Ayşe Aral - Kelebek

Ali, Ayşe, Oya, Neco...

12 Temmuz 2012
Neco dışında üçünü de tanıyorum ama en az Ayşe’yi...

En az derken oturup iki lafın belini kırmışlığım yok ama yazılarını okuduğum için aslında onu da tanıyor gibiyim...
Ayşe: Bir yanı çok saf ama yüreği çok temiz. Her türlü şeye rağmen kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış bir genç kadın. Haklı olarak biraz şımarık. Çünkü o ünlü... Kalbi kırık...
Önce babasına sonra Ali Taran’a... Bize çaktırmasa da, esas derdi babayla! Ayrıca çok da haklı.
Ali Taran: Uçuk, deli ama aslında içi kötü biri değil, fesat değil. Ayrıca çok da yardımseverdir. Ama çok hatalı. Zaten şu an hatasından geri dönme, pişmanlıklarıyla yüzleşme niyetinde. Ama maalesef toparlamaya çalıştıkça ciddi anlamda daha çok batmakta.
Oya: İşte o en iyi niyetlisi... Kırık kalbini sarmak için çok çabaladı.
Evlilikte bir kadının başına gelebilecek en ağır travmayı yaşadı. Yılmadı. Üstelik o bir anne ve şu an ne yapacağını şaşırmış durumda. Evladını mı korusun, insanların konuştuklarına mı cevap versin... Bu yolda yalnız başına savaş vermek zorunda kaldığı için isyan bayrağını mı çeksin? Valla ben çekerdim. Ama Oya dayandı ve dayanmakta.
Neco: Çocukluğumda dinleyip sevdiğim adam bu mu? Yıllarca aynı yastığa baş koyduğu, bütün kahrını çektiği kadını bir anda terk eden, arkada bıraktıklarını bir çırpıda gönlünden silen, üç kadının elini bir anda bırakan adam mi benim zamanında sevdiğim Neco?

Yazının Devamını Oku

Ama İstanbul’da bu da olabilir

6 Temmuz 2012
Arabanla çıkarsın yola, sinir zaten tepende. Köprüde tıkanır kalırsın çalışma yüzünden.

Kontağı kapatırsın, başlarsın kara kara beklemeye...
Tam o sırada camı açarsın biraz nefes alayım diye, her arabada klima yok elbette.
Tam kafanı biraz camdan çıkarmışsındır ki bir ses duyulur: Bııız bııız diye birden bir tanesi burnuna konar, bir tanesi kafana.
Ay aman, ne oluyor demene kalmaz bıııız bıııız sesleri sarar her yeri.
Ve bir anons gelir arkadan: “Lütfen araçlarınızın camlarını kapatın, sakın dışarıya çıkmayın, paniğe de gerek yok, sadece arı kovanları taşıyan bir TIR devrildi, durum bundan ibaret...”
Töbe töbe, burası İstanbul işte...

Taşı toprağı altın İstanbul

Valla öyle, billa öyle! Dün Beyazıt civarında biraz gezindim. Aslında gezinmek derken, bir randevum vardı Beyazıt’ta. Trafiğin hali evlere şenlik olduğundan geç kalırım korkusuyla bir hayli erken vardım Beyazıt’a.

Yazının Devamını Oku

Ünlü kadınlar, ünlü erkekler

28 Haziran 2012
Dün düşündüm, aslında biz ünsüzler bu ünlü kadınların günahını alıyoruz dedim.

Sanki bizler ak kaşıktan çıkmışız ünlü kadınlara mok atmaya bayılmaktayız.
Ünlüler ya paraları var ya eh güzeller de vuralım onlara, dedikodularını yapalım, kıskanç olduğumuz hiç aklımıza gelmesin, fesatlığın diz boyuna varalım.
Neyse demek istediğim şu... Ünlü kadınlar takır takır aldatılmaktalar.
Hatta çoğuna bunu yaşatan da ünlü kocaları.
Bıkmak, yorulmak bilmez çekirgeler.
Zıp zıp zıp...
Biz olsak ne yaparız, adamın alnını karışlarız.

Yazının Devamını Oku

Kadınca olmak zor zanaat

14 Haziran 2012
Nasıl bir hayattır bizimkisi?

Nasıl zordur taşıması sırtımıza yüklediklerini...
Nasıl ağır tahrikler, sözlerdir bize söyledikleri...
Ne çok şey vardır bizden bekledikleri...
Kadınız ya, illa bir şey bulup kulbun en ağırını takarlar.
Kadınız ya, aldığımız üç-beş kiloyu suratımıza vururlar.
Ağlamak bile yasaktır bize.
Hak desen yanımızdan geçemez, sevgi desen göz boyamaca sadece.

Yazının Devamını Oku

Kepler havaya

8 Haziran 2012
Dün akşam hayatımın en önemli gecelerinden biriydi.

Annemin neden bu kadar üstüme titrediğini, bir insanın nefes alıp almadığının kontrolüyle nasıl bu kadar kafayı yediğini anlamamın, dua sayı ve zamanlarının çoğalışının sebebi olan biricik kızım dün gece liseden mezun oldu.
Aynı dakikalar içinde bir sürü duyguyu bir arada yaşadım.
Gurur, haz, mutluluk, kocaman bir sevgi, merak...
Hem güldüm, hem de ağladım.
Ailece gittik.
Annem, kardeşim, bacanak, yeğen ve elbette eski kocam.
Bir an müzik başladı, çocuklar kalplerinin yüzlerine yansımış tüm güzelliğiyle yanımızdan geçip sandalyelerine oturdular.

Yazının Devamını Oku

Kürtaj

31 Mayıs 2012
Bu hafta bu başlık her yerde bolca atıldı. Bir haftadır kürtaj aşağı, kürtaj yukarı.

Eh haliyle benim de söyleyeceklerim var bu konuda.
Ben karşıyım kürtaja.
Bir kere yaptırdım, hâlâ suçluluk duymaktayım.
Ama kızımı doğurduktan sonra barsaklarım düğümlenmişti ve ritim bozukluğum vardı, kocam korktu.
“Ya bir daha olursa?” dedi.
Hangi tür kürtaja karşıyım; kendilerini zevkin kollarına bırakan, “aman ya, bir şey olmaz” deyip önlem almayanların kürtajlarına, korunmayı bildiği halde kale almayanlara.
Hamile kalıp da “ay bilemedim, şimdi de kariyerimin en güzel yerindeyim, nasıl olsa yaparız sonra” diye konuşanlara ve bunun gibi bir sürüsüne karşıyım işte. Ha varsa bebekte hastalık ihtimali ya da anne elden ha gitti ha gidecekse lafım yok elbette.

Yazının Devamını Oku

Yaz yaz yaz

25 Mayıs 2012
Şu kardeşim Ayça başa bela oldu mu kurtulamazsın! Kendisi televizyonda çalışıyor ve dolayısıyla hangi dizi, program çıksa ya “seyret” ya “yaz” diye başımda boza pişiriyor.

Ama anlatamadım gitti! Ben kendim televizyon programı yaptığım halde Türk televizyonlarında seyredecek şey bulamıyorum.
Sabaha kadar televizyon seyrediyorum ama hepsi Amerikan dizileri ve filmlerden ibaret.
Hele şu ara favorilerim ‘how i met your mother, touch ve missing’.
Sorun kanallarda değil, bende! Sabrım yok benim, sabrım.
Dizi dediğin kısa olacak, araya hopbidi reklam girmeyecek, bir de seni senelerce peşinde sürüklemeyecek.
Zaten pilli olan ömrümü bir de bu dizilere mi adayacağım?
Onun içindir ki seyretmediğim, ilgilenmediğim şey için hatırına da olsa yazmam! Haa ben oynarsam başka!

Yazının Devamını Oku

Je tu biyen komsi komsa

17 Mayıs 2012
Yanlış yazdın, filan falan demeyin, benim Fransızcam bu kadar, belki az biraz daha iyi, o kadar.

Bundan bir ay önce çok sevdiğim bir erkek arkadaşımla otururken masaya bir adam geldi, bizimkinin kankisi.
Adam hoş, eh ben zaten yıkılıyorum, tanıştık, anında da kaynaştık.
Dedim, “galiba aşk geldi Ayşecim.”
O beni beğendi, ben onu.
Sadece bir kusuru var; adam her iki lafın arasına bir Fransızca kelime sokuyor.
Viyi miyi anlıyorum da gerisine sadece tebessüm ediyorum.
Neyse o günden sonra başladık mesajlaşmaya.

Yazının Devamını Oku