitim Müdürlüğü ve Patnos Kaymakamlığı’nın da desteklerini alarak- Patnos'ta yaşayan binlerce engelli için tarihi bir adım atılmasını sağlamışlar. Patnos Özel Eğitim Uygulama ve İş Eğitim Merkezi için Bakanlık onayı alınmış ve arsa tahsisi gerçekleştirilmiş. Okul yapımı için bütün koşullar hazır durumdaymış. İhale işleminin bitmesiyle birlikte temel atılacakmış. Okulun bir sonraki eğitim öğretim yılında öğrenci almaya başlaması plânlanıyormuş. Patnos Özel Eğitim Uygulama ve İş Eğitim Merkezi’nde okul öncesi sınıfından tutun da İlköğretim ve Ortaöğretim aşamalarının da yer aldığı bir okul bulunacakmış. Öğrenciler devlet imkânlarından yararlanılarak servisle evlerinden alınacak, öğle yemeklerini okulda yiyecek ve haftanın 5 günü bu eğitimden faydalanacaklarmış. Ayrıca, Merkez bünyesinde 5 İş Atölyesi kurulacak ve engelli öğrencilerin üretim yapmaları ve bu üretim karşılığında hayatlarını idame etmeleri sağlanacakmış.

Bu gibi müjdeler, özellikle de bu müjdeleri yaratan böylesi güzel insanların varlığı umutlarımı tazeliyor. Sanki yeniden doğmuş gibi hissediyorum kendimi. İstersek neler yapabileceğimizi görmek müthiş iyi geliyor bana. Yeni müjdelerinizi bekliyor olacağız Sevgili Gürbüz Savcı!..

Engellilerle ilgili tüm haberler ne yazık ki bu kadar güzel değil. Örneğin; okurum Sayın Ayşe Sarı, eşinden ayrılmış engelli çocuk annelerinin yaşadığı bir sorundan söz ediyor bana gönderdiği e-posta mesajında. “Engelli çocuğu olup eşinden boşanmış ve çocuğun velâyetini üzerine almış annelerin tıbbi malzeme harcamaları, eğer çocuk babanın sağlık yardımından yararlanıyorsa (annenin sosyal güvencesi yok ise) SGK tarafından babanın hesabına yatırılıyor ve annelerin çoğu bu geri ödemeyi babadan alamıyorlar. Bu konu ile ilgili sesimizi duyurmak istiyoruz. Lütfen bize yardım edin.” diyor.

Ayşe Sarı, TSK Elele Vakfı GATA Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde hemşire. Aynı zamanda Sivil Memurlar Sendikası (SİME-SEN ) Engelliler Komisyonu Başkanı. Ve engelli bir çocuğu var…

Aynı sorun daha önce başka okurlarım tarafından da iletildi bana. Ancak fırsat bulup köşeme taşıyamadım konuyu. Bu yüzden bir özür borçluyum kendilerine. Umarım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ortak çalışmaları ile kısa sürede çözüm getirilir bu önemli konuya.

Yazının Devamını Oku