En azından ben öyleyim. Halıdan nasıl kazınacağımı bilmiyorum.
Bu son Ankara saldırısı beni mahvetti. Enerjim düştü. Yerlerde sürünüyorum.
Ama kendimi de bırakmak istemiyorum.
Allah kahretsin, bu alçakça saldırıları yapanların istediği tam da bu çünkü...
İçimizdeki hayat enerjisinin çekilmesi...
Sinmiş, içine kaçmış gri bir ülke olmamız...
Böyle zamanlarda bana iki şey iyi geliyor.
Barcelona’ya Arda Turan röportajına gittim.
Valla, pazar günü okumazsanız, küserim!
5 saat sohbet ettik.
“Artık akşam gelmez!” dedim.
Ne zaman, “Kadın cinayetlerinde artış var! Önlem alınsın, bir şeyler yapılsın. En azından var olan yasalar adam gibi uygulansın, caydırıcılık yaratılsın, kadınlar korunsun!” diye feryat etmeye başlasak...
Kadınları temsil etsin ve sorunlarına çözüm bulsun diye kurulan ama nedense “kadın” lafına gıcık olan AKP hükümeti tarafından “aile” rütbesine terfi ettirilen bakanlıktan itiraz yükseliyor:
“Bu kadın cinayeti haberleri, algıda seçicilik!”
Tercümesi şu:
“Bu haberleri yapanlar kötü niyetli! Bu laflar, hükümeti zor durumda bırakmak için çıkartılıyor. Aslında böyle bir şey yok. Bunlar, münferit vakalar. AKP yönetiminde asayiş berkemal. Sudan sebeplerle çıngar çıkarmanın alemi yok!”
Evet, bir manada doğru...
AKP hükümeti saltanat sürmeye devam ediyor, o noktada değişen bir şey yok ama...
Zannediyorlar ki...Sadece genç dizi oyuncuları, genç starlar ilgi çekiyor, onlar merak ediliyor. Onları tanıtmak ve hayatlarından parçalar sunmak gerekiyor. Gençler, yaşlılarla pek ilgilenmiyor, merak etmiyor.Hiç de öyle değil!Geçtiğimiz pazar gördüm ki, Gülriz Sururi ve Engin Cezzar’ın 55 yıldır süren zor şartlardaki aşkı büyük bir çoğunluğun ilgisini çekti. O kadar çok insan fikir belirtti, yorum yaptı ki... Bir röportajcı olarak çok mutlu oldum. Hepinize teşekkür ederim!!!
Gençlik tapınması her zaman doğru değil
Ben, milföy hamuru gibi katmanları olan iş yapmayı seviyorum. Zenginliği, derinliği olan röportajlar. Öyle röportajlar için de “yaşanmışlık” gerekiyor.20’lerinde, hatta 30’larında birileri de genellikle bunları anlatamıyor.Takdir edersiniz ki, yeteri kadar yaşamamış insanın, yeteri kadar anlatacak şeyi de olamıyor. O yüzden insanlardaki bu gençlik tapınması her zaman doğru bir tespit değil.İtiraf ediyorum, artık birbirine benzeyen 20 yaşındaki dizi oyuncuları okumaktan “böğğğ” geldi.Tabii ki onlar da önemli bir iş yapıyor, estetik duygularımıza hitap ediyor ama bunu, bir tapınma haline getirmek bence yanlış...
Bayağı olmayan. “Bir sene sonra ayrılırlar mı?” demeyeceğimiz, derinliği olan bir aşk.
Milföy hamuru gibi katmanlı, gerçek bir aşk.
Gerçekten de “İyi günde, kötü günde, zenginlikte, fakirlikte, sağlıkta, hastalıkta” devam eden bir aşk...
E çok kolay değil bu devirde. Sonra birden aklıma Gülriz Sururi geldi.
87 yaşındaki o dev tiyatro oyuncusu. 55 yıllık eşi Engin Cezzar’ın başına gelenleri duymuştum, artık konuşamadığını biliyordum ama ne durumdaydı?
Gerçekten Gülriz Hanım mı bakıyordu ona?
Aradım “Gelebilir miyim?” diye.
Ben filmi çok sevdim, o yüzden çatı katına girince bir tuhaf oldum, yanlışlıkla filmin bir sahnesine dalmışım gibi hissettim.
Tuba Ünsal insanı çarpan bir kadın.
Öyle böyle değil, harbi güzel.
Ve akıllı.
mdtİstanbul’a...
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin Beyhan Murphy yönetimindeki modern dans topluluğuna...
Müthiş dansçılardan oluşuyor.
Evleri, Fulya Sanat Merkezi.
Haftanın 4 günü, günde 8-10 saat inanılmaz bir azim ve disiplinle çalışıyorlar.
Fakat ne yazık ki, sadece bilen biliyor.
Dansı seven az sayıda meraklı dışında tık yok.
Fulya Sanat Merkezi
Canan Karatay bir lahmacunu löpürtediyordu!
Afiyetle bir lahmacunu midesinde imha ediyordu. Yani etmeye hazırlanıyordu. Biz o fotoğrafta sadece onun gözündeki şeytani parıltıyı gördük.
Güldüğüm buydu işte.
Sağlıklı bir insanın yemeğe iştahlı bakışı...
Amaaaa defalarca onunla röportaj yapmış ve kitaplarını hatmetmiş biri olarak, lahmacunun onun sağlıklı besinler listesinde olduğunu biliyordum.