Ayşe Aral - Kelebek

Reşat Kaptan...

10 Aralık 2015
Bizim evin karşısında fazlaca büyük olmayan şirin bir park var. Hiç olmazsa bir parça yeşilliğe bakabildiğim için “şükür” diyenlerdenim.

Üç, beş aydır bir şey dikkatimi çekti. Sağ çaprazdaki banka yaşını başını almış, kravatı hiç eksik olmayan tonton bir amca bazı öğleden sonraları gelip bir saat kadar tek başına oturup gidiyor. Hep aynı bank, hep aynı kravatlı amca...


Geçenlerde yine bir Yetiş Ayşe koşuşturmasından sonra eve gelirken aynı manzara ile karşılaştım.


İçimden bir ses, “Git şu amca ile bir sohbet et” dedi. Elimde torbalarla kendisine doğru yürüdüm. Yaklaştıkça merakım daha da arttı. Bakalım hikayesi neymiş diye...


Yanına oturacağımı anladığında kibarca ayağa kalkıp beni bir güzel “buyur” etti. Kendimi tanıttım, sohbet için can atarak ve niye burada olduğunu merak ederek oturuverdim yanına.


Yazının Devamını Oku

Beş yıl sonra evlilik mi? Bitti ha?

4 Aralık 2015
Son günlerde bir laf dolanıp duruyor.

Beş sene sonra evlilikte aşk bitermiş, haz, heyecan, bla bla...

Bunu en çok söyleyen erkekler... Onaylayan yine erkekler.
(Bak tesadüf bu ya, radyoda şu şarkı çalıyor; sakin ol, sinirlerine hakim ol, ölümlü dünya... Ne güzel şarkıymış...)
Ama ben bu konuda sakin olamıyorum!
Erkeklerin bozulan evliliklerin arkasına, sanki son kullanma tarihi yazılı süt, meyve suyu, hazır çorbaymış gibi bakmalarını kabul edemeyeceğim.
Kadınını seviyorsan ki kadının seni zaten çok seviyordur.
Gaz kokundan tut da burnunu karıştırmana, sarhoşluğuna, daha nelere dayanmış kadına...

Yazının Devamını Oku

Format atmak lazım...

3 Aralık 2015
Kaç zamandır ülkemin hali, virüs dadanmış bir bilgisayar gibi...

Kaç zamandır ülkemin hali, virüs dadanmış bir bilgisayar gibi... 
İdare ederim diyorsun, e-postalar falan gidip geliyor, dosyalar silinmedi şükür diyorsun. Dayan, dayan, biraz daha sabır diyorsun... Ama bakıyorsun ki virüs gün geçtikçe yayılıyor... Ve sonunda bilgisayarcıya gidip format attırma, bilgisayarı sıfırlama zamanı geliyor...
Hay bu virüsü yollayana diyorsun, neyi tıkladım, hangi linke yanlışlıkla bastım da geldi bunlar başıma diyorsun...
Bulmaya çalışıyorsun adam gibi bir bilgisayarcı, bulduğunu sanıyorsun birini...
Eve dönüyorsun huzurla. Bu adam çözer şimdi sıkıntıyı diyorsun...
İki gün geçmiyor, virüs yine sana dadanıyor.
Sevdiğine dadanıyor, komşuna dadanıyor, kardeşine, anana babana, hatta hiç tanımadıklarına bile...

Yazının Devamını Oku

Hıyar ve çilek

27 Kasım 2015
Radikal kararlar almaya başladım bir süredir... Bunlardan biri de kendimi “hıyar”dan “çilek”e terfi ettirmek! Hatta belki de en önemli kararım bu...

Seneler boyu, kendinden önce hayatındaki adamı düşünecek, onun tüm beklenti ve isteklerini bir emireri edasıyla eksiksiz yerine getirecek, istemeyi bilmeyecek, üzüldüğüm zaman adamın keyfi kaçmasın diye durumu belli etmemeye çalışacak, aman canı sıkılmasın, kendini baskı altında hissetmesin diye geceleri rahatlıkla sokağa salacak, haddinden fazla güvenecek, adam doğum gününde “Gel sana bir yüzük alalım” dediğinde “Hayır, ben bir mangal beğendim, tam bahçeye göre; bana en güzel hediye o!” diyecek kadar hıyarmışım(!) meğer...
Hatta, arkamdan turşumu bile kurmuşlar! Şimdi elimde maşa, gezip dolanıyorum bahçede ara sıra!
Bundan sonra ben bir çileğim...
Bundan sonra hayatıma girecek erkeğe de bu anlamda acımaktayım; ama bu da hoş, en azından hâlâ bir acıma duygum var. Rengim, kokum ve görüntümle beraber fikirlerim de değişti benim. Öyle beni her aradığında, hıyar gibi bitmem artık ortalıkta!
Beni bazen yanıbaşındaki en lüks markette bulabilirsin; ama bazen de dağ çileği olasım geliverir: Bayağı bir tırmandırabilirim seni, haberin ola!
Artık öyle katur kutur da yiyemezsin beni; üzerime en kaliteli en lezzetli pudra şekerini, krem şantiyi koymak zorundasın!
Her mevsim aynı lezzeti veremeyebilirim sana... Gün gelir tadımdan geçilmez, sonra bir bakarsın ki sarartıvermişim kendimi; üstüme ne koysan tat alamazsın!

Yazının Devamını Oku

Asla böyle olmam

26 Kasım 2015
Eski evli sevgili.Yazmıştım...

“Bir sevgilim oldu ve evli çıktı” diye. Adam resmen beni kandırdı. Ben salak da yedim! Sevgiye çok ihtiyacım olan günlerdi, yedim.Şimdi daha komiği geliyor...

Adam hasta oluyor ve beni arıyor.Bir sene sonra...

Açmıyorum, açmıyorum ama dayanamıyorum ve açıyorum:“Ayşe ben çok fenayım!”“Eee ne yapayım ben???”“Gel bana bak!”“Salak adam karın baksın sana!!!”Yine arıyor...

Hep arıyor...

Ve ben artık “Karını telefona versene!” diyorum!O sırada bir ses geliyor...

Karısından...

“Ben zaten buradayım, megafondan dinliyorum!”“Siz hastasınız!” diyorum ve kadınla konuşmaya başlıyorum...

“Bu adam manyak!” diyor...

Yazının Devamını Oku

15 gün sonra...

24 Kasım 2015
15 günlük bir aradan sonra tekrar merhaba...

“Haydi ben gittim” diye bir yazı yazmıştım. Gazetem sağ olsun, bana izin vermişti. Çünkü hemen her köşe yazarının olduğu gibi benim de kitap çıkarmak gibi bir hayalim vardı ve onaylanmış durumdaydı. Bu nedenle biraz özel zaman gerekliydi. 

Hürriyet halden anladığından bana bu ekstra zamanı “elbette” diyerek verdi.
Bu arada “Haydi ben gittim” yazımı okumayanlardan çok e-posta aldım. “Kovuldun mu?” diye soranlar oldu.
Niye kovulayım arkadaşlar? Bizim gazete Hürriyet! Haddimi aşmadığım sürece neden kovulayım? Burası Hürriyet Gazetesi, lütfen karıştırmayalım başka gazetelerle.
Ve ben 15 gün yokken neler ettim, şimdi sizlere rapor vereyim.
İlk gün dedim ki kendime, “Madem kitabın için aldın iznini Ayşe, amaç neydi? Her şeyden uzak olmak, kitabına yoğunlaşmak! Bir süre ne televizyon izleyeceksin, ne gazete okuyacaksın. Odana kapanıp sadece kendine odaklanacaksın!”
Zaten uzun zamandır da kendimi bir tencere gibi hissediyordum. İçimde sanki koca bir Ezogelin Çorbası, birileri de sürekli ısıtıp duruyor. Tahta kasıkla karıştırıp karıştırıp duruyor.

Yazının Devamını Oku

Haydi, ben gittim...

10 Kasım 2015
Korkulacak bir hâl yok.

Senaryolar yaratmaya da gerek yok.

Patron izin verdi, “Tamam” dedi.
Ha bu izinin nedeni neydi?
Bir sevgiliyle, memleketten en uzak yerlerde denizin mavisine bakmak... Istakoz, midye falan tatmak değildi...
Kitap!
Her yazarın hayali olan o kitap.
Evet, kısmetse baharda benim de bir kitabım olacak. İçinde her şey olacak bu kitabın.

Yazının Devamını Oku

Sen olsaydın burada...

6 Kasım 2015
Keşke olsaydın...Ali kıran baş kesenler olmazdı bizim ailede.Her kafadan çıkan sese saygı, minnet duyulurdu.Nerede çokluk orda b..luk lafı ters döner, nerede çokluk orda bolluk olurdu.Sen olsaydın burada...

Keşke olsaydın...
Ali kıran baş kesenler olmazdı bizim ailede.
Her kafadan çıkan sese saygı, minnet duyulurdu.
Nerede çokluk orda b..luk lafı ters döner, nerede çokluk orda bolluk olurdu.
Sen olsaydın burada...
Biz gibi bas bas bağırmazdın.
“Bir durun” deyip, dinleyip, anlamaya çalışırdın.

Yazının Devamını Oku